ahar geldi. "İsmen" değil , "resmen" geldi. Belki pek çok kente gelmedi ama ben bu hafta gittim, baktım, İzmir'e gelmişti. Şu "cemre" nasıl ve ne şekilde düşüyor bilmiyorum ama kesinlikle emin olduğum bir şey var, ilk önce İzmir'e düşüyor. Siz siz olun, sakın bu aralar İzmir'e gitmeyin! Bahar ayları İzmir'e seyahat için en tehlikeli aylar. Ben bu hafta çektim ızdırabını, siz de benim gibi sonrasında bunalıma girmeyin diye uyarıyorum. Güneş içinizi yakar havada tuz kokusu , sokaklar "iğne atsan yere düşmez", insanlar deniz kenarında, Kordon'da sahil boyunca uzanan çimlerin üzerinde... Güzelim Karşıyaka'da palmiyeler fısıldaşmaya başlamış bile... Ellerde çiğdem, mısır, kumru, turşu... Allah ne verdiyse... Gökyüzündeki uçurtmalar kadar cıvıltılı sokaklar. Kadınları da çiçekleri kadar renkli.
İzmir’in güzel kızları
Bu aralar İzmir'e gideceklerin vay haline! Önce sıcak gevşetecek bedeninizi. Deniz kokusuna karışan çiçek kokusu hafiften başınızı döndürecek insanların neşesi aklınızı alacak. "Sahiden güzel bu İzmir'in kızları!" diye geçireceksiniz içinizden. Her yer küçük, şirin ve birbirinden güzel pastane ve kafelerle dolu olduğu için ne yiyeceğinizi şaşıracaksınız. Ot ve zeytinyağının ana besin maddesi olduğu bu kentte, sadece zeytinyağlı yemek yiyebileceğiniz lokantalarda zar-zor yer bulacaksınız. Yemeği ayrı, tatlıyla kahveyi ayrı mekânlarda tadımlayacaksınız. En az üç yerde tatlı yiyecek, kahve içecek gene de gözünüzü doyuramayacaksınız. Gün batımında güneşin denizin içine yavaşça dalışını hayranlıkla izleyecek, günden geriye kalan kızıllıkla büyüleneceksiniz. Ve geriye dönüş zamanı gelip çattığında geldiğiniz gibi dönemeyeceksiniz. Burnunuzda hanımeli kokusu, damağınızda sakızın tadı, boğazınızda hüzün bir gün bu topraklarda yaşamanın hayâliyle avutacaksınız kendinizi. Diyorum ya, siz siz olun bu aralar sakın gitmeyin İzmir'e, çünkü ayrılamazsınız.
Memleketin en modern ama en muhafazakarları burada yaşar
Hakkında en çok yazı yazılan şehir "İzmir" herhalde. Bu şehri ziyaret edenlerin dönüşte kaleme aldıkları yazılar, Osmanlı'yı ziyaret eden Fransız sanatçıların resimleri gibi gelir bana. Anlatılan bütün figürler vardır ama resmin bütünü başkadır İzmir'de. Yaşamak gerekir. Büyüsü kişiliğindendir bilmek gerekir.
Her ne kadar muhteşem bir coğrafyası olsa da, asıl başkalığı yaşayanlarındandır. Kimseye benzemez İzmirli'ler. Bu yüzden şiirlere, şarkılara, destanlara konu olur. Çelişkilerin doğurduğu bir farklılığı vardır bu kenti mesken tutanların. Memleketin en modern ama en muhafazakâr insanları burada yaşar meselâ. Şaka yapmıyorum! İzmirli'ler kadar muhafazakâr topluma az rastlanır. Bir İzmirli olarak müsaade edin izâh edeyim: Sahip olduğu her şeyi muhafaza etme eğilimindedirler. Değişiklikten hiç hoşlanmazlar. Hanımlar meselâ; kahvelerini içmek için her gün aynı saatte, aynı pastanede, aynı masada buluşup, aynı garson servis yapsın isterler. Çok ciddiyim. Yemek rezervasyonlarının, garson adıyla yapıldığı başka bir yer duydunuz mu? "Ahmet'in masasına 4 kişi..." Her seferinde salata nasıl olacak et nasıl pişmiş olacak diye tarif etmek bir İzmirli'ye göre değildir çünkü. Sonra ille de mekân sahibi hemşehri olacak. O yüzden en ünlü zincir kafeler İzmir'de batar. Mc.Donald's'ın tutunamayıp kapattığı tek yer olmuştur "Alsancak",
Ötesi var mı! Niye diye sormayın! "İzmirli tutuculuğu" diyebiliriz kısaca. Bakkal süpermarkete karşı ,galip gelmiştir bu kentte.
