Adım adım Kapadokya

Haberin Devamı

Kapadokya... Çoook çoook eskiden, Erciyes yanar dağının patlamasıyla yöreye dağılan lavların soğuması ve yüzyıllarca rüzgâr ve su erozyonuna uğraması sonucu oluşmuş, insanoğlunun bu doğal oluşumu keşfetmesiyle, yaşamaya başlamış, büyülü dünya... Hitit’ler, Frig’ler, Med’lerden Pers’lere kadar pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış müthiş bir coğrafya... Persler,”Katpatukya” yani “Güzel Atlar Ülkesi” adını vermiş bölgeye.
Büyük İskender’in istilâsını da yaşamış bu topraklar. Daha sonra, Helenistik kültür hâkim olmuş. Roma’nın etkisine girmiş bir zaman sonra ve yıllarca Roma ve Pontus Krallıkları arasına gidip gelerek çok zarar görmüş. Hıristiyanlığın, ilk yayıldığı topraklar olarak, tarihte ayrıca önemli bir yere sahip olmuş. Hıristiyanlığın, henüz serbest bırakılmadığı dönemlerde, ilk ibadethaneler, bu bölgenin vadi yataklarına yapılmış. 1071 yılında, Anadolu’nun Selçukluların eline geçmesiyle, Bizanslıların dini ibadetleri serbest bırakılmış. Bu bölgede sıkça rastlanan, aynı yerde ve aynı zamanda yapılan camii ve kiliseler, o günün toplumunda “hoşgörü”nün ne kadar yüksek olduğunu simgeliyor. Sürekli çeşitli akınlar altında kalmış bölge insanı, çareyi, doğa olayları ile oluşmuş mağaraları, kendine “ev” hatta “yeraltı” kenti yapmakta bulmuş. Mağaraların içine kiliseler, kiliselere freskler yapıp, sanatı da yaşamın içine katmış. Tarih, doğa ve insanoğlu elele verip bu eşsiz güzelliğe imza atmış.

Aşk Vadisi nefes kesiyor odaların her biri büyülüyor


Göreme: Kapadokya’nın en ünlüsü...”Göremezsin” anlamında “Gör Emi” sözü, günümüze “Göreme” olarak gelmiş. Peribacaları, kaya kiliseleri ile büyüleyici... Aziz Pavlus’un misyoner yetiştirdiği yer olması bakımından da önemi büyük. Çevre köylerle birlikte, 400 kiliseye ev sahipliği yapıyor. Peribacalarının en iç içe olduğu kesim büyük bir açık hava müzesine dönüştürülerek, Milli Park hâline getirilmiş. Turizmin en işlek olduğu yer burası. 3-4 km.uzaklıktaki Çavuşin, Göreme’ye yolu düşenlerin uğraması gereken bir köy. Papazevleri ve kiliseleri, günümüz köylüleri tarafından “güvercinlik” olarak kullanılıyor. Ben Çavuşin’de gerçek bir mağara evde kaldım. Village Cave, insana tam bir “mağara hissi” sunuyor ve böyle bir gezinin ruhuna çok yakışıyor. Çok keyif aldığımı belirtmeliyim. Çavuşin’e yürüme mesafesinde, herkesin pek bilmediği, bizim de kaldığımız evin sahibi Halim sayesinde keşfettiğimiz Bağıldere (turistik adı aşk vadisi-love walley) insanın nefesini kesecek güzellikte, sıra sıra ve çok görkemli peribacaları ile en güzel gezi rotalarından biri.

Uçhisar: Âşık oldum. Tıpkı İtalya ya da Fransa’nın dağ köyleri havası var, üstelik manzarası peribacaları... Kalesine çıktığınızda, tüm Göreme Vadisi ayaklarınızın altında uzanıyor.

Zelve-Paşabağ: İçine girince ayrılmak istemeyeceğiniz, gruplaşmış 15-20 metre yüksekliğinde peribacalarını görünce etkilenmemek elde değil. İnsanoğlunun barınma ihtiyacı ile oyduğu odalar, şaşkınlık yaratıyor.

