İstanbul’u Kuzguncuk’ta içinize çekin

“Tabiatın saatine ayarlıyım... Kış oldu mu kabuğuma çekilip yazın yengeç misali deniz kenarında eşelenirim. Sonbaharda hüzünlenir, ilkbahar gelince kiraz çiçeği gibi sokakları süslemek isterim. Saati bir saat ileri almışlarsa bana ne! Güneş, kuşlar, cırcır böcekleri... Bu yüzden bahar fena çarpar beni. Mor salkımlar, erguvana karıştığı vakit, sokaklara vururum kendimi. Böyle bir bahar günü Kuzguncuk’a davet ediyorum sizi...”

Haberin Devamı



Eğer, İstanbul’daysanız ve eski İstanbul’u bir parça içinize çekmek isterseniz, “Kuzguncuk” olmalı istikâmetiniz. “Perihan Abla”, “Ekmek Teknesi” gibi sevilen mahalle dizilerinin başrolünü oynayan bu küçük semte aslında aşina gözleriniz. Doğal bir film platosu gibi Kuzguncuk. Zaman sanki daha yavaş ilerliyor burda. Semt sakinleri her zaman güler yüzlü ve telaşsız. Sanki başka bir gezegen burası. Kendi küçük, yüreği kocaman bu Boğaz köyü için şimdi keyif vakti.

FELEKTEN BİR GÜN

Hafta arası bir grup şahane kadın buluştuk. “Felekten bir gün çalmak” derler ya, işte Kuzguncuk sokaklarındayken, sanki yaşam bana bir güzel gün hediye etmiş gibi hissettim. Bir sürü gezgin ruhlu kadın, seyahat tutkusunu profesyonelleştiren iki kadının kurduğu Sacred7 isimli tam anlamıyla butik, adeta gezgin kulübü havasında bir seyahat acentasının organizasyonu ile ve yine Saffet Emre Tonguç’un rehberliğinde, Kuzguncuk keşfine çıktık. Benim evime yakın olduğu için sıklıkla fotoğraf çekmeye gelip, sokak üstü dönercisinin tahta taburesinde oturup, küçücük dükkanlarına dalıp, nev-i şahsına münhasır ahşap evlerine bakarak keyif yaptığım mekanlardan biridir burası. Her geldiğimde, orada geçirdiğim vakte ve güzelliklere şükrederek ayrılırım.

Ve hayatı hızlı yaşamanın, hayata ihanet etmek olduğunu bir kez daha hatırlarım.

KİLİSE VE CAMİ KOLKOLA

Kuzguncuk, kiliselerle camilerin kolkola hatta aynı bahçeyi paylaştığı ender yerleşimlerden biri. Hele, Kuzguncuk Camii ve Ermeni Kilisesi Surp Kirkor Lusavoriç’in nerdeyse duvarları bir. Azınlıkların eski varlığını koruyamasa da bu bölgede yaşamayı tercih ettiğini biliyorum. Ama dinler-arası bu samimi ortamın tarihteki yeri nedir diye merak ediyorum. Bakın Saffet Emre nasıl anlatıyor: Kuzguncuk, “Kutsal topraklara gitmeden önceki son durak” olarak kabul edilmiş ve bu yüzden de kutsal topraklara varamayan Yahudiler, burada yaşamak ve hiç değilse buraya gömülmek istemişler. İlk olarak 15’nci Yüzyılda İspanya’dan kaçan (daha doğrusu 1492 yılında İspanya’dan kovulan) Yahudiler yerleşmiş. 17’nci Yüzyıla gelindiğinde bir Yahudi köyü halini almış. Belki de bu yüzden “Küçük Kudüs” olarak isimlendirilmiş. 18’nci Yüzyılda Rumların ve Ermenilerin gelmesi bu sahil kasabasına ayrı bir kültürel zenginlik katmış. Örneğin, Ermeni kilisesine bitişik olarak konumlanmış Kuzguncuk Cami’nin yapımına Ermeni Cemaati hem parasal hem de iş gücü olarak destek vermiş. Burası İstanbul’un en özel en benzersiz en hoşgörülü semti... Türkler nedense pek rağbet etmemişler Kuzguncuk’a ve Paşalimanı çevresine yerleşmeyi tercih etmişler. Bugün ne yazık ki gayrimüslim nüfusun çok azaldığı semt, ABD ve İngiltere’den gelenlerin yaşamaktan keyif aldığı bir yer haline gelmiş.

