İftar ve sahurda fazla kaçırılan yemek vücuda kilo olarak dönüyor. İşte bu kiloları engellemenin 10 basit yoluOruç tutanların bazısı zayıflıyor, bazısı kilo alıyor. Sağlıklı bir kişide kilo vermenin mantığı basit; vücuda giren kalori azalıp, çıkan artınca kilo kaybediliyor. Oruç tutarken yemek yenilen süre kısıtlı, dolayısıyla kişinin alabileceği kalori de genelde azalıyor. Ancak bazı kişiler bütün gün hiçbir şey yemeyince akşam kendilerini tamamen bırakıp normalde alacaklarından çok daha fazla yiyorlar. Bu da yüksek kalori girişine neden oluyor. Sonuç: Fazla kilo! Bu tablo sadece fazla kilo ile kalmıyor, ayrıca reflü, yanma, gaz yakınmaları da eşlik ediyor. Peki oruç tutarken kilo almamak için ne yapmalı?1- İftariyelikleri ölçülü yiyin İftariyeliklerinizi dikkatli seçin, dikkatli yiyin. En çok bunlarla kilo alınıyor. Bütün gün aç kalan kişi ana yemeğe geçinceye kadar pide, simit, zeytin-peynir çeşitleri, hurma, ceviz vs. ile bir yemekte alması gereken kalorinin çok üzerinde kalori alıyor.2-Pide, un unutmayın!Bazı kişiler pidenin de bir tür ekmek olduğunu unutuyor. Ekmeği 1-2 dilimde tutabilen çoğu kişi pidede ölçüyü kaçırıyor. Pidenin undan yapıldığını, unun da kilo aldırdığını unutmayın. 2 dilim pideden fazla yemeyin.3- Şarküteri şart mı?Sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş etleri hiç yemeyin demiyorum. Ancak toksik yükleri fazla ve çok kalorililer. Sürekli sofranızda bulundurmayın. Canınız çok çekince yiyin. Aynı öğünde mutlaka yoğurt da yemeye çalışın. Süt ürünleri bu tür yiyeceklerin bağırsaklarda açığa çıkardığı toksik artıkları azaltıyor.4-Yavaş yiyin iyi çiğneyin Lokmalarınızı iyi çiğnediğinizde zaten yavaş da yiyorsunuz. Midemiz hacim reseptörleriyle çevrili. Bu reseptörler mide dolunca uyarıyı alıp beyne götürüyor. Beynimiz de bize ‘doydun’ komutu veriyor. Ancak bu işlem için 15-20 dakika gerekli. Eğer çok hızlı yerseniz “doydun” komutu verilinceye kadar çok fazla kalori alırsınız. Çevrenize dikkat edin; genelde şişmanlar veya fazla kilolular çok hızlı yiyor.5-Vücudun sıvı dengesini sağlayınGün boyu vücudunuz susuz kalıyor. Sıvı dengesini sağlamak çok önemli. Kaybedilen suyu yerine koyma zamanını iyi kullanın. Doğal mineralden zengin suyu tercih edin; böylece vücut mineral dengenize de yardımcı olursunuz. İftardan sahur sonuna kadar süreniz var; bol su ve bitki çayları için.6-Her akşam kırmızı et yemeyin Dünya Kanser Araştırma Vakfı erişkinlerin haftada 300 gram, en fazla 500 gram kırmızı et tüketmesi gerektiğini açıklamıştı. İftar sofrasında genelde kırmızı et sevilir, balığa pek yüz verilmez. Özellikle balığa sofranızda daha fazla yer verin.7-Hafif tatlılar tercih edin Ramazan şerbetli tatlılarla özdeşleşmiştir. Ancak artık beslenme ve diyet alanında çok daha bilinçliyiz, şerbetli tatlıların zararlarını biliyoruz. Bol şerbetli, şekerli tatlılar yerine hafif, meyveli, sütlü tatlıları tercih edin. Tatlıyı hazır satın alacağınıza evde az şekerle yapmak çözüm olabilir, kaloride kontrol sağlayabilir. Tatlı yerine meyve de tercih edebilirsiniz.8- Örnek olunMisafirlerinize iftar sofrası hazırlarken hafif seçenekler sunun. Örnek olun. Onlar da sizi karşılık olarak davet ettiklerinde hafif yiyecekler yapılmasını rica edin.9- Salata yiyin Bol salata yiyin ve salatanızın taze yeşilliklerle yapılmasına özen gösterin. Oruç döneminde bazı kişilerde kabızlık olabiliyor. Zeytinyağlı, bol yeşillikli salatalar bu sorunu çözmenize de yardımcı olur.10- Yürüyünİftardan 2-3 saat sonra yarım saat yürüyün. Yürümek vücudun metabolizma hızına ivme kazandırıyor. Böylece hem yediklerinizin bir kısmını yakacaksınız, hem de genel olarak yiycekleri daha iyi yakmaya başlayacaksınız.
