Ramazan ayını ek gelir için fırsat bilip, davulu eline alıp tokmağı indirmekle Ramazan davulcusu olunmuyor... Bu işin de bir adabı var!
Ramazan ayı gelince davulun sesi kulağa bir başka hoş gelir. Her ne kadar, son yıllarda davulcularla, mahalle sakinleri arasında tartışmalar başlasa da ben geleneklerin sürmesinden yanayım. Davul sesi istemeyen hanelerle, onlara inat davulun canını çıkaran davulcular arasında asayiş sağlanması bütün mahallelilerinin hayrına... Nitekim davulun sesi sahiden de uzaktan hoş geliyor. Gece körü kimse halay çekmeyeceğine göre, kız evine gelir gibi davulu inletmenin de manası yok. Bahşiş istemenin daha kibar, daha neşeli yollarını atalarımız bulmuş. Eski köye yeni adet icat etmemeli ve biraz eskiye göz gezdirmeli. Ramazan ayını ek gelir için fırsat bilip, davulu eline alıp tokmağı indirmekle de Ramazan davulcusu olunmuyor, tabii ki. Bu işin de bir adabı, geleneği-göreneği var. Gürültü kirliliği yapan değil, geceye ahenk ve neşe veren davulcunun hakkıdır bahşiş. “Gelenekler sürsün” demekle olmaz. Usulü de yaşatmak gerek. İşte bu bağlamda ben de diyorum ki, davul da mânisiz olmaz! Ramazan ayı boyunca davulcular her yerde, peki sorarım size maniler nerde! Davulcunun mahareti ve iyi bir bahşişi haketmesinin sebebi, “gümbede güm güm” diye sokakları inletmesi değil, haneler önünde mâni uydurma yeteneğindedir. Mâni söylemek, zeka ister, espri yeteneği ister... “İstanbul’un 100 Adeti” kitabında anlatıldığuna göre, eski İstanbul’da, çocuklar atılan manilerle çok eğlendiği için, davulculara kapı önünde biraz daha kalıp mâni atsın diye bahşiş geciktirilir, hatta mahalle camlara toplanınca, daha fazla mâni için ricada bulunulurmuş. Davulcuların söylediği maniler, genellikle çocuklara yönelik eğlendirici maniler olurmuş. Kibar konaklarında ise bahşiş açıktan verilmez, en azından bir kağıda sarılarak verilirmiş.
Özetle sevgili davulcular, Ramazan ayının son çeyreğine girdiğimiz şu günlerde iyi bahşiş toplamak ve geleneği gerçekten sürdürmek istiyorsanız, artık mâni atmaya başlamalısınız. Öyle kuru kuru davul sesiyle, “bahşişimi alamazsan daha beter çalar kafanı bir dünya yaparım” gerginliğiyle bu iş olmaz. En tatlı, en eğlenceli manileri uyduranlar, sahurun yıldızı olur. Şimdilik ben bir-iki tane eski mani paylaşayım, gerisini de bir zamanalar bu manileri derleyen davulcu ataların, torunlarına bırakayım.
Davulcunun bahşişi haketmesinin sebebi mâni uydurma yeteneğindedir.
Çıktım Eyüp’ten dışarı
Çocukları pek haşarı
Enseme bir taş attılar
Gözlerim çıktı dışarı
Davulu alıp çıktım yola
Selam verdim sağa sola
Benim devletlu efendim
Sıhhat ile hep sağ ola
Yeni Cami direk ister
Söylemeye yürek ister
Benim karnım toktur amma
Arkadaşım börek ister
Karşıma fener geldi
Aklıma neler geldi
Börek bekledim ama
Sofraya döner geldi
Bu aya sultan ay derler
Kaymak ile baldan yerler
Ezelden adet kılınmış
Bekçiye bahşiş verirler
Davulumun ipi kaytan
Kalmadı sırtımda mintan
Verin ağalar bahşişim
Alayım sırtıma mintan
Şekerim var ezilecek
Tülbentlerden süzülecek
Bahşişimi gönderiniz
Çok yer var gezilecek
Hava sıcak terlerim
Birçok mâni derlerim
Davet verdim bu akşam
Sizleri de beklerim
Maniler çiçeklidir
Birbirine eklidir
Davulcunun daveti
Mutlaka böreklidir
Davulun içi pekmez
Çalarım fakat ötmez
Bir bahşiş vermezseniz
Davulcu burdan gitmez
Yemekler boldur gayet
Beni de edin davet
Birlikte yer içeriz
Şöyle ederiz sohbet
Sokak yolu dar mıdır?
Minaresi var mıdır?
İftara kal diyorlar
Acep aslı var mıdır?
Pilavın kokusu var
Mâninin arkası var
Bahşişimi yollayın
Gözümün uykusu var