IMF’nin yeni yol haritasını Türkiye-Avustralya hazırlıyor

Haberin Devamı

IMF yardımı olmaksızın ayakta duramayan, 19 kez IMF’nin kapısına gidip IMF reçetelerine mahkum olan Türkiye artık IMF’nin yeni yol haritasını çizecek, yeni politikalarını belirleyecek olgunluğa erişti. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avustralya ile birlikte bir çalışma grubu oluşturan Türkiye’nin, IMF’nin global krizdeki rolünü ve ağırlığını belirleyecek, finansal silahlarını ortaya koyacak bir formül üzerinde çalıştığını söyledi.

Bu tam anlamı ile ‘Nereden nereye’ haberi oldu. Amacım kesinlikle abartmak, Hükümet’e ve ekonomi politikalarına övgüler düzmek değil.

Ancak 1962 yılından sonra IMF ile 19 kez stand-by anlaşması yapan, IMF reçeteleri olmaksızın kendi insiyatifi ile ayakta durmayı beceremeyen Türkiye’yi düşününce, hakikaten çok önemli bir gelişme. Türkiye şu ana kadar stand-by anlaşmalarının sadece 2’sini layıkı ile bitirebildi. Diğerlerinde çuvalladı, sözlerini tutamadı. Toplamda da 50 milyar dolar kaynak kullanıp bunu faizi ile birlikte ödemek zorunda kaldı.

Tembel öğrenci misali, IMF’den sürekli ders almak zorunda kaldı, IMF heyetlerini ağırladığı gözden geçirmelerde imtihana giren bir öğrenci telaşı ile huysuzlandı. O yüzden önemli bir gelişme.

Önceki gün TÜSİAD toplantısına katılan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Polonya’ya yapacağı ziyaret öncesi akşam saatlerinde de Yeşilköy’de Beyti Restaurant’ta bir grup gazeteci ile biraraya geldi ve son ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Aslında Babacan’ın önünde bir sunum vardı ancak soru-cevap şekline dönüşen buluşmada çok önemli bir ayrıntı ortaya çıktı.

Türkiye’nin Avustralya ile birlikte IMF’nin bundan sonraki yeni yol haritasını belirlemek üzere çok önemli bir görev üstlendiği anlaşıldı. Babacan’ın verdiği bilgiye göre, Türkiye ve Avustralya bir çalışma grubu oluşturdu. Uluslararası finansal mimari çalışma grubu adı verilen bu grup, bundan sonra IMF’nin tekleyen global ekonomiye nasıl müdahale edeceğini hangi finansal silahları kullanacağını belirleyecek. Bir anlamda IMF’nin küresel krizdeki yol haritasını çizecek.

Babacan, gelişmeyi şu sözlerde duyurdu:

-IMF’nin yeni görev tanımı için çalışıyoruz. 2012’ye geldiğimizde hem Avrupa hem de diğer ülkelerde ortaya çıkan gelişmeler gösterdi ki IMF’nin kaynaklarının artarılması lazım. Biz küresel bir rezerv oluşturulmasından yanayız ve bu büyük rezervin nasıl oluşturulabileceğini çalışıyoruz. O rezervin baştan oluşturulması halinde dünyanın şoklara karşı daha korunaklı olacağına inanıyoruz. ABD başta olmak üzere bazı ülkeler rezervin hemen değil, sorun baş gösterdikten sonra oluşturulmasından yana. Biz öyle düşünmüyoruz. ABD ile farklı saflardayız ancak öyle tahmin ediyorum ki ABD de bizim görüşümüze gelecek. Bizim belirlediğimiz yol haritasına göre IMF rezervleri yeniden oluşturulacak. Buna hangi ülkenin ne kadar katkı yapacağı belirlenecek. Böylece şoklara karşı dünyanın çok önemli bir silahı olacak.

