Şampiy10
Magazin
Gündem

Hangimiz Sevmedik’ten kavga çıktı

Malum yıl sonu. Bir yılda neler yaşandı dizi sektöründe... Ancak bu hafta Hangimiz Sevmedik dizisinden gelen haber can sıktı. Önce başrol oyuncuları Can Yaman ve Selen Soyder arasında bardak fırlatmayla sonuçlanan bir kavga olduğu haberleri yayıldı. Kendi aramızda “Doğru olamaz” derken, Selen Soyder’in ajansından olayın mahkemeye intikal ettiği açıklaması geldi. Son olarak dizinin yapım şirketi BSK Yapım Selen Soyder’le karşılıklı sözleşmeyi fesh ettiklerini ve Soyder’in diziden ayrıldığı bilgisini verdi. Büyük ihtimalle dizide bu ayrılışla finale doğru gidecek. Konu nedir, bu noktaya neden gelindi bilmiyorum ama anlamakta güçlük çekiyorum. Kimse birbirini sevmek zorunda değildir. Üstelik iş arkadaşlarınızla iyi anlaşmak zorunda da değilsiniz. Ancak bir dizide iki aşığı oynuyorsanız birbirinizden nefret etme şansınız yok. Kavga etme hakkınızın bile olmadığını düşünüyorum. Saygı çerçevesinde tartışabilirsiniz. İnsan doğasında tartışmak vardır ama kavga etmek hem kendinize, hem set arkadaşlarınıza, hem de izleyicinize saygısızlıktır. Çünkü öyle bir sorumluluğunuz var ki, sizin inandıracağınız aşkla o dizi izlenecek, kamera önü ve arkasında çalışan herkes işine devam edebilecek. Bu tip olaylarda, kaza geliyorum der. Keşke bu noktaya gelinmeden herkes taşın altına eline soksaydı. Şimdi ne oldu? Naif bir aşkı, eski güzel günlerimizi hatırlatan bir diziden şiddet çıktı. Dizi zarar gördü. Ve yine giden kadın oldu. Tekrar söylüyorum, neler yaşandığını bilmiyorum. Ancak faturanın sadece Selen Soyder’e kesilmesini de doğru bulmuyorum.

Kiralık Aşk 3 bölüm sonra final yapıyor

Elçin Sangu ve Barış Arduç’un başrollerini oynadığı, 2015 yılının en büyük sürprizi, son iki yılın en çok birbirine yakışan çifti Defne ve Ömer hikâyesinde sona gelindi. Dizi 69’uncu bölümüyle final yapacak. Bazı şeyler tadında güzeldir. Kiralık Aşk, hepimizi bambaşka bir masala götürdü. Hikayesini de çok güzel bir şekilde anlattı. Ancak güzel şeyler uzamak zorunda kalınca bazen sekteye uğrar. Onun da başına bu geldi. Hikaye uzayınca reyting düşmeye başladı. Şimdi 69’uncu bölümde finale gidecek ve tadında bitirmiş olacak. Tüm ekibin emeğine sağlık! Çok zor bir yolculuktan geçtiler. Ama işlerinden vazgeçmeden, kavga etmeden, hastalanınca bile işini bırakmadan, seyirciye saygı göstererek yollarına devam ettiler. Final bölümünden sonra hayatımıza giren Kiralık Aşk ekibinin neler kazandırdığını yazacağım. Son haftalarının huzurlu ve mutlu geçeceği, masalın mutlu sonla biteceği bir hikaye izlememiz dileğiyle...

Yazının devamı...

Neden kimse çalışmıyor?

