İstanbul Lisesi, alıştığımız ismi ile "İstanbul Erkek Lisesi" öğrencilerinin protestosu ve 400'e yakın lisenin manifestolarıyla destek verdiği hareket günden güne genişleyerek yayılmaya devam ediyor. Kısaca, MEB'in "proje okullar" adı altına, ülkemizin en köklü ve en önemli okullarının başta müdürlerini ve eğitim kadrolarına değiştirerek, öğrencilere karşı daha baskıcı, daha muhafazakar bir eğitim anlayışı modeli getirdiği iddia edilen bir sürece karşı, toplu isyan diye özetleyebiliriz yaşananları. Kız öğrencilerin etek giymesini bile ayıp karşılayan, sol görüşlü olduğu düşünülen, öğrencilerin hayranı olduğu müzik gruplarının konserlerini iptal eden, batılı etkinliklerin önünü kesip, sadece fetih kutlamalarına izin veren bir anlayışın yerleştirilmeye çalışıldığını düşünen lise gençliğinin, baş kaldırısıdır bu. Tabii televizyon programlarında yine seviyesiz tartışmalar bu konuda da eksik kalmadı ve gençlere "sen sus çocuksun" tadında "aba altında sopa göstermekten" geri durulmadı. Böyle şeyleri gördüğümde gerçekten şaşırıyorum.
Bu tavır içindeki kişiler ya hiç genç olmamış ya da gençken büyükleri tarafından o kadar ezilmişler ki akılları değil de yaşları erdiğinde, kendilerinden sonraki nesli ezecekleri günü iple çekmişler. Ama, unutmamak gerek ki, her kuşun da "kulun" da eti yenmez. Bir zamanlar ezik bir gençlik yaşayanlar, tüm gençleri kendileri gibi kifayetsiz bellemesinler. Bu liseliler, seçilmiş, zeki, cesur ve çok büyük bir ekolü içine çekmiş çocuklar. Artık büyüdüler. Gelecek onların. Öyle "höd" demeyle, sinmezler. Yapılması gereken, ülkenin seviyesi en yüksek genç insanlarına karşı cephe açmak değil, anlamak ve uzlaşmaktır. Tam da bu noktada bir büyük yanlışı düzeltmek isterim. İstanbul (Erkek) Lisesi gibi okulları, "gelenekselleştirmek" isteyen zihniyet, belli ki bu ve benzeri okulun geleneğinden ve kuruluş amaçlından bihaber!
Kadir Topbaş'ın himayesinde çıkarılan "İstanbul'un 100 Okulu" kitabında da anlatıldığı üzere, ülkemizin yerli ilk özel mektebidir İstanbul Lisesi. Numune-i Terakki özel okullarının parçası olarak, 1884-1885'lere uzanıyor temeli. Daha sonra Maarif yani şimdiki adıyla Milli Eğitim tarafından satın alınır. 1909 sonrası devlet okulu olur. Türkiye'de ilk "lise" terimini kullanan okuldur. Modern bir okul ve modern eğitim ideallerini benimsemiş, batı ile aradaki mesafeyi kapamak için Fransızca ağırlıklı bir müfredat izlenmiş. Hatta bir süre savaş nedeni ile boşaltılan, ülkemizin en eski Fransız mektebi Saint-Benoit binasına taşınmış. Üç yıl sonra, medeni ülkelerin seviyesini yakalamak için, o dönemde pek yakınlaştığımız Almanya'dan 22 öğretmen getirilmiş ve Almanca öğretime geçilmiş. Böylece bir ilke daha imza atmış ve Almanca eğitime geçen ilk okul olmuş. Yani bilmemiz gereken şu ki, Osmanlı'nın modernleşmek ve Batı ülkelerinin medeniyet seviyesini yakalamak için açtığı okullar bunlar. O yüzden eğitimleri de Fransızca ya da Almanca. Cumhuriyet sonrası değişmiş değil, yüzü Batı'ya dönük olsun diye temeli Osmanlı tarafından atılmış okullar. Yani öğrencilerin isyanı gelenekselleşmeye karşı değil, kendi geleneklerine darbe indirmek isteyenleredir. Ama hoşa gitmeyen gerçek şu ki, gelenekleri modernliktir!