Tiyatroda ahlak nerede başlar?

Haberin Devamı

Bugün, yani cumartesi öğle saatlerinde tiyatro dünyasının duayenleri, tüm tiyatrocularla birlikte bir basın toplantısı yaparak bildiri yayınlayacaklar. Canlarını dişlerine takarak, özgür tiyatro yapabilmek uğruna alın terlerini yıllardır sahneye akıtan dostlarımın bazıları ile bu toplantıdan önce biraz konuştum, konuyu araştırdım ve bildiriden sonra önümüzdeki günlerde çokça konuşulacak bu konuyu hemen gündeme getirmek istedim: Özel tiyatrolara devlet desteği... Yıllardır, hem ödenekli hem özel tiyatrolarda çalışmış bir oyuncu olarak, devlet desteğinin eksik de olsa “çorbada bir tutam tuz” olduğunu gayet bilirim. Elbette hiç bir özel tiyatro, ülkemizde gayet eksik olarak verilen ödenekle dönmez. Ama başlangıç için bir maya olarak kabul edilir ve “bir emek” işe girişilir. Oyun tutarsa, tiyatro da kendini döndürmeye başlar. Özel tiyatro yapan da, en başından ekmeğini taştan çıkaracağını bilerek, o taşın altına elini sokandır zaten. Gelin görün ki bu yıl, tiyatroların ekmeğinin mayası “genel ahlaka uygunluk kuralları”na kaldı. Gelin biraz daha açık anlatayım:

Ülkemizin gurur kaynağı tiyatrolara ödenek yok

Efendim, nice iktidarlar, darbeler görmüş ülkemizde, her yıl özel tiyatrolara yetersiz de olsa bir devlet ödeneği verilir. Tiyatrolar, bir önceki yıl ürettikleri oyun ve faaliyetlerini bir dosya ile Kültür Bakanlığı’na ileterek, devletten aldıkları parayı, ülkede tiyatro yapmak için kullandıklarını gösterirler. Böylece, “yaptıkları yapacaklarının teminatı olan” tiyatrolar, ödeneklerini alarak yola devam ederler. Bu yıl durum bambaşka oysa! Bırakın bir önceki yılı, ömrünü tiyatroya vermiş duayenler ve onların ülkemizin gurur kaynağı tiyatroları bile ödenek için uygun (!) bulunmadılar. Daha da ilginci, ödenek alanların çoğu bu güne kadar hiç adını duymadığımız tiyatrolar. İlk duyduğumda, bu tiyatroları bilmemek benim cehaletim diye düşünüp hemen tiyatrocu dostlarımı aradım. Onlar da duymamışlar. Hepimizin hatası olabilir diyerek, ödül jürisinde yer alan arkadaşlarımı da aradım. Onlar da duymamışlar. Yani, bırakın iyi tiyatro-kötü tiyatro ayrımını, devlet desteğinin büyük kısmının tiyatro yapan kişilere gittiği bile şüpheli bir durum var ortada.

Muhalif oyunlara “sıfır kanaat notu” eklendi

Ferhan Şensoy ve Genco Erkal’ın tiyatroları dahi ödenek için “uygun bulunmadı” kâğıdını alınca, akıllar iyice şaştı. Öyle ya, ülkemizde Dostlar Tiyatrosu ve Orta Oyuncuları kadar düzenli olarak tiyatro yaparak hayatta kalan ve tarihi olan kaç özel tiyatro var? Elbette, nedeni sorgulamaya başladı zihinler. Mâlum; bu yıl devletle yapılan protokolün en önemli maddesi “Genel ahlaka uygunluk!” Üstelik, zaten bu yıl iktidar, “kendilerine uygun buldukları” oyun ve tiyatroları destekleyeceklerini aylar önceden açıklamıştı. Elbette, her dönem ve her iktidara karşı muhalif duruşlarıyla bilinen Dostlar Tiyatrosu gibi tiyatroların, “Gezi Parkı” olaylarına destek verdiği için ödenek alamadıkları lâfı ortalıkta dolaşmaya başladı. Destek kurulu üyelerinden Refik Erduran’da bu durumu hoş bulmadığını, kurulda “muhalif” olduğu gerekçesiyele yardım yapılıp yapılamayacağının belirtildiğini açıklayıp, “bana göre bu siyasi bir karardır” diye açıklayınca, söylentiler doğruluk kazanmaya başladı. İşin daha şaşırtıcı ve trajik-komik yanı ise, Kültür Bakanı Ömer Çelik tarafından, muhalif tiyatroların dosyalarına “sıfır kanaat notu” eklenmesi.

