İnsanı, doğadan üstün gören, belki de buna inanmak isteyen ne çok insan var! Gerçekten, koskoca dünyanın sadece insanoğlu’na hizmet etmek için var olduğunu söyleyenler, samimi olarak böyle mi düşünüyor acaba! Belki, kimi cehaletinden, kimi rant sağlamak için işine öyle geldiğinden... “İnsan” denilen tür var olmadan önce de dünyanın döndüğünü hesaba katmıyorlar olsa gerek. Oysa, insan olmadan da, hatta belki çok daha rahatlamış olarak bu gezegenin pekâla varlığını sürdürebiliyor olmasını kabul etmek zorundayız. Doğanın bize değil, bizim ona ihtiyacımız olduğu gerçeğini kavramak, neden bu kadar zor? Malını çarçur eden bir mirasyedi gibi davranmak, bizi hızla insanlığın sonuna götürüyor oysa! En temel gereksinimiz, olmazsa yaşayamayacağımız “hava ve su” için bile fütursuzuz. Yok ediyoruz... Büyük bir kibirle, insanı herşeyden üstün sanarak, insanlığın sonunu hazırlıyoruz. Bundan yüzbin yıl sonra, dinazorlar gibi bizim de fosillerimize bakan susuz yaşayabilen bir organizmanın oluşabileceği ancak bilimkurgu filmlerinde olabilir sanıyoruz. Ne de olsa biz sadece bugün çeşmeden su akıyor mu diye bakıyoruz! Bütün bunları bana tekrar düşündüren, bu hafta, yüreğini doğaya sunmuş insanlarla tanışmış olmam. 27 Eylül yani önümüzdeki cumartesi günü için hazırlanan “su orucu” afişlerini görmüşsünüzdür. Suyun içinde iki dansçı... Burdur Gölü'nü kurumaktan kurtarmak için düşünülmüş bir tür farkındalık kampanyası. 27 Eylül’de Burdur Gölü kıyısında en az 10 bin yerli ve yabancı ziyaretçi olması bekleniyor. Ama bu etkinliğe katılmak için Burdur’a gitmek gerekmiyor. Cumartesi günü mümkün olduğunca su tüketmeyerek, evimizde de su orucu tutabiliriz. Ben, sadece çok az su içerek ve temizlik için hiç kullanmayarak su orucuna katılmayı planlıyorum. Bir gün susuz kalmak, ona nasıl ihtiyacımız olduğunu hatırlamamıza yetip artacak eminim. Peki Burdur Gölü’nde neler oluyor? Gölü, doğdukları toprakları, insanlarını ve doğayı korumak için varını yoğunu ortaya koyan bu bir grup güzel gönüllü insan kim?
Herkes bir günlüğüne su tüketimini sağlığı için gerekli olanla sınırlandırsın
“Su orucu” afişlerini gördüğümde merak ediyorum ve iletişim gurusu sevgili arkadaşım Gonca Karakaş sayesinde, Burdur Gölü’ne dikkatimizi ve su altındaki muhteşem pozları çeken, hareketin kahramanlardan Şafak Türker’le telefonda görüşüyorum. Ertesi gün, Burdur’dan kalkıp, sağnak altındaki İstanbul’a geliyor Şafak. Elinde Lisinia Doğa Projesi’nin hediyesi, lavanta, lavanta suyu ve gül suyu, Kandilli’de vapurdan iniyor...
Nedir “su orucu”nun amacı?
Ben Burdurluyum. Ankara Gazi Üniversitesi’nde sinema-televizyon okumak için ayrıldım memleketten ve seyrek ziyaretlerim oldu sonra. İnsan aralıklarla gördüğü şeylerdeki değişimleri daha iyi farkediyor. Tüm çocukluğumu besleyen gölün, günden güne kuruduğunu ve yok olmaya doğru gittiğini böyle farkettim ben de. Belgesel yönetmeniyim ve Burdur Gölü’nün belgeselini çekmek istedim ama çıkış noktam “bir belgesel film, bir gölü kurtarabilir mi” oldu. “Göle yas” isimli film projemle bu fikirle yola çıktım.
Gölü kurtarmak istiyorsun ama filmin adı “göle yas”?
Bugün o yası tutarsak belki gölü kurtarmak için bir umut olur. Yoksa ben de o gölle birlikte kuruyup giderim zaten. Testiyi kırmadan kendimize gelelim diye... Her şey olup bittikten sonra değil, henüz umut varken...
