Bu hafta İngiliz basınında en çok yer alan iki haberin de ucu bize değdi. 2006 yılından beri İngiltere’de yaşayan Denizlili , gölde kuğu avlayıp yemiş. 12’nci yüzyıldan beri kuğular, İngiltere Kraliçesi’nin malı sayıldığı için de polis tarafından yakalanmış tabii. İnsanın aklı almıyor ve düşündükçe tüyleri diken diken oluyor değil mi? İşin fenası, nerden acayip bir olay haberi gelse altından bizim memleketten biri çıkıyor. Şöyle sıradan soygunlar ya da adi suçlar değil bizimkilerin işi...
İlle de insanın ağzını hayretten bir karış açık bırakacak vukuatlarda temsil edecekler ülkemizi. Tıpkı, Hasan Fidan gibi... Eh be adam, hadi 8 yıldır yaşadığın ülkenin kuralını öğrenememişsin onu geçtim, kuğular Kraliçe’nin malıymış, onu da geçtim, insanoğlunu tarih boyunca büyüleyen bir güzelliği kesip yemek neyin kafası! İnsanın bakmaya doyamadığı, dokunmaya kıyamadığı bir canlının kafasını kesip yemek nasıl bir ruh halinin tezahürüdür! Üstelik, İngiliz polisi merhametli düşünüp, adamın açlıktan mecbur kalıp kuğuyu yediğini sanmış. Ama yooo! Bizimki, “aç değildim, tadını merak ettim, lezzetliydi” diye cevap vermiş. Dua edelim de adamın bu tadına bakma merakı daha ileriye gitmesin!
Köpekleri taksiye, otobüse almamak
-İngİltere’de daha önce de bizde Müslümanlığı karalama olarak görülmüş bir başka haber gündeme düşmüştü. Mâlum, görme engelliler, köpek refakatinde sokakta rahatça yürüyebiliyorlar. Gelin görün ki, İngiltere’deki bazı Müslüman şoförler, görme engellilere refakat eden bu köpekleri otobüslerine ve taksilere almıyorlarmış. Engelliler yayan kalıyormuş bu sebeple. Elbette, İngiliz Hükümeti bu durumu yoluna koyacaktır. Belki de tutumlarında ısrarcı olan şoförlerle ilgili hukuki işlem yapılır. Ondan sonra biz de basınımızda “vay Müslüman diye İngilizler işten çıkarttı” ya da “ceza kesti” haberlerini okursak şaşırmayalım! Sonra da “vay bu yabancılar bizi sevmiyor, istemiyor” diye ağlaşmayalım. “Müslümanlığı karalıyorlar diye yaygara koparmadan önce iyiliği emreden dinimizi, güzel değerlerimizi amacından saptırıp, bizi dünyaya rezil edenler yüzünden düştüğümüz duruma yanalım!
Köpek balığını yakalamak...
-Acayip vukuatlarda adı geçen vatandaşlarımızdan söz açılınca aklıma Maldivler’de yaşanan bir olay geldi. Maldiv adalarında bir karış denizde yavru köpek balıkları cirit atar ama insanlarasokulmazlar. Bir yavru köpek balığının, bir adamı ısırdığı, bir tek olay anlatılır. Bilin bakalım bahsi geçen adam nerelidir? Sakın “ay herşeyde bizim başımıza geliyor, köpekbalığı adamı ısırdıysa, Türk olmasıyla ne ilgisi var” demeyin! Arkadaş, hayvanı kuyruğundan yakalamaya çalışmış! Diyorum ya kimsenin aklına gelmeyen acayiplikler ancak bizimkilerin gelir! Eskiden bir yabancı, “siz şöylesiniz, böylesiniz” diye başladığında, dilim döndüğü kadar savunmaya çalışırdım. Bundan böyle en iyisi anlamazlıktan gelip “sorry” deyip geçmek!
Hafta sonu önerisi:
Sırçacı14: Kadınların hayatın içindeki manevra kabiliyetine bayılıyorum. Sırf emek verdiği için sevmediği şeylerden vazgeçemeyen erkek çoğunluğuna inat, kadınlar tıpkı pasta hamuruyla oynar gibi yeniden şekil verebiliyor hayatlarına kadınlar. İşte güzel bir örnek: Sırçacı 14. İpek Özmen ve Özlem Eren, İtalya’da yüksek lisans öğrenimi yaparken tanışmış ve arkadaş olmuş iki kadın. Biri mimar diğer işletme eğitimi almış yıllarca. Ama “bunca yıl okuduk” dememişler ve korkmadan bir anda hayatlarının akışını değiştirmişler. Birinin Gaziantepli diğerinin Karadenizli olması ve ikisinin de İtalya’nın suyundan içmesinin etkisiyle olsa gerek “mutfak çağırmış” bu genç iki kadını ve Sırçacı 14 adında şahane bir mekân açmışlar. İsim, eskiden eğlence olsun diye partiler verdikleri evin adresinden geliyor.
Yahu bu yabancılar bizi niye sevmiyor!
Haberin Devamı