Eylül ayı ve okulların açılmasıyla birlikte, aileler kapı önlerinden, sokak önlerinden, komşu balkonlardan, bağ-bahçelerden eve girince, yeni diziler de onların hayatına girmek için tâlip olmaya başladı... Eylül ortasından itibaren, televizyon dünyası için son derece yırtıcı bir dönem başlar. Hemen her gün yeni bir dizi "merhaba" der ve 3 hafta sonra, güvenilir olmayan izlenme ölçümlerine göre ekranlara veda eder.
Bu yüzden seyirci de temkinlidir. Alışır da 3 gün sonra ayrılır diye, yeni başlayan dizilere mesafeli yaklaşır. Ocak ayında başlayan diziler biraz daha şanslıdır. Artık giden gitmiş, kalanlar seyircinindir. Bu dönem dizileri, kalan ihtiyaca göre belirlenir. Genellikle de daha uzun ömürlü olur.
Bu sezon da diziler, seyirci karşısına çıkmaya başladı. Gene süreler uzun, gene hedef olabildiğince çok bölüm yapabilmek...
45 dakika süreyi aşmayan ve hikâyesinin başı sonu belli olan dizi izlemek bu yıl da hayal!
Geçtim Cnbc-e dizilerini örnek vermeyi, kendi dizilerimizin 15 yıl önceki standartına dönmek bile mümkün görünmüyor bu durumda. Hatırlasanıza, dizilerin hikâyelerinin bir sonu vardı yakın bir tarihe kadar. Artık "bakalım sonunda ne olacak" diyen bir izleyici var mı?
Sonsuza kadar sürecek gibi tasarlanan dizilerin içinde "kim kimi öptü" den öte bir merak unsuru bulmak gün geçtikçe güçleşiyor.
Seyirci gözünü biraz yabancı dizilere çevirmedikçe, farkı farkedip bu gidişata dur demedikçe bir değişiklik olması da zor görünüyor. Yabancı dizilerin artık Türkçe dublaj seçeneğinin olması, bu dizilerin izlenme oranını artırır diye umuyorum. Dileğim; seyircinin bir an evvel daha kıvrak, tempolu ve zeki senaryoları olan bu dizilerin tadına varıp, kanal ve yapımcılardan bunu talep etmesi. Böylece, gün geçtikçe yapım kalitesi artan dizilerimiz ivme kazanarak çok daha heyecanlı ve keyifli bölümlerle ekrana gelebilir. Oyuncular da set ekipleri de insani şartlarda çalışma koşullarına kavuşabilir.
Kapımızda savaş, komşumuzda isyan, içimizde kargaşa, "eski tas eski hamam" yaşantımız bizi beklese de, eşitsizlik, işsizlik, trafik çilemiz sürse de kısaca eski yaşamlarımıza dönsek de diziler yeni hikâyeleri ile sıkıntıları avutmak için bekliyor. Meslek icabı her yeni başlayan dizinin bir bölümünü muhakkak izlerim. İşte bu hafta yeni başlayan dizilerden izlediklerim ve izlenimlerim...
Genç oyuncuları ekranda görmek keyifli
- Ben Onu Çok Sevdim: Trajik yaşam hikâyesi tam bir film konusu olan eski Başbakan Adnan Menderes'in yaşamının bir bölümününün anlatıldığı dizide Adnan Menderes rolünde Mehmet Aslantuğ var. Ben, Aslantuğ'un role çok yakıştığını düşünüyorum. Hele profilden gülümsemesi, Adnan Menderes'in hafızalara kazınmış bir fotoğrafına inanılmaz benziyordu. Fiziksel benzerlikten öte, ifade benzerliğiydi bu. Özenli bir yapım ve titiz bir yönetim sonucu son derece kaliteli bir dizi çıkmış ortaya. Adnan Menderes'i sevdirmek için hem çapkın hem karısına sadık bir karakter yaratmaya çalışmak biraz zorlama geldi sadece. Salı gecesi yayınlanması ise dizi için bir handikap.
- Med-Cezir: Star TV'nin yeni dizisi sezona iyi bir giriş yaptı. En başta lise öğrencilerini yakalayacaktır. The O.C. dizisinin yerli adaptasyonu olan "Med-Cezir" de Çağatay Ulusoy'un imaj çalışmasını kim yapmış bilmiyorum ama kendisini tebrik etmek isterim. Uygulanan saç modeli, karaktere ve Ulusoy'a çok yakışmış. Duyduğuma göre Çağatay Ulusoy bir oyuncu koçuyla çalışmış. Bunun doğru olduğunu düşünüyorum çünkü Ulusoy'un bu rolle atılım yaptığı çok net görülüyor. Masum ve toy delikanlı rolünde inandırıcı. Dizi genel olarak titiz bir yönetmenin elinden çıktığı belli olan güzel bir yapım olmuş ama oyuncu seçimiyle ilgili küçük bir eleştirim olacak. Dizideki genç kız rolündeki oyuncular rollerine göre büyük, anneler ise rollerine göre çok genç duruyor. İzlerken " kim anne, kim kız " karışıyor. Bazı genç kız rollerinde masumiyetin korunmasının seyirciyi içine alması açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Aksi halde izleyiciye uzak ve çok "Amerikan " kalıyor. Barış Falay her zamanki gibi bu rolde de çok başarılı. Ve dizinin sürprizi bence kesinlikle Taner Ölmez. Bu genç oyuncu bence bu yıl çok konuşulacak. Böyle genç ve başarılı oyuncuları dizilerde görmek büyük keyif
- Kayıp: "Med-Cezir" ile karşılıklı yayına girdi. İyi bir oyuncu kadrosu, hızlı ve heyecanlı bir hikaye örgüsü var. Yerli dizi rehavetinden uzak. Senaryo, izleyiciyi sohbet eşliğinde değil dikkatle izlemeye davet ediyor. Mete Horozoğlu, ezber bozan bir polis karakteri yaratmış ve çok başarılı. Çocuk oyuncu Erhan Can Kartal ise muhteşem bir yetenek. Bence mutlaka bir bölüm seyredip şans verilmesi gereken bir yapım. Benden söylemesi.
Önümüzdeki haftalarda yeni diziler hayatımıza karıştıkça, izlenimlerimi sayfamda paylaşmak üzere, şimdilik hoşçakalın. Herkese iyi seyirler...
Hayatımıza yeni giren diziler...
Haberin Devamı