Osmanlı havası solumaktan, şifalı sularına, alışverişten damak çatlatan lezzetlerine kadar bahar aylarında Yeşil Bursa’ya gitmek için birçok neden var.
Eh ne de olsa Osmanlı Devleri’nin ilk başkenti Bursa. Adını milattan önce 2’nci yüzyılda Britanya Kralı Prusisas’tan almış olsa da kente Osmanlı padişahları damgasını vurmuş. Tarih boyu Yeşil Bursa olarak anılmış ama ne yazık ki günümüzde kent betona kesmiş durumda. Yine de onlarca han, hamam ve muhteşem camileri ile tarihi güzelliğini koruyor. Ah bir de yeşilini korusaymış... Babasının kuşattığı kenti Orhan Gazi almış. İlk altı padişahın, Bursa’da ebedi istirahatinde olması da ayrı bir önem taşıyor kuşkusuz. Burdaki mekanlar da Osmanlı havasını solumaya devam ediyor. Ben Bursa’nın tarihi en eski iki otelinden biri olan Gönlü Ferah’ta bir şehzade odasında kaldım. En büyük özelliği ise termal otel oluşu. Tarihi çinilerle bezeli özel aile hamamlarıyla, Osmanlı’yı hissetmek isteyenlerin görmesini tavsiye ederim.
Muhteşem camileri için...
Elbette şehrin merkezindeki Ulu Camii muhakkak görülmesi gerekenler listenizin başında yer almalı. Hat sanatının en güzel örneklerini barındıran Ulu Camii, 15. Yüzyılda Sultan 1’inci Bayezid tarafından inşaa ettirmiş. Alışılmışın dışında tek değil tam 20 kubbesi olan Ulu Caminin mimarı Ali Neccar bey. Ortasında bulunan şadırvan ise bu muhteşem esere bambaşka bir büyüleyicilik katılıyor. 5 bin metrekare alana sahip cami gerçekten insana “ulu” hissi veriyor. Bursa’nın bir diğer simgesi de kuşkusuz Yeşil Camii. Çelebi Mehmet tarafından yaptırılan caminin mermer taç kapısı ve çinileri büyüleyici. Tam karşıda da Sultan ve ailesinin yattığı Yeşil Türbe en çok ziyaret edilen yerlerden biri.
Şehre son cami yaptıran padişah ise 2’nci Murad olmuş. Muradiye çinileri çok özel bir başka cami. Şehirde çok sayıda muhteşem cami var bu sebeple yeni yapılanların bazıları ne yazık ki tarihi eserlerin yanında tabiri caiz ise sırıtıyor! Bu kente yeni bir cami yapılacaksa bunun gerçekten özel bir mimari olması gerekiyor.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e müzeler...
Tarihi bu kadar zengin bir kentin elbette hazine değerinde müzeleri olmalı. Bursa Kent Müzesi, şehrin geçmişini anlamak ve kültürünü tanımak açısından en önemlisi. Ayrıca Bursa’da yaşamış altı padişahın balmumu heykelleri de bulunuyor.
Hüsn-ü Züber Evi ve şehrin ilk etnografya müzesi Uluumay Müzesi, Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi ve Atatürk’ün 1923 yılında kaldığı köşkün müzeye çevrilmiş hali olan Atatürk
Evi de görülmesi gerekenlerden yerlerden bazıları.
Tarihi han ve çarşılarda alışveriş çok keyifli
Bursa, İpek Yolu üzerinde olmasından sebep her zaman ticaretin ve alışverişin merkezi olmuş. Kapalı Çarşı da bunun ispatı. Yanyana sıralanan çarşılardan Aynalı Çarşı antikacılara ev sahipliği yapıyor. Bana soransanız Koza Han, içinde saatler geçirilebilecek bir tarihi alışveriş merkezi. 2’nci Bayezid tarafından 15’inci Yüzyıl’da iki katlı olarak inşa edilmiş Koza Han, ortasında çay-kahve içebileceğiniz muhteşem avlusuyla bir vaha. İpek, kaşmir, keten, yün ile yapılmış eşarp, fular, şal ne arasanız en güzelleri burada. Dünyaca ünlü büyük markalara yapılan ürünleri burada en fazla 50’de bir fiyatına bulabilirsiniz. Ben kendimi kaybettim ve hiç pişman değilim, çok yakında yeniden gitmek ve bundan sonra tüm fular - eşarp - atkılarımı Koza Han’dan almak niyetindeyim.
Şehrin damak standardı doruklarda...
Sayfalarca anlatsam Bursa yemeklerini ve birbirinden lezzetli mekanlarını sığdıramam. Çiçek’te köfte ve Uludağ ya da İskender İskenderoğlu’nda iskender, İdris ya da Güven’de pideli köfte, tabii ki kestane şekeri, Allah’ın emri.
Ben bu defa Tamer Kebap’ı keşfettim ve iskenderine bayıldım. Tamer Kebap’tan çıkıp köşeyi dönünce Bursa’nın ünlü Ülkü Pastahanesi var ki tahinli çörekleri efsane. Açıkçası yemek severler için bir vaha Bursa ve karşılaştığım hiçbir muhteşem lezzet beni şaşırtmıyor artık. Şehrin damak standardı doruklarda. Ama bir mekan var ki yazmadan geçemem çünkü gerçekten beni hayran bıraktı. Ülkemizin en muhteşem mekanlarında biri meğer Bursa’daymış da ben yeni keşfetmişim. İftiharla sunar ve can-ı gönülden tavsiye ederim: Zennup ve yaratıcılarından bir mutfak delisi Ömür Akkor. Diyetisyenim Yeşim Özcan’ın ”sağlıklı ekmekleri” için hararetli tavsiyesi ile gittim ve beklediğimden çok daha fazlasıyla karşılaştım. Anlatılmaz ancak yaşanır ve doya doya tadına bakılır. Her ürünün en doğal, en özel ve en sağlıklısından yapılan en geleneksel Anadolu yemekleri... Ekmeklerin piştiği tahıllar bile kendi tarlalarından. Yemeklerin içine giren her ürün Anadolu’nun en özel bahçelerinden tek tek seçme. Anneanne tarifleriyle bir gurme şölenle karşılaştım. Mekanın güzelliği ise başlı başına bir yazı konusu. Eylül’de İstanbul’a açacaklarını duydum, heyacanla beklemekteyim, olmadı, sırf Zennup için bile Bursa’ya tekrar tekrar giderim.
Bursa’nın olağanüstü güzellikteki çevresi
Ama hangi birini buraya sığdırayım, Tirilye, Cumalıkızık, Gölyazı hepsini tek tek anlatmalıyım. İstanbullu Gelin dizisi ile son dönemin gözdesi ve içlerinde en az bilineni Gölyazı’yı da listenize ekleyin.
Yeni keşfim Trilye-Gemlik yolundaki Kurşunlu. Kaldırım üstündeki balıkçılarına, pide ve köftecilerine bayıldım.
Şimdilik bu kadar, eeeee koca Payitaht’ın gözdesi ve başkenti Bursa bu, tek sayfaya, birkaç güne sığar mı... Sonraki gezilerimde yeni paylaşımlarla buluşmak üzere...