Halktan başka bedel ödeyen olmadığı için hataların ardı arkası kesilmiyor. Kimse elini taşın altına koymaya gerek görmüyor. İşte size memleketimizden ihmal manzaraları.
İşin kolayını bulmuşuz ülke olarak, “özür diliyoruz”, olup bitti, geçti gitti sanıyoruz. Aynı hatayı sürekli yapıp, özür dileyince annesini ikna eden küçük çocuklar gibi halkı idare ediyor, memleketi idare etmekle görevliler. “Ah” deniyor, “vah” deniyor, özür dileniyor ama sonuçta halktan başka bedel ödeyen olmadığı için hataların ardı arkası kesilmiyor. Faturalar halka havale edildikçe, kimse elini korkak alıştırmaya, taşın altına koymaya gerek görmüyor. İşte size memleketimizden ihmal manzaraları...
İhmali olanlar cezasını bulmalı, polislerimiz şehitlikte değil görevi başında olmalı!
Önce cana saygı duyulmalı
Emniyetin kalbi, İstanbul’un Vatan Caddesi’ndeki müdürlüğünde atar. İşi düşenler bilir, giriş - çıkışı bile adamı mum eder.Hal ve gidiş belirler Vatan Emniyet’ten çıkışınızı. Gelin görün ki, bu kadar sıkı tutulan en büyük emniyet müdürlüğünde, bu hafta “canlı bomba” ihtimali ile yakalanıp getirilen, uzun zamandır aranan azılı bir IŞİD teröristi, onca polisin içinde polis memuru Sinan Acar’ın boğazını bıçaklıyor ve şehit ediyor. Ehliyet için giden vatandaşın bile eli kolu kontrol altında tutulurken, iğneden ipliğe aranırken, sokakta yürüyüşe katılan Berkin’in annesine ters kelepçe takılıp kolu kırılırken, azılı IŞİD teröristi, canlı bomba olduğu düşüncesi ile emniyete getirildiğinde elindeki bıçakla! Polis memurunun boğazına saldırıp şehit edebilecek kadar serbest bırakılıyor! Terörist bir de gerçekten canlı bomba olsaydı, demek ki emniyeti havaya uçurabilir, korkunç bir terör eylemi gerçekleştirebilirdi! Ama olmaz ki! Sadece hamasetle, şehitliğe övgü düzmekle, cennetten söz etmekle olmaz ki! Önce cana saygı duymalı! İhmali olanlar cezasını bulmalı, polislerimiz de şehitlikte değil, görevleri başında olmalı!
ÖSYM felaketleri
ÖSYM’nin hata yapması tabii ki artık kimseyi şaşırtmıyor ama hataların dalga boyu her sene bir öncekini aşıyor. Yine “özür dileriz” dendi, oldu bitti! Ama yaşanan olacak şey değildi. Her yıl hatalı hazırlanan soruları zaten kanıksadık. Hatta, güya alanında uzmanların aylarca düşünüp hazırladığı soruları, öğrencilerin stres altında 30 saniyede çözmesini istemelerine de alıştık; bari yerleştirmede çuvallamasaydınız. Hatalar silsilesi ancak konunun uzmanı olmayan kişilerin ÖSYM’de görev yaptığının göstergesi. Ama nasılsa bedeli gençler ödüyor, mağdur ediliyor, hayatlarıyla oynanıyor, ÖSYM de özür dileyerek bir sonraki senenin hatalarına yelken açıyor. Bu yıl önce puanlar hesaplanırken hata yapıldı, üzerine yerleştirmede. 1500 öğrenci üniversiteyi kazanıp yerleştikleri için sevinirken, kazandıkları haklar geri alındı ve açıkta kaldılar. Bin küsür öğrencinin kazandığı okul değiştirildi. Açıkta kaldığını düşünüp üzülen 1628 aday da birden üniversiteli oldu. Bu hata en çok ilahiyat fakültelerini vurdu. Olan, açıkta kalan öğrencilere oldu.
Açık liseye kalmak
Üniversite adaylarının hatalı yerleşmesine şimdi de TEOG sınavı sonrası lise tercihlerine yerleşemeyen öğrencilerin açık liseye yerleştirilmesi eklendi. Tercihlerinde doğru tahminle sıralama yapamadıkları için açık liseye yerleştirilen yüksek puanlı o kadar çok öğrenci var ki! 20 Ağustos sonrası nakil döneminde örgün eğitime geçecekleri büyük bir kaos bekliyor! “Öğrencilik yılları, gençlik dönemi en güzelidir” diye anlatır ya büyükler, o dediğiniz Türkiye’de olmaz! Bu ülkede gençsen, öğrenciysen hayatın kabus demektir!