1987’de bir cadılar bayramı partisi...
1987 yılının 31 Ekim gecesi gittiği Cadılar Bayramı partisini; unutmasının imkanı var mıydı Gazeteci’nin...
Askerden yeni dönmüştü o günlerde...
İki ay içinde kışlada on kilo birden vermişti...
***
Filinta gibi olmuştu...
Askerlik günlerinde; sınıf arkadaşı ziyaretine gelmiş; ona eşiyle ortak gidecekleri mahkemenin boşanma belgelerini imzalatmıştı...
Boşanıyordu...
Hayatın her anında olduğu gibi, Gazeteci’nin boşanmasının zamanlaması da trajikti...
***
Askerdeyken boşanma kağıtlarını imzalamak düşmüştü...
O gece; koğuşun önünde sigarasını içerken, yıldızları seyre dalmış, içtiği sigaranın dumanıyla, hayatın dramasını birlikte ciğerlerine çekmişti...
Dumanı üflemiş, duman dışarı çıkmış; drama ciğerinde kalmıştı...
***
Bir Ağustos gecesiydi...
Denizi görmeyen bir Akdeniz kentinde; gökyüzündeki yıldızlar insana; yaşam umudunun hiçbir zaman tükenmeyeceğini gösterircesine parlıyorlardı...
***
Ekim ayında yurt dışındaki görevine döndüğünde; artık başka birisiydi Gazeteci...
Boşanma süreci başladığından artık tamamen yalnız sayılırdı Atina’da...
Bir süre önce tanıştığı bir kadın gazeteci; onu Nea Simirni (Yeni İzmir) semtinde “Cadılar Günü partisine” davet ediyordu...
***
Çılgın bir parti olacaktı...
Mutlaka katılmasını istiyordu Gazeteci’nin...
-“Ben Cadılar Günü’ne uygun maskeler falan giyip gelemem...” dedi Gazeteci...
-“Maskeye falan gerek yok... Sen kendin gel...” diye üsteledi ev sahibesi...
***
Partinin düzenlendiği eve gittiğinde, bazı davetlilerin kendisi gibi geldiğini görünce rahatladı...
Cadılar Bayramı’na uygun kıyafetler giyenlerin büyük çoğunluğu ise, gözlerinin çevresini kapatan maskeler giymişlerdi... Ortam rahatsızlık verici değil; tahrik ediciydi...
*****
MASKELİ KADIN...
Gözünün çevresine maske takmış kadını orada gördü Gazeteci...
Maskeli kadınlar Gazeteci’nin; oturduğu yerin etrafını sarmıştı...
o günlerde hayatın şifreleriyle ilgili pek bir şey bilmiyordu Gazeteci...
***
Hayatında hiç katılmadığı Cadılar Bayramı partisine davet edilmesi bir tesadüf değildi...
Eşiyle birbirlerinin haklarını yemedikleri çocuksu evlilikleri sona ermiş; boşanmanın belgeleri imzalanmıştı...
***
Hayat; Gazeteci’ye yepyeni bir yaşamın penceresini açacak; o gece tanıdığı “maskeli kadın” hayatında çok önemli rol oynayacak; Atina’daki ‘yalnız’ hayatının ilk “tecrübe merhemi olacaktı...”
***
O gece orada başlamıştı ilişkileri...
“Maskeli kadın” duldu...
Finlandiyalıydı...
Yunan Musevisi olan eşi vefat etmişti...
Ergenlik çağındaki iki çocuğun ağır sorunlarıyla baş etmeye çalışıyor; Finlandiya’nın en ünlü gazetesine muhabirlik yapıyordu...
***
Uzun yıllardır Yunanistan’da olduğundan Yunancayı çok iyi konuşuyordu...
Gazeteci’ye uzun yıllardır içinde yaşadığı Yunanistan’la ilgili yardımcı oluyor; Gazeteci de ergenlik çağındaki çocukların ağır sorunlarında, Maskeli Kadın’a yardımcı oluyordu...
***
Gazeteci; Maskeli Kadın’ın hayatında çok önemli bir yer tutmaya başladığını; kendisini onbeş yıl sonra televizyonda mesleğinden edecek bir Dışişleri Bakanı’nın Atina’ya geldiği günlerde fark edecekti...