Pazartesi günü “Ekranda nasıl diziler izlemek istersiniz?” başlıklı bir yazı yazmış ve bazı sorular sormuştum. Önümüzdeki hafta sonuçları paylaşacağım. Ancak gelen mailler arasında bir tanesi fazlasıyla dikkatimi çekti. Ben de aynı dertten rahatsızım. Okuyucumuz Gülbin Özekin soruyor: “Neden dizilerde kimse çalışmıyor? O muhteşem hayatları nasıl havadan gelen parayla yaşıyorlar. Çocukluğumda Amerikan dizileri yayınlanırdı. Oradaki karakterlerin mutlaka bir işi olurdu. Sabah işe giden karakterler vardı. Kariyer yapmak için çaba harcarlardı. Biz de onlara özenip ‘Ben de büyüyünce böyle olacağım, bu mesleği yapacağım’ derdik. Çoğumuz onlara özendiğimiz için bugün kariyer sahibi olduk. Şimdi dönüp Türk dizilerine baktığımızda çocukları mesleki duruma özendirecek bir şey göremiyorum.” Gülbin Özekin yerden göğe kadar haklı! Amerika’da bir mesleğin dizisi yapılabiliyor. Çünkü insanı içine katarak anlatıyorlar. Oysa biz de tüm karakter iş dünyasında güçlü! Ama nasıl bir kariyer yaptıklarını hiçbirimiz bilmiyoruz. İşyeri dediğimiz yer, laf olsun diye göstermelik var. Keşke o meslekleri de karakterlere dahil ederek anlatsalar. Çünkü bir karakterin mesleği onun kim olduğunu da anlatır ve hikâye de açılır. Gelelim diğer şikayete! Seyirci, dizilerde fazlasıyla zenginler kötü, fakirler edebiyatı olmasından rahatsız! Bunu Yeşilçam filmlerinde yeteri kadar gördüklerini ve ne yazık ki bu algının yerleştiğini söylüyorlar. Ama altını çizmekte fayda var. İnsanın kötüsü zenginlikle ya da fakirlikle değil vicdanla belirlenir.

Tatlıtuğ romantik komedide oynamalı

Cesur ve Güzel’in 7’nci bölümü yayınlandı perşembe akşamı. Sühan ve Cesur’u yakınlaştıran Tahsin Korludağ’ın evliliği bizi dizinin ilk yarısında romantik komedi türünde bir yolculuğa çıkardı. Sühan’ın sarhoş olması, Cesur’un onunla ilgilenmesi, yıkaması, haplarını, yiyeceklerini düşünmesi tam bir romantik komedi klişesiydi. Benim gibi romantik komedilere bayılan biri için de dizinin en keyifli sahneleriydi. Kesinlikle Kıvanç Tatlıtuğ’u romantik komedi türünde bir filmde izlemeliyiz. İddia ediyorum, 3 milyon gişe yapar. Dizinin bugüne kadar yayınlanmış ritmi en yüksek bölümü olduğunu da düşünüyorum. Ancak reyting sonuçları aynı sonucu vermiyor. Dizi Tüm Kişiler’de 5.54 reytingle 5’inci, AB’de 6.64’le 2’nci, ABC1’de 6.66’yla 2’nci oldu.

Haberler yükselişte!

Perşembe akşamı Tüm Kişiler’de birincilik ise Show Ana Haber’de! Fatih Portakal ile Fox Ana Haber üçüncü sırada. Tüm kategorilerde ise haberler yükselişte... Çünkü çok ağır bir süreçten geçiyoruz. Dün şehitlerimize ağlıyorduk, gece yarısı ise adını bile anıp tanıtımını yapmak istemediğim, kalleş terör örgütünün askerlerimizi katledişinin görüntüleri yayınlandı sosyal medyada! Şu anda o kadar canımız acıyor ki, hiçbirimizin aşk düşüneceği yok! Vatanım Sensin belki vatan mücadelesi anlatsa oraya kayacak seyirci... Ancak o da koca bölümü Ölmez Hasan konuşacak mı, konuşmayacak mı diye geçirince diziler seyircinin ilgi alanından çıktı perşembe akşamı...

Yazının devamı...

Neden komedi dizisi yok?