D vitamini sağlıklı kemikler için şart. En önemli kaynağı ise güneş. Ülkemizin güneyinde yaşayanlar şanslı, çünkü güneşsiz gün sayısı yok gibi. Kuzeyde, Orta ve Doğu Anadolu’da yaşayanlar ise Mart sonundan Eylül sonuna kadar güneşten bol D vitamini sağlayabilirler. Yani şimdi güneşten D vitamini üretme zamanındayız!Eksikliğinde ne oluyor?D vitamini kalsiyum ve fosforun emilimi için gerekli. Bu iki mineralin de kemik, diş ve kas sağlığında önemi büyük.D vitamini eksikliğinde kemiklerimiz yoğunluğunu kaybediyor, kemik erimesi dediğimiz osteoporoz gelişebiliyor, küçük darbelerde bile kırılır hale gelebiliyorlar. Çocuklarda D vitamini eksikliği raşitizm denilen hastalığa yol açıyor. Erişkinlerde ise ileri D vitamin eksiliği kemiklerde ağrı ve hassasiyetler kendini gösteren osteomalasi denilen duruma yol açıyor.Nereden ve nasıl alıyoruz?Vücudumuz dışarıda güneş altındayken D vitaminini cildimiz aracılığıyla direkt güneş ışığından üretebiliyor. Mart sonundan Eylül sonuna kadar çoğumuz yeterli güneş ışığını bu şekilde alıyoruz. Ancak dışarıda vakit geçirmemiz ve cildimize güneşin değmesi gerekiyor. Oysa çoğumuz haftanın en az beş gününü ofislerde veya evde hiç güneşe çıkmadan geçirebiliyoruz.Yiyeceklerde D vitamini yok mu?Var, ancak çok az yiyecek D vitamini içeriyor. Burada dikkat edilecek nokta şu; yiyeceklerden alımın çok az olduğunu unutmayalım. Güneşe ihtiyacımız var.- Yağlı balıklar- Ciğer- Kırmızı et- Yumurta- Destekler- Bazı kahvaltılık gevrekler (eğer D vitamini katkısı varsa)- Bazı yağlar (D vitamini eklenmişse)Güneşte ne kadar kalalım?Çoğumuz ön kol, eller, bacaklarımızın alt kısmı güneşe maruz kalmak üzere dışarıda kaldığımız zaman kısa süre bile olsa yeterli D vitamini yapabiliyoruz. Önemli olan bu sürede güneş koruyucu kullanmamak. Ülkemiz gibi sıcak bir ülkede 11:00-15:00 saatleri arasında güneşe çıkmamayı öneriyoruz. Oysa genelde soğuk Kuzey Avrupa ülkelerinin doktorları özellikle bu saatler arasında güneşten yararlanmayı öneriyorlar.Vücudun D vitamini ihtiyacını karşılamak için tam ne kadar süre güneşte kalmamız gerektiği bilinmiyor. Bunun nedeni D vitamini yapımını etkileyen pek çok faktörün olması; cildinizin renginden, güneşe maruz kalan cilt yüzeyine kadar… Koyu cilt rengine sahip olanların, (örneğin; bir Afrikalı’nın) yeterli D vitamini sentezleyebilmek için biz Türkler gibi buğday tenli olanlara göre çok daha uzun süre güneşte kalması gerekiyor. Beyaz tenli bir Kuzey Avrupalı’nın güneşte kalma süresi ise çok daha kısa olmalı.Camın arkasında oturmak yetmezD vitamini sentezleyebilmemiz için güneşin ultaviyole B ışınlarına ihtiyacımız var. Bu ışın türü camdan içeri giremiyor, camdan geçemiyor. Mutlaka camı açmamız ve cildimizi güneşle temas ettirmemiz gerekiyor.Cilt kanseri riskine dikkatGüneş koruyucu sürmeden çok uzun süreler güneşe maruz kalma cilt kanseri riskini artırıyor. Eğer uzun süre kalacaksanız mutlaka güneş koruyucu sürün, uygun giysiler giyin.Ya kış güneşi?Soğuk ülkeler ve bölgelerde kış güneşi vücudun yeterli D vitamini sentezleyebileceği ultraviyole B ışınlarını içermiyor. Bu aylarda vücut ihtiyacı olan D vitaminini sadece yiyeceklerden ve desteklerden alabiliyor.Bebek ve çocuklar için ne yapmalı?6 ayın altındaki çocuklar direkt çok güçlü güneş ışığında uzak tutulmalı. Güneşe çıkartıldıklarında;- Uygun giysiler giydirilmeli. Şapka ve arkadan bağlı güneş gözlüğü takılmalı.- 11:00 ila 15:00 saatleri arası gölgede tutulmalı.- Güneş koruyucu sürülmeli.- Eğer bebek güneşe çıkarılmıyor veya çıkarılamıyorsa, bebekler ve 5 yaşın altındaki çocuklara destek verilmesi gerekiyor. Doktorunuza danışarak kullanınız.
