Kalbim Dalmaçya'da kaldı Hırvatistan

Haberin Devamı

Seyahat ederken, o sırada görüp etkilendiğim yerlere yeniden gelmenin hayalini kurarım. Ama daha o anda bunun pek mümkün olmadığını bilirim. Hepimiz biliriz ki, seyahat ettiğimiz yerlerin çok azına yeniden gideriz. Dünyada gezilecek o kadar çok yer var ki! Ve ne yazık ki, içine doğduğumuz dünyamızın her yerini göremeden geçip gidiyoruz. Bu yüzden de, vakit buldukça yeni yerler görmek istiyoruz. Ama yine de aşk coğrafya tanımıyor ve kimi zaman insan kalbini bir kıyıda bırakıveriyor. İşte o zaman, kalbin attığı yere yeniden dönmek farz oluyor. İşte Hırvatistan kıyıları, benim bu hislerle özlemini çektiğim ve fırsat buldukça yeniden gitmekten mutluluk duyduğum yerlerin başında geliyor.
Lafı uzatmak istemem çünkü Hırvatistan ile ilgili anlatılacak çok şey var. Öyle nüfusu 5 milyonu bulmamış küçük bir ülke olduğuna kanmayın, gez gez bitiremeyeceğinizi garanti ederim. İnsanlar Hırvatistan'ı küçük bir yer zannettikleri için, bu Kurban Bayramı gibi 10 gün gelen tatillerde, başka ülkelerle birleştirilmiş turları tercih ediyorlar. Örneğin; Hırvatistan-Karadağ-Bosna-Üsküp vesaire... Büyük hata! 10 gün sadece Hırvatistan için bile yeterli değil. Çünkü, bu coğrafyanın güzelliği büyük kentlerinden çok, küçük köyleri ve mücevher gibi koylarında. Sadece büyük kentlerini gezdiğinizde Hırvatistan'ı görmüş sayılmazsınız. Bu Ege kıyılarını İzmir sanmak gibi bir şey. O yüzden tavsiyem, Hırvatistan'ı araba ile keşfetmeniz.

Denediğim 3 ayrı güzergâh

15 yaşında, Yugoslavya iken ilk kez ailemle gitmiştim. Doğu blokunun parçalanmaya başladığı yıllardı. Komünizmin kendine has havası henüz hâkimdi. İtiraf edeyim, çok farklı ve etkileyici gelmişti bana. Neyse, konuma dönmeliyim. O zaman, Murat 124 ile Kapıkule'den çıkmış ve bütün Avrupa'yı gezmiştik. Yani bu seyyah ruh bana aile yadigari diyebiliriz. O yüzden de hiçbir zaman, seyahat etmenin bir lüks olduğuna inanmadım. İnsan gezmek istesin yeter!
İkinci gidişim: Kendi kurduğum çekirdek ailemle oldu. Uçak yolculuğu yapıp, indiğiniz yerden araba kiralamak en rahatı. Gidiş Zagreb, dönüş Dubrovnik olarak planlanacak uçuş en mantıklısı olur.
Üçüncü gidişim: Yine, Ada, Tolga, ben. Bu defa, Karadağ'a (Podgorica havaalanı, Hırvatistan sınırına yarım saat) inip, Hırvatistan'a geçerek sadece Cavtat, Dubrovnik, Korcula (ada) yapıp, tekrar Karadağ'a dönerek, Karadağ'ı keşfettik. (Podgorica bileti çok daha ucuz) Tarihi 6’ncı yüzyıla dayanan, Hırvatlar'ın kurduğu bu güzel
coğrafyaya kısaca göz atalım:
Hırvatistan'ın en iyi yanları: Plajlar için para ödemiyorsunuz. Zaten her yer doğal plaj. Tüm bakir koylara basit de olsa bir iniş yapılmış ve mayo değiştirmek için kabin var. Her işletmeye giriş parasız. Ayrıca para verseniz de duş yok. Korkmayın deniz çok tuzlu değil. Sokaklarda herkes plaj elbisesi ve parmak arası terlikle dolaşıyor. Kim zengin kim değil dışardan anlaşılmıyor. Para görgüsüzlüğü hiç yok.
Kötü haber: Eskiden rahat rahat gidiliyordu ama maalesef, bu yıl itibari ile vize uygulaması başladı.
Para birimi: Kuna. Bizim para daha değerli olduğu için insan bir mutlu oluyor.
Yemek: Deniz mahsülleri. Her şey kilo ile... 1 kg karides ve 1 kg midye... Sipariş böyle veriliyor. Hem de bizdeki 1 porsiyon fiyatına.

