Eylül demek biraz da okul demek... Bu hafta başı itibari ile yavaş yavaş okullar açılmaya başlıyor. Önce bir kısım özel okullar, ardından devlet okulları derken ayın 17’si, ülkemizdeki tüm okullar açılmış olacak. Bu da artık önümüzdeki hafta itibari ile “rutine geri dönüş” anlamına geliyor. Öncelikle, uyku saati Arap saçına dönmüş çocuklar düzene sokulacak. Okul ve sınıfına göre ihtiyaçlar sıraya sokulacak; kırtasiye alışverişi yapılacak, defterler kaplanacak, formalar tamamlanacak. En önemlisi, hem veliler hem öğrenciler yaz rehavetinden çıkıp, ruhen yeniden “okul” havasına girmek için çabalayacak. Belki şu anda bu yazdıklarımı düşündükçe içiniz sıkılıyor ama bir de keyifli tarafından bakın yeni heyecanlar ve eski ritüeller güzeldir. Bakıyorum da çocukları eğitimini tamamlamış aileler, özlemle anıyor okul zamanının eylüllerini. O yüzden bence çok “of”layıp pof”lamadan, keyfini sürelim bugünlerin. Çocukları motive etmek için, okul hazırlıklarını bir ritüel havasına getirelim. Nasıl mı?
- Mutlak ihtiyaçlar dışında kullanılmak üzere bir ”motivasyon alışverişi bütçesi” belirlenmeli.Öyle büyük rakamlar değil kasdettiğim. Kalem kutusundan, renkli kalemlere, çok ihtiyaç gibi durmayan çeşitli defterlere kadar uzanan yelpazede, belki büyüklere gereksiz gibi görünen, ama çocuğu heveslendirecek bazı ekstra okul malzemeleri almasına izin vermeli. Kokulu bir silgi, rengarenk bir kalem ya da bir çıt çıt dosya, okul döneminin neşeli algılanmasına yol açar; çok denedim bana güvenin...
- Etiket yapıştır, defter kapla... Bugünün sisteminde biraz tarih oldu bu ritüeller ve itiraf edelim anne-babaların sırtından bir yük kalkmış gibi görünüyor. Bana sorarsanız, okul ruhuna hazırlanmak için çok faydası vardı bu ufak tefek işlerin. Hatalı olan, bu gibi görevleri anne-babaların yüklenmesiydi. İlkokul çağında, aile ile birlikte çocuğun bu hazırlıkları birlikte yapması ve hatta bunu eğlenceli bir etkinlik olarak değerlendirmek, çocuktaki okula gitme fikrini “sıkıcı” olmaktan uzaklaştırmak demek. Okul zorunlu tutmasa bile, birkaç defter kaplamak ya da kitapların etiketlerini birlikte yapıştırıp, yazmak, öğrenciyi motive etmek için en kolay yöntem. Üstelik, ilerde hatırlanacak güzel anılar biriktirmek için de bir fırsat.
- Okula başlangıç kutlaması... “Yeni sınıfın başlaması” şerefine, mesela, çocuğun en sevdiği yemekleri yapıp, belki biraz yaramazlık sayılabilecek tatlılarla bezenmiş, neşeli bir sofrayı paylaşmak. Burada önemli olan, bu yemeğin ya da pastanın, çocuğun “kendine özel” olduğunu hissetmesi. Her yaşta işe yarar, bir deneyin ne kaybedersiniz?
- Sonuçları ödüllendirmek değil, başlangıçları önemsemek: Anne-babalarda en sık rastlanan, benim her zaman karşı olduğum ve son yılllarda eğitimciler tarafından da “yapılmaması” konusunda sıkça uyarılan, “ödül” mekanizması... Yani, “hepsi pekiyi getirirsen sana telefon alırım” ya da sınıf seviyesine göre “takdir alırsan-sınavı kazanırsan, istediğin oyun konsolu senin”, tarzı ”sözde” ödüller. Bana kalırsa bunlar hedef ya da özendirici olmaktan öte biraz “rüşvet” sınıfına girebilecek şeyler. Öğrenci, kendi için çalışması gerektiğinin farkında değilse, başarı hissini yakalayamaz. Hedef elbette önemli ama bu hediye ile karıştırılmamalı. Başarının ta kendisinin ödül olduğu hissini çocukta geliştirmek için öğrenmenin, kendini geliştirmenin hedef olarak konması gerekir. Benim fikrime göre, bir şeyleri yapabilmenin tatmini, yeni bir akıllı telefon almanın zevki ile takas edilirse, o çocuktan gayretli bir eğitim hayatı da beklememek gerekir. Sene sonu başarısı ya da sınav sonucu hedeflemek yerine, o sonuca giden yolun kendisini, yeni seneyi ve bu süreci önemsemek, öğrencide keyifli bir öğrenim yılı başlamasına dolayısı ile doğru bir motivasyona ışık yakabilir.
- Devletin rolü de önemli: Eylül gelmiş ama hala öğrenciler tam olarak liselere yerleşememişken, kazandıkları üniversite, gelecekteki mesleklerini edinecekleri bölümleri belli değilken, kitap kaplamakla, etiket yapıştırıp, yeni sınıf pastası kesmekle elbette öğrencileri motive etmek mümkün olmaz. Devlet yetkilileri artık işleyişlerini bir düzene sokmalı ve her kademedeki eğitim kurumlarına yerleştirme meselesini eylül ayı gelmeden halletmiş olmalı. Sonbahar ile birlikte artık öğrenciler, gidecekleri okullar ile ilgili kafalarındaki soru işaretlerini atmış olarak, kendilerini yeni eğitim yılına ve başlayacakları yeni sürece önce zihnen sonra da ruhen hazırlayabilmeliler.
YARIN: Çocuklar neden pek kitap okumuyor, Y jenerasyonu neden çalışma hayatında mutlu olmuyor, sosyal medyanın yeni nesilde yarattığı sorunlar, önemlli, tavsiyeler ve uyarılar...