Pazartesi Oscar töreni vardı malum. Tahmin edildiği gibi, Oscar yine bir sinema olayından çok “anın ruhuna uygun” politik rüzgara kapılmış bir iz bıraktı. Tahmin ettiğimiz üzere, geçen yılki Afro-Amerikan isyanı karşılık buldu ve siyahiler bu yıla damga vurdu. Yine tahmin ettiğimiz üzere, Trump karşıtı bir hava geceye hakim oldu. Gelin görün ki, gecenin finalinde, olmayacak bir şey oldu ve skandal bir hata yaşandı. “En İyi Film” ödülü, çok kişinin beklediği ve gecede altı ödül alan “La La Land” olarak açıklandıktan sonra, filmin yapımcıları çıkıp, ölmüş annelerinden, mavi gözlü eşlerine kadar teşekkür ettikten sonra, “Ay pardon” denildi, Oscar heykelcikleri, onları henüz kucaklamış olan “La La Land” ekibinden alındı ve “Moonlight” filmi “En İyi Film” olarak açıklandı. Kısaca, bu yıl filmleri sönük olsa da Oscar gecesi, tören skandalıyla tarihe geçti. Bizim de içimizden, “Trump’ın ahı mı tuttu” diye geçti.
Elbette Oscar’lar sahiplerini bulduktan sonra, ilk gösterim dönemlerinde çok da izleyici bulmamış filmler, ödülün verdiği reklamla yeniden gündeme geldi hatta çoğu yeniden gösterime girdi. “Oscar almış madem şu filmleri bir izleyelim” diyenler ve hafta sonu sinemaya gitmeyi planlayanlar için küçük hatırlatmalar ve notlar..
En İyi Film: Moonlight (Ayışığı): Eleştirmenlerce çok beğenilen bir film oldu. “En İyi Uyarlama Senaryo” dahil üç ödülle ayrıldı geceden. Sinema dili ve estetiği açısından bence de çok iyi bir film. Konusu ise çok geniş bir izleyici kitlesine hitap etmiyor, bizim ülkemiz için. Uyuşturucu bağımlısı, fahişe, siyahi bir annenin “Siyah” lakaplı eşcinsel eğilimdeki çocuğunun, zencilere ait zorlu sokak şartlarındaki acımasız büyüme hikayesi... İddialı sinema seyircisi için güzel bir film olmakla birlikte pek “aile boyu” değil. Mahershala Ali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ını aldı bu filmle. Ben de ödül alacağını tahmin etmiştim ama açıkçası Ali çok iyi bir oyuncu olmakla birlikte bu rolün çok performansa dayalı olmamasından dolayı, izleyenlere “bu rolle mi ödül almış“ dedirttiğini belirteyim. Trump’a tepki burda da etkili olmuş olabilir çünkü Mahershala Ali, Oscar alan ilk Müslüman oyuncu oldu. Not: Ali, Hıristiyan vaiz bir annenin oğludur ve sonradan Müslüman olmuştur.
La La Land (Aşıklar Şehri): Her ne kadar son anda “En İyi Film” ödülü elinden alınmış olsa da, altı dalda Oscar ödülü alarak, gecenin en çok kazananı oldu. Ailece gidip, keyifli zaman geçirilecek bir müzikal film. Unuttuğumuz bir zerafet ve naiflikteki filmin müzikleri de oyunculukları da çok başarılı. Hafta sonu için iç açıcı bir film arayanlar için ideal. yönetmen, Chazelle, 32 yaşında bu ödülü alarak, “En Genç Oscar Alan Yönetmen” oldu.
Manchester by the Sea (Yaşamın Kıyısında): En İyi Orijinal Senaryo ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini aldı. “Kaybetmek - yas - hayata yeniden tutunmak” üçgeninde ilerleyen film inanılmaz doğal sahneleriyle acıyı seyircinin yüreğinde hissettiriyor. Başrol oyuncusu, Chassey Affleck’in sahici oyunculuğunun da etkisi çok seyircinin kalp sızısında. Biraz kasvetli ve ağır ama güzel bir film. Genellemeye girebilecek “Aile boyu” filmlerden olduğunu söyleyemem.
Lion (Aslan): Tam ailece gidilecek bir film. Hindistan’da kaybolmuş sonra Avustralyalı bir çift tarafından evlat edinilmiş bir çocuğun gerçek hayattan alınmış “yuvayı arayış“ hikayesi. Filmdeki küçük oyuncu, bence bu yılın en iyi performansıydı. Kabaca ifade etmek gerekirse asla “acıklı“ ya da “duygu sömürüsü “yapan türde bir film değil ama finalinde, gerçek görüntüleri izlerken, duygusallıktan göz yaşlarına boğulacağınızı garanti ederim. Filmin, Hindistan ve Avustralya’yı kapsayan görseli de şahane.
Satıcı: En İyi Yabancı Film dalında 2’nci kez Oscar’ı kucaklayan İranlı yönetmen Asghar Farhadi ve oyuncular, Trump’ın kendi vatandaşlarına ambargo koyarak saygısızlık yaptığı gerekçesiyle ödülü almaya gelmeyerek onurlu bir duruş sergilediler. Ne yapıp edip filmi izleyin.