Mustafapaşa-Sinasos: Kökleriniz benim gibi mübadele yaşamış bir aileye dayanıyorsa, daha da etkileneceksiniz. Kapadokya’da en sevdiğim yerlerden biri oldu. Ürgüp’ün hemen yanı başındaki bu eski Rum köyü, evleri ve sokaklarıyla büyüleyici. Mutlaka, yolun sizi yukarılara götürmesine izin verin ve Büyük Sinasos Konağı’nı bulup bu müze evi gezin. Mübadeleden sonra, Türklere geçen Sinasos, isim değiştirerek Mustafa Paşa olmuş. Kasabadaki manastır da görülmeli. Rumların, evlerinin güzelliğine çok önem verdiği herkesçe bilinir ancak mübadeleden sonra evleri devir alan Türkler, kendi ihtiyaçlarından ötürü, evlerin en güzel yerlerini hayvanlara ayırmışlar. Bu yüzden epey harap olmuş. Bu gün, restorasyon çalışmaları ile evler eski güzelliklerine yavaş yavaş dönüyor.

Ürgüp: Çevresi kadar çarpıcı değil ama turistik açıdan çok geliştiği için, yeme-içme için en güzel mekânlar burada. Şarap üretim ve tadım yerleri de Uçhisar ve Ürgüp’ü mesken almış. Ürgüp’ü meşhur eden Mustafa Güzelgöz olmuş. 1963 yılında eşek üstünde ilk gezici kütüphaneyi kurmuş ve bölgenin kültür hayatına büyük katkı sağlamış. Çalışmalarından ötürü, dönemin ABD Başkanı Kennedy tarafından ödüllendirilmiş, Amsterdam’da yılın kütüphanecisi seçilmiş ama kendi ülkesinde ne yazık ki memuriyetten atılmış. Her yerde ödüllendirilirken, ülkemizde cezalandırıldığını duyduğumda ben hiç şaşırmadım, ya siz?

Adım adım Kapadokya

Bölgenin en masalsı kasabası...


Avanos: Burada yaşayan ilk insanlar gibi seramikçilik geleneğini sürdüren, yeraltı yaşamını bu gün çömlekçilerin üretim alanı olarak yaşatan, ortasından geçen Kızılırmak nehri ile Kapadokya’nın sayfiyesi havasında, bambaşka güzellikte bir kasaba.

Güzelyurt: Tek kelime ile muhteşem. Kasaba olarak ne Ürgüp ne Göreme, kesinlikle Mustafapaşa ve Güzelyurt derim. Prehistorik çağ yerleşimi bozulmadan günümüze kadar gelen, halkın geçmiş tarih ile iç içe yaşadığı, masalsı bir kasaba. Ihlara Vadisi’ne yakın olduğu için bu rotayı, Ihlara-Kaymaklı ya da Derinkuyu ve Güzelyurt olarak aynı gün içinde gezebilirsiniz. Panoramik bakış noktasına çıktığınızda (oklar sizi götürüyor), gördüğünüz manzara karşısında etkilenmemeniz mümkün değil. Daha sonra, şimdi otel olarak işletilen konaklarla bezeli sokakları ve konakların içini gezebilirsiniz.Yüksek Kilise, peri bacasının tepesine çıkmanıza olanak sağladığı için ve görkemli yapısı sebebiyle görülmesi gerekenler arasında.

Kaymaklı Yeraltı Şehri: Kapadokya’nın tamamı yeraltı kentleriyle dolu bir alan. İnsanoğlu’nun hayatta kalmak için, yerin altına kurduğu, binlerce kişilik, korunma sistemli, havalandırmalı, şaraphaneli, kiliseli ve birbirine bağlı şehirler, akıl ve hayâlin çok ötesinde. Üstelik, gün yüzüne çıkmamış çok büyük bir bölüm, hazine gibi halâ toprağın altında yatmakta. En derini, adından da anlayabileceğiniz gibi Derinkuyu Yeraltı Şehri. En geniş ve içinde gezmesi en zahmetsiz olan ise Kaymaklı... Benim tavsiyem, burayı mutlaka ziyaret etmeniz. Yeraltı kentlerinin hepsi birbirine benziyor, belirteyim.

Ihlara Vadisi: İnsanın ömrünü uzatacak bir doğal güzellik ve yine vadi boyunca oluşmuş mağaraların içinde, gizli saklı kiliseler. Nehir kenarında yürüyüşe devam ettiğinizde, Belisırma Köyü karşınıza çıkacak. Belisırma lokantasında alabalık yiyip, Belisırma Köyü’nün yamaç evlerini seyreyleyin.

Doğa ile iletişim kurmak, insanoğlunun tarihteki varoluş yolculuğuna tanıklık etmek için bir gün mutlaka Kapadokya’ya gidin...

DİĞER YENİ YAZILAR