Hiçbir yerde yayınlanmamış iddialı bir araştırma:
Çarpıcı bir tez ve araştırmayla karşı karşıyayız. İnsanın ilk duyduğunda, yüzüne tokat gibi çarpan, yüreğini parçalayan, bir süre sonra kendini suçlu hissetmesine yol açan bir çalışma bu! Töre, benimsemesek hatta korkunç bile bulsak bir kabullenmişlikle yaklaştığımız bir kavram.
O kadar ki, devlet adamları bile töreler ve sonuçlarını, kültürümüzün doğal bir sonucu olarak karşılamışlar tarihimiz boyunca. Diyarbakır Baro Başkanı’nın, Yavuz Donat’a yaptığı, Berdel töresini “normal” sayan açıklamalarının üzerinden çok geçmedi daha.
Bu araştırma ve onun sonuçlarıyla ilgili yaptığım bu söyleşiden sonra iyice farkettim ki; kabullendikçe kanıksamış, kanıksadıkça “doğal” saymışız! Sanki sıcak memleketlerde yaşayanların derileri güneşten yanmaz diye düşünür gibi, “Benim kadar canı yanmaz, alışıktır“ saymışız , töre mağdurlarını. Gürbüz Akhan Bolat’ın, uzun yıllara dayanan gözlem ve akademik bir araştırmanın sonucu olarak ortaya koyup, titiz bir çalışmayla ispatladığı, berdel töresinin, insan ticareti olduğuna dair bu doktora tezine, iknâ olup olmamak size kalmış ama anlatılanların gerçekliğine tüm kalbinizle inanmalısınız.
İbn-i Haldun’un 600 yıl önce söylediği söz, artık çığlık çığlığa yankılanıyor topraklarda: Coğrafya kaderdir! Maraşlı olan Gürbüz Akhan Bolat, Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’nden emekli, yıllarca Güneydoğu’da hizmet vermiş ve araştırmalar yapmış, evli ve iki erkek çocuğu babası bir araştırmacı.
“İnsan ticareti kabul ediliyor”
Doktora tezinizde, “Berdel töresi, insan ticaretidir” diyerek, iddialı bir önerme ortaya atmış ve sonra bunu bilimsel olarak ispatlamışsınız. Epey yadırgatıcı bir iddia?
İtalya’da 2005 yılında yapılmış bir Birleşmiş Milletler Protokolü var. Ben, 2005 yılından beri “insan ticareti” üzerine araştırma yapıyorum. Bu konuda da bir tezim var. Palerma Protokolü’ne göre, insan ticareti üç ayak üzerinde duruyor; birilerinin vücutlarının ürettiklerinin ve hizmetlerinin, suistimali, bundan menfaat elde edilmesi ve insan hakları ihlali. Berdel töresine baktığınızda, bu üçü de var. İnsanlar kanıksadıkları için, “E canım ne var bunda, töre bu” diyor ama aslında ortada bir ticaret var ve bu uğurda insanlar, en çok da kadınlar yaşamlarıyla bedel ödüyorlar. Bu arada, insan ticareti, insan kaçakçılığı değildir. Nelere insan ticareti denir?
Türkiye’de ilk akla gelen fuhuş maksadıyla insan ticaretidir. Kölelelik ve kölelik maksadıyla yapılan insan ticareti de ülkemizde mevcut. Mesela dilendirmek maksadıyla, Diyarbakır’dan çetelere kiralanan çocuklar var. Organ ticareti. Ve zorla evlendirme.
Zorla evlendirme de kapsam mı?
Kesinlikle öyle. Çin’den örnek vereyim; Herkes, erkek çocuk istiyor ve hamilelik sürecinde, kız bebeklere kürtaj uygulanıyor.
Ne diyorsunuz, korkunç bir şey bu!
Ne yazık ki öyle ve bunun sonucunda, erkek nüfus fazlalaşmış oluyor. Vietnam ve Tayvan gibi komşu ülkelerden, kadın satın alınarak, Çin’de gelin olarak satılıyor. Bu da insan ticareti kapsamında bulunuyor. Berdel töresinde de aynı suistimal var ve bu yüzden insan ticareti.
“Cana, canla ödeme yapıyorlar”
Berdel ve ticaret kavramını nasıl bir formülle birleştirdiniz?
İlkel toplumlarda, ticaret nasıl yapılırmış: “Sen bana buğday ver, ben sana pirinç vereyim” şeklinde! Berdel töresinde de kızlarını takas ediyorlar.
Bir de “kan berdeli” var ve bunun kan davalarının önüne geçmek için yapıldığını ve çok faydalı olduğunu savunanlar var.
Ahhh, algılar topluma öyle bir oturmuş ki değiştirmek çok zor ve algı değişmeden bu gibi yerleşik ve kabul görmüş uygulamalar, tedavülden kalkmıyor. Birini öldürmüşler ve ona karşılık öldüren kişinin kızkardeşini bir bedel olarak veriyorlar. O kadını, ömrünün sonuna kadar, düşmanı olarak gören birinin evinde yaşamaya mahkum ediyorsunuz. Bir cana karşı bedel olarak bir kadının yaşamını veriyorlar. Cana, canla ödeme yapıyorlar. Ve berdel verilen kadın, bir intikam unsuru olarak, ömrünü acı çekerek tüketiyor. Son derece aydın biri, kan berdeli için “vücudun yaşaması için, kolu kesmek gibi gerekli” demişti! Maalesef, bunun normal karşılanması asıl problem. Zaten problemi kabul etsek, problem olmaktan çıkacak.
“Kızların intiharına göz yumuyorlar”
Trampa berdel nedir?
Trampa, Rumca kökenli bir kelimedir ve “değişim” anlamına gelir. Bu, berdel töresi, “eşitlik ve karşılıklılık” kurallarıyle işler. Parasızlıktan doğan bir töredir. Aile oğluna alacağı kız için gerekli başlık parasına sahip değilse, oğluna aldığı kız için para yerine kendi kızını verir. Önemli olan iki tarafın da eşit şartlarda olmasıdır.
Sanki bu daha makul gibi?
İlk başta öyle görülüyor ama bunun da felaketle biten sonuçları olabiliyor. Örneğin, bir tarafın evliliği iyi gitmez ve ayrılmaya karar verirlerse, öbür çift o arada birbirine aşık da olsa diğer çift ayrıldığı için ayrılmak zorunda. Bir emniyet mensubunun annesi berdelle evlenmiş ve kocasına razı olmuş ama karşı taraf ayrıldığı için, kadının elinden çocuğunu da alıp kocasından ayırmışlar. Örneğin; kızı kocasından dayak yedi ise kadın gidip, oğluna da gelinini dövdürtüyor. Karşılıklılık yasası, hep olumsuzlukla işliyor yani.
Ne diyorsunuz!
Pek çok berdel ile evlenmiş ya da çocuğunu evlendirmiş kişiyle görüştüm ve çok acı hikayelere rastladım. Karşılıklılık kuralına göre, diğer çift ayrıldığı için nişanlısından ayrılmak zorunda kalan ve intihar eden kızlar var. Babası, gördüğü halde müdahale etmiyor ve kızının intiharına göz yumuyor. Böylece, ortadan sorun kendiliğinden kalkmış oluyor.
“Bu geleneği ne yazık ki ağırlıklı olarak kadınlar sürdürüyor”
Bu kurguyu, bu kadar detaylı işletenler, ağırlıklı olarak kimler?
Bana tepki göstereceksiniz ama ne yazık ki kadınlar!
Yapmayın yahu, erkek egemen düzene boyun eğmek zorunda kalan kadınlar mı suçlu?
Bunu söyleyeceğinizi tahmin etmiştim ama ne yazık ki araştırmalarım sonucu gördüm ki bu düzenin devam etmesini en çok kadınlar istiyor. Oyunu kadınlar kuruyor. Kadına kötülüğü yine kadınlar yapıyor.
İspat edin...
Bir kadınla konuştum,
67 yaşındaydı. Ailenin tek çocuğuymuş. Annesi, kocasının erkek çocuğu olmadığı için, kocasının “kör ocak” olmasını istemediğinden, kendine kuma almak istemiş ama bunun için paraları yok. Kadın, kendi 15 yaşındaki kızını, bir başka adama verip, adamın 15 yaşındaki kızını, kocasına almış. Teyze o günleri şöyle anlattı: “Babam anneme, ‘kızımız daha çok küçük’ dediğinde, annem ‘ne yapalım kör ocak mı kalacaksın’ dedi. Kendim duydum.” Başka bir kadın, “Berdel olduğum gün mezara girdiğim gün” diye anlatıyor ama sonra oğluna gelin almak için, kendi kızına da berdel yaptığını söylüyor. Tamamen, kadının organizasyonu yani. Böyle öyle çok hikayem var ki!
“Belki büyüseler onlar da severlerdi”
Peki, evlat sevgisine rağmen nasıl yapabiliyor kadınlar bunu?
Bildikleri, “tek hayat” bu olduğu için herhalde. Doğru yaptıklarını sandıkları için. Kişilerin de ailelerin de üzerinde bir toplumsal dayatma çünkü.
Kadınlar ne diyor?
Elbette çoğunluk, çok acı hikayeler anlatıyor ve memnun değiller ama sonraki kuşaklarda da töreyi sürdürme eğilimindeler.
Günümüzde yaşadığımız, çocuklara tecavüz, kadına şiddet olayları ile bu töreler arasında köprü var mı sizce?
Elbette! Töre adı altında, kızları satılabilir ya da değiştirilebilir görmek normal sayıldığı sürece, şiddet ve tecavüz toplumun geneline yayılır.
Erkeklere de yazık. Hiç mi
sevdikleri olmaz?
Genellikle memnun olduklarını söylüyor erkekler ama çok da anlatmıyor ve üstü kapalı geçiyorlar. Ama, kendinden 8 yaş büyük bir kadınla evlendirildiği için, karısını öldüren de var.
Kadınlara sordunuz mu, hiç evlenmeden sevdikleri olmuş mu?
Sordum. Bir cevabı hiç unutamam. Kadın, gözleri dolu dolu dedi ki: “Bilmem... Belki büyüseydim, severdim...”
Bu söz üzerine, artık pınarlarda biriken gözyaşlarım boşalıyor, yanaklarıma... Azbuz değil, ülkemizde berdel ile evlilik yapanların sayısı. Gürbüz Bolat,
berdel ile evlenen kadınların, anlattığı yaşam hikayelerini paylaştı benimle. Kalbim paramparça... Sözlerim yarım... Haftaya, bu gerçek yaşam öykülerini paylaşmak üzere...
Berdel töresi, insan ticareti mi?
Haberin Devamı