ALTIN KİREMİT

Kuzguncuk’un ilk adı “Hrisokeramos -Altın Kiremit” miş. Bu ismin, 2’nci İustinianos döneminde yapılan ve kiremitleri altın yaldızlı kiliseden geldiği tahmin ediliyormuş... Evliya Çelebi’ye göre, Bizans döneminin Kosinitsa’sı, bugünkü adını 15’nci Yüzyılda burada yaşayan evliya Kuzgun Baba’dan almış. Kuzguncuk’ta büyük Ermeni kilisesi Surp Kirkor Lusaroviç, Rum Ortodoks kilisesi Ayios Yeorgios (St. George), Beth Ya’akov Sinagogu ve Yeni Cami ya da diğer adıyla Kuzguncuk Cami mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Özel izinlerle girmeyi başardığımız ancak paskalya için ayin olduğundan fotoğraf çekemediğimiz Rum-Ortodoks kilisesinin içi gerçekten çok görkemli. Bizim grup olarak girip içinde epey vakit geçirdiğimiz yer ise Beth Yaakov Sinagogu oldu. Nison ve Aron Bey bizi öyle güzel öyle sevgi dolu ağırladı ki hepimiz çok etkilendik. Burası gerçek bir hoşgörü yuvası öyle ki çok uzun yıllardır bu güzel sinagogun şahane avlusunda her Ramazan ayında büyük bir iftar yemeği veriliyormuş. Bu yıl kesinlikle gitmek niyetindeyim. Bu vesile ile ben de pazartesi günü başlayacak olan Musevi aleminin Pesah-Hamursuz bayramını kutlarım.

ÜSKÜDAR VE SİNAN

Kuzguncuk sonrası Bizanslılar’ın deyişiyle; Hrisopolis-Altın Kent’e uzanıyoruz. 12’nci yüzyıldan itibaren, Scutarii ve Skutarion denirken, bu gün olmuş Üsküdar... Mimar Sinan’ın muhteşem eseri Mihrimah Cami’nin güzelliği karşısında nefesim kesiliyor. Ne kadar anlatmaya çalışsam kelimeler kifayetsiz... Görmelisiniz! Ve bir kere daha içimden Mimar Sinan’a şükrediyorum. İstanbul, hatta Türkiye, hatta muhteşem camilerinden ötürü İslâm alemi bu büyük ustaya ne çok şey borçlu. Ne padişahlar görmüş, hepsi gelip geçmiş, sultanların bir zamanlar büyük zaferlerle aldıkları toprakların yerinde yeller esmiş, ama Sinan’ın yapıları insanoğlunu büyülemeye devam ediyor. Bir kere daha anlıyorum ki iktidarlar yaşadıkları sürece, sanat ise sonsuza kadar var olacak.

TÜRBELERİ KEŞFEDİN

Üsküdar’ın bir diğer önemli yapısı, iki padişah annesi II’nci Mustafa ve III’ncü Mehmet ve Avcı Mehmet lâkaplı padişah 4’ncü Mehmet’in karısı Emetullah Râbia Gülnüş Sultan adına yapılan Cedid (Yeni) Valide Camii. Üsküdar’daki en ilginç keşfim ise Haydarpaşa Mezarlığı oldu.

GATA’nın hemen arkasındaki, Kırım Savaşı’nda ölen İngiliz askerleri için yapılmış olan bu mezarlık sayesinde yemyeşil bir vaha, AVM ya da site olmaktan kurtulmuş. Olağanüstü bir güzellik. Yolunuz düşerse mutlaka keşfedin, bana hak vereceksiniz.

Haftanın tavsiyesi

Bugünden itibaren Saffet Emre ile yalı turları başlıyor. Kraliçe 2’nci Elizabeth’in de ağırlandığı “Keyifstyle” adlı şahane tekneye biniyorsunuz ve 12:30-16:00 arası, çeşitli ikramlar eşliğinde Saffet Emre Tonguç’un inanılmaz bilgili ve bir o kadar da dedikodulu anlatımıyla, yalıların hikâyelerini dinliyorsunuz. Ben geçen yıl katıldım ve kesinlikle hayatımın en şahane gezisi olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca, aynı gezinin bir de dolunay zamanı 18:30-22:30 saatleri arası olanı var. Bu kez ben dolunay tarihlerindeki (15 Nisan, 14 Mayıs ve 13 Haziran) üç yalı gezisinden birine katılmaya karar verdim. Rezervasyonu çok önceden yaptırmalısınız. Kim bilir belki karşılaşırız. Detaylı bilgi: saffetemretonguc.com

DİĞER YENİ YAZILAR