Bu hafta, başta meme kanseri olmak üzere rahim ağzı ve rahim kanseri gibi yaygın kadın kanseri türleriyle mücadele için kurulan Pembe İzler Derneği için çalıştım. Ekim ayında, özellikle meme kanserine dikkat çekmek amacıyla derneğin düzenleği fotoğraf sergisi için, bu hastalıkla mücadele etmiş ve galip çıkmış muhteşem kadınlarından birini fotoğrafladım. Çekime başlamadan önce onu biraz tanımak istedim. İnsanı hayrete düşüren yaşam hikâyesini dinleyince, yaşama tutunmayı başaran bu kadına biraz daha hayran kaldım. Kanser hastalığına yakalanmanın da ondan kurtulmanın da, insanın hayata bakışıyla ne kadar ilintitli olduğunun kanıtıydı bu kadın. Filmlerde olsa “yok artık” diyeceğimiz yaşam öyküsüyle, karşınızda Nalân Kavruk...
Ne kadar hoşsunuz. (Açıkçası, bu kadar neşeli ve bakımlı bir kadın beklemiyordum. “Keşke saçlarıma şekil verip ben de biraz makyaj yapsaydım” diye geçiriyorum içimden.)
Sizinle buluşmak beni heyecanlandırdı. Beğendiğinize sevindim.
Ayıptır sorması ama kaç doğumlusunuz? (Bu soruyu neden sorduğumu bilmiyorum. Belki de karşımdaki kadın sanki zamanı durdurmuş gibi hissettiğim içindi.Bir de yanında benim kızımla aynı yaşta yani 12 yaşındaki oğlu dikkatimi çekti sanırım. 50 yaşına yakın, anne olmasının bir nedeni vardı mutlaka)
1952 doğum tarihim.
Eşinizle ne zaman evlendiniz? (işte sebepsiz bir soru daha... Asıl amacım hayatını anlamak için bir yerden başlamaktı ama nerden başlamam gerektiğini kestiremiyor gibiydim. Ama içgüdülerimin beni aslında doğru yönlendirdiğini bu sohbet ilerledikçe anlayacaktım.)
19 yaşında. Altı sene köylerde çalışmamız gerekiyordu o yüzden erken evlendik. Hayatımda bir tek şansım oldu o da eşimdi. Çok güzel bir evlilik yaptım.
Ne iş yapıyordunuz? Siz ve eşiniz?
Ben ebeydim. Eşim resim öğretmenliğinden emekli oldu. Salihli’ye ilk reklamcılığı getiren kişiydi. Resim sergileri açardı. Ben, 35 sene Manisa-Salihli’de aynı bölümde çalıştım. Çok sevdim işimi.Kendimi çok verdim, çok hırpaladım.
“Dı” diye bahsettiğinize göre, eşinizi kaybettiniz sanırım?
Bir doktor hatası yüzünden... İşte bunu affedemiyorum. Kendimi de hep bu yüzden ihmal ettim. Ben sağlıkçıyım. Daha önce emboli atmıştı eşime, yine olduğunu farkettim ve hemen hastaneye götürdüm ama doktoru ikna edemedim. “Yok bir şey” diyerk eve yolladılar bizi ve birkaç saat sonra eşim vefat etti. Dava açtım ama nâfile... (Sessizim. Neresine dokunsam kanayan biri var karşımda. Oysa o çok güçlü duruyo bunları anlatırken.) Altından kalkmakta güçlük çektiğiniz ilk travmayla mücadeleniz böylece başlamış oldu öyle mi?
Hayır. Ondan önce 20 yaşındaki oğlumu kaybetmiştim.
İki sene sadece mezarlıkta yaşadım
Çok üzgünüm. (Sadece bu kadarını söyleyebildim. Neyse ki o bozdu derin sessizliği)
Oğlumu kazada kaybedince emekli oldum. İki sene sadece mezarlıkta yaşadım. Sonra psikoloğa gittim. Belirli günler koyuyordu ziyaret için bana kural olarak ama elimde değildi, duramıyordum ve bir bakmışım yine mezarlıktayım. Sonra birgün çok acayip bir şey oldu ama, anlatsam delirdiğimi düşünürsünüz.
Anlatırsanız çok sevinirim
Bunu eşime bile anlatmadım. Bir yandan sır kalsın diyorum ama öte yandan da anlatmak istiyorum. (Uzun ve kararsız bir sessizlik) Birgün mezarlıkta sırtıma biri dokundu, döndüm baktım ölen oğlum karşımda. “Anne” dedi, üzülme artık git ve kendime bir çocuk yap” Sonra karar verdim. Böylece, Kerem doğdu.
(Kerem çok olgun ve akıllı , bambaşka bir çocuk. Sanki 12 yaşında değil de aile reisi o gibi duruyor.
Hemen hamile kalabildiniz mi?