G20’nin güzelliği bu

Babacan’a, “Sürekli krizdeki Avrupa’yı eleştiriyorsunuz. Bir lider sıkıntısı olduğunu, karar alma mekanizmalarının çok yavaş ilerlediğini söylüyorsunuz. Biraraya geldiğinizde size kızmıyorlar mı?” diye bir soru yöneltildi. Babacan, şu cevabı verdi:

-G20 grubu ülkesi olmanın bir güzelliği var. Tüm üyeler birbirleri hakkında konuşabiliyor eleştirilerini lafını esirgemeden yapabiliyor. Hatırlayın İngiltere Başbakanı hem Fransa’yı hem Almanya’yı yerden yere vurdu. Biz de eleştirilerimizi yapabiliyoruz. Biz şu an tecrübeleri ile merak edilen, ders alınacak ülkeyiz. Bu ortamın kıymetini bilmeliyiz. Mesela Yunanistan’ı kaderine terketmenin, temerrüde düşmesine izin vermenin büyük bir hata olacağını 2 yıldır söylüyoruz. ‘Güçlü Euro Bölgesi imajını bir bozarsanız bir daha telafi edemezsiniz’ diyoruz. Bakın Portekize, Bir kaç haftadır verileri çok bozuldu. Neden? Çünkü Yunanistan batıyorsa bir diğer euro ülkesi neden batmasın görüşü hakim oldu. Güven ortamı kayboldu. Ne yazık ki Avrupalılar buna izin verdi.

Avrupa’daki krizi gördük Merkez riskini sıfırladık

ALİ Babacan İrlanda, Portekiz, İspanya, Yunanistan ve İtalya’yı saran krizi çok önceden görerek Merkez Bankası’nın bu ülkelerdeki riskini sıfırlama yoluna gittiklerini de söyledi. Avrupa’da hangi riskli ülkede, hangi ülkenin ne kadar alacağı olduğunu gösteren bir grafik sunan Babacan, bu tabloda ‘Diğer’ kısmında gösterilen yekün içinde Türkiye’nin herhangi bir payının olup olmadığı sorusuna şöyle yanıt verdi:

-Merkez Bankaları rezerv yönetimi çerçevesinde ülke tahvilleri de alırlar. Tehlikeyi farkettik. Durmuş Bey’le oturup konuştuk (Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz) Baktık ki bir miktar İspanya tahvilimiz var. Bu tahvilleri satıp çıktık. Riski sıfırladık. Sessiz bir operasyon yaptık.

Davos’ta 8 ayrı panele katılıp rekor kıracak

Polonya’nın TÜSİAD’ı olan Business Center Club’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a verdiği ödülü almak için Polonya’ya giden Ali Babacan hükümet yetkilileri ve Polonya Merkez Bankası Başkanı ile Avrupa krizini de görüşeceklerini söyledi. Babacan haftaya ise Davos’ta çok yorucu bir temponun kendisini beklediğini ekledi. 8 ayrı panelde konuşmacı olacağını belirten Babacan “Aslında 9’du ama sağlıkla ilgili 2 panel olunca sanırım birini eleyeceğiz” dedi. Babacan, Davos’ta Arap Baharı, gücün gelişen ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kayması başlıklı panellerde konuşacak.

Lewis: Eskiden üslup bile farklıydı, şimdi yapıcı görüşme yapıyoruz

IMF-Türkiye arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan farkı IMF’nin Türkiye Daimi Temsilcisi Mark Lewis de ortaya koydu.

Türkiye’nin ekonomik gelişimi ile birlikte IMF ile masasındaki müzakere konularının da değiştiğini söyleyen Mark Lewis, şunları kaydetti: “IMF’nin 187 üyesiyle de görüştüğü aynı konular var. Bunlar daha çok 4’üncü madde raporları, küresel görünüm raporları gibi konuları içeriyor. Türkiye ile eskiden daha çok kredi paketleri gibi konular konuşulurken bu zamanla yerini karşılıklı görüş alışverişine bıraktı. Kredi paketi uygulandığı zaman üslup da farklı oluyordu. Tavsiye veren nitelikte görüşmeler oluyordu. Şimdi daha yapıcı görüşmeler yapıyoruz.”