Gelin bu hafta çok popüler bir diyeti mercek altına alalım: 5:2 Diyeti. Bir adı da Oruç Diyeti.Yaz geldi artık; bazılarımız çoktan deniz sezonunu açtı bile. Yazın gelmesiyle birlikte hepimizde bir kilo verme telaşı var. En çok konuştuğumuz konuların başında diyetler geliyor. Gelin bu hafta çok popüler bir diyeti mercek altına alalım: 5:2 Diyeti. Son yıllardaki en popüler diyetlerden biri. Bir adı da Oruç Diyeti.Ünlendiren kim?Michael Mosley adında bir İngiliz tıp doktoru. Aynı zamanda televizyondaki sağlık programları ile ödüller kazanmış bir belgesel yapımcısı ve gazeteci. Diyetin çok tutması Michael Mosley’nin çok güvenilir olmasından da kaynaklanıyor.Adı nereden geliyor?Haftada 5 kez normal beslenme biçiminizi sürdürüyorsunuz. Ancak haftanın 2 günü günlük kalori 500-600’ü aşmıyor. Dr. Mosley bu yıl bu kalori miktarını 800’e çıkarmayı öneriyor. Nedeni; diyetin böylelikle çok daha rahat uygulanabilir olması. Bu daha çok bir beslenme biçimi. Yemek zorunda olduğunuz yiyecek yok bu diyette, ancak yiyebileceğiniz zamanlar var.Niçin çok tuttu?Birçok kişi bu tür beslenmeyi çok daha kolay uygulayabiliyor.Geleneksel kalori kısıtlaması yapılan diyetlerin uygulanması zor; arkadaşlardan partilerden uzaklaştırıcı olarak görülüyor. Çoğunuz çoğu diyeti denedi, sonucunu gördü. İşe yarıyorlar evet, ancak sonrasında normal beslenme biçimimize geri dönünce hemen yine kilo alıyoruz. İstenilen normal hayatımıza devam ederek ince kalabilmek. İşte bu diyet haftanın beş günü size normali sağlıyor. Bu da hemen herkesi mutlu ediyor.5:2 Diyeti nasıl uygulanıyor?5 gün normalde nasıl besleniyorsanız öyle devam, iki gün kısıtlama yapıyorsunuz; ihtiyacınız olan kalorinin dörtte birine iniyorsunuz. Erkekseniz 600, kadındanız 500 kalori alım var. Bunu Dr. Mosley’nin önerisiyle 800 ve 700 kalori şeklinde değiştirebilirsiniz.Hangi 2 günü seçmeliyim?Haftanın istediğiniz iki gününü seçebilirsiniz.Diyetin en güzel yanlarından biri de bu. Çünkü herkese uyan günler farklı. Ancak iki günü üst üste uygulamayın. Arada en az bir gün oruç tutmadığınız gün olmalı.Kolay yöntemGenelde tercih edilen kolay yöntem Pazartesi ve Perşembeleri oruç tutmak , diğer günler normal yemek. Burada dikkat edilecek nokta şu; oruç tuttuğunuz günlerde az yediğiniz için diğer günlerde bunun acısını çıkartmaya kalkmayın! Normal beslenmenizin dışına çıkmayın.5:2 diyeti bilimsel mi?Bu diyet hakkında yapılmış araştırma çok az. Ancak aralıklı oruç tutarak beslenme üzerine yapılmış araştırmalar çok ve sonuçlar da olumlu. - Aralıklı oruç tutmayı çoğu kişi sürekli kalori kısıtlamaktan daha kolay buluyor.- Aralıklı oruç turmak insulin seviyelerini önemli oranda düşürebiliyor.- Kilo vermeye yardımcı oluyıor.- Normal ve fazla kilolu deneklerde uygulandığında aralıklı oruç tutma yöntemini uyguylayanların normal yiyenlere göre çok olumlu sonuçlar gösterdiği saptandı. 3 ay sonra oruç tutanlarda görülen pozitif sonuçlar şöyle:- 5 kilodan fazla vermişler.- Kas kaybı olmadan 3,5 kilo yağ kaybetmişler.- Kan yağlarını yüzde 20 düşürmüşler.- Vücutta yangıyı gösteren önemli bir işaret olan CRP’yi azaltmışlar.- Şişmanlıkla ilgili olan leptin hormonunu yüzde 40’lara varan oranda azaltmışlar.5:2 Diyeti’nin olası yararları- Kilo kaybı- İnsülin direnci azalması- Yangının azalması ( yangı hastalık ve kanserin ön aşaması )- Kan yağlarının dengelenmesi.Oruç tutulan günlerde nasıl beslenmeli?Kesin bir kural yok. Kimimize küçük bir kahvaltı yeterken , kimimiz yumurtasız zeytinsiz , balsız ekmeksiz kahvaltı yapamıyoruz. Tercih edilebilecek beslenme şekillerine örnekler:1-3 küçük ana öğün: Kahvaltı , öğle yemeği ve akşam yemeği yiyin. Bu üç öğünde porsiyonlarınızı çok küçültün.2-2 öğün: Öğün sayısı azalıyor. Ancak biraz daha büyük porsiyonlar şeklinde yiyorsunuz.Kahvaltı- öğlen yemeği veya öğlen- akşam yemeği veya kahvaltı -akşam yemeği şeklinde yiyebilirsiniz. Kaloriyi 500-600 arasında tutmanız gerektiğini unutmayın.Hangi yiyecekleri seçmeliyim?Kalorisi düşük, hacmi büyük yiyecekleri seçin. Yağsız çorbalar, salatalar, bol yeşillik, şekeri düşük meyveler, balık, tavuk, yumurta, yoğurt, süt hep iyi seçenekler.Kimler uygulamamalı?- Hamileler- Büyüme çağında olanlar- Yeme bozukluğu olanlar- Şeker hastaları- Kan şekeri dengesi sorunu olanlar- Tüm diyetlerde olduğu gibi en doğrusu her diyeti önce doktorunuzla görüşüp sonra uygulamak.
