“Öğrenmenin yaşı olmaz” diyerek yola çıktım ve kendimi bir anda Belçika’daki Ceran dil okulunda öğrenci olarak buldum...
Geçen hafta Belçika’da gittiğim Ceran dil okulundan, “Bilmemek değil öğrenmemek ayıp” başlıklı bir paylaşım yaptım sosyal medyada. O kadar çok ilgi gördü, o kadar çok yorum yapılıp soru soruldu ki, bu konuyu köşeme taşımam şart oldu. Bana gelen yorumlardan anladım ki, eğitim konusunda içinde uhde kalmış, bir yanı yeni başlangıçlar hayal eden ama öte yandan “artık geçti otur oturduğun yerde” telkini veren iç sesiyle mücadele halinde çok insan var.
Ben içtenlikle yaptığım paylaşımımla hem herkesin eksiği olduğunu, hem de hiçbir zaman hiçbir şey için geç olmadığını göstermiş oldum sanırım. Açıkçası ben de çok git-gel yaşadım Ceran dil kampına gitme konusunda. Ama her zamanki gibi içimdeki bitmez tükenmez öğrenme arzusu galip geldi. Yapabilir miyim, başarabilir miyim, altından kalkabilir miyim diye çok korktum. Çünkü 1 haftada, kişiye birkaç seviye atlatan, hatta tek kelime bilmediğiniz bir dilde bile çat-pat konuşur hale gelebildiğiniz çok yoğun bir programdı bu. Ceran’in Türkiye temsilcisi Sertur’dan Nuray Hanım herkesin altından kalkabileceği bir eğitim olduğuna dair beni ikna etti. Sabah 08:15’te başlayıp gece yatmaya gidene kadar süren, günde yaklaşık 14 saatlik bir programdan söz ediyorum! Neyse ki öyle bizim alışık olduğumuz “yaz tahtaya, dinle öğretmeni, ezberle dersi” tarzı bir eğitim modeli değildi, zaten öyle olsa 1 haftada bu kadar yol katedilemezdi. Yaşayarak, pratik yoldan, çabuk öğrenme diyebilirim. Özellikle de hayatı boyu benim gibi sadece devlet okullarında okuyanların beyninde azar azar dağılı duran ama konuşmaya kalkınca insanı sekteye uğratan bilgileri toplayıp, araya kolay yoldan iletişim kalıpları ekleyerek işleyen bir mekanizma kuruyorlar insanın beyninde.
‘Bu saatten sonra’ sendromu
Elbette ben iş dünyası ve pratik hayat odaklı bir İngilizce eğitimine gittim. Akademik boyutta eğitimler ya da doktor - avukat gibi özel terimleri olan meslekler için ayrı eğitimler var Ceran’da. Sıkıştırılmış dil eğitimi almaya karar verdikten sonra araştırdığım kadarı ile bu tarz, yetişkinler ve iş dünyası için yatılı kamp şeklinde başka okul yok. Ne yalan söyleyeyim, eğitime, yeni başlangıçlara ve kendini geliştirmeye her yaşta varım ama “bu saatten sonra” diyeceğim tek şey, konforum. Kızımın gittiği yaz okulları gibi aile yanı ya da ortak tuvaletli, koğuş mantığına gelemezdim ”bu saatten sonra”. Orman içinde bir şatoda, çok keyifli bir konaklama olması da beynim yorulurken ruhumu dinlendirdi. Şimdi azıcık alt yapı alıp, seyahatte idare edecek kadar Fransızca öğrenmek için seneye tekrar gitmeyi kafama koydum.
Ne gerek var demeyin
Ceran’da aynı anda pek çok dil için eğitim veriliyor. Küçük gruplara bölünerek çalışılıyor. Küçük yaş ve gençlere yönelik yaz kampları tamamen başka kampüste, benim gittiğim sadece yetişkinler için. Yani gelecek nesil için sadece İngilizce yeter diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. İş dünyasında sınırlar yaklaştıkça iletişim de yakınlaşma ihtiyacına girmiş belli ki... Amerikalı bir iş adamı çok iyi Almanca da bilirken Fransızca öğrenmek için yollanmıştı şirketi tarafından. Yani siz siz olun, çocuklarınıza küçük yaştan İngilizce yanında başka dil öğrenmesi için destek verin. Bir de unutmayın, hayat yeni başlangıçlarla güzel. Siz siz olun, “bu saatten sonra geçti” demeyin, sanat, dil, yeni bir iş, içinizdeki yeni hevesleri hayata geçirin. Yeni şeyler öğrenmek için “Ne gerek var nerde lazım olacak” demeyin! Bendeniz için bilgi ihtiyaç halinde edinilecek bir şey değil varoluşun ta kendisidir. Ailzeimer gibi hastalıklardan korunmak için uzmanlar yeni bir dil öğrenmenin beyin için en iyi cimnastik olduğunu söylüyor. Özetle, hiç işe yaramasa, spor olur aklımıza.