Şampiy10
Magazin
Gündem

Bu gıdaları çocuklarınıza yedirmeyin!

Okuduğu okuldan, giydiği kıyafetlere kadar en iyisini seçerek büyüttüğümüz çocuklarımız ne yazık ki günlük gıdalarını alırken o kadar şanslı değil. Genetiği ile oynanmış paketli ürünlerin çoğu onlar için büyük tehlike oluşturuyor. Diyetisyen Sinem Ece Çaparoğlu anlattı.

Modern şehir yaşamı, çalışan annelerin artması sonucu beslenme alışkanlıklarımız da değişti. Yemek konusunda seçici davranan, iştahsız çocuklarına ne yedireceğini şaşıran anne-babalar, bazen sağlıksız olduğunu bilse de hazır yiyeceklere ya da işlenmiş gıdalara yöneliyor. Okan Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Sinem Ece Çaparoğlu, “Çocuklukta alışılan GDO’lu besinler, aroma vericiler, lezzet katsın diye tüm paketli gıdalara ve fast food tarzı ürünlere ilave edilen çin tozlarına karşı oluşan bağımlılıktan vazgeçmek ve bu tür besinleri görmezden gelmek zor. Bu tarz yanlış beslenmeyle kazanılan kiloların geri verilmesi ve bozulan hormon sağlığının geri kazanılması pek mümkün değil. Tam da bu yüzden, çocuklarımızı fast food tarzı besinlere ve paketli gıdalara alıştırmamalı, beslenme alışkanlıklarını ev ortamında hazırlanıp tüketilen öğünlerle yetiştirmeliyiz” diyor.

Cipsler

Cisplerin çocuk beslenmesinde kesinlikleri yeri yoktur. Patates kızartmasındaki “akrilamid ” maddesi cisplerde de mevcut. Kanser, obezite, diyabet gibi birçok hastalığa neden olabiliyorlar.

Yazının devamı...

Şezlongta yedikleriniz size bir haftada 3 kilo aldırabilir

Tatilde bir hafta şezlongta yatıp canım ne isterse yiyip içeceğim diyenlerdenseniz aman dikkat. Diyetisyen İpek Ağaca bu düşüncenin size 2-3 kilo olarak döneceğini belirterek, alınması gereken önlemleri anlattı.

Bütün bir yılın yorgunluğunu 1 haftada atmaya çalıştığımız şezlongumuzdan bazen hiç kalkmak istemiyoruz değil mi? Tatil için düşündüğümüz ‘Sabahtan akşama kadar şezlongta yatma’ hayalimizi gerçekleştirirken neler yiyoruz neler… Bazen farkına bile varmadığımız şekilde sağlıksız ve de fazla miktarlarda besin tüketebiliyoruz. Uzman Diyetisyen İpek Ağaca,“1 hafta boyunca “minimum hareket, maximum yeme” potansiyeli sergilediğimiz şezlonglarımızdan koca bir göbek ve yağlanmış bir kalça ile 2-3 kilo almış olarak dönebilirsiniz. Ancak küçük değişikliklerle Tatilden aynı keyfi alarak “şezlongta hafif beslenmek” mümkün” diyor. Diyetisyen İpek Ağaca tatilden kilo almadan dönmek isteyenlere şu tavsiyeleri sıralıyor.

Kitabınızı okurken yudumladığınız içeceğe dikkat!

Soğuk kahve seçimini iyi yap

Tercihinizi bol miktarda krema ve şeker / şurup içeren bir kahve yerine bol sütlü gerçek bir kahveden yana kullanın. Böylece ortalama 300-400 kalori kar edeceksiniz.

Kola yerine maden suyu

Şezlonglarda sıkça tercih edilen kolanın 1 kutusu ( 330ml) ortalama 150 kalori. Fazla miktarda şeker içeren bu gazlı içecek yerine soğuk ve limonlu bir maden suyu tercih ederseniz 150 kalori kar etmiş olursunuz. Gazlı bir içecek olması sebebiyle benzer bir keyif alacağınızdan emin olabilirsiniz. Üstelik çok daha sağlıklı! Sıcaklarda terle birlikte kaybettiğimiz mineralleri geri kazanmada maden suyu oldukça etkili…

Ayran’dan şaşma!