Yiyeceklerin genlerimiz üzerindeki etkisini araştıran nutrigenomiks testi diyet dünyasının yeni trendi. Hücrelerimizdeki biyokimyasal olaylar genlerimiz tarafından düzenleniyor. İnsanlarda yaklaşık olarak 20-25 bin gen olduğu düşünülüyor. İnsan DNA’sının yaklaşık yüzde 99.9’u da benzer. Geride kalan binde 1’lik kısım bizi diğer insanlardan farklı kılıyor. Hastalıklara yakalanma şansımızdan, ilaç ve tedavilere farklı cevap vermemize, davranışlarımıza kadar bu farklılıklar rol oynuyor. İşte çok popüler olan genetik testlerin hedeflediği de bu farklılıklar.Nutrigenomiks: Yiyecek dünyasının yeni trendiYiyecek dünyasındaki en büyük trendlerden biri nutrigenomiks. Nutrigenomiks yiyeceklerin ve yiyecekleri oluşturan bileşenlerin genlerimiz üzerindeki etkisini araştıran bilim dalı. Besinlerin emilimi, metabolizması, vücutttan atılımı ve biyoliojik etkilerine bakıyor. Bireyin genotipine göre beslenmeyi en iyi hale getirmeyi amaçlıyor. Henüz emekleme aşamasındaki bir bilim dalı bu, ancak önümüzdeki yıllarda sağlık alanında çok önemli katkıları olacağı düşünülüyor.Nutrigenomiks bir yiyeceğe karşı tüm vücudun biyolojik olarak nasıl tepski gösterdiğine bakıyor. Tek gen-tek yiyecek işkisine ise nutrigenetik deniyor. Ülkemizde de bu genetik testleri yaparak size özel diyet reçetesi çıkartan birçok şirket var.Uygulamak çok kolayBu testleri uygulamak çok kolay. Evinizde örnek alıyorsunuz. Anket dolduruyorsunuz. Postalıyorsunuz. Hastane yok, trafiğe girmek yok. Sonuç da evinize geliyor veya internet üzerinden alıyorsunuz. Çok popüler olmasının nedenlerinden biri de bu olmalı.Evinize gönderilen bir genetik test kitine tükürüp, tükrüğünüzü yolluyorsunuz. Atalarınızın kimler olduğundan, cilt bakımınızın nasıl oması gerektiğine, en doğru diyet şekline kadar belirlenebileceği vadediliyor. Bazıları Alzheimer, Parkinson gibi günümüzde çok sık görülmeye başlanan ve çoğumuzun yakalanmaktan ürktüğü hastalıklar konusundaki riskinizi bile belirlediğini iddia ediyor. Meme ve yumurtalık kanseri riskini belirleyen testler de var.Şişmanlık ve şeker riskiYaşam stili ve çevresel faktörler, demografik koşullar etkiliyor. Bir bölgede nüfusta genel olarak diyabet az görülüyor olabilir. Sizde de gen taraması riskinizi düşük gösterebilir.Ancak aşırı şekerli yiyeceklerle beslenir, şişmanlar, hergün şekerli içecekler içerseniz bu testin de bir anlamı kalmıyor. İddialar bilimsel değil2010’da Amerikan Hükümet Güvenilirlik Ofisi nutrigenomiks testi yapan firmaların bazılarını incelemeye almış. Sonuçta aldatıcı reklama yöntemlerini ve yanlış yönlendirici sonuçlarını eleştirmişler. Ayrıca insanların DNA’sına göre destek verilebileceği iddialarının bilimsel kanıtı olmadığına karar vermişler. Uzmanlar ne diyor? 2003’te İnsan Genomu Projesi tamamlandığından beri genetik kodumuz konusunda çok büyük adımlar atıldı. Bunlardan en önemlisi tüm hastalıklardan sorumlu tek özel gen olmadığı. Açalım; diyelim DNA analizinizde Çölyak (aşırı gluten alerjisi) hastalarında olan bir genetik işarete rastlandı. Bu sizin de Çölyak hastası olacağınız anlamına gelmiyor. Nüfusun genelindeki bir riski gösteriyor evet, ama sizin özel sağlığınızdaki riski göstermiyor. Bu yüzden bunu bilmenizin o kadar da önemi yok. Batı dünyasında uzman görüşü genelde şöyle: “Çok fazla test yapıldı ve yapılıyor. Düzenleme yok. Hastalar ‘kötü’ sonuç aldığında bununla nasıl başedebilecekleri belirsiz. Bu testler kişiye hayatını değiştirebileceği, yaşamını uzatabileceği umudu vadediyor. Ancak gerçekten işe yarıyorlar mı, kanıt yok. İnsanlar aşırı reklamla endişeli hale getiriliyor.”Manchester Üniversitesi’nden Genetik Tıp Profesörü Bill Newman’ın genetik testi kiti konusundaki düşüncesi ipin ucunun kaçtığı yolunda. Bu kitlerin gelecekte önemli veriler sağlayabileceği görüşünde. Ancak “Şimdi güvenilir değiller” diyor ve ekliyor, “Çok fazla varyant olduğu için özel bazı hastalıkları belirlemekte yetersizler. Bir genetik varyantınız (değişken) var diye illa o hastalık gelişecek diye bir şey yok. Genetik testler konusunda sağlık profeyonellerinin bile kafası karışık. İnsanlara kof güven aşılanıyor veya gereksiz paniğe sürükleniyorlar.” Kendi kliniklerinde testlerin öncesi ve sonrasında kişilere psikolik destek verildiğini de belirtiyor. Prof. Newman’a genetik testler para ödemeye değer mi diye sorulduğunda verdiği yanıt: “Hayır. Sinemaya gidin. Spor seyredin. Paranızı güzel bir şeye harcayın, hayatınızı zenginleştirecek bir şeylere…’Cambridge Üniversitesi’nden 20 yıldır şişmanlık üzerinde çalışan genetik uzmanı Dr. Giles Yeo nutrigenomiksin güvenilir yönlendirmeler yapabilmesi için yıllara ihtiyaç olduğunu vurguluyor. “Bu testlerin öngörüde bulunabileceği düzeye gelebilecek miyiz? Evet, bir düzeye kadar. Ancak 10-15 yıla ihtiyacımız var. Şu anda bunlara harcadığınız para bir anlamda tuvalete gidiyor” diyor. Testlerin tehlikeli mi? Testi yaptıranlardan tabii ki fayda görenler, olumlu yaşam beslenme biçimi içine girenler var. Ancak bir çok kişi yiyecek konusunda obsesif davranışlar içerisine girebiliyor. Ya da ‘Genlerim sağlam’ diye zararlı yiyeceklere yönelebiliyorlar. Sağlık listesi1-Aktif olun.2-Sosyal olun. 3-Sigara içmeyin. 4-Alkol kullanmayın. 5-Sevdiğiniz işi yapın.6-Şişmanlamayın.7-Normalin altında kiloda olmayın. 8-Bol sebze ve meyve yiyin.9-Zeytinyağı kullanın. 10-Beyaz ve yeşil çay için.