Hırvatistan'da favorilerim

Cavtat: En sevdiğim.
Dubrovnik'in 15 km.aşağısında ,"eski şehir" anlamına gelen şahane bir balıkçı köyü. Foça benzeri bir yer. Limanındaki balık lokantaları şahane ve fiyatları uygun. Övünmek gibi olmasın ama kimsenin pek bilmediği bu beldeyi ben harita üzerinden keşfetmiştim. Muhteşem bir deniz. Dubrovnik havaalanından, Dubrovnik'e gelirken yol üzerinde tabelasını göreceksiniz. "Konavle" de tepedeki tarihi yerleşimi. Unesco'nun koruması altında. İçindeki kilisesinin etrafında,
rahibeler ve gönüllüler el işi eşyalar satıyor. Tarihi bir ağaçlık yol ile deniz kenarına yani Cavtat'a inmek de mümkün. Gökova gibi, ağaçlar denize eğiliyor. Arabanızı limandaki parka bırakıp, yarımada kıyısı boyunca ilerlerken kendinizi turkuvaz sulara bırakın. İşte tam o sırada beni hatırlayın.
Dubrovnik: Muhteşem. Az rastlanır güzellikte ve olduğu gibi korunmuş bir kale-kent. Maceraperestler, sur dibinden denize atlamalı. Müthiş bir his.
Tavsiyem, "apartments" larda kalmanız. Biz, Dubrovnik'in ana yolu üzerinde, hemen birinci katta bir dubleks dairede kalmıştık. Dünya'nın her yerinde "apartments"
bulmak için, www.booking.com sitesini güvenle kullanabilirsiniz. Ben apartman dairesinde konaklamayı çok seviyorum. Merkezi ve ekonomik olduğu gibi, kendimi o kente ait hissetmemi sağlıyor. Ama kahvaltı ve oda servisi yok. İki gece kalmalı.

Tek cümle kuracağım: Orası Cennet’in yeryüzündeki provası!

Split: Roma'nın bir kısmını getirip, Antalya deniz kıyısına koymuşlar gibi! Gecesi çok eğlenceli. Deniz kıyısında, aynı zamanda çarşı ve eğlence merkezi olarak kullanılan, 6’ncı yüzyılda Roma İmparatoru Diocletian'ın adına yaptırdığı saray muhteşem. Split'e, Roma havasını veren de bu saray. 2 gece kalmak yeterli. Bir gece Split için yeterli. Hırvatistan'a gelip adalara gitmeden dönülmez.
Adalar: Split'ten rahatlıkla feribotla geçebileceğiniz çok sayıda ada var. Hepsi birbirinden farklı. Mesela, birinin danteli, diğerinin peyniri meşhur.
Korcula Adası: "Stari Grad" ya da "Old city" yani tarihi bölgesi (kale kent) muhteşem. İrene isimli takıcıya mutlaka uğrayın. Hem Türkiye'nin hem Türk dizilerinin aşığı bu kadın, size mutlaka indirim yapacaktır. Midye yemeyi ihmal etmeyin. Lumbarda koyunda, "apartments" tutmanızı öneririm. Zaten burda her yer, kiralık ev. Ben doğum gününümde, bir kadının kiraladığı evde kalmıştım. Ev sahibemiz, kekler yapıp getiriyordu ve iki oda bir salon evimiz tertemizdi.
Hvar: Nefis bir ada daha. Feribottan indikten sonra, kıyıda küçük teknelerle denize girmek için hemen karşıdaki minik adaya gidin. İçinde nefis deniz mahsülleri yiyebileceğiniz bir lokanta da var. Pek çok insanın yaptığı hatayı yapıp, adanın indiğiniz yüzünü görüp geri dönmeyin. Unesco'nun koruduğu tarihi tarafına gidin. Yaşam, burada hâlâ yüzyıllar öncesi gibi sürüyor. Sokakta tığ ören yaşlı kadınlar, çanla birlikte kol kola kiliseye yürüyor. Aşık olacaksınız.
Plitvice Milli Parkı: Gitmeden sakın dönmeyin. Tek bir cümleyle anlatıcam o kadar: Orası, Cennet'in yeryüzündeki provası. Çok büyük bir alan. Tam gün ayırmalısınız.
Zagreb: Başkent. Güzel, şık ve korunmuş bir kent. Ama elbette kıyı kentleri çok daha güzel.

DİĞER YENİ YAZILAR