Ülkece büyük bir dramın içinden geçiyoruz. Ekranı açıyoruz dizilerimizde de dramı köküne kadar yaşıyoruz. Peki, bizim gülmeye, umut etmeye hakkımız yok mu? Neden ekranda hiç komedi dizisi yok? Pazartesi günü “Ekranda nasıl diziler izlemek istersiniz?” başlıklı bir yazı kaleme aldım ve bazı sorular sordum. Cevaplarını daha sonra yayınlayacağım. Ancak pazartesi gelen 488 mailin neredeyse 400 tanesinde cevap komediydi. İnsanlar komedi dizisine hasret kaldıklarını, aşk, entrika, kardeş kavgası, güzel evler ve boş bakışlarla geçen dramalardan sıkıldıklarını yazmışlardı. Peki, neden ekranda komedi dizisi yok? Bunun iki cevabı var. İlki; 154 dakika komedi dizisi yapılamaması. İkincisi ve en önemlisi yurt dışına komedi dizisinin satılmaması. O nedenle asla komedi dizisi satın almayan kanallar var. Çünkü önemli olan yurt dışına satış! Sadece Türkiye yayını ve geliriyle o dizilerin maliyetleri karşılanmıyormuş! Hadi bir tane denenecek diyelim! O zaman da kötü bir örnek deneniyor, olmayınca iyice önyargı oluşuyor. O nedenle daha uzun süre ekranda komedi izlememiz zor görünüyor. Ancak dünya ve Türkiye istatistikleri ülkelerin kötü dönemden geçtiği zamanlarda vatandaşlarının umut etmeye ve gülmeye daha çok ihtiyaç duyduklarını söylüyor. Demedi demeyin, Avrupa Yakası, Canım Ailem, Çocuklar Duymasın tadında bir iş yapan bu süreçte fenomen olur. Evet, belki yurt dışına satılmaz. Ancak kendi ülkesinin vatandaşlarına umut aşılar. Reklam geliri de onu kurtarır.

Ocak’ta atv’den iki yeni dizi

Aslında zor geçecek ocak ayı! Çünkü reklam verenlerin neredeyse reklamı kestiği ay! O nedenle her yıl ocak ayının ilk iki haftası hep ara verilirdi. Ancak rekabet artınca kanallar zarara girerek yeni dizilerini birkaç yıldır ocak ayında görücüye çıkarıyordu. Fakat bu yıl doların yükselmesi ve yaşanan olaylar nedeniyle kanallarda fazla risk alamayacaklar. O nedenle ocak ayında en az bir hafta diziler tekrar bölümleriyle ekrana gelecekler. Bence durumu toparlamak adına çok doğru bir karar! Ancak ocak ayında Atv iki yeni ve iddialı diziyle yeni yıla “Merhaba” diyecek. İlki; Ay Yapım imzalı. Kerem Bürsin, Leyla Lidya Tuğutlu, Gürkan Uygun’un başrolünü paylaştığı, Çağrı Vila Lostuvalı’nın yönetmen koltuğuna oturduğu Bu Şehir Arkadan Gelecek. İkincisi ise Tim’s Production imzalı. Engin Akyürek, Fahriye Evcen ve Sarp Levendoğlu’nun başrollerini paylaştığı Ölene Kadar. İkisi de iddialı! Bakalım, starların iki basamaklı reytinglere ulaştığı bu dönemde Engin Akyürek ve Kerem Bürsin bu yarışa nasıl katılacak?

Yazının devamı...

Ekranda nasıl diziler izlemek istersiniz?

Asıl merak ettiğim soru bu! Çünkü kimi görsem herkes dizilerden şikayet ediyor. Kimisi mecburiyetten izlediğini, bazısı sevdiğini ama uzun bulduğunu, kimisi de televizyonu bile açamadığını söylüyor. Öyleyse sizin isteklerinizi öğrenelim. Farz edelim ki, bir restorandasınız ve menüye bakıyorsunuz. Menüde televizyon kanallarının ve dizilerin olduğunu hayal edin. Garson gelip size soruyor. “Ekranda nasıl diziler izlemek istersiniz?” Aşağıdaki sorulara cevap verin, odogan@gazetevatan.com adresine yollayın. 10 gün süreniz var. Sonunda ortaya çıkan sonucu ve cevaplarınızı yayınlayalım.

1- Kaç yaşındasınız? Eğitim durumunuz nedir?