Moda diyetler aklımızı çeliyor; Önerim; sağlıklı bir diyet seçip uygulayın, fazlalıklarınızdan kurtulun.Üç yanı denizlerle çevrili bir ülkede yaşıyoruz. Buna rağmen balık tüketiminde gelişmiş ülkelerle aramızda büyük fark var. Örneğin; Avrupa’nın sadece üçte biri kadar balık tüketiyoruz. Nedeni, önemli ölçüde geçmişten gelen alışkanlıklarımız ve kültürümüzle ilgili olmalı. Artık paket- çiftlik balıklar sayesinde balığı hazırlamak da kolay. Avrupa’da çiftlik balık bol bol tüketiliyor. Bizde balık tüketiminin bu kadar geri kalmasının bir nedeni de çiftlik balık yemekten kaçınmak olabilir diye düşünüyorum. Hazır diyet mevsimi başlamışken önerim bol bol balık tüketin, balığın bol yer aldığı diyet programları uygulayın. Balık eti hazmı kolay, hafif ve aşırıya kaçılmadıkça kilo aldırmıyor, aksine kilo vermeye yardımcı oluyor.Haftada en az 2 kez balık yiyin! Özellikle de yağlı olanları! Şunu sormakta haklısınız ‘Eğer yağlıysa kilo aldırmaz mı?‘ Balık yağı kilo aldırmıyor aksine zayıflatıyor. Balıkta vücudumuzda üretemediğimiz Omega 3 yağları var. Vücudumuzda üretilmeyen, yiyeceklerle almamız gereken yağlara zorunlu yağ asitleri diyoruz. Zorunlu yağ asitlerini (Omega 3 ve Omega 6) çoğumuz yetersiz alıyoruz. Özellikle Omega 3 eksikliği hemen her toplumda çok sık görülüyor. Balık, özellikle de somon, ton, hamsi gibi yağlı olanlar Omega 3 deposu. Balık yağları azaltıyorBalık yağında sebze yağları ve kara hayvanlarının yağlarında olmayan EPA (eicosapentaneoic asit) ve DHA (docosa hexaenoic asit) gibi yağ asitleri bulunuyor. Yağ asitlerinin de kalp damarlarını tıkanma ile damar sertliğini önleyici etkileri var. Balık yağı iyi kolesterolü artırıp, kötü kolesterolü ve kan yağlarını düşürüyor. Aynen aspirin gibi kanı inceltici etkisi var. Vücudun kalp ve hücre yapısını koruyan ve hormon benzeri bir madde olan prostoglandinleri yapılabilmesi için EPA’ya ihtiyaç var. DHA ise beynin gelişmesi, gözler ve üreme sistemi için gerekli. Hangi balıklar Omega 3‘ten çok zengin?SomonTon UskumruHamsiSardalyaTaze yengeçAlabalıkKılıçbalığıRinga balığı yavrusuÇaça balığı ÇirozOmega 3 diyeti nasıl uygulanıyor? Bu diyette bol bol Omega 3‘ten zengin yiyecekler tüketiliyor. Amaç diyeti Omega 3’ten zenginleştimek. Aşağıdaki programı haftanın 2 -3 günü uygulayabilirsiniz. Kahvaltı 1 adet yumurta1/2 avokado1 dilim peynir1 dilim ekmekSemizotuDomatesOmlet( 2 yumurta + 1 dilim peynir) ÖğlenIzgara/fırın balıkSalataAra1 küçük avuç ceviz1 elmaAkşam1 kase çorba 1 çay kaşığı keten veya chia tohumuSemizotu salatası1 kase probiyotik yoğurt Ara1 kase çilek Avuç içi kadar erikChia ve keten tohumu kullanırken dikkat!Her ikisi de çok faydalı tohumlar. Ancak keten tohumunun 100 gramı 534 kalori, chia tohumunun 100 gramı ise 486 kalori. Yani dikkatli kullanmanız gerekiyor. Ayrıca her ikisi de mutlaka bol suyla birlikte alınmalı. Aksi takdirde bağırsak alışkanlıklarında değişikliğe yol açabilir. Haftada 7-8 yumurta yiyebilirsinizKilo vermek için çoğumuz daha az kalorili olduğu için hep aklardan yapılmış omlet-yağda yumurta yemeye özen gösterdiğine tanık oldum. Sağlıklısı yumurtanı tümünü yemek. Diyabetiniz yoksa haftada 7-8 yumurta yiyebilirsiniz. Diyabeti olanlarda aşırı yumurta damar yapısını bozuyor.