İstanbul’da konuşan Lewis, IMF merkezindeki arkadaşlarının kendisine sürekli Türkiye’yi sorduğuna da dikkat çekti. Lewis IMF içindeki oy haklarının gelişimi ile ilgili olarak da şunları kaydetti:

IMF içindeki oy haklarının artırılması operasyonundan en çok Türkiye kazançlı çıkacak. IMF’nin yeniden yapılanma kapsamında yüzde 6’nın üzerindeki kota payı gelişmekte olan ülkelerden, gelişen ülkelere kaydırılacak. Bu kapsamda Türkiye kota payında yüzde 300’e yakın bir artış elde edecek. Böylelikle Türkiye’nin daha önce yüzde 0.42’den yüzde 0.62’ye çıkarılan oy hakkı, yüzde 1’e çıkmış olacak. Bu Türkiye’nin oy hakkı açısından IMF içinde ilk 20’ye girmesi anlamına geliyor”

İstanbul Finans Merkezi Danışma Konseyi geliyor

Türkiye’de yatırım ortamının iyileştirilmesi, doğrudan yabancı sermayenin girişinin kolaylaştırılması için alınacak önlemleri belirlemek üzere dünyaca ünlü CEO’lardan oluşan Yatırımcı Danışma Konseyi toplantıları yapılıyordu. 2009’da ve 2011’de ara verilen toplantıların devam edeceğini belirten Babacan, İstanbul Finans Merkezi ile ilgili olarak da bir Danışma Konseyi oluşturacaklarını belirtti. Kendi ifadesi ile bu konseye ak saçlı çok deneyimli finansçıların davet edileceğini kaydeden Babacan, “Bu konseyin süreci izlemesini, dışarıdan bir gözle değerlendirip önerilerde bulunmasını istiyoruz. Bir liste hazırlıyoruz. Ancak henüz kimseye teklif götürmedik. Yakında bu konseyi oluşturmuş olacağız” diye konuştu.

İhracatı motivasyon olsun diye eleştirdim

ALİ Babacan’ın birkaç hafta önce söylediği “Kur 1.29 iken 132 milyar dolarlık ihracat vardı. Şimdi ortalama 1.67’lik kura göre 134 milyar dolarlık rekor ihracat özlenen ihracat değil” sözünü de hatırlattık. Bu sözü ihracatçıyı biraz daha motive etmek için söylediğini kaydeden Babacan dolar kurunun 1.15’lerdeyken ihracatçılardan gelen eleştirilere dikkat çekip şöyle konuştu:

-Bir amacım daha vardı. Kur 1.15’lerdeyken ihracatçı bize şikayete geliyordu. Biz de kurun ihracat üzerindeki etkisinin sınırlı olduğunu söylüyorduk inanmıyorlardı. Bu verdiğim örnek aslında ihracatta kurun etkisinin çok da fazla olmadığını göstermek içindi. Biraz ona vurgu yapmak istedim. Tabii bir de motivasyon amacı vardı. ‘Rekor kırdık rahatladık’ demesinler istedim.

Eğer kamuoyu anlayışlı davranırsa büyüme verisi erken açıklanır

ALİ Babacan’a, Çin’in 2011 yılı büyüme rakamının bir kaç gün önce 9.2 olarak açıklandığını oysa Türkiye’nin 2011 yılı büyüme rakamını görmek için Mart ayı sonunu beklememiz gerektiğini, 2012’nin ilk çeyreğine ilişkin ilk fotoğrafın ise ancak Haziran ayı ortalarında çıkacağını hatırlattık.

Babacan TÜİK’in verilerinin biraz rötarlı olduğunu kabul etti ve daha erken bir açıklamanın mümkün olduğunu söyledi. Erken açıklamadan sonra revizyonların olabileceğini ifade eden Babacan şöyle konuştu:

-TÜİK veri açıklamada biraz muhafazakar. Hata yapmamak için çok detaylı çalışıyor ve bu yüzden de veriler biraz gecikiyor. Mesela tarım verileri çok geç geliyor. Dünyanın diğer ülkeleri öncü gösterge olarak açıklayıp daha sonra artı eksi ciddi oranlarda düzeltmeler yapabiliyorlar. Şayet Türk kamuoyu da artı eksi yönde düzeltmeleri kabul ederse, anlayışlı olursa TÜİK büyüme başta olmak üzere bazı verileri daha erken açıklayabilir. Bu öncü veri setine yeni bir isim de verilebilir. Bunu düşünebiliriz.

DİĞER YENİ YAZILAR