Erkek beyni ve araba sevdası

Haberin Devamı

Yahu bu erkekleri anlamak mümkün değil! Her zaman bu sözü, erkekler kadınlar için kullanacak değil ya! Geçenlerde bir davete katılmam gerekti. Biraz da havalı bir organizasyondu hani şöyle uzun elbise-smokin giyilen türden. Ben de geceye yakışır şekilde elimden geldiğince on numara beş yıldız hazırlığımı yaptım. O gün, arabamla ilgili bir sorun oldu ve yaya kaldım. Eşimin iş yerine uğradım, şirkette kullandıkları arabalardan birini alıp alamayacağımı sormak istedim. Mevzuya herkes dahil oldu ve benim davete gidişim devlet meselesi oldu. Aman efendim, şimdi öyle bir davete ben herhangi bir arabayla nasıl gidermişim. "Yahu" diyorum, "arabanın ne önemi var, her koşulda içinden çıkacak olan ben değil miyim!" İtirazların ardı arkası kesilmiyor. Ben bu erkek güruhunu, onlar da beni, bir türlü birbirimizi anlamıyoruz. Üstelik eşim, araba meraklısı değildir hiç. Ama o bile, arabayı benim kimliğimin bir parçası gibi düşünüyor o sırada. "Park yeri problemi olmasa arabamı da kendim kullanırdım, saçmalamayın" diyorum.

"E taksiye bineyim" diyorum, dehşetengiz bir ifadeyle bana bakan bir sürü erkek gözüyle karşılaşıyorum. Bende mi bi acayiplik var diye kendimden şüphelenip Esra'yı (Akkaya) arıyorum. "Arabam yok, nasıl gitsem uygun olur akşam" diyorum ve gayet sakin bir cevapla karşılaşıyorum: "E senin sarı tospağa durmuyor mu onunla götürsün seni Osman Bey, park yeri arama bir de." Benim gibi düşünen ve arabaya hiç takılmadan tek derdi park yeri, en büyük lüksü şoför olan başka bir türün varlığını bilmek içimi rahatlatıyor. Arabanın, hayattaki en önemli kartvizit olduğunu düşünen erkekler topluluğunun yanından yavaşça sıvışıp, Esra'nın fikrini uyguluyorum. Ama o gün bugündür, kafamı kurcalayan, erkeklerin bu "araba sevdası"nın bilimsel dayanaklarını araştırıyorum. İşte şimdi sizinle bulabildiğim bazı ipuçlarını ve ilginç deney sonuçlarını paylaşmak istiyorum. Artık kadın ve erkek beyninin farklı olduğunu bildiğimize göre yapmamız gereken gereken birbirimize olduğu gibi kabul etmek yalnızca.

İlginç bir deney

Elbette, artık, kadın ve erkek beyni arasında çok büyük farklılıklar olduğunu biliyoruz. Dr. Louann Brizendine'ın yazdığı "Kadın Beyni-Erkek Beyni"ni öneririm. Ama şimdi paylaşmak istediğim çok farklı bir deney... Maymunlar üzerinde yapılan bir deneyde, dişi ve erkek maymunlar kullanılmış. Hayatında daha önce hiç oyuncak görmemiş olan maymunlara bebek, top, araba, tencere, bez kedi-köpek gibi oyuncaklar verilmiş. Sonra, maymunların tepki ve hareketleri filme alınmış. Erkek maymunlar daha çok top ve araba ile oynarken, dişi maymunlar aynı süreyi bebek ve mutfak eşyalarıyla oynayarak geçirmişler. İki cinsin, bez köpek gibi cinsiyet içermeyen oyuncaklarla oynadığı süre ise aynıymış. Uzmanlar bu durumu, dişilerin milyonlarca yıldır yeni doğanlara bakmalarının bir sonucu olarak değerlendirirken, erkek cinsinin ise harekete geçme ve konum belirleme yetilerinden ötürü araba ve toplara daha çok ilgi gösterdiğini düşünüyorlar. Lafın kısası, maymunun bile erkeğinde var bu araba sevdası.

Not: Bu arada yıllardır erkek beyni kadınınkine göre daha büyük olduğu (Yüzde 9 daha büyük) için erkeklerin daha akıllı olduğu söylemi de çürütüldü. Sadece beynin dış kısmını oluşturan korteks bölümünde bile kadınlarda, erkek beynine oranla yüzde 12 daha fazla sinir hücresi tespit edildi. Bunun sinirli olmakla bir ilgisi yok elbette. Hücre fazlalığı, zekayı doğru orantılı olarak arttırıyor. Beynin dil ve kavrama bölümünde de kadınlarda sinir hücresi daha fazla.