2- Televizyonu hangi saat diliminde daha çok izliyorsunuz?

3- Televizyon sizin için evdeki bir ses ve olmazsa olmazınız mı yoksa olmasa da olur mu?

4- Dizileri ekrandan mı yoksa internetten mi izliyorsunuz?

5- Akşam televizyonu açıp karşısına oturdunuz. Nasıl bir dizi izlemek istersiniz?

6- Komedi mi yoksa dram mı izlemeyi tercih edersiniz?

7- Şu anda ekranda yayınlanan ve izlemekten sıkıldığınız diziler hangileri?

8- İzlediğiniz bir diziden beklentileriniz nelerdir?

9- Bir diziyi izlemeniz için ünlü oyuncu oynaması şart mı? Yoksa siz hikâyesine mi bakıyorsunuz?

10- Haftada kaç gün dizi izliyorsunuz?

11- Yine olsa yine izlerim dediğiniz, geçmişte en sevdiğiniz dizi hangisi?

FİÇİPİ’nin takipçisi olacağım?

Kitapları okuduğum zamanı hatırlıyorum. 6 günde 3 kitabı hiç uyumadan okumuştum. O kadar etkilenmiştim ki, Azra Kohen’e bize sistemin kölesi olmamamız gerektiğini hatırlattığı için teşekkür etmiştim. Birkaç gün sonra da Ay Yapım’ın kitabın haklarını aldığını ve dizi yapacağını öğrenmiştim. Onun üzerine de asla bir televizyon dizisi olamayacağını yazmıştım. Azra Kohen’de yazımı paylaşıp bunun olmayacağını açıklamıştı. Peki, ne oldu? FiÇiPi dizi oluyor. Ancak bir internet dizisi olarak izleyeceğiz. Üstelik muhteşem bir oyuncu kadrosuyla... Dizide Mehmet Günsur, Serenay Sarıkaya, Berrak Tüzünataç, Ozan Güven rol alıyor. Mert Baykal yönetmen koltuğunda oturuyor. Dizi Doğuş Holding’e bağlı PuHu internet portalında yayınlanacak. Ancak benim asıl merak ettiğim dizi; medya patronunun bulaştığı oyunları, siyasetin kirli sahnesini, sanat dünyasının yalanlarını tam da kitaptaki gibi anlatabilecek mi? Bunun takipçisi olacağım. Umarım FiÇiPi sistemin çarkında değerini ve anlamını kaybetmez.

Yazının devamı...

Alışma Türkiye!

Çok değil birkaç ay önce cumartesi bizler için tatil ve eğlence günüydü. Ancak özellikle son haftalarda acının, terörün, kalleşliğin, ölümün günü oldu. Neredeyse her hafta sonuna bir terör saldırısıyla uyanıyoruz. Her acı bize birlik olmamız gerektiğini hatırlatıyor. Acıyla dost olmaktan korkuyorum. Çünkü her geçen gün acıya da alışıyoruz. Sürekli birbirimize alışma desek de, ne yazık ki alışıyoruz. Daha Dolmabahçe’de gerçekleşen kalleş terör eyleminin yaralarını saramamıştık ki, cumartesi sabahı acı haber Kayseri’den geldi. Çarşı iznine çıkan er ve erbaşları taşıyan otobüs patlatıldı. Vatani görevlerini yerine getiren, bir çarşı izniyle sevdiklerine telefon etme, biraz nefes alma derdi olan gencecik askerlerdi. Hayalleri vardı. Ancak hain bir terör saldırısının kurbanı oldular. Ben bu yazıyı yazarken 13 şehit, 48 yaralı vardı. Artık sayılar da anlamını yitirdi. Acı ve korku her yanımızı sardı. Kim yaptı, neden yaptı ne önemi var ki? Terörün dini, dili, ideolojisi, insafı, vicdanı olmaz! ‘Başımız sağ olsun’ demekten usandık. Ama başımız sağ olsun Türkiye. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum. Yaralılara da acil şifalar! Fakat söz bitmedi, bitmeyecek. Ne olursa olsun bizi ALIŞMAMAK ve BİRLİK olmak yaşatacak.

