CHP’nin ekonomi kurmayları ne iş yapar?

Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından gittiği her şehirde, her ilçede mikrofonu eline aldı, ısrarla ekonomi kozuna başvurdu.

Hatta sözlerini öyle bir otomatiğe bağladı ki biz televizyon başında “IMF borcunu sıfırladık” kısmı mı “Bu kadar büyümenin olduğu yerde yolsuzluk olur mu?” cümlesi mi önce gelecek diye birbirimizle iddiaya girer olduk.

Başbakan IMF borcunu sıfırlamanın üzerine basıyor, ekonomik büyüklük ve milli gelir açısından Türkiye’yi nerede alıp nereye taşıdıklarının altını çiziyor bunu çekemeyenlerin kumpasına dem vuruyordu.

“Milli gelir biz iktidara geldiğimizde 3 bin dolarlar seviyesindeydi şimdi 10 bin doları geçti. Türkiye’yi 3 kattan fazla büyüttük. Türkiye’ye 3 Türkiye daha kattık” diyor.

CHP’de onca ekonomist milletvekili var. Bir tanesi de Kılıçdaroğlu’nun kulağına “Bu tespitlerde demogoji var. Gerçekler tam öyle değil” demiyor.

Ya da diyor ama Kılıçdaroğlu kürsüye çıktığında bu konulara ehemmiyet vermiyor.

Vatandaş açısından savcıymış, paralel devletmiş şuymuş buymuş bir kenara asıl meselenin cebi olduğunu ve oradaki algının belirleyici olduğunu tam göremiyor herhalde.

Milli gelir gerçeği

Milli gelirde gerçekten son 10 yılda Türkiye’ye 3 Türkiye daha katıldı mı önce ona bakalım. Rakamların sağı solu ile oynamak kolaydır. O yüzden istatistikler tutulurken belli bir dönem baz alınır. 1998 fiyat ve kur düzeyi baz alındığında Türkiye’nin şu an bulunan reel milli gelirinin aslında 10 bin 800 dolar değil, 6 bin 187 dolar olduğu görülüyor.

Cari fiyatlarla kişi başına milli gelirde özellikle 2000’li yıllarda yaşanan hızlı artışın kaynağı ne?

Sıcak para girişlerinin artırdığı döviz arzıyla kurdaki artışın enflasyonun gerisinde kalması, başka deyişle TL’de yaşanan suni değerlenme göze büyük gelen bu rakamı ortaya çıkardı.

Enflasyonu düşünce sabit fiyatlarla gerçekte kişi başına düşen milli gelir 2013 sonunda büyük bir ihtimalle 6 bin 258 dolar olacak. Son 10 yılda milli gelirdeki gerçek artış yüzde 300 değil yüzde 42’ler seviyesindedir.

Ayrıca ne yazık ki Türkiye büyümesini sağlıksız bir yapıyla, cari açık yaratarak kurguladı.

Yani mevcut tablonun her an ciddi bir kırılganlık gösterme riski de büyük.

Sadece Türkiye olmaz

Bir de kıyas yaparken Türkiye’yi Türkiye ile yarıştırmak sağlıklı sonuç vermez. Dünyadaki gelişmeler ne olmuş, rakipler aradan geçen sürede nereden nereye gelmiş ona bakmak lazım. Aşağıdaki tablo incelendiğinde Türkiye’nin GDP’sindeki artışın Filipinler ve Güney Afrika seviyesinde olduğu, Rusya, Brezilya, Endonezya gibi ülkelerin Türkiye’den çok daha hızlı bir aşama kaydettiği görülüyor. Yani Türkiye bir yerden bir yere gelirken diğer ülkeler de armut toplamamış...

IMF borcu bitti harika

Borçluluk rakamlarına da bir bakalım. IMF’ye olan borç sıfırlanmış iyi güzel de diğer taraftan Türkiye’nin toplam dış yükümlülükleri 10 senede 130 milyar dolar seviyesinden 337 milyar dolar seviyesine gelmiş.

Sadece dış borç da değil, iç borç da kabarmış. 2002’de 91 milyar dolar olan iç borç toplamı 196 milyar doların üzerinde şu an. İç ve dış borcu birlikte değerlendirdiğimizde son 10 yılın bilançosu şöyle çıkıyor karşımıza: 2002’de 221 milyar dolar olan toplam borç şu an 533 milyar dolar seviyesinde.

Yani borçlar azalmamış tersine artmış vaziyette.

Üstelik kritik ayrıntı da 2004 ve onu izleyen bir kaç yıl içinde Türkiye tarihinin en büyük özelleştirme gelirine ulaşılmışken. 1986-2003 arasında özelleştirme geliri 8 milyar dolar seviyesindeyken, 2003-2012 yılları arasında 40 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. 2005 ve 2006 yıllarının özelleştirme geliri 8’er milyar doların üzerindeydi. 18 yıllık özelleştirme tutarı o yıllarda iki yıl üst üste kasaya girdi.

Yani eldeki gümüşler satıldığı ve artık elle tutulur satılacak fazla bir değer kalmadığı halde borçlulukta aşama kaydedilemedi.

Ancak dediğim gibi bunların CHP için bir önemi yok. Ayakkabı kutusu ile kürsüye çıkmayı muhalefet etmek zannediyorlar. O yüzden de sürekli Başbakan Erdoğan’ın iltifatlarına maruz kalıyorlar...

DİĞER YENİ YAZILAR