Haberin Devamı
‘Mustafa Koç’un hobileri nelerdir’ diye sorsalar çoğu kişi golf ve maket uçak cevabını verir. Ancak 2006 yılında objektifi eline alan, yolu da eşi Caroline’nin zorlaması ile Afrika’ya düşen Mustafa Koç, bambaşka bir dünyayla karşılaştı ve onu objektifi ile ölümsüzleştirmekten çok keyif aldı. Tam 4 yıl üst üste Afrika’ya giderek çok zengin bir fotoğraf koleksiyonunun sahibi olan Koç, ‘Karşılaşmalar’ ismiyle kitaplaştırarak herkesle paylaştığı Afrika macerasını VATAN’a anlattı.
Foto galeri için tıklayın |
“Fotoğrafçıların dünyayı deneyimleme ve onunla etkileşime girme biçimleri ilginçtir. Kendileriyle ilgili çok şey anlatır. Fotoğraf fotoğraftan ibaret değildir ve bireyler olarak ne kadar zengin ve karmaşık olduğumuzla ilgilidir. Her şey bundan sonra gelir. Bu dinamik iletişim biçimini cesur ve gözüpek bir şekilde kullanan Mustafa, Afrika denen çok özel toprakların en güzel anlarından bazılarını kayda geçirdi. Onu olağan rutini dışında, bu özgür ortamda, sadece ışığı, kompozisyonu, açıyı, gökyüzünü, arka planı ve vahşi hayatı fotoğraflamak için en iyi konumu düşünürken izlemek çok ilginçti. Öğrenmeye devam etmekte çok istekliydi ve sonunda bu kitapla birlikte, deneyimlerini arkadaşlarıyla, daha geniş kitlelerle daha zengin ve anlamlı bir biçimde paylaşma fırsatını buluyor.”
Bunlar Caroline Koç’un, eşi Mustafa Koç’un kitabının önsözünde yer alan ifadeleri.
Kendisini usta bir golfçü olarak tanıdığımız, maket uçak uçururken çocuklar gibi mutlu olduğuna tanık olduğumuz Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, bu kez sevenlerinin karşısına bambaşka bir hobisi ile çıktı. Aslında kendisi de itiraf ediyor ki bu hobisi çok eskilere dayanmıyor. 2006’da eşi Caroline’in ısrarı ile Ağustos ayında Afrika’ya, Masai Mara’ya gidiyorlar. Hatta giderlerken de Mustafa Koç, eşine söyleniyor. “Ağustos ayında, deniz kum tatili yapmak varken, sıcakta oralarda ne işimiz var. Çocuklara da bana da yazık değil mi?” diyor. Ancak Caroline Koç ısrar ediyor ve yakın dostları Cem ve Ümit Boyner ile çocukları da alarak Masai Mara’nın yolunu tutuyorlar. Koç, söylene söylene gittiği ancak sonra içinde ruhen kaybolduğu Afrika’da bir doğa fotoğrafçısına dönüşme, sonrasında her yıl üst üstüste Afrika’ya gitme hikayesini VATAN okurları için anlattı.
Biz Mustafa Koç ile bu röportajı kitap henüz baskıya verilmeden önce yaptık. Tam da Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kaybettiği günün ertesine randevulaşmıştık. Hatta bir ara, üzüntüden randevuyu iptal eder mi diye korktum, neyse ki öyle bir kaza olmadı. Ancak kendisi bizden kitap lansmanından önce röportajı yayınlamamamız konusunda ricada bulundu. Koç’un haklı ricasını kırmadım. “Sadece size özel bazı fotoğraflar vereceğim” derken biz de bu röportajı yayınlamak için kitabın tanıtım toplantısını yapana kadar bekledik.
İyi ki Cem yanımdaydı
Afrika seyahatinizden önce fotoğraf sanatıyla uğraşıyor muydunuz?
Biz ilk kez Afrika’ya 2006’da gittik. Ancak ben o zaman tam anlamı ile bir turist gibi gittim. Vahşi doğayı bilmiyordum. Bu doğada nasıl fotoğraf çekileceğini de bilmiyordum. Fotoğrafçılık vardı ama ucundan tutuyordum. Tesisatımı yanıma almıştım ancak objektifin ne kadar önemli olduğunun farkında değildim mesela. Allahtan Cem Boyner’in yanında 400 milimetrelik objektif vardı. O olmasa mümkün değildi benim iyi fotoğraf çekmem. O yıl çok iyi resimler çektik. O resimler bende bir merak yarattı. Afrika’nın vahşi hayatını fotoğraflamaktan çok büyük keyif aldığımı farkettim.
Galiba istemeye istemeye gitmişsiniz...
