PKK kayıtsız şartsız silah bırakmalı
Başbakan Erdoğan’ın dünkü grup konuşmasını dinlerken aklıma, Kürt açılımının ilk günlerinde yaptığı, birçok partili milletvekilini ağlattığı ve Güneydoğu’da da büyük bir ilgi ve beğeniyle karşılanan konuşması geldi. Her ne kadar Erdoğan ısrarla geri adım atmadıklarını, atmayacaklarını söylese de, daha bir yıl bile dolmadan söylem ve üslubunun çok ama çok değiştiği ortada. Bu değişimin ileriye değil geriye doğru olduğu da sanırım açık.
PKK’nın son Şemdinli saldırısının ardından Başbakan’ın söz ve davranışlarındaki değişim üzerine söylenecek çok şey var. Öncelikle, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ ile yaptığı “siper ziyareti” ni çok daha önce yapması gerektiğini söyleyebiliriz. Ayrıca, yine PKK’nın İskenderun’da düzenlediği ve stratejik olarak, daha sonraki Şemdinli saldırısından kesinlikle çok daha önemli olan saldırıya hak ettiği ilgiyi göstermediğini, bütün enerjisini Mavi Marmara olayına aktarmış olduğunu hatırlatabiliriz. Yine Erdoğan’ın, kendi deyimiyle “ağır” bir şekilde bazı medya organlarını ve gazetecileri “PKK yandaşı” olarak suçlamasındaki acayipliğin altını çizebiliriz. Kuşkusuz isim vermediği için Başbakan’ın gözünde kimlerin “PKK yandaşı” olduğunu bilemeyiz, fakat bu yüklenmenin, MHP Lideri Bahçeli’nin açılımın ilk çalıştayına katılan -benim de aralarında olduğum- gazetecilere yapıştırdığı “12 kötü adam” yaftasından ne farkı olduğunu rahatlıkla sorabiliriz?
PKK razı olmalı
Daha fazla uzatmak istemiyorum. İyimser davranıp Erdoğan’ın “demokratik açılım kesinlikle bitmedi, bitmeyecek” sözlerinden hareketle, açılımın eğer gerçekten bitmediyse, bundan sonra nasıl yürüyebileceği üzerine birkaç söz söylemek daha isbaetli olabilir.
Evet, diyelim ki açılım bitmedi, bundan sonra ne yapılabilir? Bu sorunun cevabının hiç de zor olmadığı kanısındayım. Madem ki gündemi PKK’nın terör eylemleri belirliyor, ağırlık noktası kesinlikle PKK’nın silahsızlandırılması olmalıdır. Aslında hemen herkes bu noktada birleşiyor gibi fakat bunun “nasıl” gerçekleşeceği yolunda iki birbirine zıt görüş çarpışıyor. İlk olarak, PKK’nın askeri yöntemlerle tasfiye edilmesi gerektiği, bunun pekala mümkün olduğu görüşü karşımıza çıkıyor ki yıllardır bu yaklaşım ülkemizde egemen ve geldiğimiz nokta da ortada. Ancak her PKK eyleminin ardından, psikolojik olarak bu yaklaşımın öne çıkıyor olması da normal.
İkinci görüş ise, PKK’nın mutlak anlamda silahtan arınmasının ancak kendi rızasıyla olabileceği önermesini temel alıyor. Benim de içinde yer aldığım bu görüşün sahipleri, PKK bugün tasfiye edilse bile, ülkemizde kök salmış olan Kürt milliyetçiliğinin çok geçmeden bir başka örgütü doğurarak gündemi yeniden belirleyebileceğine inanıyor.
Nasıl bir silahsızlanma?
Ancak ikinci görüş sahipleri arasında da farklılıklar var. Daha önce de yazdığım gibi çatışmanın sona ermesinin kabaca üç yolu mevcut:
1 İlk adım devletten gelir. PKK’ya yönelik operasyonlar durdurulur ve çözüm arzusu dile getirilir. Mesela “genel af” çıkarılır. Bunun üzerine PKK da silahları bırakır.
2 Devlet ve PKK aynı anda çatışmaları sona erdirir.
3 PKK hiçbir şart koşmadan silah bırakır, bir süre sonra devlet de benzer bir adım atar.
İlk iki şıkkın hiçbir şekilde söz konusu olabileceğini sanmıyorum. Zira bunların her ikisi de bir şekilde devletin pes ettiği anlamına gelir ki Türk devlet geleneğinde böyle bir örnek bildiğim kadarıyla yok. Fakat yine aynı tarihe baktığımızda, devletin en beklenmedik anlarda alabildiğine gerçekçi davranabildiğini, kendi içinden çıkan ayaklanmaların sorumlularını kolaylıkla affedebildiğini, hatta bazı durumlarda bunları mevcut sisteme dahil etmekten çekinmediğini görüyoruz.
Bu arada ikinci şıkkın, yani her iki tarafın da aynı anda adım atmasının, ancak ciddi ön müzakereler sonucunda gerçekeleşebileceği ortadadır ki tıpkı önceki hükümetler gibi AKP iktidarının da PKK ile şu ya da bu şekilde masaya oturması asla söz konusu olamaz.
Dolayısıyla geriye tek alternatif olarak ilk adımın PKK tarafından atılması kalıyor.
PKK, yıllar içinde elde etmiş olduğunu düşündüğü bazı kazanımlar ve mevzilerden feragat edebileceğini tartışmasız bir şekilde kanıtlamadan hiçbir çözüm formülü mümkün olamaz. Evet, çözüm için ilk şart PKK’nın “kayıtsız şartsız silah bırakması”dır. İmkanı olan herkesin PKK’yı buna ikna etmeye çalışması boynunun borcudur.