İhracatı artırmak için ülke masaları kuruluyor, yeni Uçbeyleri göreve gidiyor

Haberin Devamı

3.5 aydır Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapan Zafer Çağlayan, Sanayi Bakanlığı döneminde başlattığı sanayi envanteri çalışmasının bir benzerini şimdi dış ticaret için hazırlatıyor. Bu envantere göre ihracatta hedef ülkeler yeniden belirlenecek. Büyük hedef ülkeler için de ülke masaları kurulacak ve her bir ülke masasına özel temsilci atanacak

Kuşkusuz küresel daralmadan Türkiye de nasibini alıyor. Nitekim geçen yıl 130 milyar doları geçen ihracatın bu yıl 100 milyar doları bulup bulmayacağı bile henüz belirsiz. Haziran’dan sonra biraz tempo kazanan ihracat, Avrupa ülkelerinin de durgunluktan çıkış sinyalleri vermesi ile birlikte 100 milyar dolar barajını geçebileceğine dair umut yarattı ancak daha çok çalışmak lazım.

Çağlayan da işin ciddiyetinin farkında ve göreve geldiği 3.5 aylık sürede tam 90 bin kilometrelik uçuş gerçekleştirmiş. Günde 857 kilometre yol giden Bakan, sık uçuşların bünyesinde yaratabileceği tahribata karşı da sağlık taramalarını artık iki aydan iki aya çekmiş vaziyette.

Çağlayan ile Kayı İnşaat’ın gerçekleştirdiği 180 milyon dolarlık alışveriş merkezinin açılışına katılmak üzere gittiğimiz Litvanya yolunda sohbet ettik. Türkiye’nin ihracatını nasıl artırabileceğine yönelik sürekli bir arayış içinde olan Bakan Çağlayan yeni bir sisteme geçilmesi ve ülke masaları kurulması için talimat vermiş. “Bizim bakanlıkta İhracat Genel Müdürlüğü var. Ancak her ülkeye genel olarak bakıyorlar. Bilimum her iş yapılır mantığı yani. Öyle olunca bazı fırsatlar kaçıyor. Biz şimdi belli hedef ülkelere özel masalar kuracağız. Öyle kanun düzenleme filan olmaksızın. Bu konuda son noktaya geldik” diyor. Çağlayan ülke masalarının görevini de şöyle aktarıyor:

“Çin 1.2 trilyon dolarlık ithalat yapıyor. Benim bu ticarette payım sadece 1.5 milyar dolar. Yani yok denecek kadar az. İşte kuracağımız masalarda hangi büyük ithalatçı, hangi ülkelerden hangi sektörlerden ne alıyor ve ben neden giremiyorum bunun analizini yapacağız. Lojistik nedenler mi var, ikili anlaşmalar mı eksik, siyasi engeller mi var bunlara bakacağız. Payımızı artırmanın yollarını arayacağız. O ülke ile çalışan ihracatçımızın sorunları mı var, derhal üzerine gideceğiz.”

Çinli nasıl fındık yer?

Bu arada Çağlayan bir başka önemli konuya daha değiniyor ve her ülkeye özel ürün inovasyonuna ihtiyaç duyulduğuna da dikkat çekiyor. “Çin’e ilk girdiğimde çekirge kızartması yediklerini gördüm. Çerez gibi yiyorlardı. Onlar çekirgeyi yer, biz yemeyiz. Biz fındık yeriz, onlar yemez. Öyleyse fındığı Çinli’ye yedirecek şekle sokacağız. Burada devreye inovasyon girecek. Bu sadece fındıkta değil, diğer tüm ürünlerde geçerli olacak” diyor.