Ne yalan söyleyeyim eşim Caroline, ’Hadi Afrika’ya gidiyoruz’ dediğinde dudak büktüm. ’Ne gerek var. Ağustos ayındayız. Çocuklarla beraber denizi kumu olan bir yere gitsek ya’ dedim. Ancak Caroline kararlıydı. Söylene söylene gittiğimi hatırlıyorum. Ancak bir gittim Afrika resmen beni içine çekti. Büyülendim adeta. Ağustos da o bölgeye seyahat için en ideal aymış. Hayvanların göç etme zamanı. Müthiş deneyimlerimiz oldu.
Bu kitap 2006 yılında çekilen fotoğraflarla mı oluştu?
2006’da ilk kez gittikten sonra öylesine büyülenmiştim ki her yıl Afrika’ya gitmeye başladık. Masai Mara ile başlamıştık. Sonra Botswana’ya gittik. 2006’dan sonra 4 yıl üstüste Afrika’ya giderek çok zengin bir fotoğraf arşivine sahip oldum.
Yanınızda hep aileniz ve yakın dostlarınız Boyner’ler mi vardı?
İlk yıl Boyner Ailesi ile birlikte gitmiştik. Sonra bir kez kardeşim Ömer Koç ile gittik. İki kez de Stefano Kaslowski ve ailesi ile gittik. Bu gidişlerimizde hep 2 aile, 3 aile olduk. Çocuklarımız da hep yanımızdaydı. Sadece bir kez dünyaca ünlü fotoğraf ustası Süha Derbent ile ikimiz ayrı gittik. Bu deneyimlerimi kitaplaştırmaya karar verdiğimde leopar resimlerinin eksik olduğunu gördüm. O eksiğimi tamamlamak, leoparları çekmek üzere 3 günlüğüne Süha ile bir yolculuk yaptık. Süha dünyanın en iyi 7-8 vahşi yaşam fotoğrafçısından biridir. Parmakla gösterilir. Ancak kendini o kadar sanatına vermiştir ki marketing’i yok adamın. Kılık kıyafetiyle tam bir usta fotoğrafçıdır o...
20 metreden çektim
Bu hobiden günlük hayata ne uyarladınız. Afrika size neyi öğretti?
Sabah 6 akşam 7 hiç durmadan fotoğraf makinası elimde dolaştım. Kampa yorgun argın dönüyorduk. O kadar az rastlanan hayvanların peşine düştük ki bazen 2 saat hatta 3 saat bir ağacın altında kıpırdamadan durduğum oldu. Yırtıcı hayvanların çok yakınına girdik. Onlara 20 metre yakın olduğum, nefes bile almadığım anlar vardı. Disiplini, sabrı ve daha da önemlisi hayatın değerini öğrendim. Bir mücadele var ve bu hayatta kalmak için zamana karşı verilen bir mücadele. Nihayetinde zaman çok değerli. Hepimizin bu dünyada sınırlı zamanı var ve hayatlarımızı mümkün olan en dolu şekilde yaşamak için birbirimizi yüreklendirmemiz gerekiyor. Bu duyguları çocuklarıma da aşılayabildiğim için çok mutluyum. Çocuklarım çevre dostuydu ancak bu seyahatlerle çevreye karşı daha da duyarlılaştılar. Doğayı keşfetmenin yanı sıra Afrika insana büyük bir özgürlük duygusu yaşatan bir macera. Uyumu, renkleri ve doğasının kusursuz dengesi ile Afrika muazzam bir yer. Dünyada hiçbir yerde ben böyle bir gün batımı görmedim. Güneş sabah hangi saatte doğuyorsa aynı saatte batıyor. Tam 12 saatlik bir gün yaşanıyor.
Yeni kitabı için malzeme topluyor hedef: SU ALTI
“BU kitabın devamı gelecek mi?” diye soruyorum Koç’a ve yeni kitabın hazırlıklarına başladığını öğreniyorum. Koç yeni projesini şöyle aktarıyor: “Herhalde 2 seneye kadar su altı fotoğraflarından oluşan bir kitabı ortaya çıkarırım. Şimdi malzeme toplamaya başladım. Malezya’da, Maldivler’de ve Kızıldeniz’de su altında bol bol fotoğraf çektim. Şimdi Endonezya’ya gideceğim. Bir de Ege ve Akdeniz var tabii. Bizim sularda hayvan çeşidi çok değil. O yüzden makro çalışmak enteresan oluyor. Su altı filmi de çektim, ancak fotoğrafta çok daha yakından ilginç kareler yakalamak mümkün oluyor.”