Gezi Parkı’nı destekleyenlerin de üstü çizilmiş

Kurulduğu günden bu yana Kürtçe oyunlar sergileyen ve her zaman destek alan Destar Tiyatro Topluluğu da bu yıl “Gezi” olaylarını sahneledi ve sonuç olarak yardımı kesildi! Gezi olaylarına sahnede yer veren “Kumbaracı 50” de yine devlet desteği alamayan özel tiyatrolardan oldu. Tüm bu örnekler üst üste gelince de tiyatro camiasında tepkiler büyüdü. Bu yıl, 50’nci sanat yılını kutlayan ve farklı iktidarlarca defalarca “muhalif” olduğu gerekçesiyle kapatılan Dostlar Tiyatrosu’nun kurucusu Genco Erkal, kurulduklarından bu yana politik tiyatro yapan muhalif bir topluluk olduklarının altını her zaman çiziyor. Kenan Evren döneminden başlayarak, Özal dönemi, Çiller, Erbakan, Ecevit vb. tüm iktidarlar döneminde tiyatro yaptıklarını, ama muhalif oldukları için daha önce hiç bir iktidarın kendilerini, devlet desteğini keserek cezalandırmaya kalkışmadığını söylüyor.

Muhbirlik mekanizması işleyebilir

Başka ilginç gelişmeler de yaşanıyor. Destek alan kimi tiyatrolar, bu yıl dayatılan “genel ahlaka uygunluk” protokolünü kabul etmedikleri için gelen devlet desteğini geri çeviriyor. Okul arkadaşım ve Tiyatro Kumpanyası’nın kurucusu Kemal Kocatürk, bu konuda önemli bir duruş sergileyerek öncülük yapıyor ve gelen ödeneği geri çeviriyor. Sebebini de şöyle anlatıyor: “Hazırlanan protokol kabul edilebilir değil. Biz yardım aldık ama bir gün sokaktan geçen birinin ‘ahlaka uygun değil’ ihbarı üzerine bizden hesap sorulabilir ve verilen yardım faizi ile geri alınabilir. Ortada denetleyici bir kurul yok. Muhbirlik mekanizmasının işlemeyeceği ne mâlum? Kaldı ki; köklü tiyatroların bir kısmının yardım dışı bırakılmasını içimize sindiremiyoruz. Bu desteği reddediyor ve kabul edenleri de kınıyoruz.”

“Kültür Bakanı artık yalnızca Turizm Bakanı”

Emre Kınay’ı aradığımda ise destek için uygun bulunmadıklarını, Duru Tiyatro’nun yoluna, seyircinin sevgi ve desteğiyle devam edeceğini söyledi. Kültür Bakanlığı’nın kararını tanımadığını, hatta Kültür Bakanı’nın kendisi için artık yalnızca “Turizm Bakanı” olduğunu söylüyor. “Üç yıldır destek alıyordum ve bu zaman zarfı içinde aldığımın 3-4 katını devlete vergi olarak ödedim. Yardım denmesini de çirkin buluyorum. Bu devletin görevidir ve ulufe dağıtır gibi dağıtılması yakışık almaz” diyerek tepkisini net bir şekilde ortaya koyuyor. Ve şu soruyu soruyor: Bingöl’de 13 yaşında kıza tecavüz eden kimi kamu görevlisi tecavüzcüler serbest bırakıldı. Yardım isteyen kız çocuğa, polis aracında tecavüz eden polisler de serbest bırakıldı. Bizim toplumumuzun genel ahlakı bu mudur? Ben bu tecavüz edilen kızın yaşamını ve serbest bırakılan tecavüzcüleri sahnede anlatsam, bakanlık için genel ahlaka yeterince uygun bulunacak mı?!

Tiyatro toplumdaki itirazların sesidir

Yazımın başında da belirttiğim gibi bu aslında önümüzdeki haftanın konusu, ama bir tiyatro oyuncusu olarak herkesten önce konuya dikkat çekmek ve ilk edindiğim bilgileri paylaşmak istedim. Bu ödenekleri verenlerin, bırakın tiyatroları değerlendirebilecek birikimde olmayı, kaçı tiyatro izleyicisidir onu bilmiyorum, ama tiyatronun en büyük amaçlarından birinin, toplumdaki itirazların sesi olmak olduğunu bilmediklerini görüyorum. Genel toplumsal düzene hizmet için değil, genelin dışında kalan “azınlık” insanları anlatmak için tiyatroya ihtiyaç duyduğumuzu biliyorum. Demokratik yapılarda, devlet desteğinin bir bağış hatta yardım değil, bir görev olduğunu biliyorum. Toplumun genel ahlakına uygun oyunun kuralları nelerdir bilmiyorum, ama özgürce derdini anlatamamanın asıl “tiyatro ahlakına” uymayacağını biliyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR