Hepimiz, sağlıklı yaşam delisi olup, tam da bu yüzden sağlığımızı bozmaya başladık galiba. “Et yeme”, “B vitamini eksikliği başlar”, “protein vücudun temel taşıdır, yiyiniz”, “yağı kesin”, “olmaz, yağ organları korur, çok gereklidir, yiyiniz”, “spor yapın”, “olmaz, kalbi yormak, vücudu sakatlamak tehlikelidir”. “Yürüyünüz, yüzünüz, kendinizi çok yormayınız”, “yumurta yemeyin”, “muhakkak yumurta yiyin”, “ekmek yemeyin”, “ekmeksiz karbonhidratsız metabolizma sağlıklı çalışmaz”... Bütün bu karmaşanın neticesinde “aaaaaaaaayyyyyhhhhhhhhh” diye çığlık atasım var!
Müjde Ar’dan “ara öğün yemeyin” uyarısı
Malumunuz, yeni bir dizi için çekimlere başladım ve Müjde Ar’la çalışma şansını yakaladım. İnsanın, hayatı boyunca hayran olduğu bir sanatçıyla can-cana olmanın keyfini yaşamaktayım. Nasıl bir heyecan içindeyim anlatamam, daha doğrusu anlatırım ama bu başka bir yazının konusu... Dönelim bizim diyet mevzuuna. Müjde Ar, beslenme ve sağlık konularında çok titiz. Dünyanın dört bir yanındaki en iyi doktorları seçiyor ve beslenme konusundaki tüm gelişmeleri takip ediyor. Sanırım bu sayede hem diyabetiyle baş edebiliyor, hem de ışıl ışıl bir cilde sahip olabiliyor. Bende de hipoglisemi var, yani kan şekerim küt diye düşüveriyor! Geçen gün sette beni “ara öğünler” konusunda uyardı. Ben de araştırıp sizinle tıp dünyasında beslenme ile ilgili son görüşleri paylaşmaya karar verdim.
Ünlü diyetisyenleri kızdıracak gerçekler
Efendim, biz geleneksel yapıda beslenen insanlar, sabah-öğle-akşam yemeğimizi yer, gül gibi yaşayıp giderdik. Sonra birden, “ara öğün” furyası çıktı ve halâ da devam ediyor. Ara öğün yemezsek kilo veremeyeceğimize, sağlığımızı kaybedeceğimize öyle bir inandırdılar ki bizi, hepimiz gözümüz saatimizde çantamızda çıkınımızla yaşar olduk. Tam alıştık ki, hoooooop asıl sık sık yemenin obeziteye yol açtığını ve diyetisyenlerin ara öğünleri salık vermesi yüzünden obezitenin arttığı görüşü ortaya çıktı. Buyrun burdan yakın! Şimdi de sık yemeğe alıştığımız için daha çabuk acıkmaktan sebep, yeniden mücadele edip baba evindeki düzene dönmek için uğraşmamız gerekecek. Pek çok diyetisyenimizi kızdıracak ve ellerindeki listeleri benim kafama çarptıracak olan yeni bilimsel veriler, sonuçları ve önerileri ise kısaca şöyle: Üç öğün yiyorsunuz, yemeklerin arasının beş saatten az olmamasına dikkat ediyorsunuz ve acıktıkça kuru meyveleri lup lup ağza atmıyorsunuz. Güncel beslenme sistemi bize söylenenin tam tersine direksiyon kırmış durumda yani. Hepimize hayırlı uğurlu olsun.