Babamın kitabı çok büyüktü, okunması zor oldu ben boyutları mütevazi tuttum
MUSTAFA Koç’un babası Rahmi Koç da yelkenlisi Nazenin 4 ile yaptığı dünya seyahatini kitaplaştırmıştı. Ancak kitap hem boyutları hem de ağırlığı ile kütüphanelerde kendine yer bulacak gibi değildi. Mustafa Koç’a, “Siz kitabınızın ölçülerini daha küçük tutmuşsunuz” dediğimde, “Babamın kitabının boyu neredeyse yarım metreydi. Eni ise 35 santimetre civarında. Ağırlığı da cabası. Kullanışlı olduğu ve kolay okunduğu söylenemez. Ben fotoğraf kitabımın ölçülerini daha mütevazi tuttum” dedi.
Kitap satışından elde edilecek gelir TAP’a
MUSTAFA Koç bu çok özel kitaptan yaklaşık 1000 adet basılacağını söyledi. Parayla satılacak kitabın tüm geliri Türkiye Aile Planlaması Vakfı’na (TAP) gidecek. Special edition olarak basılan, kabı deri kaplı kitaplar 200 euroya satılacak. Diğer basımlar ise tanesi 100 eurodan satılacak. Ayrıca Mustafa Koç imzalı 40 civarında da tek fotoğraf olacak. Mustafa Koç, kitabın hazırlanmasında çok özel teknikler kullanıldığını, ışık yansımaması için çok özel camlar getirtildiğini söyledi.
Koç, fotoğrafları neden kitaplaştırdığını da şöyle izah etti: “Kalıcı bir şey olsun istedim. Sonuçta tüm resimleri bilgisayarda tutuyorsunuz. Ancak benim böyle bir hobi ile uğraştığımı bir sürü insan bilmiyor. Bilinsin istedim. Ayrıca kitaba sahip olanlar vahşi yaşamı da benim gözümden tanıyacaklar.”
‘Karşılaşmalar’ bir ay boyunca Rahmi Koç Müzesi’nde sergilenecek
MUSTAFA Koç’un ilk profesyonel sergisi olan ’Karşılaşmalar’ bir ay süresince Rahmi Koç Müzesi’nde sanatseverlerle buluşacak. “Karşılaşmalar” vahşi doğa fotoğrafçısı Süha Derbent’in danışmanlığında oluşturuldu. Vahşi doğa fotoğraflarından oluşan sergisinin ve aynı adlı kitabının tanıtımı çerçevesinde düzenlenen sohbet toplantısında konuşan Koç, doğayı keşfetmenin insana büyük bir özgürlük duygusu verdiğini ve engin bir macera yaşattığını söyledi. Seyahatlerinde Afrika’nın en güzel anlarından bazılarını kayda geçirmiş olduklarını belirten Koç, şöyle devam etti:
“Vahşi doğa fotoğrafçılığı konusunda önemli tecrübeleri olan Süha Derbent’in yönlendirmeleri önümde farklı ufuklar açtı. Bu sergi ve kitap aracılığıyla deneyimlerimi daha geniş kitlelerle daha zengin ve anlamlı bir biçimde paylaşma fırsatını buldum. Açık söylemeliyim ki, iş hayatında elde ettiğim disiplin, zamanında doğru yerde doğru kararı verebilmek ve kuşkusuz doğru zamanlama için gerekli sabrı gösterebilmek yetileri vahşi doğada çok işime yaradı.”
Kızım Esra korkudan koltuğun altına saklandı
YIRTICI hayvanların arasında tehlike atlatıp atlatmadıklarını, fotoğraf çekerken, vahşi kedilerin arasına sokulurken korkup korkmadıklarını soruyorum. Tehlike atlatmamışlar ancak tedirgin oldukları bir anı şöyle anlatıyor Mustafa Koç:
“Güneş batmak üzere. Son günümüzdü. Bütün ekipmanlarımı, makinamı topladım kamp yaptığımız yerden havaalanına doğru yola çıktık. Yanımızda Stefano Kaslowski ve ailesi var. Bir aslan grubu gördük. Bir domuzu avlamışlar ve afiyetle yemeye başlamışlar. Olay o kadar yeniydi ki domuz henüz can çekişiyordu. Neyse ki Stefano’nun makinası hâlâ elinde. Çekmeye başladı. Karınlarını doyuran hayvanlar rahatsız oldular ve hırlamaya başladılar. Küçük kızım Land Rover’ın koltuğunun altına saklandı. Zaten kitabımda benim çekmediğim tek fotoğraf da odur. Beni kırmayarak o fotoğrafı kitabıma koymama izin verdiği için de sevgili arkadaşıma teşekkür ediyorum.”