Mutluluğun hapı mutluluk getirir mi?

Aslında size bugün uzun uzun Tesir oyununu anlatmak istiyordum. 3. sezonunda olan, çarşamba akşamı Toy İstanbul sahnesinde izlediğim, Aslı Yılmaz, Güneş Sayın, Metin Yavuzoğlu ve Salih Bademci’nin oynadığı, izleyiciye tokat üstüne tokat atan Tesir oyunundan... Anlatacağım da, çünkü terörün sanatı susturmasına izin vermemek lazım! Oyunun yönetmen koltuğunda aynı zamanda oyunculuk da yapan Çağrı Şensoy oturuyor. Öyle bir atmosferi var ki oyunun kendinizi bir tiyatro oyununda değil, bağımsız bir film izliyormuş gibi hissediyorsunuz. Bir antidepresan deneyi üzerinden mutluluğun, aşkın kimyasının peşine düşen karakterlerin üzerinden topluma bakıyorsunuz. Çağın hastalığı depresyonu, toplumun dayattığı normal ve anormal algısını, kendinizi, kaygılarınızı en lezzetli oyunculuk performanslarıyla izliyorsunuz. Salih Bademci ne yapsa izleyeceğim bir oyuncu! İyi kalbi sahneye yansıyan insanlardan! Tesir’de de hayranlıkla kendisini izletiyor. Güneş Sayın’ı ilk kez sahnede izledim. Oyunun başından sonuna kadar çizdiği karakterle bize görünene değil ardındakine bakmamızı gösterdi. Metin Yavuzoğlu, vicdanı ve mesleği arasında kalan doktor rolüyle etrafımdaki çoğu insanı resmetti. Ancak oyunun tartışmasız en çok aklımda kalan ismi Aslı Yılmaz’dı. Bugüne kadar tanımadığım, tanışmadığım ve onu sahnede izlemediğim için utanç duyuyorum. Öyle bir performans izliyorsunuz ki, sahnedeki sanki sizsiniz. Sizin iç sesiniz. Bunu o kadar normalleştirmiş ki, bir yabancı olduğunu hissetmiyorsunuz. Sözün özü; 2 saat 15 dakikalık oyunu bir saat zannederek oyundan çıkıyorsunuz. Çünkü dekorundan ışık tasarımına, oyunculuklarından rejisine şahane bir oyun izliyorsunuz. Mutluluk ve aşk bir kimyadan mı ibaret? Mutluluğun hapı size gerçekten mutluluğu getirir mi öğrenmek için 11 Ocak’ta Trump Kültür ve Gösteri Merkezi’nde yerinizi ayırtmanızı öneririm. Asla pişman olmayacaksınız!

Yazının devamı...

Yasta film yayınladılar

Cumartesi akşamı Beşiktaş’ta gerçekleşen hain saldırı sonrası bir günlük milli yas ilan edildi. Televizyonlarda ilk defa bu yasa uydu ve dizileri yayınlamadılar. Pazar akşamı hiçbir dizi yayınlanmadı. Pazartesi ise Star TV, Paramparça dizisini yayınlamadı. Peki, yas nedeniyle dizi yayınlamayan kanallar ekranlara hangi işlerle çıktılar? 2016 yılının gişe şampiyonu Dağ 2 filmi oldu. Kanal D pazar akşamı ekrana Dağ filmiyle çıktı. Tabii ki zirveye oturdu. Onu atv’nin Nihat Hatipoğlu’yla Mevlid Kandili Özel yayını takip etti. Fox TV, Fetih 1453, Star TV Profesyonel, Show TV Yasak Krallık filmleriyle yarışa katıldı. Dizilerin yokluğu Kanal D ve atv’ye yaramasına rağmen, diğer kanallara reyting kaybettirdi.