İnsülini yükseltmeyen yiyecekleri tercih edin
Harvard mezunu bir profesörün bu beslenme önerisini ilk duyduğumda şaşırıp hemen araştırmaya başladım. Ülkemizde de bazı beslenme uzmanları, katıldıkları yeni üst düzey eğitimlerde bu bilgilerle karşılaşmışlar. Hemen, fikirlerine çok güvendiğim arkadaşım Yeşim Temel Özcan’ı aradım. Diyet ve Beslenme Uzmanı Yeşim, yeni almış olduğu bu eğitimden en güncel bilgileri bakın nasıl anlatıyor: “Az ve sık yemek yeme kavramı yerini üç ana öğüne bıraktı. İki yemek öğünü arasındaki sürenin kısa olması insülin salgısında gerekli düşmeyi sağlamadığı gibi aksine tekrar salgılanmasına sebep oluyor. Bu nedenle de fazla insülin, oluşan depo yağlarının kullanılmasına izin vermiyor. İnsülin metabolizması bozulmuş hastaların altı öğünle kilo vermeleri ve tedavi olmaları bu yüzden çok zordur. Bir başka detayda, sağlıklı ara öğün olarak verilen kurutulmuş meyvelerin kurutma işlemi evresinde hem fruktoz içeriğinin yükselmesi hem de küf ve mantarların oluşumu için uygun zemin olması nedeniyle önerilmemektedir.” Tabii hemen aklıma, “Peki acıkınca ne yemeliyiz?” sorusu geliyor. İşte cevabı: Tabii ki insülini yükseltmeyenler yenecek. Omega 3 kaynağı da olan ceviz, badem, fındık, şeker oranı çok düşük olan meyveler ve dilimlenmiş sebzeler (yoğurt dip sos ile) ama asla suları değil (hücre yapısını bozmadan), ayran, doğal maden suyu, kefir, kahve ve bilumum bitki çayları ile bu dönemi geçiştirmeliler.
Erkeklere günde iki öğün yeter
İşte, dünyanın şu anda benimsediği son beslenme kuralları böyle. Açıkçası benim babam, hayatı boyunca kilo problemi olmamış bir adamdır. Sabah ve akşam, aslanlar gibi yer, aralarda ağzına çay-kahve dışında bir şey sürmez. Annem de “bak ara öğün ye, uzmanlar öyle diyor” dedikçe, “68 yaşındayım, hiç kilo almadım, rica ederim benim dengemi bozmayın” diye terslenir. Meğer ne kadar haklıymış! Amerika’yı yeniden keşfe gerek yokmuş, ailede kilo sorunu olmayan dedeleri, nineleri, babaları gözlemlemek yetermiş. Bu arada size bir bilgi daha, babam bir konuda daha haklı çıktı, sahiden erkekler için iki öğün bile yeterliymiş. Bu arada, üç adet yiyin diye kısıtladıkları zeytin, ilaç niyetine 10 adet yenilmeliymiş. Hatta anne usulü ev yapımı küçük küçük olanlarından bulunursa 2-3 tanesinin çekirdeğini yemek de çok faydalıymış. Her öğün bir dilim, mümkünse beyaz olmayan ekmek ise yine tavsiyeler arasında bulunuyor.
Önce kendi iç sesinize kulak verin
Tıptaki, sağlıklı beslenme ve diyet ile ilgili son görüşleri paylaştım. Gelişmeleri düşündüğümde, bence herkes kendi vücuduna kulak vermeli, tüm bilgileri edinip sonra içgüdü süzgecinden geçirip, kendisi için neyin iyi olduğunu keşfetmeli. İnsan ailesindeki kişileri iyice gözlemleyip, kendiyle benzerlik gösterenleri iyi ya da kötü örnek almalı. Genetik, en önemli faktör, bunu unutmamalı. En önemlisi, iki aşağı üç yukarı, ömür boyu dengeli bir kiloda kalmalı. İbre yukarı çıkınca, frene basmalı. Ne yemek yemede, ne diyetlerde aşırılığa kaçmamalı. “Yoksunluk” sendromu, kilonun baş düşmanı unutmamalı! O yüzden, eskilerin yaptığı gibi hiç bir şeyden mahrum kalmadan az az her şeyin tadına bakmalı.
Vücudu şaşırtmak lazım
Peki, vücudu şaşırtmak için uygulanacak bir metod var mı? Yani, duraklamaya girmiş kilo verimini aktive edecek bir şey? Üstelik biz artık üç saatte bir yemeğe alıştık ve acıkıyoruz. Kontrolü nasıl yeniden ele geçirebiliriz? İşte bu sorularım için bir çeşit “insülin orucu” öneriyor Yeşim ve şöyle bir diyet tavsiye edildiğini söylüyor: “Maksat, dediğin gibi kontrolün yine bizim elimize geçmesini sağlamak. 17-22 saat arası sürecek açlık oruçlarıyla, insülin salınımını durdurmak. Haftada 1-2 defa uygulanabilecek bu diyette, aç kalınacak 17 saatin içinde uyku süresi de var ve bütün şekersiz içecekler serbest. Sadece yemek yok. Örneğin; akşam üstü 17’de bolca, et-balık, salata yiyin ve yatana kadar sıvı tüketin. Ertesi sabah 11’den sonra tekrar günü ve öğünü başlatın. Bu insülin direncini kıracaktır.”