Erkek beyni yüzde 52 daha fazla seratonin üretiyor. Kadınların depresyona daha yatkın olmaları açıklığa kavuşuyor. Kadın ve erkek beyni arasındaki durum üstünlük değil, farklılık sonucuyla kendini ortaya koyuyor. Örneğin; kadınlar sözel olarak daha yetenekliyken, erkekler de yüzleri hatırlama konusunda daha başarılı.


Arabalar ve insanlar üzerinde yapılan araştırmalar

Kabul ettiklerim ve itiraz ettiklerimle, psikolog ve refleksoloji uzmanı Halil Tabur'un bu konudaki araştırma sonuçları ve ilginç tespitleri...

- Erkekler arabayı sosyal ve ekonomik statü olarak kabul ediyormuş.

(Kesinlikle katılıyorum, bizzat yaşadım oradan biliyorum)

- Kadınların çoğu, yanından geçen arabalara dönüp bakarmış. (Çoğunluğu bilmem ama ben bakıyorum. Çünkü araba seviyorum. Ama bazı erkeklerin, kadınların ilgisini çekmek için kullandıkları arabalar konusundaki seçimlerini yanlış buluyorum. Ferrari beğenen çok az kadına rastladım mesela. O kadar parayı, kız tavlamak için harcayanlar boşa kürek çekiyor yani. Kendimden örnek verecek olursam, yolda, çiçek desenli boyanmış 40 yıllık bir tospağa görürsem aklım başımdan gider. Net!)

- Kadınlar için araba, rahatlık ve özgürlük demekmiş. (Katılıyorum ve bu yüzden her kadının mutlaka ehliyet almasını öneriyorum.)

- Beyaz renk araba kullananlar daha duygusal ve ailesine önem veren kişilermiş. (Her zaman tercihim beyazdır.) Siyah renk araba kullananlar ise gizemi seven, kendini çok açmayan, kendiyle barışık olmayan kişilermiş. (Benim gibi civciv sarısı tospağa sahipleri için acaba ne karakter tespiti yaparlardı, merak ettim?)

- Lüks ve sedan arabaları, prensipli ve çalışkan kişiler seçermiş. (Şahsi yorumum: Ağır Abi sendromu)

- Lüks Hatcback modeller, farklı olmak isteyenlerin tercihiymiş. (Eh bir araba sedan değilse hatcback olacak mecbur. Asıl ilgi çekmek isteyenler, kendini Arizona çöllerinde zannedip Nişantaşı'nda azman boyutu araba kullananlar, kimse kusura bakmasın ama şehrin göbeğinde askeri araçtan bozma araçlar ve ev kadar arazi araçları kullanmak, hangi Avrupa kentine giderseniz gidin görgüsüzlük olarak nitelenir. Paris Belediyesi'nin de katıldığı bir dev-araba karşıtı yürüyüşe bizzat şahit oldum.)

- Satation lüks minübüsleri ailesine düşkün olanlar kullanıyormuş. (Mantıklı.)

- Gençler spor arabaları tercih ederken, yaşı ilerlemiş erkekler toplumdan çekindikleri için bunu tercih etmiyorlarmış. (İşte buna katılamam. Parası olan bir orta yaş erkeğinin antropoza girip girmediğini anlamanın en kolay yolu arabasına bakmaktır: Kırmızı ve üstü açık spor bir modelse, andropozda demektir. Net!)

- Amerika ve İngiltere'de gösterişli arabalar, Japonya ve Almanya'da lüks arabalar, İtalya ve Fransa'da ise tasarım ve dizaynı çarpıcı arabalar tercih ediliyormuş. (Eh buna da katılırım. Gözünüzün önüne kırk kilometreden farkedilen kanatlı Amerikan arabalarını, mesela pembe bir Cadillac filan getirin... Ya da Almanların her daim konforlu Mercedes'lerini ve Fransızların pek dayanıklı olmasa da her zaman zarif bir çizgideki arabalarını... Peki ya İtalyanların Pagani Zonda'sı arabadan çok bir tasarım objesine benzemiyor mu?)

DİĞER YENİ YAZILAR