Orda bir hata yaptım belki. Bir an önce hamile kalmak için tüp bebek yaptım. Doktor beni uyardı, bu yaşta hormon almak riskliydi. Meme kanseri olmamdaki en büyük etkenlerden biri olarak karşıma çıktı sonra. Ama o sırada ölümü bile göze almıştım, yaşamıyordum ki zaten. Doktora da ısrar ettim. Tüp bebek yöntemiyle hemen hamile kaldım. Oğlumuz oldu. Mordoğan’daki yazlığımıza taşındık. Yaptığı evlilikten ötürü aramız açılan bir de kızım var. Onunla da barışmak istedik o dönem ama olmadı. İyi-kötü hayatımızı yoluna koyarken, bu sefer eşimi kaybettim. İşte o zaman biraz isyânkâr olduğumu kabul ediyorum.
Kızınızla barıştınız mı, babasının kaybından sonra?
Hayır. Ben elimde küçük bir çocukla yalnız kaldım. Gene de bana yardım elini uzatan olmadı. Kızımın da penceresinden bakmaya çalışıyorum, belki onun istediği gibi bir anne olamadım ama benim yaşadıklarım da kolay şeyler değildi.
Kansere yakalandıktan sonra da mı barışmadınız?
Hayır. Halâ görüşmüyoruz. Olsun, onun da ailesi var. O iyi olsun, bundan sonra önemli olan o. Ama birgün bir anne isterse kapım her zaman açık.
Kanserin, yaşanılan üzüntülerle doğrudan bağlantılı olduğu söyleniyor. Özellikle, son dönemde yapılan araştırmalara göre, meme kanserine yakalananların çoğunlukla kendini arka plana atan kadınlar olduğuna dikkat çekiliyor.
Kesinlikle öyle.
Allah bana 99 yıl ömür versin ki, oğlum Kerem’in her zaman yanında olayım
Nasıl teşhis kondu.
Aslında ben hissettim. Manisada çok uzun vadeli randevu verdiler kontrol için. Ben de kızdım hiç gitmedim. O arada, oğlumu Darüşşafaka’nın sınavlarına soktum. Kazanınca, o İstanbul’da okumaya başladı ve ben de hafta sonları oğlumu görmek için gelmeye başladım. Darüşşafaka, Acıbadem Hastanesi’nin tam karşısında. Ben de maddi zorluk içindeydim. Bir gün, önünden geçerken, içeri dalıp iş başvurusu yaptım. Onlar da hemşirelikteki tecrübeme güvenip beni aldılar. Doğum bölümünde çalışmaya başladım. Sonra, direktöre gidip, onkoloji bölümünde çalışmak istediğimi söyledim. Yeni şeyler öğrenmek daha zevkli geldi. Onkoloji servisinde çalışırken hayata bakışım değişti. İnsanların bir gün yaşamak için verdikleri mücadele bana çok şey öğretti. 1 yıl sonra momografi çektirdim ve kanser olduğumu öğrendim. Ve mücadelem başkadı çünkü ben yaşamak zorundaydım.Kerem’i bırakabileceğim kimsem yok benim. (ilk kez ağlıyor.O ağladıkça, tüm dünya ağlıyor sanki)
Kerem iyi ki var, o sizin şansınız.
Eşimin kardeşleri de arayıp sormadı. Tüm kemoterapi boyunca 10 yaşındaki oğlum baktı bana. Yemeğimi de o yaptı, ilaçlarımı da o verdi. çok zordu. Sonra radyoterapi oldum. Erken teşhis ve iyi bir tedavi sayesinde kurtuldum.
Şimdi?
Gene Acıbadem onkoloji servisinde çalışıyorum. Kendi tedavi olduğum yerde. Hastalara çok iyi geliyorum. Kendileriyle aynı dertten muzdarip biri, onlara umut veriyor. Adımı “beyaz melek” taktılar.
Kanserden korunmak için neler tavsiye edersiniz?
Önce “ben” varım diyin. “Ben de önemliyim “ diyin. Kendinizi ikinci plana atmayın. Sakın sigara içmeyin. Sigaranın sonu yüzde 99 akciğer kanseri. Vücudunuzu kollayın. Kendinizi hırpalayarak çalışmayın. 8 saat çalışın, 8 saat uyuyun. Zorlandığınızda mutlaka psikolojik destek alın. Gözünüz bozulduğunda tek başınıza halletmeye kalkmıyorsanız, psikolojik sorunlarınız için de uzman yardımı alın. Dışarda çalışıyorsanız, ev işleri için yardım alın. Allah bize bir vücut vermiş, ona iyi bakın. Kontroller önemli. Erken teşhis sahiden hayat kurtarıyor. Üstelik tedavi çok kolay oluyor. Sevin... Hayvanları, çiçekleri, her şeyi... Belki klişe ama; sevince hayata pozitif bakacaksınız ve bu hastalıklardan korunmanın en güzel yolu.
Hadi kızınızla barışın. Siz annesiniz ve su aşağı akar.
Kapım açık. Onu çok seviyorum ve kapım her zaman açık.
Şimdi ne için dua ediyorsunuz en çok?
Allah bana 99 yıl ömür versin. Oğlum yaşamadı, kocam yaşamadı ben 99’uma kadar yaşayayım ki, Kerem’in yanında olayım. 100 değil ama 99. O bir yılı da Allah ihtiyacı olanlara versin. (Kahkahalarla gülüyor ve güldükçe gözleri umutla parlıyor)