Avrupa ülkeleri arasında en sevdiğim, İtalya’dır. Toscana bölgesi ve özellikle Floransa’ya “aşık” olduğumu söyleyebilirim. Baştan aşağı gezmişimdir İtalya’yı da bir tek Milano’dan pek hoşlanmamışımdır. Turistik olarak keyif alamadığım bir yerdir Milano. Duoma dışında önemli bir tarihi yapısı ve merkezi yoktur. Dön-dolaş, Duoma’ya çıkar bütün yollar. İnanılmaz bir alışveriş hastalığı gözlenir bu kentte. O kadar ki, insanı alışverişten soğutur. Sokaklarında dolaşan en ortalama Milano’lu kadın bile stil sahibidir. Benim gibi hiçbir geziden sıkılmayan bir kadını bile bir gün içinde sıkan bir kenttir Milano. Ya da “sıkar-dı” mı demeliyim acaba? İlk defa, bir “amaç” için gittim Milano’ya. Daha önceleri, “cennet” diyebileceğim Como’ya giderken şöyle bir uğrayıp geçerdim sadece. Yeri gelmişken belirtmeliyim, Como ve Maggiore göllerini görüp de etkilenmemek mümkün değildir. Hele Maggiore Gölü’nün üzerinde, “Cennet Adaları” denilen üç küçük ada vardır ki göreni kendine hayran bırakır.
Bu defa, dünyanın en önemli etkinliklerinden biri olan “Milano Tasarım Haftası” için gittim. Bu yıl İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin (İMİB) çok özel bir sergisi vardı Milano’da. Tasarımın önemine çok inandığım ve özel ilgi alanım olduğundan hem ülkemiz için önemi büyük olan bu sergiyi yerinde gezmek, hem de tasarım konusunda “Dünya nereye gidiyor”u öğrenmek üzere oradaydım. Ve ilk defa Milano’dan zevk aldım. Anladım ki Milano, özellikle bu döneme özel sokak sergileriyle, fuarlarıyla ve tasarım haftasıyla renkli ve cazibeli bir kent. Çok samimi olarak söylüyorum ki gördüğüm tasarım sergileri içinde en çarpıcısı farklı disiplinlerden 6 tasarımcı ve mimarın, mermere bambaşka bir kimlik kazandırdıkları ülkemizin sergisiydi. 4 bin yıllık bir geleneğimizin parçası olan “mermer”in konu edildiği çalışmalar, “Işıkla Yıkanmak” adıyla, Zona Tortona Superstudio Piu Art Garden’da ,900 metrekarelik bir açık hava sergisiyle tüm dünyadan gelen tasarımseverlerle buluştu. Dünyanın en iyileri arasında gösterilen İtalyan mimar Fuksas Melkan Gürsel-Murat Tabanlıoğlu, Alişan Çırakoğlu, Fransız endüstriyel tasarımcı ve iç mimar Mathieu Lahanneur, moda tasarımcımız Dice Kayek ile Fransız sanatçı ve tasarımcı Arik Levy arınma, su ve ışık kavramlarını mermerle buluşturmuşlardı. Serginin açılış daveti çok büyük ilgi gördü. Tasarım haftası sebebiyle her köşe başında bir davet olmasına rağmen, “Işıkla Yıkanmak” sergisinin önünde uzun kuyruklar oluştu. Kusursuz bir organizasyondu. Tasarımların her biri mermerle ilgili bir deneyim sunuyordu. Bir tanesini örnek vermek istiyorum: Dice-Kayek’in mermerden modern hamam tasarımının içine girdiğinizde, yine mermerden olan yan paneller hareketleniyor ve aralıklardan gelen buharla, iç ve dış dünyayı iç içe geçiren müthiş bir his veriyordu. Aril Levy’nin tasarımı ise labirent gibi tasarlanmış ve bir daralıp bir rahatlayan formuyla yaşam yolculuğumuza gönderme yapan bir enstelasyondu. Açıkçası önümüzdeki yıllarda, artık unuttuğunuz mermeri tasarım dünyasında çok farklı formlarda göreceğimizi düşünüyor ve geleneğimizi Dünya’ya sunan bu etkileyici organizasyonda emeği geçen herkesi kutluyorum.