Kemiklerimizi destekleyen, kilo vermemize yardımcı olan, içimizi ferahlatan ayranın 1 su bardağı (200ml) 90 kkal enerji içeriyor. İçerisine bol buz ve fesleğen koyarak tükettiğinizde favori şezlong içeceğiniz olacak. Ayran yerine kefir de tercih edebilirsin; probiyotik bakteriler tatilde de seninle olsun..

Şezlongta meyve suyu yerine meyve tercih et!

1 küçük bardak meyve suyu (200ml) 150 kalori enerji içerir. Vitamin alımına destek olmadığı gibi bol kalori almamıza sebep olan meyve suyu yerine meyvenin kendisini tercih ederek 100 kalori kar etmeye ne dersiniz? Üstelik taze meyveden vitamin ve antioksidan alarak detoks etkisinden de faydalanmış olacaksınız.

Yazının devamı...

Dondurma porsiyonlarına dikkat!

Özellikle yaz aylarında, serinletici özelliği ile keyif veren dondurma; süt, şeker ve salep içeriğiyle de süt içmeyen çocukların süt ihtiyacını karşılayabiliyor. Vücuda, kalsiyum ve mineral takviyesi sağlayan dondurmanın besin değerinden yararlanmak için doğal süt ve şekerle, gerçek meyvelerden üretilmesi gerekiyor.

Haftada 2-3 kez yiyebilirsiniz

Dondurma kararında yendiği sürece kilo aldırmıyor. Ancak çok yüksek miktarlarda tüketimi, diğer gıdalar gibi kiloyu artırıcı etki gösteriyor. Eğer dondurmanızın üstüne karamel veya çikolata sos, krema, fındık ya da fıstık parçacıkları eklettirirseniz, masum gözüken dondurmanız en az 75-100 kalori artıyor. Günlük hayatınızda egzersize yeterli önemi veriyor ve beslenmenize dikkat ediyorsanız, haftada 2-3 kez dondurma yemenizin bir sakıncası yok.

100 gramdan fazlası kilo aldırabilir

Dondurma, tamamen doğal içeriklerle hazırlandığında son derece sağlıklı bir ürün. Özellikle süt, yoğurt veya peynir tüketmeyen çocukların yeterli kalsiyum almasına katkıda bulunuyor. Bunun yanında fosfat, A,B ve D vitaminlerinin sağlanması açısından çok faydalı. Çocukların beslenmesinde güvenle kullanılabilir. Yüksek besin değerinin yanı sıra kalori oranı da fazladır ve günde 100 gramdan fazla tüketilmesi kilo alımına yol açabililir.

Kaslarınızı toparlar

Sıcak yaz günlerinde egzersiz sonrası dondurma tüketmek, kasların toparlanmasını kolaylaştırıyor. Meyve, yağlı tohumlar, hatta sebze ekleyerek karıştırıp tüketmeniz kaslarınız için çok iyi bir seçim.

Yazının devamı...

Kordon kanı yaşama bağlıyor

Türkiye’de her yıl 3 bine yakın çocuk kanser hastalığına yakalanıyor, binlerce çocuk Ailevi Akdeniz Ateşi gibi kalıtsal hastalıklarla mücadele ediyor. Hem aileler hem de çocuklar için tedavisi çok yıpratıcı olan kanser, Akdeniz anemisi gibi 80’den fazla önemli hastalık kordon kanını saklanması ile de elde edilen kök hücre nakli ile yapılabiliyor. Kordon kanının saklanması konusunda aileler konusunda artık daha biliçli, doğumun sırasında bebek göbek bağından alınarak saklanan kordon kanı sayısı geçtiğimiz yıl önceki yıllara oranla iki kat artarak 6 bin 500’e yükselse de bu rakam yine de çok düşük.