Çağlayan bakanlığı Dış Ticaret şirketi gibi yönettiğini belirtip kendisini de bu şirketin yönetim kurulu başkanı gibi görüyor. Bu arada Çağlayan’ın bir de ticaret ateşe ve müşavirleri ile ilgili bir planı var. “Düşünün Fransa’nın 4 bin 200, bizim ise 115 ticari müşavirimiz var” diyen Çağlayan, İGEME’nin personel altyapısını kullanarak 26 ticaret müşavirini daha büyükelçilik ve konsolosluklara göndereceklerini söyledi. Çağlayan bu projeyle ilgili olarak da şöyle konuştu:

“Bu projeye TOBB, TİM ve ihracatçı birlikleri de destek verecek. Belli ülkelerde yeni müşavirler görevlendireceğiz. Onlar bizim uç beylerimiz olacak. Büyükelçilikler de konsolosluklar da bakıyorum bizim ticari ateşeler müşavirler kapının arkasında duruyor. Sokulmuyor. Oysa ben Ankara’da bazı ülkelerin büyükelçilerinden daha çok ticari ateşelerini tanıyorum. Onlar bulundukları ülkelere Türkiye’nin ticaretini nasıl geliştirebileceğini araştıracaklar. Bize raporlar sunacaklar. Belki ülkeler arasında ticaret gelişirse prim sistemini bile düşünebiliriz.”

Çağlayan’ın diplomatik kabadayılık taktiği de var

Zafer Çağlayan’ın ihracatta yaşanan sıkıntılarla ilgili ilginç taktikleri olduğunu da öğreniyoruz. Çağlayan, Endonezya’nın Türkiye’den ithal ettiği unla ilgili bir soruşturma başlatması üzerine Endonezyalı muhatabı bayan bakan ile arasında geçen telefon trafiğini şöyle aktardı: “Endonezya’ya 285 milyon dolarlık ihracatımız var. Bunun yarıdan fazlası da un ihracatı. Ancak son dönemde un ihracatında sıkıntı yaşanıyordu. Benden yardım istediler. Önce rakamları önüme koydum. 1.4 milyar dolarlık ithalatımız var. Ağırlıklı olarak palm yağı ve kauçuk alıyoruz. Telefonda bakana dedim ki ’Şayet unumuza engel çıkarırsanız, ben de palm yağını başka ülkelerden temin etmenin yollarını arayacağım.’ Hemen etkisini gösterdi. Şimdi haber alıyorum ki unla ilgili görüşmelerin seyri değişmiş. Demek ki bazen diplomasi kuralları çerçevesinde biraz kabadayılık gerekiyor.”

Irak, Türkiye ve Suriye tek ekonomik alan haline gelecek

ÇaĞlayan özellikle Irak pazarına büyük önem veriyor. Irak’ın bugüne kadar Kuzey bölgesine gidildiğini ancak Güney’de daha çok fırsat olduğunu belirten Çağlayan, Irak’ın 500 bin konut, 5 bin hastane ve 5 bin de okula ihtiyaç duyduğuna dikkat çekiyor. Irak’ta Saddam döneminde doğru dürüst yatırım yapılmadığını ve yatırıma aç bir ülke olduğunu kaydeden Çağlayan, “Müteahhitlerimize çok iş düşecek. Irak Sağlık Bakanlığı geçtiğimiz günlerde 10 hastane için ihaleye çıkmıştı. 5 hastanenin yapım ihalesini Gaziantepli Acarsan adlı şirketimiz kazandı. Bu 750 milyon dolarlık bir iş oldu. Bu rakam bile Irak’ta nasıl fırsatlar olduğunu ortaya koyuyor” diye konuştu. Çağlayan Irak ve Suriye ile birlikte ortak serbest ticaret anlaşmasını imzalayacaklarını ve 3 ülke arasında gümrüklerin kalkacağını, o takdirde bölgede ticaretin büyük bir artış göstereceğini de sözlerine ekliyor.

Anket yaptı bıyıklı haline geri döndü

Çağlayan geçtiğimiz günlerde bıyıklarını kesmişti. Ancak karşımıza yine bıyıklı çıkınca takıldık. Çağlayan, “O gün flaşlar fazla patlamış bıyıklar yokmuş gibi görünmüştü” dese de işin gerçeğini şöyle aktardı: “Mini anket yaptım, bıyıklı halin daha iyiydi sonuçu çıktı. Eşim de bıyıklı halimden yana tavır koyunca yeniden bıyık bıraktım.”

DİĞER YENİ YAZILAR