“Bu yıl tiyatro dünyası yerleri dolmayacak kayıpları öyle üst üste verdi ki... Salı günü Metin abiyi de uğurladık. Nurlar içinde yatsın.”
er gün kayıplarımıza yenilerini ekliyoruz. Eskiler, kışı atlatamayanları, bahara kavuşamayanları kastederek, “çıkaramadı” derlerdi. Belki de yeni yılın kırkını çıkarmasıdır beklenen. Dikkat edin, her yıl
en çok kayıp bahara kadar olan dönemde yaşanır.
Bu yıl tiyatro dünyası, yerleri dolmayacak kayıpları öyle üst üste verdi ki... Aynı oranda çoğalamadığımız için, günden güne eksiliyoruz. Sanatın değerli bulunmadığı “ender!” ülkelerden biri olduğumuz için, doğan çocuk sayısı oranında artmıyor, “Müşfik Kenter”lerimiz.
Cüneyt Türel’ler, Macide Tanır’lar, Metin Serezli’ler, yıkılan tiyatro salonlarının üzerinde yükselen alışveriş merkezlerinde, hamburger yiyen çocukların arasından çıkar mı? İçim acıyor düşündükçe!
Salı günü, Metin Abi’yi de uğurladık. Nurlar içinde yatsın... “Tören istemiyorum” demişti ailesine. Haklıydı da... Hayatı sahnede geçmiş, her gün oyun ilanları gazetede yer almıştı. Sahnede sessizce yer almak, bir ölüm ilanında, vesikalık bir fotoğrafa sıkışmak, ona göre değildi. Teşvikiye Camii’nden, kendi gibi ustalar ve yetiştirdiği çıraklar tarafından yolculandı. İnanılmaz değerli bir kalabalık, sevgi ve saygı ile uğurladı bu güzel insanı.
Her kaybettiğimiz ustanın ardından acılı bir hikaye yoksa, iki damla gözyaşını çok gören basın, eli boş döndü cenaze namazından. Hepimiz aynı şeyi söylüyorduk çünkü: Çok güzel, mutlu ve yaşarken değeri bilinen bir oyuncuydu Metin Serezli. Öyleydi çünkü... Tıpkı, Müşfik Kenter, Cüneyt Türel, Macide Tanır ve niceleri gibi...
Ünlü ölümlerinin ardından, acı ve yokluk içinde bir geçmiş bulma çabası, tiyatro dünyasının kayıplarında sonuçsuz kalır genellikle. Hayatı boyunca en sevdiği işi şeyi yapıp bir de üstüne geçimini sağlayan nadir şanslılardandır onlar. Acısıyla, tatlısıyla yaşamın tadını çıkarmayı bilirler. On katı paraları da olsa, yapmak isteyecekleri şeyler değişmediğinden, daha fazla kazanç için harcamazlar, dostlarıyla yaşayacakları ehl-i keyf saatleri. Kederleri yok mudur? Vardır elbette, ama kederlerini belli etmezler. Hastalıklarını bile söylemezler. Heyecanlı bir oyunun finali gibi, bir gün perdeyi kaparlar sadece.
Metin Serezli’yi örnek verelim: İyi eğitim almış, entelektüel bir salon beyefendisi... Hem yakışıklı, hem yetenekli, hem komik, hem çalışkan, hem karizmatik, hem zeki... Tabii ki genç yaşta parlamış ve hiç sönmemiş bir yıldız. Gerçekten şöhretin keyfini çıkarabilmiş bir oyuncu. Üstelik çooook zengin! Çünkü istediği her şeye sahip. Elbette televizyon şöhretleri gibi jetleri, yatları yok, ama; hiç istemedi ki zaten. Sıcacık ve özenli bir ev, Bodrum, dostlar, seyahatler ve oyun çıkışı koşarak eve gitmek istediği mükemmel bir eş. Çocuklar ve torun keyfi de hayattan aldığı büyük armağanlar... Gerçek hayranlar...
Magazin basınının, kapısının önünde yattığı ünlülere bakıp, “unutulan ustalar” diye haber yapanlar, kendi cehaletlerini ortaya koyuyorlar yalnızca. Seyircisinin boş vaktini dolduran değil, hayatını değiştiren tiyatro ustalarının, her zaman, hayranlarının başının üstünde yeri olmuştur. Çünkü, birlikte var edilen belki de tek sanattır tiyatro. Seyirciyle üretilir. Bu yüzdendir ki, tiyatromuza söylenen her söz, seyirciye de hakarettir.
Seyirciyi de tıpkı ünlüler gibi, toptan aynı kefeye koymak büyük hatadır. Cenazeye gelen hayranlar çok net ikiye ayrılır:
 Ünlülerin fotoğrafını çekmek için, cenaze namazında itiş kakış, flaş patlatanlar...
 Duasını etmeyi, kendinde kimsenin bilmediği dönüşümlere, etkilere yol açmış belki de hayatına yön vermiş, kalbinden sevdiği bu kişiye, son duasıyla eşlik etmeyi görev bilmiş olanlar.
İkinci grubun sevgisinin büyüklüğünü yaşamayanlar, birinci grubun meraklı bakışları altında yaşamayı mühim sanırlar.
Tiyatrocular, pek çok meslek grubuna, hatta birlikte iş yaptıkları televizyonculara da “tuhaf” gelmiştir. Çoğunluk gibi düşünmediği ve hissetmediği için, “tiyatrocular” başlığı altında yargılamalar ve yadırgalamalarla, siyasetin hedefi olmaktan da kurtulamamışlardır. Hem tiyatro hem televizyon dünyasına ait biri olarak, samimi gözlemlerimi paylaşmak istiyorum sizinle...
Tiyatrocuları tanıyalım
- Kaç farklı oyunda oynarsa oynasın, aynı parayı kazandığı halde, yeni bir oyun daha kapmak için mücadele eden insanlardır. Başka bir meslek grubunun kolay anlayamayacağı bu durum, hele televizyoncular için saçmalığın önde gidenidir. Kazancı, para ile tanımlayan işlere sahip insanlar, haklıdır böyle düşünmekte. Daha çok alkış, daha çok seyirciyle nefes nefese olmak deliliğidir bu. Zaten “delilik” de bir payedir tiyatrocular için.
- Magazin gündeminde olmayı başarı saymadıklarından ve keyifli hayatları kısıtlandığından, az yer alıp çoğunlukla kaçmayı tercih ederler. Magazinel olmayınca, televizyoncular ve televizyon dünyasının magazin figürleri tarafından “başarılı” olarak nitelendirilmezler. Oysa, magazinel olmadan salonu doldurmak, bir tiyatrocu için esaslı bir başarı kriteridir.
- Onu süzecek hayran değil, anlamak için seyredecek ve üretmek için katılacak, onunla şekillenecek, kalbinden sevecek seyirci ister, anlamsız kalabalıklardan tatmin olmazlar.
- Tiyatro için, “Suya yazı yazmak” denir. Bu söz doğrudur ama niyeyse, “boşa iş yapmak” anlamında kullananlara rastlanır. Suya yazı yazmak ne büyük hünerdir oysa. Ama yazamayanlar ve yazılanı okuyamayanlar için, boş bir sayfa zannedilmesi normaldir... Bir kere tadını alan bilir... Su bir metafordur elbet. Ruha yazı yazmaktır tiyatro. Dünyaya iz bırakmak uğruna kalıbını basma gayreti olmadan, zarifçe ruhları dönüştürmektir işi... “Ben yaptım” diye kibirle altına atılan bir imza değil, birlikte yaşanan ve insanı her seferinde yeniden yaratan bir değişimdir.