yazılmayan kurallar
Kafeler-barlar değil, en çok pastanelerdir buluşma yerleri. Annemle babamın tanıştıklarında ilk buluştukları yer olan Reyhan pastanesi, bu gün halâ favori. Hayat gayet rutin akar bu şehirde. Ama bu rutinlikten kimse sıkılmaz. Fazla değişikliği kaldıramaz İzmirli... Bünye meselesi... O yüzden de kapasitesi oranında gelişemez hiç bir zaman. Ama muhafaza ettikleriyle "benzersiz" kalır. Özellikle kadınlar arasında "Yazılmayan ama asla bozulmayan" kurallar vardır. Hava ne kadar ısınırsa ısınsın, 23 Nisan öncesi çorapsız çıkılmaz, 19 Mayıs tarihinden evvel açık ayakkabıyla gezilmez. Mevzu ne olursa olsun, "Cumhuriyet" takvimi esastır. Güzelliği tescilli İzmirli kadınların havası, kendine güveninden ve neşesinden gelir. Ezilmeyen, sevilen kadının güzelliğidir. Saçlar hep fönlü gezip makyaj konusunda azla yetinirler. Öyle kafaya göre giyinip çıkılmaz. Abartıya kaçılmaz. Gündüz vakti ,allı-pullu dolaşılmaz. Hava 40 dereceye yaklaşmadan askılı giyilmez.
Bir arkadaşımın kızının bat mitzvah kutlaması için gitmiştim İzmir'e. Musevilikte, 12 yaş doğum günü, yetişkinliğe adım atmak anlamına geliyor. Çocuklar eğleniyor, büyükler mürvetini görüyor. Bu kutlamalarda da din ayrımı yapılmıyor. İşte ispatı: Ben de Musevi değilim ama davetlilerdendim. Eğlencenin, başrolde olduğu bu kutlamanın konsepti, "Oscar" töreniydi.
Komşuda pişen her şey diğer komşulara da düşer
Uzaktan bakanların,"Aman ne modern" dedikleri şeylerin çoğu da muhafazakarlıklarındandır. Farklı dinler, "İzmir" çatısı altında birleşmiştir meselâ. Tarihi boyunca topraklarında yaşayan her kültürü var gücüyle tutar çünkü İzmirli. Milattan önce 2000 yıllarındadır kökü. Ayrım yapmadan, her yüzyılı sahiplenmiştir. Tutuculuğundandır bunca renkliliği. Herkesin kendi geleneğini özgürce yaşadığı bir yer değil, tüm geleneklerin bir arada yaşandığı bir yerdir. Neredeyse, her ay bir bayram yaşanır bu yüzden. 25 Mart-2 Nisan arası "Pesah" meselâ. Sonra Paskalya ve ardından Ramazan Bayramları yaşanacak kentte. Elbet komşuda pişen her şey diğer komşulara da düşer. Öyle, Museviler kendi arasında Müslümanlar bir tarafta, Hıristiyanlar öte tarafta olmaz burada. Herkes adetini yapar ve topluca yenir içilir kutlanır. Gerçek anlamda birbirinin kültürü ile beslenir İzmirliler. Biri hamursuzunu ikram eder, vakti gelince bir başkası, aşuresini... Ramazan pidesi, en sevileni... Birlikte afiyetle yaşanır bu şehirde.
yadırganan birliktelikler
Dışardan bakanlar yadırgarlar bu birliktelikleri . O yüzden çok dedikodusu yapılır bu kentin. İzmirli'ler de "Gavur İzmir" diyenlere gülüp geçerler. "Dostluk" tur bunun adı bilirler.
Tarih boyunca toprağında kutlanmış olan her bayramı kutlar, her şenliği sürdürür. Hıdrellez'in coşkusu bir başkadır bu coğrafyada. Maksat şenlik olsun, yüzler gülsün... Her kültüre göre ayrı kutlayabilir, baharın gelişini. Sadece, kendine ait bulduğunu benimseyip komşusunun kutsalına sırtını dönenler için anlaşılması zordur elbet. Toprağındaki tüm değerlere sahip çıktığı için gerçek muhafazakârdır İzmir. Bu yüzden unutmaz toprağındaki tüm dinleri de mezhepleri de, düşmanı denize döken Mustafa Kemal’i de...
Baharda İzmir’e sakın gitmeyin
Haberin Devamı