Türkiye’nin ilk kordon kanı bankası olan ve Avrupa’nın en güçlü biyobankası FamiCord Group tarafından satın alınan Yaşam Bankası’nın Satış Pazarlama Müdürü Serdar Burku, kordon kanının saklanması konusunda farkındalık yaratmak için çalıştıklarını anlatıyor: “AB ülkelerinde kordon kanı saklama oranı yüzde 2 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 0,5. Çocuk ve aile sağlığının korunması açısından kök hücre üretimi ve tedavilerinin ülkemizde gelişmesi önem taşıyor. Farkındalığı artırmak için verdiğimiz eğitimlerle anne adayları ile eşlerini alanında uzman doktorlarla, doğum koçu, hamile ve yoga eğitmenleriyle buluşturuyoruz. Kök hücre tedavisi yapan doktorlar aracılığıyla da kordon kanının saklanmasının önemini ailelere anlatıyoruz. Bu doğrultuda binlerce aileyi ve buna devam ediyoruz.”

Serdar Burku kordon kanı alınması ve saklanmasının sanıldığı kadar pahalı bir yöntem olmadığını belirterek merak edilen soruları ise şöyle cevaplıyor:

Kordon kanı nasıl alınıyor?

Öncelikle belirtmemiz gerekir ki doğum şeklinin normal veya sezaryen oluşunun kordon kanı alım sürecine herhangi bir etkisi yok. Kordon kanı doğumu yaptıran Kadın Doğum Hekimi ve ekibi tarafından doğum yapılan hastanede alınır. Kordon kanının alınmasında doğum yeri bir fark oluşturmaz. Biz sadece doğumdan önce ailelere ilettiğimiz özel içerikli bir kitin aile tarafından doğum sırasında hastaneye götürülmesini ve doğumun başladığını önce hekimlerine, sonra da ilgili sorumlumuza iletmelerini isteriz. Doğumdan hemen sonra bebek göbek bağından ayrılır ayrılmaz doğum ekibi tarafından kan alınıp kite yerleştirilir. Bölgede yer alan sorumlumuz kiti doğumdan sonra alıp 48 saat içerisinde güvenle laboratuvarımıza ulaştırır.

24 yıldır saklanan kordon kanı var

Nasıl ve ne kadar süre ile kullanılıyor?

Kordon kanı kök hücrelerinin eski yönetmeliklerde belirtilen 12-15 yıl sınırlamaları, günümüzde elde edilen bilimsel gerçeklerle ortadan kalktı. 2011 yılında yapılan bir araştırmada, 24 yıldır saklanan kordon kanı kök hücrelerinin hala yüzde 90’ın üzerinde canlılık gösterdiği kanıtlanmıştır. Bu veriye göre doğru koşullarda saklandığı sürece kordon kanı kök hücreleri ömür boyu saklanabilir. Yani ailelerimiz mevcut sistemde istedikleri süre kadar kordon kanı kök hücrelerini bankamızda saklayabilir.

Kardeşler ve anne babanın tedavisinde de kullanılabilir

Sadece kordon kanı olan çocuk için mi kullanılıyor, yoksa ailenin tüm üyeleri kullanabiliyor mu?

Kordon kanı kök hücresi aslında genetik kodların uyumu olan tüm aile bireylerinde kullanılabilme şansına sahip. Bu uyum şansı da saklanan bebeğin kendisine yüzde 100 iken, mevcut veya olası kardeşlerine yüzde 75 uyum gösteriyor. Ayrıca birinci derece yakınları olan anne-babaya da yüzde 25 ve üzeri uyum şansı sağlıyor. Yaşam Bankası’nda saklanan kordon kanı kök hücreleri ile 2017 yılında 4 nakil, 2018 yılında da şimdiye kadar 3 nakil gerçekleştirdik. Yapılan bu nakillerde en verimli kaynak kardeş kordon kanı kök hücreleri olarak gözüküyor. Kordon kanının en önemli avantajlarından biri de kemik iliğine oranla uyum şansının çok daha yüksek oluşu.

Kordon kanının alınması ve saklanmasına ne kadara mal oluyor?

Kordon kanı saklamak sanılanın aksine yüksek maliyetli değil. Kordon kanı bankalamak isteyen aile doğum öncesi sadece 500 TL peşinat ödüyor. Kordon kanı alınıp laboratuvara ulaştıktan sonra birkaç ileri tetkik yapılır. Eğer annenin kordon kanı saklanması için engel oluşturacak bir kan hastalığı yoksa ve kordon kanı ile alınan kök hücreler miktar ve canlılık bakımından saklanmaya uygun ise işlem ücretinin geri kalanı olan 2.250 TL aileden talep edilir, yani verilen hizmet garantili bir hizmetr ve kesinleşince ücreti talep ediliyor. Ayrıca saklama gerçekleşen her yıl için 100 Euro gibi bir azot bedeli alınıyor.

