Bugün, Küba’nın efsane lideri Castro’nun, vasiyeti üzerine yakılan külleri Santiago’daki Santa İfigenia mezarlığında toprağa verilecek. Castro’nun külleri önce karavanla, Küba Devrimi’ni başlattığı Santiago de Cuba şehrine götürülmüştü. Başkent Havana’da, Castro ve Che’nin dev posterleriyle kaplanan Devrim Meydanı‘nda düzenlenen törene Küba Halkı akın etti. Dünya’nın dört bir yanından gelen sol liderler de törene katıldı. Avrupa solundan, temsilciler dışında, lider olarak sadece Cipras’ın oluşu dikkat çekiciydi. Amerika, Küba’ya resmî bir delegasyon göndermedi.
Zaten Castro’nun ölümünün hemen ardından, tüm dünya liderleri Küba’nın efsane lideriyle ilgili taziye mesajları yayınlarken, Amerika’nın yeni seçilen sürpriz Başkanı Donald Trump, Castro’yu “zalim bir diktatör” olarak adlandırmış ve Küba halkının artık özgürlüğe kavuşacağını umduğunu söyleyerek, soğuk rüzgarlar estirmişti. Trump, Castro döneminde trajediler yaşandığını, dehşetin artık son bulacağını ve kendi başkanlığı döneminde Küba halkının refahı için çalışacağını da belirtti. Küba üzerindeki algı yönetiminde hız kesmeyen Trump, Küba’ya tehditler savurmaya başladı bile. “Daha iyi bir anlaşma yapılamaması halinde”, mevcut anlaşmayı da sona erdireceğini açıkladı. Şaşırdık mı? Hayır! Zaten, Obama, Küba ile ilişkileri iyileştirme çabalarında bulunduğu için Cumhuriyetçiler tarafından çok eleştiriliyordu.
Bundan böyle, Amerika’nın tıpkı “eski günlerdeki gibi”, Küba üzerinden elini çekmeyeceği aşikar oldu böylece. Trump, daha Castro’nun külleri mezara girmeden, Castro ile ilgili dehşet masalları anlatmaya başladı. Ne de olsa Amerika, masallarla Küba halkını korkutmaya alışık. Hatırlayınız 60’lı yıllarda genç olan büyüklerimiz , CIA’dan ne masallar dinlediniz siz! Haydi birini ben hatırlatayım o zaman... Amerika’nın “Peter Pan” masalını hatırlamaya ne dersiniz!
Operasyon Peter Pan!
1960-1962 yılları arasında, CIA ve ABD içişleri bakanlığının tezgahladığı akıl almaz operasyona verdiği isim bu. Hiç de “öylesine” seçilmiş bir masal kahramanı olmadığı apaçık. Peter Pan, “varolmayan ülke” adındaki küçük bir adada (CIA’in Küba algısı) yaşayan, hiç büyümeyen ve büyümek de istemeyen bir çocuktur. Kayıp çocukların üzerine peri tozu serperek onlara uçmayı öğrettikten sonra, hepsini peşine katarak ülkesinin üzerinden uçar ve pek çok maceraya katılır. CIA, Küba’da algı yönetimi yaparak, anne babaları kandırır. Küba karşıtı propaganda başlar. “Castro çocuklarınızı sizden alacak, Sovyet çalışma kamplarına gönderecek” diye başlayan yalanlarla dolu sahte bildiriler, Küba Devrimci Hükümeti adına halka dağıtılır. Amerika’nın bu sahtekar operasyondaki en büyük destekçisi Küba Katolik Kilisesidir. “Çocuklarınız elinizden alınacak” yalanına bolca din sosu da katılınca, halkı kandırmak kolay olur. Ve CIA ne yapar biliyor musunuz? Peter Pan ile uçan çocuklar misali, Amerika’nın “Peri masalı“ vaadiyle tam 14 bin çocuk, ailesinden alınır, uçaklara doldurulur ve Küba’dan kaçırılır. Ailelerin, çocuklarını kurtarmak için bindirdikleri uçakların ardından el sallarken bilmedikleri şey, onları bir daha asla göremeyecekleri ve izlerini bulamayacakları gerçeğidir. Çünkü 14 bin Kübalı çocuk, ABD Katolik kilisesi aracılığıyla “kaybedilir !” Kimlikleri değiştirilen çocuklar Amerika’nın dört bir yanına dağıtılır, evlatlık verilir. Ne yazık ki, gerçek yaşamdaki Kübalı çocukların hikayesi, bir gece pencereden süzülerek evine geri dönen Peter Pan gibi sonlanmaz.