- Sanıldığının aksine, televizyonu küçümsemezler. “Oyuncu” işte, adı üstünde. Oynamaktan, her mecrada keyif alan insandır. Sadece, seyirciyle birlikte yaratmanın tadı başkadır. Kendi gibi, izleyici de emek versin ister tiyatrocu. Dizisinden vazgeçip, trafikle boğuşup, vaktini ve parasını ayıran seyircisine duyduğu saygı başkadır. O yüzden her yer kapanır da tiyatroların kapanması zordur. Park, bahçe, mahalle farketmez... Her yer sahnedir isteyene...
- Parayı sevmez değildir. Günü kurtadıktan sonra, ileriye yatırım için “kasmaya” değer görmez sadece. Anda yaşadığı için, “anı” dışında birikim yapmayı akıl edemez genellikle. Kimi zaman yaşanan sıkıntılar bu yüzdendir işte. Büyük kazançlar olmadığı için, büyük batışlar da yoktur. Öldüklerinde arkalarında çok oyun bırakıp, oyunlara konu olacak bir hayat hikayesi bırakmama-larının sebebi budur.
- Tüm sanatlardan daha etkilidir tiyatro. Bu yüzdendir ki siyasetçilerin hedefi olur tiyatrocular. Kim çıkıp, “Tiyatro öldü!”, “Onlar..”, “Bu tiyatro dediğin eski sanat...” filan gibi cümleler kuruyorsa, “ödü kopuyor” demektir. Haklıdır da... Seyircinin hücresine nüfus eder çünkü tiyatro. Diğer sanat dallarından farkı; seyirlik değil, yaşanılacak bir deneyim olmasıdır. Yazar ve oyuncuyla üretmektir. Seyircinin suç ortaklığıdır. Sırdaşlıktır. Sinemadan çıkar gibi sadece etkilenerek çıkamazsın tiyatro salonundan. Dönüşerek, dönüştererek, bir yaratımın parçası olarak,başka biri olarak ayrılabilirsin ancak. Bu yüzden tiyatrocular, kanıt bırakarak değil, ruhları dönüştürerek değişirler ve değiştirirler dünyayı.
- “Kendini beğenmiş olur” denir, tiyatrocular için. Yalan değildir hani! Ne şöhretler görmüşlerdir, sahneye çıkınca “elini koyacak yer bulamayan...” Televizyonda milyonları hayran bırakıp, sinemada ödüller alıp tiyatro sahnesinde sesi çıkmayan... Havalı korumalarla, basını peşinde koşturup, sahnede dizleri birbirine vuran... Herkesin “ayakta durabileceği”, üç kağıtlarla seyirciye “yutturabileceği” bir oyunculuk mekânı değildir tiyatro sahnesi. “Er meydanı”ndan, alnının akıyla çıkanlar, bunun kıymetini bilir.
Çıplak krallarına toz kondurmak istemeyenler de, “tiyatrocular kendini beğenmiş” deyiverir.
Başka ülkelerin tersine, yargılayanı, yadırgayanı, eleştireni, hedef göstereni çoktur tiyatromuzun ve tiyatrocularımızın. Belki arada hatırlamak gerek Muhsin Ertuğrul’un tiyatroculara vasiyeti olan sözünü: “Fazla mütevazı olma, inanırlar..!”
Ustalarıma saygıyla... Sürç-ü lisan ettimse affola...
Tiyatro demişken oyun önerileri...
Craft - Uğrak Yeri
Devlet Tiyatroları - Sessizlik
Kumbaracı 50 - Gerçek Hayattan Alınmıştır
Dot - Sarı Ay
Şehir Tiyatroları - Zengin Mutfağı
Tiyatroperest - Anlaşılmaz Konuşmalar
Talimhane Tiyatrosu - Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi
NEVRA SEREZLİ’NİN ACISI
Hayatını kaybeden tiyatro sanatçısı Metin Serezli için Teşvikiye Camii’nde öğle vakti cenaze töreni düzenlendi. Eşi Nevra Serezli ile oğlu Murat Serezli büyük üzüntü yaşadı.
Ah bu tiyatrocular
Haberin Devamı