Moda diyetler aklımızı çeliyor; Önerim; sağlıklı bir diyet seçip uygulayın, fazlalıklarınızdan kurtulun.Diyetlerin de modası var. Her yıl yeni bir diyet ortaya çıkıyor, ancak gerçekten test edilip beğenilen, yayılan, uluslarası üne kavuşan diyet sayısı çok az. Artık hepimiz sadece diyetin işe yaramadığını biliyoruz. Hangi diyeti yaparsak yapalım sonrasında hareketsiz kalıp, gereksiz kalori almaya devam edersek yine kilo alıyoruz. Moda diyetler çoğumuzun aklını çeliyor, kimi sağlıklı, kimi sağlığı bozabilecek cinsten. Önerim; sağlıklı bir diyet seçip uygulayın, fazlalıklarınızdan kurtulun. Sonrasında ise normaldeki hareketliliğinizi ikiye katlayın. Tom Kerridge’in Dopamin diyetiTom Kerridge, Michelin yıldızlı İngiltere’de çok sevilen, TV’de program yapan bir şef. Seyircilerin gözü önünde üç yılda 70 kilo verdi. Şu anda İngiltere’de en çok konuşulan kişilerden biri. ‘Dopamin Diyeti’ adlı bir kitap çıkardı. Kitabında verdiği tarifler et-balık, süt ürünleri, kuruyemiş, omletler, kıymayla yapılan tarifler. Düşük karbonhidratlı, yüksek proteinli tarifler bunlar. Şeker ve alkol yok. Yemeklerini tattım; harika! Tatsız-tuzsuz değiller; baharat ve soslarla zenginleştiriyor.Diyetin adı neden dopamin? Sava göre bu diyet farklı; bu diyette yenen yiyecekler beyinde dopamin salgısını artırıyor. Bu yüzden bu diyet bizi mutlu kılıyor. Nişastalı karbonhidratlar yerine, protein, sebze ve meyve ağırlıklı bir program. Hangi yiyecekler yer alıyor ?Süt l PeynirYoğurt l KremaEt l Tavuk l HindiOmega 3 yağlarından zengin balıklar (Somon, ton, sardalya, hamsi) l CevizBadem l Bitter çikolataNeler yasak?Alkol l KafeinŞeker l Nişastalı karbonhidratlar (patates, makarna, pilav gibi)FODMAP diyeti ile düz bir karınFODMAP sözcüğü İngilizce mayalanabilen (fermentable) oligosakkarit, disakkarit, monosakkarit ve polyol sözcüklerinin başharflerinden oluşuyor. Diyet Avustralya’dan dünyaya yayıldı. FODMAP’ler soğan, sarmısak, mantar, elma, mercimek, süt gibi çeşitli yiyeceklerde bulunan değişik karbonhidratlar. Bunlardaki şeker iyi emilemiyor ve ince bağırsaktan kolona (kalın bağırsak) geçiyor. Burada bakteriler tarafından fermente ediliyor; yani mayanalıyor. Gaz açığa çıkıyor; bu gaz da şişkinliğe ve karında ağrıya yol açıyor.FODMAP diyeti nasıl uygulanıyor?6-8 hafta boyunca yüksek FODMAP yiyecekler diyetten çıkartılıyor. Sonra yavaş yavaş küçük miktarlarda yemeye başlıyorsunuz. Toleransınız ölçülüyor. Bu hayat boyu uygulayacağınız bir diyet değil. Çünkü çıkartılan yiyeceklerin çoğu yararlı bakterilen bağırsaklarınızda yaşaması için gerekli. Bazı kişiler listedeki yiyeceklerden sadce birkaçına hassas, bazıları ise tüm listeye… FODMAP diyetini bir doktor veya diyetisyen eşliğinde uygulamak çok daha doğru.İşe yarıyor mu?Eğer IBS’iniz varsa (irritabl kolon) gerçekten işe yaradığı bilimsel olarak da belirlendi. Bazı kişilerin ne IBS’İ ne de kilo sorunu yok, ama sürekli şişkinlik ve gaz sorunları olabiliyor. Kişinin göbeğinin şiş olması kendini şişman hissettiriyor. Bu programı uygulayarak düz bir karna sahip olabilirsiniz. Louise Parker Yöntemi: Hayat boyu ince kal Louise Parker bir yaşam stili gurusu. Lakabı ‘Figür sihirbazı’. Dünyanın en ünlü diyet koçlarından biri. Programı akıllı yemeyi öğretiyor. “İnce bir figür mutfakta elde edilir, spor salonunda değil!” diyor. Evet, çok iyi sonuç almak için tabii ki hareket gerekiyor. Ancak kilo vermek için doğru beslendiğinizden emin olmalısınız.Kate bu yöntemle ince kalıyormuşPrens William’ın eşi Kate Middleton da müşterilerindenmiş. Kate’in iki çocuğa (3’üncüsü de doğmak üzere) rağmen hep ince. Ayrıca İngiliz oyuncu Emma Thompson da altı haftada bu yöntemle sekiz kilo vererek iki beden inceldi. Emma Thompson 57 yaşında; fazla kilolarından kurtuldu, kendini yeniledi. Ancak bence en önemlisi Louise Parker’ın kendi görüntüsü; üç çocuğu olmasına rağmen ipince ve ışıldıyor.Diyetin dört direği varBaşarılı düşünmek.Doğru yemek.İyi yaşamak.Düzenli egzersiz. Pogramın ana hatları:1-Şekeri hayatınızdan çıkartın2-Güzel yiyin, yiyeceği özenle hazırlayın ve sunun3- Az ve sık yiyin. Her öğünde protein almaya özen gösterin.4-Eğer yağı yakmayı hedefliyorsanız kompleks karbonhidratları çıkartın.5-Her gün egzersiz yapın.