Babam ve Ailesi’nden bize Caner Şahin kaldı

Başrollerini Bülent İnal, Ayça Bingöl, Ceyda Düvenci’nin paylaştığı Babam ve Ailesi dizisi pazartesi akşamı ekrana gelen 13’üncü bölümüyle ekrana veda etti. Bu yıl bittiğine üzüldüğüm dizilerden biri oldu. Zira, oyunculuklarından prodüksiyonuna bu yılın en emek verilmiş işlerinden biriydi. İlk bölümünü izlediğimde dizinin sorununun kahraman eksikliği olduğunu yazmıştım. Daha sonra durumu toparladı. Ancak pazartesi akşamının şampiyonu belli olmuştu. Belki gün değiştirse durum farklı olurdu. Ama olan oldu. Son bölüm hastane, karakol ve ev üçgeninde tamamlandı. Kötüler cezasını buldu. Babam ve Ailesi mutlu sonla veda etti. Babam ve Ailesi denilince hep hatırlayacağım kişi ise Caner Şahin oldu. Dizide Kadir karakterine hayat veren Şahin, bu dizinin sektöre kazandırdığı önemli bir oyuncu oldu. Dizide emeği geçen herkesin eline sağlık! Yepyeni hikâyelerde iyi oyuncularla yeniden buluşmak dileğiyle...

İçerde’de aksiyon artar

İçerde pazartesi akşamı 13’üncü bölümüyle ekrana geldi. Mert’in bir ailesi olduğunu öğrendiği, Celal’in Mert’e Melek’in öz kızı olduğunu itiraf ettiği, Mert’in Coşkun’un peşinde olduğu, “Patron”un tüm bölüm boyunca gizemini koruduğu bölüm su gibi aktı, gitti. Şenay Gürler’i konuk oyuncu olarak izlediğimiz bölümün finali ise kafaları karıştırdı. Patron Sarp çıktı. Ancak avukat ona “Umut” diye seslendi. Dizi ilk 13 bölümünü başarıyla tamamladı. İkinci 13 bölümde nasıl devam edeceği ise merak konusu oldu. Bundan sonra izleyiciyi daha fazla aksiyonun beklediği aşikar!

Yazının devamı...

Başımız sağ olsun!

Cumartesi akşamı Beşiktaş-Bursaspor maçı vardı. O nedenle Beşiktaş’ta ciddi bir kalabalık ve tezahürat hakimdi. Hava günlerdir buz gibi olmasına rağmen cumartesi biraz daha sıcaktı. O nedenle herkes kendisini sokağa atmıştı. Beşiktaş’ta yaşayan ve neredeyse her gün Maçka Parkı’na giden ben üşendiğim için cumartesi akşamı evden çıkmadım ve dizi izlemeye başladım. Sonra o malum sesi duydum. Çocukluğumdan beri Carousel, Mavi Çarşı, 15-20 Kasım, havaalanı patlamalarını teğet geçmiş biriyim. Sesi ne kadar kanıksadıysam şiddetli gök gürlemesi zannettim önce. Sonra telefonum çaldı. Arkadaşım panikle “İyi misin?” diye sordu. “İyiyim” derken ikinci sesi duydum. Sonra da silah sesleri başladı.

“İyi misin?” sorusuyla bir gece

Ben masumca gök gürültüsü olmasını istemiştim ama bu bomba sesiydi. Sonrası zaten kaos! Herkes mahallede birbirine korkulu gözlerle bakıyordu. Beşiktaş’ta yaşayanların o gece çalan telefonlara verdiği tek cevap; “İyiyim”di. Ben yine bir bombalı saldırıyı teğet geçmiştim. Gece 04.00’e kadar aileme ve arkadaşlarıma iyi olduğumu söyledim. Sabaha kadar ne olduğunu anlamaya çalıştım. Ancak yayın yasağının da gelmesiyle kanallar sadece resmi açıklamaları veriyorlardı. Uyumadan önce kendime sordum: İyi misin? Bugün de ölmedim, bedenen iyiyim ama aklım, kalbim, vicdanım yaralı! Ben ölmedim ve 38 insan şehit oldu. Anlamıyorum, anlamayacağım. Terörün dili, dini, mezhebi olmaz. Bu alçaklıktır, vicdansızlıktır. Teröre lanet olsun! Ateş düştüğü yeri yakar. Saldırıda hayatını kaybedenlerin mekanı cennet olsun, ailelerinin başı sağ olsun! Yaralılara da acil şifalar diliyorum. Türkiye, başımız sağ olsun!

Yazının devamı...

Karanlığın ışığı: Tüy Kalemler

Dün izlediğim iyi oyunlardan sizleri de haberdar edeceğimi yazmıştım. Cuma akşamı öyle güzel bir oyun izledim ki, herkes duysun ve izlemeye gitsin istedim. Tatbikat Sahnesi’nin koyduğu ve Uniq İstanbul’da sahnelenen oyunun adı “Tüy Kalemler-Quillis.” Doug Wright’ın yazdığı, Binnaz Dorkip’in koreografisini, Onur Yüce ve Cem Deliormanlı’nın müzik direktörlüğünü, Mustafa Bal’ın ışık tasarımını, Barış Dinçel’in dekor tasarımını, Aslı Filinta’nın kostüm tasarımını üstlendiği oyunun yönetmeni Erdal Beşikçioğlu. Sahneye koyduğu tüm oyunları izlemiş biri olarak Tüy Kalemler- Quillis rejisinin fark yarattığını söyleyebilirim. Sadeizm’in kurucusu Marquis de Sade’ın hayatının Charenton Akıl Hastanesi’nde geçirdiği son dönemini anlatan oyunda; Erdal Beşikçioğlu, Gökhan Soylu, Saygın Soysal, Melisa Şenolsun, Işık Erdoğan, Diren Yurtseven, Onur Eroluş, Buğra Orhan, Beril Öztarakçı, Sena Kelahmet, Metehan Aktaş, Ceren Aydın, Alp Yazıcı ve Ozan Gökçe rol alıyor.

Erdal Beşikçioğlu yönetiyor

Oyunu izlemek için Uniq İstanbul’a gittiğimde cuma akşamı bu kadar büyük bir kalabalığın oyun izlemeye geleceğini tahmin etmemiştim. 550 kişilik salonun tamamı dolmuş ve 20.30’da perdenin açılmasını bekliyordu. Önce Erdal Beşikçioğlu’nun Marquis olarak sesini duyduk. Bize bir hikaye anlatacağını söyledi ve sisler eşliğinde oyun başladı. 85 dakika ve tek perde olan oyunda, kilisenin, paranın, giyotinlerin ve tüy kalemlerin büyük savaşına tanık olduk! Aklı tehlikeli, tutkusu edepsiz, yazdıkları pornografik bulunan Marquis’in Fransız Devrimi sonrası akıl hastanesindeki dönemini anlatıyor Tüy Kalemler… Kilitlendikçe artan yazma tutkusu, baskıya uğradıkça yaratıcılığı artan bir yazar Marquis de Sade. Dış dünyayla iletişimini ise kör annesine onun erotik hikayelerini okumayı seven terzi kız Madeleine sayesinde kuruyor. Bu da sistemi rahatsız etmeyi başarıyor. Hastanenin düzen sağlayıcısı doktor Collard ve rahip Coulmier aklının hızını kelimelere dökmekte zorlanan Marquis’yi susturmak için önce kalemlerine el koyuyor. Ancak bu Marquis’i kamçılıyor, kanını hatta dışkısını bile yazmak için kullanıyor.

Soysal’ı hayranlıkla izliyorsunuz

Erdal Beşikçioğlu’nu Marquis olarak izliyoruz oyunda… Yaratıcı, küstah ve sınır tanımaz karaktere tadını çıkararak hayat veriyor. Saygın Soysal, rahip Coulmier rolünde… Sadece oyunuyla değil, bedenini 85 dakika öyle iyi kullanıyor ki hayranlıkla onu izliyorsunuz. Oyun dekoru, ışığı, metni, rejisi ve oyunculuklarıyla verdiği emeğin karşılığını dakikalarca ayakta alkışkanarak almayı başarıyor. Size karanlık bir hikâye anlatıyorlar ama içinizde cesaret ışığının yanmasına sebep olmayı başararak…

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.