*****
MASKELİ KADIN VE DIŞİŞLERİ BAKANIYLA BİR YUNAN GECESİ...
Turgut Özal’ın Türk-Yunan diyalogunu başlattığı 1988 yılıydı...
Davos zirvesinin hemen ertesinde; Türk ve Yunan dışişleri bakanları Atina’da konsey toplantısında bir araya geliyorlardı...
Mesut Yılmaz; ANAP’ın dışişleri bakanıydı...
Turgut Özal’ın aksine “şahinler”in temsilcisiydi...
***
Özal’la Mesut Yılmaz hiçbir zaman aynı frekans boyunda olmamışlardı...
Mesut Yılmaz devletin “establishment” denilen “kurulu düzeninin” bir parçasıydı ve Süleyman Demirel’in politik çizgisinin devamıydı...
***
Gazeteci o günlerde; muhabirlik yıllarının zirvesini yaşıyordu...
Türk-Yunan ilişkilerindeki hiçbir gelişmeyi sektirmezdi...
Yaptığı haberlerin ertesinde; Bakanlık’ta ve elçilikte “bu haberi kim sızdırdı” diye soruşturma başlatılırdı...
***
Mesut Yılmaz’ı; Atina’daki temaslarının son gecesinde bir trionun romantik Yunan ezgileri seslendirdiği ünlü bir Yunan tavernasına götürmeye karar verdiler...
Mesut Yılmaz’ın taverna gecesi gizli tutuluyordu...
***
Ancak Gazeteci’nin o tarihlerde Atina’da böylesi bir olayı haber almaması mümkün gözükmüyordu...
Myrtia Restorana rezervasyon yapıldığını öğrendi...
Restoran; Gazeteci’nin sürekli gittiği bir mekandı...
“Maskeli Kadın”a telefon ettirdi...
-“Gazeteci; Türk Dışişleri Bakanı’nın masasını tam çaprazdan göreceği ve görüleceği bir masa istiyor...” dedi Maskeli Kadın...
-“Tamamdır...” cevabı geldi tavernadan...
***
-“Hazırlan seninle gideceğiz oraya...” dedi Maskeli Kadın’a Gazeteci...
-“Ben mi?.. Emin misin?..” diye sordu Maskeli Kadın...
-“Elbette sen...” dedi Gazeteci; “başka kim olacak?..”
***
Bunu söylerken; Atina’daki yalnız hayatında dayandığı ilk dostun “Maskeli Kadın” olduğunun farkına varıyordu Gazeteci...
***
-“Röportaj mı yapacaksın?..” diye sordu Maskeli Kadın...
-“Hayır...” dedi Gazeteci; gülümsedi...
-“Bakan Beye nereye gitse haberim olacağını göstermek için bu Myrtia’ya yer ayırttım... Haberleri nereden aldığımı öğrenmeye çalışıyor... Ona “boşuna uğraşma; senin bile nereye gittiğini haber alırım...” demek için bu gece çaprazındaki masayı ayırttım...
Hiç soru sormayacağım bu gece... Ne konuştuklarını zaten biliyorum... Haberi çoktan yazdırdım... Sadece yemek yiyeceğim, müzik dinleyeceğim ve seninle eğleneceğim...”
***
“Maskeli Kadın” gülümsedi...
Gazeteci’nin tek başına “yetkili ve etkili makamlarda bulunanlara” masumane meydan okuyan “Gazeteci” tavırlarını biliyordu...
“Bağımsızlık” düşkünü o tavırların; bir gün Gazeteci’nin elinden mesleğini alıvereceğini ise o sırada ikisi de bilmiyorlardı...
***
-“Bankaları bize geri verecek parti; seni haberlerin başında görmek istemiyor Gazeteci...”
O gece Myrtia restoranın sahibi Saltafarides; iki faça masasında oturan Türk müşterilerinin arasında uzak istikbalde; meydana gelecek bu olaydan bihaber; Türk konuklarını Yunan yemekleri ve müziğiyle eğlendirmeye çalışıyordu...
***
Gazeteci; “yaptığı manşetlik haberlerle, yakaladığı özel atlatmalarla mesleğinin zirvesine geleceğini ve orada kalacağını düşünüyordu...
Geldi; ama kalamayacağını o sırada bilemezdi...
“Maskeli Kadın”a doğru kaldırdı kadehini...
-Stin yasu Leenaki...”