Taksilerde dikkatli olun yanınıza şık kıyafetler alın
- “Yediğin içtiğin senin olsun, bize gördüğünü anlat“ diye bir lâf vardır ama bu İtalya gezileri için geçerli olmasa gerek. Açıkçası, gezimizin yarısı tasarım, sanat ve alışveriş üzerineyse diğer yarısı tamamen yeme-içme üzerineydi. Milano’da avlu mimarisi çok yaygın ve bu yüzden mekânlar avlulara yayılmış durumda. Şansımıza bir gün hava çok güneşliydi de biz de bu avluların tadını çıkarabildik. Milano çok pahalı bir kent ama ilginç olan şık bir yerde de basit bir kafede de yeseniz aynı rakamları ödüyorsunuz. Üstelik lüks mekânlar, İstanbul’un lüks mekanlarına oranla daha ucuz kalıyor. O yüzden bu kente yolunuz düşerse, sıradan yerlere paranızı boşa harcamak yerine, iyi mekanlarda ödediğinizin karşılığını almanızı öneririm.
- En büyük harcama taksilere yapılıyor. Aman dikkat, taksi şoförleri de kazık atmaya meyilli olabiliyor. Malpensa havaalanından şehir merkezi 90-100 Euro tutuyor. Şehir büyük olmamasına rağmen, en kısa mesafeler 10-20 Euro arası... Eğer, Milano’ya gelmeyi düşünüyorsanız, mümkün olduğunca Duoma çevresinde konaklayın.
- Eğer tasarım ya da moda haftası olduğu dönem Milano’ya gitmek istiyorsanız, çok çok erken rezervasyon yapın. Bu dönem otel fiyatları beş katına çıkıyor, unutmayın!
- Kadın kadına çıkılan yemeklerde, muhabbet çok eğlenceli oluyor. Elbette, erkek dünyasına sırlarımızı vermeyi düşünmüyorum. Bırakalım, onlar bizi pasta yapımından konuşuyoruz sansınlar.
- Milano’da önce “hafif bir şeyler yeme” niyetiyle sofraya oturuluyor. Beş dakika sonra insan kendini “makarna” ile aşk yaşarken buluyor. Üstelik benim gibi ”aynından bir porsiyon daha” diyerek bakışları üzerinde toplayanlar da çıkabiliyor. Tatlısız bir “son” mümkün olmuyor. Her ne kadar dönüş günü pantalonlar güç kapansa da buna değiyor. Elbette memleket toprağına ayak basınca, cacık ve salataya tâlim etmek de kaçınılmaz oluyor.
- Diğer İtalyan kentlerinden farklı olarak, Miano’da sıradan bir kılıkla sokağa çıkmış kadınlara rastlanmıyor. Kendinizi kötü hissetmek istemiyorsanız, yanınıza muhakkak havalı hissedeceğiniz birkaç parça giysi alın derim.
- Erkekler sanırım her yerde aynı. İtalyan erkekleri sürekli çevrelerindeki kadınlara kur yapma halinde. Zengin ve olgun erkeklerin yanında yirmili yaşlarının başında olan kızların olması da bana çok tanıdık geldi, neden acaba?
- Brera bölgesi tasarım cenneti... Mutlaka uğrayın. Avluların içinde, mobilyadan heykele, objeden resme, tasarımın tadını çıkarın.
- Turistlerin pek bilmediği “kanal kenarı”, aileler için çok keyifli. Geceleri, kanalın kenarına dizilen işportacılarda çok zevkli alışveriş yapılıyor. Pazarlık etmeyi ihmâl etmeyin.
- Hyundai otomobil firması çok farklı bir enstelasyonla tasarım haftasına damgasını vuran sergilerden biriydi. Araba kullanmadan izleyenlerin hareketlerini algılayan bir ışık sistemiyle “hissedilmek” kavramına yaptıkları vurgu çok çarpıcıydı. Satılan ürünü göstermeden de tanıtım yapabileceğini göstermiş olmaları klişe reklamlar için ilhâm kaynağı olmalı.
- Eğer bir gezide birlikte olduğunuz insanlarla keyfiniz hoşsa her yer insanın gözüne güzel görünüyor. Elbette, insanların görmediğiniz yüzleri de yine seyahatlerde çıkıyor.
- Eğer zarif insanlarını estetik duruşunu ve tasarım sevdasını çıkarırsanız, Milano, Kadıköy’ümün tırnağı etmez. “Zarafet para etmez” demeyin, ediyor bilelim.
- İstanbul üstünde inişe geçince, “Bu muhteşem kente, bizim elimizde yazık oluyor” diye düşünüp bir kere daha hâyıflandım.
Türkiye’nin Milano çıkarması
Haberin Devamı