Burdur Gölü'nü kurtarmaya karar verdin ve bu süreci belgelemek istedin.Buraya kadar tamam. Peki göl nasıl kurtarılacak?
İlk başta ben de bilmiyordum ve umutsuzdum. Bilgi sahibi olmuştum bir sürü konuda ama uygulanabilirlikle ilgili şüphelerim vardı. Sonra bu projenin asıl kahramanıyla tanıştım. Böylece hem benim , hem gölün kaderinin değişim yolculuğu başladı. Ben bu hikâyenin anlatıcısıyım, asıl kahraman Lisinia Doğa Projesi’nin yaratıcısı Öztürk Sarıca. Aslında o da gelecekti ama hazırlıklarla uğraşıyor.
Baharda oradayım.Hayatımda duyduğum en güzel kokan lavanta ve yağlı yağlı gerçek gülsuyu bu. Bayıldım. Lisinia’yı görmek ve göldeki kuşları fotoğraflamak istiyorum. İyice merak ettim şimdi, kimdir Öztürk Sarıca?
Bir deli ama gerçek bir deli.Zaten öyle olmasa Lisinia projesini gerçekleştiremezdi. İlaçsız tarım yapıp, yabani hayvanları tedavi ederek yeniden doğaya salan muhteşem bir adamdan söz ediyorum.
Nasıl oluyor ilaçsız tarım?
Ailesinde çok fazla kanser vakası yaşıyor Öztürk ve doğaya yöneliyor. Burdurlu zaten ve bölgenin çok sayılıp sevilen bir veterineri. Göl kıyısına varını yoğunu yatırıyor. Hayvancılığın çok su tükettiğini farkedince gül yetiştirmeye karar veriyor. Ama köylüler “su da gül ister bir de ilaçlamadan olmaz” diyorlar. “Lavanta su istemez hem de her tür zararlıyı kovar” diyorlar. Öztürk de bir sıra gül, bir sıra lavanta ekiyor. Hiç ilaçlamaya ihtiyaç olmuyor. Güller için damlama yöntemiyle çok az su kullanıyor. Şimdi, bunları sıkıp suyunu ve yağını çıkaran sistemi de kurdu.Bu yolla para kazanarak köylülere örnek olmak istiyor ki çiftçiler de bu yönteme yönelsin ve göl kurumasın.
Göl, nasıl kuruyor? Neden su gelmiyor artık?
Tarımsal sulama politikamızın olmayışı sorun. Göle hakkı olan yüzde 15’lik pay bile bırakılmıyor. Damlama sulama sistemi olsa beşte bir su harcanacak, vahşi sulama yapılıyor. Yörede yanlış ürün seçimi var. Burdur, küçükbaş hayvan yetiştiriliciği yapan bir kentken küçük Hollanda oldu. Bir büyük baş hayvan yılda bin ton su tüketiyor. Çünkü mısır yem olarak yetiştiriliyor ve onları yetiştirmek için çok su gerekiyor. Ama çiftçi ve hayvancılık yapanları suçlayamayız, çünkü zaten zor durumlar. Devletin yardım etmesi lâzım. Bilinçlendirmesi ve uygulamaya geçilebilmesi için maddi-manevi destek olması lâzım.
Suyun durumu ne?
Biz çocukken yüzer, yelken yapardık. Sonra su kirlendi ve insanlar gelmez oldu. İnsan gelmeyince göl yalnız kaldı ve sesini çıkaran olmadı.Dip suları bile bilinçsizce tüketildiğinden göl kurumaya başladı. Şimdi insan sağlığı açısından bir kirlilik yok. Asıl gör kurursa, suyun dibindeki ağır metaller şehre esecek ve kanser bölge halkı için büyük tehlike olacak.
27-28 Eylül’de neler olacak?
27 Eylül “su orucu “. 28 Eylül festival havasında olacak. Kullanmadığımız suyu, sembolik olarak göle dökeceğiz. Suyun üstünde sema dönecek, neyzen neyini çalacak, Hollandalı besteci Burdur Gölü’nün ünlü kuşlarının sesiyle yaptığı besteyi paylaşacak. Türküler okunacak. Dünyanın her tarafından gönüllü sanatçı performansları olacak. Bize destek verin. Herkes 1 günlüğüne su tüketimini, sağlığı için gerekli olanla sınırlasın.