Canlı yayında rüşvet haberi ve gazeteciden istenen “borç!” para...
.
“Canlı yayında rüşvet alınması...
Canlı yayında alınan rüşvetin kameralarca canlı yayın esnasında tespit edilmesi...
Canlı yayında polisin rüşvet yapılan yere baskını...
Canlı yayında seri numaraları belirlenmiş paraları aldıkları kamerayla belirlenen devlet memurlarının yakalanması...
Tüm bunların; önceden yapılmış operasyonla değil, canlı yayında her an her şeyin altüst olabileceği bir ortamda, milyonlarca insanın gözleri önünde yapılması...
***
6 Aralık 2001 akşamı; “hanımefendi ve çetesi tarafından” MİT Müsteşarı’na; “Gazeteci’nin yaptığı haberler Türkiye’ye komünizmi getirecek...” diyerek kaldırtılmaya çalışılırken; SHOW Haber Merkezi’nde dünya televizyon tarihinin o güne kadar görmediği ve büyük olasılıkla bundan sonra da görmeyeceği bir yayın gerçekleşiyordu...
***
Gazeteci’ye yönelik başka derin operasyonlar bekleyen gazeteler; dünya çapındaki bu televizyonculuk başarısını “haberin büyüklüğüne karşın, ellerinden geldiğince küçülterek iç sayfalara gizlemeye çalışıyorlardı...”
***
İç sayfalarda gizlenmeye çalışılan haber; yine de şöyleydi;
***
“Canlı yayında rüşvete suçüstü
SHOW TV’de yayınlanan ‘Ateş Hattı’ programında, kendisini işadamı olarak tanıtan haber müdürü ile devletin iki memuru arasında geçen ‘rüşvet pazarlığı’ canlı olarak yayınlandı...
***
Yayın sırasında sözde işadamından seri numaraları alınmış paraları alan, biri eski Özel Kalem Müdürü şimdiki şube müdürü CK, diğeri ise TBMM’de çalışan memur ND, Mali Polis’in baskınıyla gözaltına alındı...
***
Show Haber Genel Yayın Yönetmeni Reha Muhtar’ın sunduğu ‘Ateş Hattı’ programı sürerken kurulan bağlantılarla rüşvet canlı yayında belgelendi...
***
Stüdyonun 30 metre ilerisinde kurulan bir büroda canlı rüşvet pazarlığı yapıldı...
***
Show TV Haber Müdürü Taner Dileklen ile Ankara’dan gelen iki rüşvetçi arasında ‘turizm teşvik belgesi’ alma karşılığında rüşvet pazarlığı yapıldı.
***
İki devlet memuru, Fransa’dan gelen bir işadamı olarak kendini tanıtan ve Antalya’nın Alanya İlçesi’nde arazisi olduğunu söyleyen Dileklen’den gizli kameranın konulduğu ofiste 100 milyar ile 200 milyar lira arası rüşvet istediler...
***
Pazarlık sırasında Meclis’te memur olan ND isimli kişi, “Siz beni ekonomik olarak rahatlatın ben sizin bütün sorunlarınızı çözeyim. Orman arazisi falan fark etmez. Biz sizin sorunlarınızı halledeceğiz” dedi...
***
Pazarlık sırasında bina dışında, ‘suçüstü’ yapmak için İstanbul Mali Polisi de hazır bekledi...
Pazarlığın ardından iki memura ön ödeme olarak seri numaraları alınmış 500’er milyon lira verildi...
***
Bunun ardından Reha Muhtar polisle birlikte pazarlığın yapıldığı yere girdi...
Rüşvet olarak verilen paraların seri numaralarını kontrol eden polis iki rüşvetçiyi kelepçeleyerek İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürdü...
***
Rüşvet pazarlığı Reha Muhtar’ın sunduğu Ateş Hattı programından canlı olarak yayınlandı...”
***
Televizyon tarihinin en imkansız haberini başararak Canlı yayında rüşvete suçüstü yapan Gazeteci ve ekibine; alt ay sonra operasyon yapılacak ve grubun üst düzey yöneticisi;
-“Bankalarımızı kurtaracak olan siyasi parti seni haberlerin başında görmek istemiyor...” diyecekti...
*****
ALINAN PARA “BORÇ İÇİN Mİ RÜŞVET OLARAK MI” İSTENMİŞTİ?..”
Gazeteci; “canlı yayında rüşveti belgelerken” o günlerde dünyada olmayan çocuklarına ve torunlarına bırakacağı bir gurur abidesini bırakıyordu...
***
Ancak o günlerde “hanımefendi”nin etki ajanları bütün güçleriyle işbaşındaydılar ve faaliyet gösteriyorlardı...
Bunlardan biri; Gazeteci’nin “Terketmiyor Milliyet beni Valery” dediği on yıllık gazetesi Milliyet’le yakından bağlantılıydı...
***
İlginç bir tesadüfle Hanımefendi’nin ünlü televizyoncu eşiyle aynı okuldan mezundu...
Gazeteci’yi ilk günden itibaren; “habercilik yapmamakla suçlar” onu itibarsızlaştırmak için, hiçbir fırsatı kaçırmazdı...
***
Gazeteci o sıralarda bunları yazan kişinin “Hanımefendi” grubuyla derin ilişkiler ağını bilmiyordu...
O; bunu yazan kişiyi sadece gazeteci! sanıyordu...
***
Bir gün; bunları gazetede yazan kişi; Gazeteci’ye telefonda önemli bir ödemesi olduğunu söyleyerek kendisinden borç istedi...
Gazeteci kimselerle borç harç ilişkilerine girmeyi sevmezdi...
Dostlukların, arkadaşlıkların bozulacağına inanırdı...
En darda kaldığı günlerde kendi de kimseden borç istememişti...
Gönülsüzlüğünü belli ederdi...
***
Ancak “yazar” olan kişiyle aralarındaki ilişki bir dostluk arkadaşlık ilişkisi değildi...
Biraz da resmi ve mesafeliydi ilişki...
-“Arada mesafe olması dezavantaj değil, avantaj... Böyle bir ilişkide sorun çıkmaz...” dedi ve borç istenen parayı banka üzerinden gönderdi “yazar”a...
***
Aradan bir ay geçti...
Gazeteci borcun söylendiği gibi bir ay içinde ödenmediğini gördü...
İki ay geçti...
“Yazar”a telefon açarak;
laf arasında “parayı gönderdin mi” diye sordu...
Sorarken bile utanıyordu...
“Yazar”;
-“Hayır daha göndermedim... Henüz toparlayamadım durumu” gibi, muğlak, göndermeyeceğini ima eden bir yanıt verdi “yazar”...
***
Şaşırıp kalmıştı Gazeteci...
“Eleştirel” yazan, Yazar; borç aldığı parayı ödemeyeceğini anlatmaya çalışıyor gibiydi...
Bunun ise tek bir anlamı vardı...
Yazar belki de borç diyerek bir nevi “rüşvet talebini” örtmek istemişti...
***
Bu kuşku Gazeteci’nin beynini kemiriyordu...
Aylarca banka hesabını kontrol etti; “yazar”dan borç parası döndü mü diye dikkatle takip etti...
Dönmemişti...
***
Bir süre sonra “yazar”ın sanki hiçbir borç istenmemiş gibi konuştuğunu görünce, üstelemekten vazgeçti...
Onun adına utanmıştı...
“Canlı Yayında Rüşvete Suçüstü” yapan Gazeteci’nin unutamayacağı “nişan”ı olmuştu bu kişisel olay...
***
O günden sonra bir daha; hiç kimseyle borç harç ilişkisine girmemeye yemin etti Gazeteci...
*****
“HANIMEFENDİ”NİN ETKİ AJANLARI...
O zamanlar NATO’da özel görevle çalışan “Hanımefendi”nin; ilginç bir şekilde “değişik siyasi görüşlerdenmiş gibi gözüken etki ajanları” olduğunu, çok sonraları fark etmişti Gazeteci...
***
Bunlardan bir “çocuk”; o günlerde “ulusal”cı takılıyordu; sonra her çevreye girdi çıktı...
Gazeteci; ilk günlerde “çocuk”un Hanımefendi’ye bağlı ajan kimliğini fark etmemiş; kendi manevi kızıyla Pazar günleri onu da “çocuğum sayılır” diye yemeğe götürmüş, manevi kızıyla tanıştırmıştı...
***
Gün geldi; “o çocuk” Hanımefendi’den aldığı talimatlarla; Gazeteci’yi ikiz çocuklarından ayırttırmak için; aylarca “yalan ve iftira dolu yazılar ve haberler” yazdı...
Gazeteci’nin babasının kalbi ve beyni; bu yazılara tahammül edemedi ve “beyin kanaması geçirerek”, sol tarafına felç indi...
***
Hanımefendi; yıllar önce yapılan bir röportajında kendisinin “korkak” olduğunu söylüyordu...
Yıllarca kendisini gizleyerek; “her çeşit etki ajanının arkasına saklanmasının” nedeni “korkaklığı mıydı yoksa üst düzey profesyonelliği mi” bilinmez; ancak aynı röportajda “ailenin kötüsü” olduğunu itiraf etmesi manidardı...
İnsanlar en çok kendilerini deşifre ediyorlardı...
Hanımefendinin ne kadar büyük ajan!!! olursa olsun; bilmediği gerçek işte buydu...