Hep aynı yaygara

Kasap Sokak haberi de intikam amaçlı yalandı ama lüp yaptıklarını kabul ettiler

Haberin Devamı

Turkcell’in “Mustafa” filminin sponsorluğundan çekilmesini haber yapan gazeteci olarak, yoğun tartışmaların ardından dün “Mustafa tartışması ve medya faşistliği” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Her zamanki gibi fazla uzatınca, lafın bir kısmı bugüne kaldı. Analize devam ediyorum.

Dünden kısa bir hatırlatma yapalım: Turkcell’in sponsorluktan çekilme haberi VATAN’da yayınlanınca, Çukurova medyası yapılanın medya faşistliği olduğunu ileri sürmüştü. Çünkü Turkcell VATAN’a ilan vermiyordu, onlara göre VATAN da Turkcell’den intikam alıyordu.

Ben de bu suçlamaya karşılık “Bir şirketle ilgili doğru ve olumsuz bir haberi, o şirketin reklam verdiği mecralarla ilişkilendirmenin medya faşistliğinin ta kendisi olduğunu” söylemiştim. Çok büyük kitlelere hizmet veren Turkcell gibi şirketlerdeki, “bazı kesimlerin tepkisini çekebilecek kültürel faaliyetlerden uzak durma dürtüsü” ne kadar doğalsa, bunun haberinin yapılmasının da o kadar doğal olduğunu anlatmaya çalışmıştım.

Bu arada SABAH gazetesi, dün bu olayla ilgili “Mustafa’nın arka yüzü” manşetini atmış. Serdar Turgut’a göre biz medya faşistiyiz. Peki SABAH’ı nasıl tanımlamak lazım. Başkasının tartışmasına atlayan “medya oportünisti” mi? Başkasının krizinden nemalanma çabası mı? Küresel krizden fırsat çıkartmaya çalışıyoruz ya, SABAH da Mustafa krizini mi fırsata çeviriyor? Artık uygun tanımı Serdar Bey bulur.

250 milyon dolar lüplendi

Özetle, Çukurova medyasının kendi gruplarıyla ilgili her olumsuz haberin ardından “Hepsi yalan. Bu yalan haberlerin nedeni medya rekabeti” yaygarası yaptığını söylemiştim.

Gerçekten de her zaman aynı yaygarayı yapıyorlar.

Örnek çok da, ben sonuncusunu vereyim...

17 Nisan 2008 tarihli VATAN’ın sürmanşeti şöyle: Karamehmet’e ikinci TMSF darbesi. Olay şu: Karamehmet, Mart 1996’da sahibi olduğu Interbank’ı Cavit Çağlar’a satıyor. Devir yapılmadan önce Interbank Çağlar’ın, Kasap Sokak’ta kurulan paravan şirketlerine 250 milyon dolar kredi açıyor. Bu para el altından Çukurova’ya aktarılıyor. (Bankadan düpedüz 250 milyon dolar çalınıyor) Soyulup soğana çevrilen banka 1999’da TMSF’ye geçiyor. (Zarar halkın sırtına yükleniyor) TMSF zararı tahsil etmek için bankanın son sahibi Çağlar’la masaya oturup borç tasfiye protokolü yapıyor. Çağlar protokole uymayınca, TMSF bu kez Çukurova’ya gidip, “250 milyon dolar sana gitti, faiziyle birlikte 530 milyon dolar ödeyeceksin” diyor.

Bu arada, İktisat Bankası’nı batıran Erol Aksoy’dan alacağını tahsil edemeyen TMSF, Aksoy’un Show TV’de yaklaşık yüzde 13 hissesi bulunduğunu tespit ediyor. Kontrolü Karamehmet’te olan bu şirketteki Aksoy hisseleri de TMSF’ye geçiyor, yönetim kuruluna da TMSF temsilcisi atanıyor.

Sonra...

Sonra aynı film devreye giriyor.

Çukurova Grubu “Yok böyle şey, bize tebligat yapılmadı” diye bir açıklama yapıyor. Çukurova medyası da olayı medya rekabetine çekerek “VATAN’ın yalanı” tiyatrosuna başlıyor.

Çukurova dışındaki nema avcısı ‘Selocan’lar da (aslında tilkicanlar veya çakalcanlar demek lazım) devreye girince, okuyucu da medya patronları birbirini yiyor zannediyor.

Rehin hisse sıkıntısı

Tiyatro hep aynı. Devlet adamı yakalamış, “Ver halkın parasını diyor”... Bunlar “Alçak, aç gözlü rakip medya yalan haberlerle bize iftira atıyor” yaygarasına başlıyor.

Sonra ne mi oluyor?

Bankayı satarken 250 milyon doları cebe atan Çukurova TMSF’yle masaya oturuyor. Önce direniyorlar, sonra “Tamam haklısınız, Interbank’ı satarken el altından 250 milyon dolar lüpledik. Ödeyelim ama biraz iskonto yapın” kıvamına geliyorlar.

530 milyon dolarlık borç, 398 milyon dolara indiriliyor. Libor artı 1 faizle 9 yılda ödenmesi konusunda anlaşmaya varılıyor.

Şimdi sormaz mıyım ben size?

VATAN haberi virgülüne kadar doğru içerikle yazıyor.

“İftira, yalan... Aç gözlü, doyumsuz medyanın uydurması” diyorsunuz.

Sonra, grubun patronu gidip “Evet 250 milyon dolar lüpledik. Borcumuz neyse ödeyelim” diye TMSF’yle anlaşma imzalıyor.

Hangisi medya faşistliği?

Bizim yaptığımız mı, sizinki mi?

Bu kadar teorik yazı yazdık, bari bir de haber verelim:

Interbank’ın içinin boşaltılması hadisesinde ’TMSF ile Çukurova 398 milyon dolar ödenmesi konusunda anlaşmaya vardı’ demiştik. Anlaşmaya varıldı varılmasına da, Çukurova borcun 9 yıla yayılması karşılığı TMSF’nin istediği teminatları hâlâ veremedi.

Bildiğim kadarıyla TMSF Turkcell, Digiturk ve BMC gibi şirketlere ait hisse senetlerini teminat istiyor.

Eh, Turkcell olmaz. Oradaki yüzde 13.8 hisse Ruslar’a teminat verilmiş. Çukurova’nın başka da rehin verecek hissesi yok Turkcell’de.

E o zaman, Digiturk veya BMC hissesi ver.

Galiba orada da sancı var. Çünkü o hisseler de çok büyük bir Amerikan bankasından alınan kredi karşılığında rehin verilmiş.

İşe bak Çukurova medyası Karamehmet’in şirketlerini cansiperane savunuyor ama

Turkcell diyorsun, azınlık hisse var, o da Ruslar’a rehin.

Digiturk diyorsun, yüzde 47’si yabancı bir fona satıldı, kalanı Amerikan bankasına rehin.

Show TV diyorsun, devlet ortak.

Açılan davalarda tarafların sahiplik iddia ettiği hisselerin toplamı şaka gibi ama yüzde 150’yi aşıyor.

İddaa var, bildiğim kadarıyla o da Amerikan bankasına rehin.

BMC’de durum ne bilmiyorum da, bu şirketin hisselerinin de kasada durduğundan şüpheliyim.

Bir de denizcilik filosu var ki, kriz nedeniyle o sektörde de durum vahim.

O zaman bu kadar medya yaygarasına ne gerek var diyesi geliyor insanın.

DİĞER YENİ YAZILAR