Eğer eşiniz horluyorsa mutlaka çözüm yoluna gitmesini sağlamalısınız. İyi bir gün, iyi bir uyku ile başlıyor. Uyku, hem fiziksel, hem de mental istirahat durumu. Normal bir uykuda; vücut sıcaklığı, kan basıncı, solunum hızı, diğer vücut fonksiyonları azalıyor, vücudumuz dinleniyor. Uyku vücudun kendini onardığı zaman, bağışıklığı güçlendirdiği zaman. Çoğunuz iyi uyumadığınız birkaç günün sonrasında nezle gribe kolaylıkla yakalandığınızı hatırlayacaksınız. Uykumuzdaki problemler birçok hastalığa neden oluyor. Yaşam kalitemiz düşüyor. Çoğu kişi kendilerini çok seven ve horlamalarına katlanan eşleri sayesinde hayatlarına devam ediyorlar. Oysa eğer eşiniz horluyorsa mutlaka çözüm yoluna gitmesini sağlamalısınız. Horlama basit bir ağız aracıyla bile tedavi edilebiliyor. Impladent’den Diş Hekimi Dr. Ülkü Koloğlu sorularımı yanıtladı: Neden horluyoruz?Horlama bir hastalık. Üst hava yollarının gevşiyor ve kassal mekanizma bozuluyor. Uyku kalitesi bozuluyor. Mutlaka diş sıkma (bruksizm) da eşlik eder. Dişler aşınır ve rehberlikleri kaybolur. Dişlerin boyun kısımlarında aşınmalar vardır. Alt çene geriye gider, yüz yüksekliği düşer. Çiğneme kası büyür, sertleşir. Dilde dişlerin izi görülür. Önlemi alınmazsa sürekli artar, apne (solunum durması) başlar.Horlayan kişinin hayatında ne gibi değişiklikler oluyor? Gün içi uyku hali, iş kazaları, performans kaybı, depresyon, aile içi sorunlar ve yaşam kalitesinde düşüş görülüyor. Ayrıca oluşan hipoksi; yani oksijen azalması sonucu vücutta oksijenlenme sorunu olur. Bu da serbest radikallerin artışı ile kansere ve başka hastalıklara zemin hazırlar.Peki horlamaya yol açan durumlar neler?Şişmanlık, alkol, sigara, ağız açık uyuma, kirli-tozlu hava, diş sıkma, bazı ilaçların kullanımı…Çözüm uyku hijyeninde Horlama tedavisi nasıldır?Burun içi tıkanıklık varsa kulak burun boğaz doktorları tarafından tedavi gerekir. Yumuşak damak ve küçük dil operasyonları olumlu sonuç verir. Ama sorun tekrar geri dönebilir. Burun üzerine yapıştırılan nasal valf kullanımı yüzde 30 tedaviye katkıda bulunur. Risk faktörlerinden kaçınmak ve yaşamı düzenlenmek gerekir; bunun için kilo kontrolü, spor yapmak, alkol ve sigaradan uzaklaşmak önerilir. Davranışsal modifikasyonlar gerekir. Bunlar, yatış pozisyonu ve uyku hijyeni eğitimidir.Tedavide siz diş hekimlerinin uyguladığı ağız içi bir araç da var. Çok başarılı…Bir aygıt var; pozitif hava yolu basıncı tedavisi yapıyor. Hasta uyum sağlayabilirse çözüm sunuyor. Ancak uyum sağlayamayan kişilere ağız içi aparey öneriyoruz. Ağız Apareyi diş hekimi tarafından alt çeneye özel pozisyon aldırılarak alınan ölçü ile hazırlanıyor.Horlamayı durduruyor mu? Evet. Hemen ertesi gün faydasını görüyorlar.Ağız apareyi horlamayı nasıl durduruyor?Gevşeyen kasların aktivitesini artırıyor.. Hava yolunu açıyor. Gece boyunca arka faringeal duvara çökmeleri engeller. Ayrıca alt çenenin doğru yerinde konumlanmasını sağlıyor.Horlayan kişi bunu her gece ağzının içine yerleştiriyor. Peki rahat uyuyabiliyorlar mı?Daha önce CPAP cihazını kullanmaya çalışmış ve alışamamışsa buna hemen adapte oluyor. Çünkü o cihaz zor bir kullanıma sahip. Hiç deneyimi yok ise, horlamıyor olmanın avantajları kolay alışmalarına yardımcı oluyor. Yumuşak damağa uzanmadığı için öğürtü hissi uyandırmıyor. Bence kolay bir kullanım.Ağız apareyi takıldıktan sonra eşleri geceleri horlayan kişileri gözlemeli mi?Ağır apne durumu varsa kişinin uyku laboratuarlarında takibi ve tedavisi gerekir. Hafif vakalarda sorun zaten hemen çözülecektir.Horlama sonucu oluşan diş aşınmasının geri dönüşü var mı? Diş hekimi müdahalesi ile mümkün. Düşen yüz yüksekliği horlamayı daha da şiddetlendirir. Bu nedenle o yüksekliği iade edebilmek için dijital ortamda cad-cam sistemi le hazırladığımız porselen dolguları kullanıyoruz. Hem estetik hem de sağlık için konforlu bir kapanış sağlanmış oluyor.
