Bazı kitapları, hayatın farklı dönemlerinde yeniden ve yeniden okumayı çok severim. Sevmekten öte, bunu yapmanın gerekli olduğuna inanırım. Hem insanın, aynı kitabı yeniden okuduğunda ayrı düşündüğünü görüp yıllar içinde kendindeki değişimi fark etmesi için, hem de yüz yıl önce yazılmış bir başyapıtın bugün hâla geçerliliğini koruduğunu görüp dünyada aslında pek de bir şeyin değişmediğini anlamak için. Bana göre "Küçük Prens" ise hemen her yıl okunmalıdır meselâ; içimizdeki masum çocuğun başını okşamak ve büyüdükçe kirlenmemek için. Hele 35 yaştan sonra, klasikleri yeniden okumak, hayat yolculuğunda başlıbaşına bir deneyimdir aslında.
İçinde bulunduğumuz şu garip dönemde mutlaka yeniden okunması gereken bir kitabı hatırlatmak istiyorum size: 1984. George Orwell'in 1948 yılında yazdığı ve son iki rakamını değiştirerek adını "1984" koyduğu romanı. Günümüzde artık politik bir terim haline gelen ve uyarlaması dışında pek çok filme de konu olan "Büyük birader" kavramı, bu romanla hayatımıza giren bir fikir ürünü. "Big brother watching you- Büyük birader sizi gözetliyor" anlayışı ise, günümüz siyasi yönetiminin ta kendisi!
Eğer daha önce okumadıysanız mutlaka tavsiye ederim. Ama en çok 1984'ü daha önce okuyanların, bugün mutlaka yeniden okumasını ve nerdeyse 60 yıl önce yazılmış bu kitabın içinde yaşadığımız bu günleri nasıl harfiyen tarif ettiğini görmesini isterim. Bu kitabı daha önce okuyanların, bir zamanlar hepimizin yaptığı gibi yazarın dönemini düşünerek okuduğunu ve yorumladığını tahmin ediyorum. Yani; soğuk savaş- komünizm- Stalin'in baskı imparatorluğu üçgeninde kurulmuş bir karşı-ütopya. Ütopya, düşler diyarını anlatıyorsa, "1984" kurduğu karşı-ütopya ile bir kâbus ortamı insanlık için. Tıpkı, bugün mutlaka yeniden okunması gereken Aldoux Huxley'in "Cesur Yeni Dünya"sında olduğu gibi. Ve insanı hayrete düşüren, bugün bizlerin aynı kâbus dünyasında yaşıyor olmamız. Orwell'in 1948 yılında, otoriter yönetimlerin yarattığı toplumları gözleyerek ve gidişatı ön görerek yazdığı kitabının adı 1984 değil de 2015 olsaymış tam da denk düşermiş doğrusu. İşte size George Orwell'ın 1984 romanında kurduğu "hayali" yönetimin toplumsal kavramlarından bazıları. Bakalım size de tanıdık gelecek mi?
- Büyük Gözaltı: 1984'te anlatılan toplum düzeni, "büyük gözaltı" ortamıdır. Özgürlüklerin tümden ortadan kaldırıldığı, güç ve iktidarın sınırsızca kullanıldığı bir yönetim biçimi anlatılır. (Tanıdık geldi mi!)
- "Çiftdüşün" işlemi: Ustaca yalanlar uydurarak, gerçeği ve yalanı aynı anda savunmak. Çelişkili olanlara aynı anda inanmak ve o ân için işine geleni savunmak.
- Bellek Deliği: Eski gazete haberlerinin, iktidarın söylemine uygun olarak yeniden düzenlenmesi. Yani, geçmiş söylencelerin, taahütlerin, iktidarın işine gelecek şekilde güncellenip, geçmişin değiştirilmesi.
- Düşünce suçu ve buharlaşma: 1984'ün hayali dünyası "Okyanusya" da en büyük suç düşünce suçu. Bakışından bile suçlanabiliyor insanlar. Bu mekanizma da küçük çocuklara bile anne babalarını ihbar etmeleri öğretiliyor. Düşünce suçunun cezası ise "buharlaşmak" yani adından anlaşıldığı gibi bir ânda yok olmak.
- Mahalle baskısı: "Elâlem ne der" kaygısı Okyanusya'da iktidarın baskısını en kolay uygulama biçimidir. (Bizim için çok olağan değil mi!)
- Erotizm karşıtlığı: Okyanusya iktidarı yani "Büyük birader", kesinlikle erotizme karşıdır. Hatta birbirini cinsel olarak çekici bulanların evlendirilmesi bile doğru bulunmaz. İnsanlar üremek için bir araya gelir o kadar. Seks, şehvet, insanların birbirini cezbetmesi hiç hoş karşılanmaz. Bu yüzden "erotizm karşıtı gençlik kolu" bile vardır. Erotizm ve seks, iktidarın düşmanıdır.
("Yok artık" demeyin! Hükümet sözcümüz "Vajina" kelimesini duyduğunda utandığını söylediğine göre, "bir kadın olarak" benim seks kelimesini kullanıyor olmamın da bazı siyasi figürlerce ayıplanmasının kuvvetle muhtemel olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
- "Büyük birader bizi gözetliyor": Romanın en çarpıcı öğesi "Büyük birader" yazıldığı günden bu yana politik bir kavram olarak kullanıyor. Okyanusya'da herkesin her hareketi kameralarla izleniyor. (Okuyucuya bugün normal bile gelebilir.)
- Yeni söylem: Lugatı değiştirmek. Beğenilmeyen kelimeleri kaldırmak ve hatta kelime haznesini iyice daraltıp, halkı kolay yönetebilmek için kendini ifade edemeyen, soru soramayan en önemlisi sorgulayamayan bireyler oluşturmak.
İşte Okyanusya'nın sloganı:
Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür!