14 Şubat “Sevgililer Günü“ malumunuz, bu hafta salı gününe denk geliyor. Aslında, yaratılış itibari ile kutlama yapmaya meyilliyim. Her kültürle her kıtayla her gelenekle ayrı ayrı “yeni yıl” kutlaması yapabilirim mesela. Ocak sonu, Çin, yeni yıla girerken bendeki heyecanı görseniz 175 santimlik boyum ve sarışın, yeşil gözlü halime rağmen uzak doğulu olduğuma yemin edebilirdiniz. Mottom şudur, “maksat kutlama olsun, yoksa da kutlanacak bir şeyler buluruz”. Hal böyleyken, “Sevgililer Günü“nü kabullenemeyişim garip görünebilir. Benim de kendime göre kriterlerim var elbette, “deliye her gün bayram” kıvamında da değilim. Mesela, kutlanacak gün, kadim bir geleneğin uzantısı olmalı. Bu gelenek muhakkak “pozitif” duygular içermeli. Bir de topluca kutlamaya uygun olmalı. Yani “Bahar Bayramı“ mesela, yüzyıllarla, farklı kültürlerin etkisiyle şekil değiştirse de binlerce yıldır, insanların,doğanın yeniden canlanmasını kutladığı bir ritüeldir. Nevruz ile kutlarsın, Hıdırellez ile kutlarsın, Çinli isen Çuncie ile kutlarsın, kısaca onlarca şekilde kutlarsın. Hep birlikte kutlanacak bir şeydir, bahar hepimize gelir. Pozitiftir. Bahar, umut,yeniden canlanmak, doğurganlığın kutsanması, güzellik demektir. Peki ya “Sevgililer Günü“ öyle midir? Pek tabii ki değildir!
Tarihsel kökenleri derin...
Öncelikle, kutlama yapmak için, üç kriterimi hatırlatayım. Kadim bir gelenek olmalı. İnsanı pozitif duygularla doldurmalı, umut dolu olmalı. Topluca kutlanacak ortak duygular içermeli.
Sevgililer Günü kadim bir gelenek mi? Yalan söylemeyelim, her ne kadar “Valentine Day” olarak kutlanan bugünkü, hediye alışverişine dönüşmüş hali 1800 yılında, Amerikalı Esher Howland’ın ilk kutlama kartı göndermesine dayandığı için çok da tarihi olmasa da 14 Şubat’ın insanlık tarihindeki kökü epey derinlerde. Bir adım geri gittiğimizde, efsane mi gerçek mi olduğu bilinmeyen, inancı yüzünde öldürülmüş Üç Aziz Valentine ile karşılaşıyoruz. Sevgilileri gizlice evlendiren ama din adamı olduğu için kendi sevdiğiyle evlenemeyen Aziz Valentine’ın efsanevi hikayesinden ise kutlama değil olsa olsa anma günü olur bana göre. Daha daha eskilere, insanlığın kadim geçmişine gittiğimizde, Antik Yunan’da bereket tanrısı onuruna 15 şubat’ta kutlamalar yapıldığına görüyoruz ki konumuzla iilgili olan kısmı, bu bayramın bir gün öncesi yani 14 şubat günü, genç kızların isimlerinin, delikanlılarca kur’a ile çekilip “çift” olma meselesi ki bunun da pek romantik ve aşka dair bir gelenek olduğunu söylemek mümkün değil.
Pozitif duygular mı uyandırıyor: Yani, öldürülen azizler, kur’a ile birleşen çiftler filan... Kısaca, öyle olumlu, yaşatılmak istenecek bir geçmişi yok 14 Şubat’ın. Hele kadınların kesinlikle reddetmesini beklerim. Eh bugünkü kapitalist hali ise, zaten özellikle erkekler için stres sebebi.
Topluca kutlanacak bir şey mi: Asla!