‘Şişmanım ama sağlıklıyım’ savının yanlış olduğu kanıtlandı.İşte nedenleri...Şişmanım ama sağlıklıyım savının yanlış olduğu kanıtlandı. İngiltere Birmingham Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre ‘sağlıklı’ şişman kişiler kalp-damar hastalıkları ve felce normal kilodaki kişilerden çok daha fazla yatkınlar.Metabolik olarak sağlıklı şişman kişiler Vücut Kitle Indeksi hesabına göre (kilomuzun boyumuzun karesine bölünmesiyle elde edilen oran) obez gruptalar, ancak herhangi bir sağlık sorunları yok.Araştırmacılar metobolik olarak sağlıklı şişman kişilerin, normal kiloda olanlara göre yüzde 50 daha fazla kalp hastalığı riski taşıdığını saptadılar. Yani “hiçbir sağlık sorunum yok, turp gibiyim” diyerek fazla yemeye devam hatalı.İşitme sorununuz varsa dikkatDemansın (bunama) en büyük nedeni ileri yaş. Ancak demansla savaş için oluşturulan bir uzman kurulu bunayanların üçte birinden fazlasının genetik olmayan faktörlere dayandığını belirledi. Bunlar eğitim seviyesinin düşüklüğü, stres, obesite, işitme kaybı, kafa travması ve hava kirliliği. Birçok bilim insanı çevre ve yaşam stili değişikliklerinin de bunama nedeni olabileceği öngörüsünde.Bazı faktörlerin de demansın erken habercisi olduğuna dikkat çekiliyor. Bunların başında işitme kaybı geliyor. Orta yaşta gelişen işitme kaybı da önemli bir risk faktörü. Eğer işitme kaybı ilerlemeden tedavi edilirse demans vakalarının da yüze 10’a varan oranda azaltılabileceği düşünülüyor.Eğitimin Alzheimer’dan koruduğu düşüncesi ise gittikçe daha çok kabul görüyor. Son veriler kişinin eğitim gördüğü yıl sayısı artıkça Alzheimer olma riskinin de azaldığı yönünde. Cambridge Üniversitesi Sinirbilimleri Bölümü’nden Dr. Hugh Markus, Alzheimer ile ilgili halen sürenaraştırmada eğitimle hastalık arasındaki ilişkiyi ortaya koymuş durumda. “Ancak bu etkinin eğitimin beynin daha çok gelişmesine yol açması nedeniyle mi, yoksa yüksek eğitimli kişilerin genelde daha varlıklı ailelerden gelmesi nedeniyle mi olduğunu bilemiyoruz” diyor.Senegal AIDS konusunda örnekGünümüzde AIDS artık ilacı olan bir hastalık. Ancak Afrika’da hala çok yaygın. Güney ve Doğu Afrika’da 20 milyon insan AIDS virüsü taşıyor. Senegal Afrika’nın batısında yer alan bir ülke ve Afrika’da en az AIDS’li oranına sahip ülke. Peki nasıl bu kadar başarılı olmuş dersiniz? Taa 1998’de hükümetlerinin desteklediği bir programla hastaları ilaçla tedavi etmeye başlamışlar. 2003’te tedaviyi ücretsiz hale getirmişler. Uyuşturucu bağımlıları ve seks işçilerini tedavi etmişler, düzenli kontrole almışlar. Seks işçilerini her üç ayda bir teste tabi tutmuşlar. Bu çalışmalarının karşılığını da fazlasıyla almış durumdalar: Senegal de AIDS görülme oranı yüzde 0,4. Güney Afrika ülkelerinde bu oran yüzde 20’lere çıkıyor! Ekmek geri döndü!Aranızda glutene alerjisi omayan arkadaşı olan var mı? Son yıllarda neredeyse hepimiz hiç bir test yaptırmasak bile glutene alerjimiz olduğuna hükmetmiş durumdayız! Çoğumuz bağırsaklarımızda hiçbir sorun olmasa da fazla kilomuzun nedenini glutene bağlıyorduk. Bir glutensiz beslenme modası almış başını gidiyor. Ancak Avrupa’da ekmek yine moda oldu! Artık televizyonlardaki yemek programına yarışmacı olarak katılanlara ‘Ekmek yapmasını biliyor musun‘ diye soruluyor. Ekmeğin önemli bir besin kaynağı olmasının yanısıra ruhani yanı da vurgulanıyor.Şimdi ip atlamak modaKimler mi ip atlayarak form tutuyor? İngilizlerin ünlü modeli Gigi Hadid, Amerikalı ünlü Kim Kardashian, Kate Hudson, Victoria’s Secret mankenleri. İngiliz İp Atlama Birliği’ne göre 10 dakika ip atlamak vücudu-muzda 45 dakika koşmayla aynı yararlı sağlık etkisini yaratıyor. Amerikalı bir genç kadın ip atlamanın öncüsü; internet fenomeni omuş. Adı: Amanda Kloots. 35 yaşındaki Kloots ip atlamanın kendisini tamamen değiştirdiğini söylüyor.