Yazının devamı...
Yazının devamı...

Sağlıklı öğle yemeği mönüsü nasıl olmalı?

Yoğun iş temposunda çoğu zaman atlanan öğle yemeklerinin birçok soruna davetine çıkardığını belirten için Beslenme ve Diyet Uzmanı Güzin Çaltı Yener, sağlıklı öğle yemeği mönüleri verdi.

Çalışanlar yoğun iş temposunda öğle yemeği için vakit bulamıyor ya da sağlıksız yiyeceklerle öğünü geçiştiriyor. Bu da stres, dikkat dağınıklığı, fiziksel aktivitenin azalması ve kilo sorunu olarak geri dönüyor. Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Güzin Çaltı Yener, “Öğle yemeği gün içindeki beslenme döngümüzün tam ortası olduğu için bir bakımdan da denge taşıdır. Dengeli bir öğle yemeği gün içindeki fiziksel ve zihinsel performansı artırır, kan şekerini dengeleyerek gün içindeki sinir stresimizi bir parça frenler, akşam yemeği öncesi aşırı acıkmaları ve yemekte yüksek kalori alımını engelleyerek, kilo kontrolüne de yardım eder” diyor.

Günlük olarak ihtiyaç duyulan kalori miktarının 4’te birini öğle yemeğinden almanın ideal olduğunu söyleyen Yener, öğle yemeği denince akla gelen salatalarla ilgili de şunları söylüyor: “Sağlıklı bir öğün denince akla hemen sebzeler ya da salatalar gelir. Ama sağlıklı bir öğün sadece bir kase salatayı içermez. Her besin öğesinin öğüne dengeli bir şekilde dağılması gerekmektedir. Kepekli tahılları içermesi ve kaliteli proteinlerin de eklenmesi gerekir.” İşte Güzin Çaltı Yener’in sağlıklı öğle yemeği önerileri.

Lahmacunun proteini yetersiz

Yetişkin çalışan bir birey için bu mönü günlük öğle yemeği enerji ihtiyacını karşılamak açısından düşük enerjili dahi sayılabilmekle birlikte kalorinin nereden geldiği de çok önemli. Lahmacun fast-food alternatifleri içinde nispeten daha sağlıklı bulduğumuz bir seçim. Ancak bir lahmacuna düşen protein yani et miktarı pişmiş 30 gramı aşmıyor. Bu miktar tek başına öğle yemeği için yetersiz kalacağından lahmacunun yanına mutlaka büyük bir bardak ayran ya da bir kase yoğurt ilave edilerek protein miktarı desteklenme. İkinci bir lahmacunla proteini arttırmaya çalışmak karbonhidrat alımına da aşırı artıracağından doğru olmayacaktır.

Sebzeyi proteinle dengeleyin

Öğle yemeğinde sebze ağırlıklı bir mönü oldukça sağlıklı bir tercih. Öğle yemeklerinde sebze yemeyi tüketmek akşam yemeğinde ise protein ağırlıklı et grubu yiyecekleri yemek özellikle yaz dönemi için metabolizmanın sıcaklar nedeniyle dinlenmesi açısından da iyi olacaktır. Sebze öğünlerimizi protein ile zenginleştirmek adına sebze tabaklarının yanına mutlaka ayran kefir cacık yoğurt gibi süt proteinli gıdalar ekleyerek sebzenin karbonhidrat içeriğinin kan şekerimizi yükseltme potansiyelini de dengelemiş oluruz. Proteinler önemlidir; çünkü enerjinin sürdürülmesinde, kan şekeri kontrolünün sağlanmasında ve tokluk hissinin artmasında önemli bir rol oynar.

Balıklı mönü enerjinizi karşılar

Yazının devamı...

Tatili çocuklara zehretmeyelim!

“Tatil çocuklarımızın hakkı... Tatili, okul zamanından ayırt etmek ve hakkını vermek için belirli kavramların ve algıların ayrıştırılması gerekir” diyen Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oktay Aydın ebeveynlere şu tavsiyelerde bulunuyor.

