En son söylenmesi gerekeni öncelikle söyleyeyim ve ardından rakamları konuşturayım.
Beşiktaş A.Ş. şayet bir holding, Sayın Yıldırım Demirören de bu holdingin CEO’su olsaydı hissedarlar bu finansal tablo karşısında kendisini çoktan kapının önüne koymuş ve hakkında da suç duyurusunda bulunmuştu.
Beşiktaş’ta başkanlık yarışı kızıştıkça ‘Kulübün borcu 180 milyon TL mi yoksa diğer başkan adayı Murat Aksu’nun iddia ettiği gibi 400 milyon TL mi?’ tartışması çıktı.
Hhalka açık bir şirket olan Beşiktaş’ın mali tablolarının bu kadar şaibeye açık olması aslında utanç verici. Bu utanç SPK’ya mı, kulübü denetleyen bağımsız şirkete mi ait bilemiyorum.
Halka açık bir şirket olarak Beşiktaş’ın mali durumunu bir çırpıda görmemiz lazım ancak göremiyoruz.
Görebilmek için dipnotlarına bakmak gerekiyor. Bakınca da ortaya vahim bir tablo çıkıyor.
Beşiktaş’ın 2009 yılında faaliyet gelirleri sadece 85 milyon TL oldu. Yayın geliri, stat geliri, sponsorluk geliri, lisanslı ürün satışı, Şampiyonlar Ligi geliri, isim hakkı geliri gibi kalemleri alt alta koyuyorsunuz, sağdan sayıyorsunuz 85 milyon TL, soldan sayıyorsunuz yine 85 milyon TL çıkıyor. Kulübeye mahkum Tabata’ya bonservisi ile birlikte 20 milyon TL’ye yakın para verebilen kulübün geliri işte bu kadar.
Faaliyet gelirlerinin içinde en önemli gelir kalemi 28 milyon TL ile TV yayın gelirleri. Kombine kart ve loca gelirlerinin toplamı topu topu 10.8 milyon TL. Stat gelirleri artmıyor, tersine azalıyor.
Ayrıca çok basit bir hesap yaparsak İnönü Stadı’nın her kapısının yol geçen hanı olduğu sonucu ortaya çıkıyor. Beşiktaş diyelim ki bir sezonda kendi sahasında 20 maç yapıyor. Ortalamada da 20 bin seyirciye oynuyor. Stat gelirini 20 bin seyirci ve 20 maça böldüğünüzde her bir maçta dolu bir koltuğun satış fiyatı 27 TL’ye geliyor. Yani bir açık tribün parası bile değil.
Bu şu demektir: Numaralı tribünde biletler 150 değil 27 TL’ye satılıyor. Kapalı’da da 75 TL’ye değil, 27 TL’ye satılıyor ve localarda da bir koltuk 5 bin dolara değil yine 27 TL’ye satılıyor.
Eğer bu hesap doğru değilse o zaman “beleştepe” stadın dışında değil içindedir...
Beşiktaş’ın stadının kapasitesini artırmasına gerek yok. 32 bin kapasite gerçek anlamda biletli seyirciyle dolsun, zaten stat geliri bir anda 30 milyon TL’nin üzerine çıkar.
Başlıkta ne yazık ki, Fenerli ve Galatasaraylı dostlarımızın çok hoşuna gidecek bir tespit var.
Bilanço okuma tekniklerine göre durum üzücü de olsa böyle.
Şirketlerin kısa vadeli borç ödeme gücünü ölçen net işletme sermayesi Beşiktaş’ta negatif düzeyde görünüyor. Hem de öyle böyle değil 115 milyon liraya yakın ekside çıkıyor.
Türk Ticaret Kanunu’nun 324’üncü maddesine göre özkaynakları negatif olan Beşiktaş, ticaret jargonuna göre borca batık bir şirkettir.
Şirketin kısa vadeli borçlarının toplamı 218 milyon TL seviyesinde. 61 milyon TL seviyesinde de uzun vadeli borçları var. Borç toplamı 279 milyon TL’yi buluyor.
Ayrıca şirketin gelecek yıllara ait gelirleri üzerinde de temlikler var. Bu temlikler bir anlamda Beşiktaş’ın gelecek yıllardaki sportif başarılarını da ipotek altına alıyor.
Dipnotlardan gördüğümüz kadarı ile TV yayın alacakları Vakıfbank’a temliklidir. Kombine bilet ve maç hasılatı Anadolubank’a, Yıldız Holding senetleri Halkbank’a temliklidir. Toplam temlik tutarı 43 milyon TL’yi bulmaktadır.
Şirket aleyhine FIFA ve CAS’ta devam eden, bilançoda karşılık ayrılmayan ancak tıpkı Del Bosque olayında olduğu gibi kulübün aleyhine sonuçlanması beklenen faiz hariç 7 milyon TL’nin üzerinde bir yük de iceberg’in görünmeyen kısmında durmaktadır. Bunu da ancak dipnotlardan okuyabiliyoruz.
Ne yazık ki Beşiktaş’ın mali durum özeti işte böyle.
Eski Açık’ın yeni adı Milangaz tribünü olur
Kim seçilirse seçilsin, 1 Şubat’tan sonra bu tabloyu değiştirmek öyle kolay görünmüyor. Başkan adayı Murat Aksu, “Bunu bildiğimiz için ekibim finans ağırlıklı oldu. Öyle görünüyor ki şayet yönetime biz layık görülürsek en az 2 yıl kulüpte yatıp kalkacağız. Benim seçimle ilgili en büyük iddiam kulübü mali açıdan tekrar ayağa kaldırma sözü olabilir” diyor.
Yeni yönetimin ilk 6 ay 75 milyon TL gelire karşılık 165 milyon TL’lik giderden oluşan yapıyı yönetmesi gerekecek. Demirören tekrar seçilirse büyük ihtimalle kulüp Demirörenbank’tan finanse edilmeye, başkana borçlandırılmaya ve enkaza dönüşmeye devam edecek. Kansere asprin tedavisi uygulanacak.
Diğer ekip ise gelir artırıcı, düzlüğe çıkma, borçlardan kurtulma projelerini masaya koyuyor. Ayrıca Aksu’nun, “Bu tabloda şunu yapacağım bunu yapacağım demek temenniden öteye gidemez” tespiti ilginç.
Aksu’ya “Demirören ‘Seçilemezsem ertesi gün alacağımı isterim diyor’ ne yapacaksınız?” diye soruyorum. Esprili bir yanıt veriyor: “Kulübü maddi açıdan devraldığı günkü gibi bıraksın, borçları hemen ertesi gün ödeyelim. Stadın yıkamadığımız deniz tarafındaki bölümüne Milangaz tribünü deriz. Uzun dönemli sponsorluk anlaşması ile Demirören’e borcu öderiz.”