Bir yatırıma proje aşamasındayken girmekle, hazır bir işe girmek arasında ödenen fiyat açısından büyük fark oluşur. Konut mesela... Bir konut projesine topraktan giren, bitmiş eve talip olana göre daha düşük rakam öder. Köprü ve otoyol özelleştirmelerinde ise tam tersi bir durum oldu. Koç ve Ülker ile Malezyalı ortakları resmen hazıra kondu.
Nedenini açalım biraz.
Önce dünkü ihalede çıkan fiyatı, sıfırdan üçüncü köprü ve 113 kilometrelik bağlantı yollarını yapacak İçtaş-Astaldi konsorsiyumunun verdiği fiyatla karşılaştıralım.
İçtaş-Astaldi konsorsiyumu üçüncü köprü ihalesini 10 yıl 2 ay ve 20 günlük yapım+işletme taahhüdü ile kazanmıştı.
Plana göre toplamda 2.4 milyar dolar gibi bir yatırım projeksiyonu çıkardılar. 3 yıl içinde köprüyü ve bağlantı yollarını inşa etmeyi, geri kalan 7 yılda da hem yatırım maliyetini çıkarıp üzerine de para kazanmayı öngördüler.
Devletin üçüncü köprü ve bağlantı yolları ile ilgili 135 binlik araç garantisi var. Bu da 7 yılda, köprüyü ve yolları inşa edecek grubun kasasına yaklaşık 3.8 milyar dolar gibi para gireceği anlamı taşıyor. Yani 2.4 milyar dolara maledecekler, 7 yılda 3.8 milyar dolar kazanacaklar. İşletme giderini, bakım masraflarını, finansman yükünü bir kenara bırakıyorum 7 yılda kazanacakları brüt gelir 1.4 milyar dolarda kalıyor.
Aşağı yukarı her yıl ortalama 200 milyon dolarlık brüt kazanç.
Bir de hazır, halen üzerinden vızır vızır araç geçen Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ile 8 otoyolun 25 yıllık işletme hakkını alan Koç ve Ülker’in ödediği fiyatı analiz edelim.
2012 yılı köprü ve otoyol gelirlerine bakıyorum.
11 ayda iki köprüden 195 milyon TL, otoyollardan ise 545 milyon TL yani toplamda 740 milyon TL gelir elde edilmiş. Aralık’ta da aynı performans devam ederse bu yılı 800 milyon TL, yani 450 milyon dolar gibi bir gelirle kapatacaklar.
Geçmiş yıllar performanslarını inceliyorum, gelir düzenli olarak artıyor. Artan araç sayısı ve geçiş ücretlerine yapılan periyodik zamla birlikte gelirlerde yıllık ortalama yüzde 15’lik bir artış sözkonusu...
800 milyon liralık gelir muhtemelen önümüzdeki 3 yıl içinde 1 milyar TL’yi bulacak. 25 yılın sonunda belki yıllık 3 milyar liraları da geçecek. Biz bir paçal rakam çıkararak ve 25 yılın ortalama gelirini güncelleyerek 1.1 milyar TL yıllık gelir rakamı alırsak sanırım gayet muhafazakar temkinli bir rakam ortaya koymuş oluruz.
Konsorsiyum önümüzdeki 25 yıl boyunca her yıl ortalama 620 milyon dolar gelir elde edecek demektir. 25 yılın sonunda elde edecekleri gelir 15.5 milyar dolar olacak. (Dediğim gibi çok muhafazakar bir tahmin. Üstü olur kesinlikle altı olmaz.)
Bunun 5.7 milyar dolarını ihale bedeli olarak ödeyecekler. Geriye kalan miktar 9.8 milyar dolardır. 25 yıla bölünce 390 milyon dolar çıkar karşımıza. Yani sıfırdan köprü yapacak grup yıllık ortalama 200 milyon dolar gelire razı olmuşken, dünkü ihalede kazanan konsorsiyum yıllık 390 milyon dolar gibi bir gelir elde edecek gibi görünmektedir. ‘Hazıra konmak, yenisini yapmaktan kârlı çıkıyor’ demem bundandır.
Sadece maliyet analizi yapıca da sonuç aynı
Bir de fiyat analizini hiç üçüncü köprüyü karıştırmadan sadece bankacı mantığı ile yapmaya çalışalım. İlk yaptığımız hesaptaki bir rakam bu bakış açısında da gerekli olacak. Yıllık ortalama 620 milyon dolarlık gelir rakamı...
Şimdi ihalede ortaya çıkan 5.72 milyar doların finansal maliyetine bakalım. Koç ve Ülker ile Malezyalı ortakları muhtemelen belli oranda özkaynak kullanacak. Üçü de finansal yönden sağlam. Ancak biz tamamını banka kredisi olarak kullanacaklarını varsayalım. Bugün Koç gibi Ülker gibi A kredibilite düzeyindeki şirketler dolar bazında libor+3.5 faizle çok rahat borçlanabilirler. Libor yüzde 1 dersek total maliyet, ekstra masraflarla yıllık yüzde 4.8 gibi olur. Yani yıllık 250 milyon dolara yakın faiz yükü olacak demektir. 10 yılın sonunda, faiz yükü ile toplam maliyeti 8.2 milyar dolar eder. Her yıl faizle birlikte ana para ödemesi olacağından total yükü 8 milyar doların biraz altında düşünmek mümkün. Biz yine yuvarlayalım ve 8 milyar dolar diyelim. 10 yıl boyunca ortalama 800 milyon dolar ödeyecekler demektir. Zaten köprü ve otoyollar her yıl 620 milyon dolar kazanıyor. 13 yıllık geliri ile tüm borcu kapatmak mümkün. Kalan 12 yıllık gelir olan 7.5 milyar dolar bu üç grubun kâr hanesine yazılacak.
İyi güzel de bu köprü ve yollar bakım istemez mi?
Zenginin malı, züğürdün çenesi misali, yazdıkça yazıyoruz da Koç ve Ülker grubu yetkilileri bu rakamsal analizi okuyunca eminim şöyle karşı çıkacaklardır...
“İyi güzel yazıyorsun da kardeşim bu köprü ve otoyollar sadece para mı basar. Bakım masrafı, yenileme masrafı olmaz mı?” Elbette olacak. Ona da baktım. Köprülerin geçen yılki harcama dağılımı var elimde. Trafik, kar mücadelesi, bakım ve ücret toplamadan oluşan giderler Boğaziçi Köprüsü’nde 2.8 milyon lira, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde 10.8 milyon TL olmuş. Yani toplamda 13.7 milyon TL. İki köprünün 2012 yılı 11 aylık geliri 195 milyon TL. Toplam gelirin yüzde 7’si bile etmiyor. Benzer bir denge otoyollarda da var. Eminim Koç ve Ülker bu masrafları daha da kısmanın yolunu bulacaktır.
Öyle bakınca, yıllık bakım ve işletme giderlerini düşünve de yine oldukça kârlı bir iş gibi görünüyor.
Rahmetli Necdet Calp, Turgut Özal’a karşı meşhur çıkışını yapmış, ‘Köprüyü sattırmam’ demişti.
İhalede çıkan rakama bakıyorum, topluyorum çıkarıyorum...
Acaba Calp’in kemikleri sızlamış mıdır merak ediyorum.
Hazıra konmak yenisini yapmaktan kârlı çıktı
Haberin Devamı