Eğlenme haklarına saygı duyun

Okulda geçirilen sürenin odak noktası “öğrenme”dir. Tatil ise, öğrenme odaklı olmaktan çok “eğlenme odaklı” bir zaman dilimidir. Çocuklar, sürekli bir öğrenme sürecinden çıkıp kısa da olsa bir eğlenme sürecine girer. Bir anlamda zihin ve duygu olarak tazelenerek bir sonraki öğrenme sürecine hazırlanırlar. Bu nedenle, çocukların eğlenme hakkına saygı duymalı ve elimizden geldiğince desteklemeliyiz. Elbette, çocukların tatili sadece bir eğlenme olarak görmeleri doğru değildir. Öğrenme faaliyetlerine de sınırlı da olsa zaman ayırmaları beklenir.

Kendi tercihleri egolarını rahatlatır

Okul zamanı yapılan faaliyetler “zorunluluk” kapsamındadır. Öğrenci de öğretmen de bu zorunluluklara bağlı olarak hareket etmek durumundadır. Oysa tatil zorunlulukların değil, “tercihler”in belirleyici olduğu bir zaman dilimidir. Yapmak istediklerini planlayabilir ve özgürce bunu gerçekleştirebilirler. Tercih ettikleri faaliyetleri yaparak egolarını büyük ölçüde rahatlatabilirler. Çocuklar, belirli bir tatil planı yapsalar, çeşitli faaliyetlerle ilgili önceden kararlar verseler de, bunu değiştirebilirler; istedikleri faaliyetlerin süresini kendilerine göre ayarlayabilirler; öncelik ve sıralamaları istedikleri gibi yapabilirler. Anne-babaların, çocukların tatilde yapacakları faaliyetlerle ilgili planlamayı kendilerine göre yapmalarına izin vermeleri gerekir.

Kendini keşfetmesine izin verilmeli

Bireysel kimliğin en önemli göstergelerinden biri, kendi kararlarını özgürce verebilmek. Bu açıdan, zaman zaman çocuğun kendi hayatı ve yapmak istedikleri ile ilgili bireysel karar verme çabalarını desteklemek son derece önemli. Yaz tatili de bu açıdan iyi bir fırsat. Güne özgü planlamalar yapılırken, çocuğun yapmak istediklerini söylemesine fırsat verilmeli. Elbette çocuk bazı faaliyetleri bireysel olarak, bazı faaliyetleri ailesiyle, bazı faaliyetleri de arkadaşlarıyla yapmak isteyebilir. Bu noktada, çocuğun istekleri göz önünde bulundurulmalı. Anne-babaların, bu noktada çocuklarına soracakları en iyi sorulardan biri, “Bugün bizlerle mi, arkadaşlarınla mı yoksa kendi başına mı bir şeyler yapmak istersin?” sorusudur.

Yaz okulu sınırlı süreyi kapsamalı

Çocuk anne-babası istediği için değil, kendisi de istediği için yaz okuluna gitmeli. Yaz okulu sınırlı bir süreyi kapsamalı, tüm yaz tatilini değil. Dolayısıyla, yaz okulu dışında da kendine ait bir zaman olmalı ve çocuk bu zaman diliminde kendi istediklerini yapabilmeli. Çocuk yaz okuluna gönderiliyor diye, anne-baba abartılı beklentiler içine girmemeli. Sonuçta, yaz okullarını da klasik bir okul olarak algılamak çocuğun hayatını oldukça zorlamaktan başka bir işe yaramaz. Tatil süresince, çocuğun doğa ile iç içe olması, hayvanlarla ilgilenmesi, denizin ve suyun tadını çıkarması fırsatları sunulmalı.

Küçük Vampir tatile heyecan katıyor

Karanlıktan korkan sevimli vampir Rüdiger ile vampirlerle ilgili öyküleri elinden düşürmeyen Anton’un dostluğunu anlatan Küçük Vampir dizisi, birbirinden renkli üç yeni macera ile devam ediyor. Hep Kitap logolu Küçük Vampir Kitap Okuyor, Küçük Vampir Esrarengiz Hasta ve Küçük Vampir Aslanın İninde macera tutkunu çocukları bekliyor.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.