İflasın eşiğine gelen firmalar, 179’uncu maddeye sığınıyor

Haberin Devamı

2003 yılında İcra İflas Kanunu’na eklenen ve iflası erteleyen 179’uncu madde, son ekonomik krizde alacaklıları kapısına dayanan ve tıkanan firmaların kurtuluş reçetesi oldu. Böyle bir haktan çok da haberi olmayan firmalar şimdi iyi bir hukukçu bulup, mahkemeler başvurarak “Benim borçlarımı ödeme kabiliyetim var. İşte bu da planım. Ancak 1 yıl süreyle alacaklılarım beni rahat bıraksın. Ben de düzlüğe çıkayım” demeye başladı.

Ekonomik kriz orta büyük küçük demeden tüm şirketleri, KOBİ’leri ve işletmeleri sarsıyor. Borçlu şirketlere bankalar adeta haciz yarışında. Ekonomik sıkıntısı olan bir kısım şirketlerin vadesi gelmemiş borçları dahi geri çağrılıyor ve ihtiyati haciz işlemler başlatılıyor. Holdingler ve büyük gruplar, krizden çıkış yollarını marka olmuş önemli finans danışmanları ve hukukçularla aşmasını biliyor. Ancak irili ufaklı pek çok şirketin yöneticileri, hacizden ve iflastan korunabilmek için alacakları tedbirler konusunda neredeyse hukuktan habersiz gibi. Geçtiğimiz günlerde dövizle borçlanan kiracılara hukuksal çıkış yolları olduğunu anlatmış, benzer bir yöntemin şirketler için de varolduğunu vurgulamıştım.

Söz verdiğim gibi krizin ağır etkisinde olan şirketlere ve işletmelere “hukukla çıkış yolları” nı bir dizi halinde birkaç yazıda genel çerçevesiyle anlatmaya çalışacağım. Hatta bu yola başvuran şirketlerden de örnekler vereceğim.

Kanunun eksik ayağı tamamlandı

İcra İflas Kanunu’nda sermaye şirketlerinin ve kooperatiflerin konkordato talebiyle borçlarını ertelemeleri ya da şirket ve kooperatifin aktifi borçlarını ödemeye yetmiyorsa alacaklıların veya bizzat şirket yöneticilerinin iflas talebinde bulunmaları yolu açıktır.

Ancak eminim bir çok şirket yöneticisinin bilmediği bir yol daha var. Bu da iflasın ertelenmesi yolu...

İflas deyince hemen korkmayın, bu yol işletmelerin iflasını önleyen, işletmelere rahat nefes aldıran bir yol. Utanmaya sıkılmaya, ticari itibarla ilgili kaygı duymaya gerek yok.

AKP iktidarı AB’ye uyum süreci içerisinde Dünya Bankası’nın baskısı ile İcra İflas Kanunu’nda 2003 yılında bir değişiklik yaptı. Bu değişiklik ile aktifin terki suretiyle konkordato ve uzlaşma yoluyla borçların tasfiyesi kurumları dahil edildi ve en önemlisi iflasın ertelenmesi müessesesi getirildi.

4949 sayılı İcra İflas Kanunu’nda değişiklikten önce de iflasın ertelenmesi kurumu mevcuttu. Türk Ticaret Kanunu’nun MD. 324/2 ’de de düzenlenmiş iflasın ertelenmesi yolları vardı. Ancak hakimler, iflasın ertelenmesi kurumuna başvurmuyorlardı. Çünkü TTK’da iflasın ertelenmesiyle birlikte takiplerin ve hacizlerin durdurulacağı yolunda bir hüküm yoktu. Yani kanunun çok önemli bir ayağı eksikti.

İşçilerin mağduriyeti önleniyor

O bölüm dahil edildi ve yasa şimdi alacaklılarla boğuşan, ancak biraz rahat bırakıldığı takdirde tüm borçlarını ödeme kabiliyeti olan firmalara önemli bir avantaj sağladı.

İflasın ertelenmesi Ticaret Mahkemeleri’nden istenir. İflasın ertelenmesini isteyen şirketin borca batık olması gerekir.

Mahkemenin vereceği iflasın ertelenmesi kararıyla işçi alacakları hariç tüm şirket hakkında yapılacak icra takipleri, hacizler, çek ve senetlerin tahsili, elektrik borçları, kullanılan gaz ve benzeri enerjilerden kaynaklanan borçları, açıkçası özel, resmi ve gayri resmi tüm kurumlara olan borçlar mahkeme kararıyla 1 yıl ertelenir.

1 yılın sonunda mahkemeler 1 yıl daha erteleme kararı verebilirler. Şirketlerin rehin ve ipoteğe dayanan borçlarında ise gayrimenkullerin ve menkul mallarının satış işlemleri de durdurulur. Böyle bir karar şirketlerin üretimlerini faaliyetlerini devam ettirip borçlarını 2 yıl içerisinde alacaklılarla anlaşarak veya kısmi ödemelerle faaliyetlerini sürdürüp hammadde giderlerini, personel maaşlarını kolayca karşılamalarını sağlayıp, elde ettikleri karlarla borçlarını iflas etmeden işletmeleri kapanmadan ödeyebilme imkanı sağlamaktadır. Önümüzdeki dönemde işsizlik en önemli sorun olacak gibi görünüyor. Bu madde, işletmelerin ayakta kalması, kapanmaması, binlerce çalışanın işsiz kalmaması için içinde bulunduğumuz süreçte çok ama çok işe yarayacak gibi görünüyor.

YARIN: Uzmanı işin püf noktalarını anlatıyor


***



Mahkemeyi ikna için çok iyi bir proje şart

Şimdi akla bazı soru takılabilir.

İyi de borca batık firma 1 yıl süre kazanınca, bunu kötüye kullanır mı?

Malları alacaklılardan kaçırır mı? Bu madde alacaklılar için bir felakete dönüşür mü? diye sorulabilir.

Kanun bu açıkları da önemli ölçüde kapatmış. Herşeyden önce mahkemeyi ikna etmek için çok titizce hazırlanmış bir plan sunulması gerekiyor. Şirketin tüm yapısı bu planda ayrıntılı biçimde yer alıyor. Nakit akışının nasıl sağlanacağı, borçların ne şekilde ödenebileceği açık açık anlatılıyor. Mahkeme ikna olursa, şirkete bir kayyım atıyor. Mahkeme, yönetim organının yetkilerini tümüyle elinden alıp kayyıma verebileceği gibi yönetim organının karar ve işlerinin geçerliliğini kayyımın onayına bağlı kılmakla da yetinebiliyor. Her 3 ayda bir de rapor alarak şirketin plana uyup uymadığını kontrol ediyor. Karar çıktıktan sonraki 3’er aylık incelemelerde kötü niyet sezip kararını değiştirebilir.

Erteleme kararı çıkınca borçlu aleyhine 6183 sayılı kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamıyor ve evvelce başlamış takipler de duruyor.

Erteleme sırasında taşınır taşınmaz veya ticari işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir. Ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamıyor ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemiyor.

DİĞER YENİ YAZILAR