Başbakan, krizi algılamasına yönelik enteresan açılımlarına, İsviçre dönüşü devam etti. “Hükümet kalkıp da kimsenin boşalan kasasını dolduracak, böyle birşey söz konusu değil” dedi. Bankaların 11 milyar doların üzerinde kâr elde edeceğini vurgulayıp, bu rakamların üzerinde düşünülmesi gerektiğini söyledi. Hatırlarsanız daha önce de bir zula polemiği çıkarmıştı. Ondan daha önce de “Bizde ABD’deki gibi mortgage krizi olmaz, bizde TOKİ var. TOKİ bizim sigortamız” diyordu...
Bütün bunları alt alta koyduğumda ve “Başbakan neden böyle konuşuyor” diye sorguladığımda en basitinden krizin hafife alındığı sonucunu çıkarıyorum. Bir adım daha ileriye gittiğimde “Yerel seçimler öncesi Başbakan herhalde popülizm yapıyor” diyorum.
Kimse para istemiyor
Başbakan’ın krizi tam olarak algılayamadığı seçeneğini ise aklıma dahi getirmek istemiyorum.
Ancak şunu belirtmeliyim ki Başbakan’ın krizi algılamada bazı saplantılara takıldığı bir gerçek. İşadamları “Paket lazım” deyince bizim Başbakan “Ben kimsenin cebine para koymam” diye sert çıkıyor. Yahu kimsenin, ne Koç’un ne Sabancı’nın ne Doğuş’un devletten para istediği yok ki nereden çıkıyor bu sert söylemler...
G20 zirvesinden sonra, belki diğer ülke liderlerinin konuya yaklaşımını hissedip, “Tedbir alınmalı” kararlılığı ile Türkiye’ye döner diye bekliyordum, ancak Esenboğa’daki sözlerini dinleyince bu beklenti de açıkçası boş çıktı.
Başbakan TOKİ örneğini verdikçe, bende dünyadaki krize hâlâ bir subprime mortgage krizi olarak bakıldığı hissi uyanıyor, tüylerim diken diken oluyor.
Evet kriz öyle başladı ama o evreleri çoktan geçti sayın Başbakan.
Önce kredi krizine dönüştü, ardından da reel sektörleri içine aldı. Çarkları stop ettirdi.
Kaldı ki subprime mortgage krizinin de TOKİ modeli ile bir alakası yok. Bizdeki ilkel basit bir sistem. TOKİ ev yapıyor, ihtiyacı olana satıyor. TOKİ taksitle ev alanların borcunu, yeni türev enstrümanlara çevirip bankalara devretmiyor ki bankalar da o alacakları başka başka paketler haline dönüştürüp bir başka finans kurumuna satmıyor ki...
Dünyada olan buydu. Yani durum TOKİ’nin modeline hiç mi hiç benzemiyor.
Bir diğer yanılgı “Biz 2001 krizinden daha iyi durumdayız” noktasında çıkıyor.
Biri Başbakan’a demeli ki “Sayın Başbakan 2001 bizim krizimizdi. 1994’de öyle. O krizlere tek başına giren Türkiye, ciddi bir küçülmenin ardından büyüyebildi. Krizlerde aşırı değerli TL değer kaybetti, ihracatçı Türkiye’nin önünü açtı. Ancak şimdi öyle değil. Tüm dünyada kriz var. Yani sizin paranız değer kaybetse bile ihracatçının ihracat yapma, malını satabilme şansı yok.”
Varlıklar mum gibi...
Başbakan zannediyor ki halkın da şirketlerin de zulaları var.
Belki fakir yine fakir ama orta gelirliden en büyük işadamına kadar herkesin varlığı son bir kaç aydır mum gibi eriyor.
Bir sürü insanın yatırım fonu vardı. Fonlar eridi gitti. Emeklilik şirketlerine yatırım yapanların getirileri buharlaştı. Hatta bazı fonlarda şu anki paraları ana paralarının bile altına geldi. Gayrimenkul alanların ev değerleri düştü. Borç ise aynı borç. 5 yıl 7 yıl senet ödeyecekler. Borsa’da hisse senedi olanların birikimi gitti.
Yatırım yapan şirketlerin, patronların varlık değerleri eridi, finansman yükleri ağırlaştı.
Bireysel borçlar 125 milyar YTL’nin üzerinde. 69 milyonsak şayet, kişi başı 1.800 YTL borcumuz var demektir.
Borcu olanlar bir de işsiz kalma korkusu yaşayınca tüketimi kıstı. Etrafıma bakıyorum, en varlıklısı bile “Sadece gerekli harcamalarımı yapıyorum” diyor.
“1 ay önce 1.100 YTL’ye gördüğüm şık bir ceket vardı. İndirimle 450 YTL olmuş, giydim yakıştı da. Ancak yine de bıraktım, almadım” sözlerini bir şirket genel müdüründen dinledim.
Peki dünya ne yapıyor? Tüketimi artırıcı önlem paketleri açıyor. Hatırlayın ABD’de krizin ilk döneminde vergi iade çekleri herkesin posta kutusuna yollandı. Neden? Alışveriş yapılsın, çarklar dönsün diye...
Tehlikeler anlatılmalı
Koca koca ülkeler, finans kurumlarına temettü garantisi ile yönetim hakkı istemeksizin ortak oldular. Sorunlu toksik varlıkları satın alma yoluna gittiler.
Bunu birilerinin cebine para koymak için de yapmadılar. Herkes biliyor ki, ülke Hazine’leri koydukları paranın daha fazlasını işler yoluna girdiğinde, çarklar dönmeye başladığında geri alacaklar.
Cesaretli, fırça yemeyi, koltuğunu kaybetmeyi göze alıp konuşacak, Başbakan’a olup biteni ve bizi bekleyen tehlikeleri tüm açıklığı ile anlatacak biri yok mu yahu?
Biri çıkıp Başbakan’a dünyada neler olup bittiğini lütfen anlatsın
Haberin Devamı