Şampiy10
Magazin
Gündem

Tebrikler Kara Sevda!

Geçen akşam New York’tan öyle güzel bir haber geldi ki, inanılmaz mutlu olduk. Ay Yapım imzalı, iki sezon boyunca Star TV’de ekrana gelen, Burak Özçivit, Neslihan Atagül ve Kaan Urgancıoğlu’nun başrollerini paylaştığı, Özlem Yılmaz ve Burgu Görgün Toptaş senaristliğini, Hilal Saral’ın yönetmenliğini üstlendiği Kara Sevda dizisi büyük bir başarıya imza attı. Dizi; Uluslararası Emmy Ödülleri’nde Amerika dışındaki yapımlar kategorisinde Brezilya ve Kanadalı rakiplerini geride bırakarak “En İyi Dizi” (Telenovela) ödülünü aldı. Şu anda dünyada 60 ülkede yayınlanan Kara Sevda bu ödülü Türkiye’ye kazandıran ilk yapım oldu. Tebrikler ve teşekkürler! Kara Sevda ekibi başarınızın tadını çıkarın. Umarım bu başarılara aşina yapımlara imza atmaya devam eder Türk dizileri...

Dostlar Meclisi iki dizinin birleşimi gibi

Yazıya uluslararası bir başarı haberiyle başlayıp aynı yemeği defalarca yememize rağmen tekrar önümüze servis edilmesiyle devam ediyorum. Kanal D’de yeni bir dizi başlıyor. Adı Dostlar Mahallesi. Yapımını Erler Film’in yaptığı dizide; Çağla Şıkel, Alişan, Hande Katipoğlu, Ersin Korkut, İnan Ulaş Torun ve Zeynep Eronat rol alıyor. Zaten başrol oyuncularına baktığımızda bize Cennet Mahallesi’ni çağrıştırıyor dizi. Ama konusuna bakınca başka bir dizi daha akla geliyor. Ortada bir mahalle, taksi durağı, aşıklar, oyunculuk hayalleri kuranlar, çapkınlar, dalavereciler, zıt kardeşler ve her şeye rağmen birbirilerine tutunan insanlar var. Kısacası yıllardır izlediğimiz tutmuş bir formül yeniden hayat buluyor. Bu kez Çiçek Taksi ve Cennet Mahallesi birleşiyor ve reyting yarışına çıkıyor. İki güçlü dizinin birleşimiyle bakalım ekranlarda nasıl bir değişim olacak?

Hayati ve Diğerleri durum komedisi olmalı

Hayati ve Diğerleri pazar akşamı Kanal D’de başladı. Celil Nalçakan’ı sektöre girdiğinden beri takip ederim ve her geçen gün oyunculuk skalasını yükselttiğine şahidim. Ancak Poyraz Karayel’de hayat verdiği Zülfikar’la öyle bir yol açtı ki onun izinden gidiyoruz. Son heyecanı Hayati ve Diğerleri’ydi. Oyunculuğu adına hiçbir şey söyleyemem. Tatlı ekşi bir karakteri layığıyla canlandırmıştı. Günay Karacaoğlu’nu da tekrar tekrar izlesem doymam. Ancak dizide her bir espri kendi içinde, kurulan sahnede çok güzel olsa da bütüne bakıldığında komedi olmaya zorlanmış bir ilk bölüm izledik. Oysa bu tip işleri yürüten ve kalıcı kılan laf komedisinden çok durum komedisidir. Çünkü biz 20 dakika değil, 120 dakika komedi izliyoruz bu ülkede... Arka arkaya laf söylendiğinde de bir süre sonra zorlamaya dönüşüyor. Hayati ve Diğerleri’nde ışık var ama biraz daha doğallaşmaya ihtiyacı var.

Yazının devamı...

Akif Senem aşkı yüzümüzü güldürür

Özcan Deniz, Aslı Enver, İpek Bilgin’in başrollerini paylaştığı fakat her karakterin bazı bölümlerde başrole çıktığı senaryosuyla dikkat çeken İstanbullu Gelin dizisi heyecan dozunu her hafta yükseltiyor. İtiraf etmeliyim, ben ikinci sezonu ilk sezondan daha çok seviyorum. Çünkü hikaye ana aksında ilerlerken yan hikayeleri de işin içine örerek ilerliyor. Kendimi bir hafta Esma’ya üzülürken buluyorum, diğer hafta derdim Adem oluyor. Üstelik bizi tek bir aşkın içine atıp oradan oraya savurmuyor. Dizide Faruk ve Süreyya dışında ilgimizi çekecek aşklar var. Fakat hiç şüphe yok ki, son zamanlarda favori çiftim; Senem ve Akif. İkinci sezonun ilk bölümünde zaten Akif’in yüzümüzü güldürecek, yani diziye nefes aldıracak karakter olacağının sinyalini almıştık. Buna teyze yani Senem eklenince iş tadından yenmez bir hal aldı. Ben de haftalardır “Hadi bu aşk başlasın” diye bekliyordum. Sonunda beklenen kavuşma gerçekleşti. Akif’in Senem’e yaptığı yemek teklifi bir hafta sonra gerçekleşti ve ikiliyi beni kahkahalarla güldüren o yemekte izledik. Sahnenin mizanseni, diyalogları güzeldi. Fakat Fatih Koyunoğlu ve Neslihan Yeldan öyle güzel, mizahi bir yerden oynamış ki, “Bu aşk başladın ve yüzümüzü güldürsün” derken buldum kendimi. Özellikle Senem Akif’in sevgili olma teklifini kabul ettikten sonra Akif’in değişen oturuşunu hiç unutmayacağım. Bir de “Sevgilisi olan bir adam gibi oturuyorum” deyişine hala gülüyorum. Herkesin emeğine sağlık! İstanbullu Gelin’in ikinci sezonu bana “Hikayenin yan karakterlerini kuvvetli kurarsan izleyiciye iyi bir yolculuk yaptırırsın” dedirtiyor.

Çi bu bölüm hiçbir şey anlatmadı

Çi ikinci bölümüyle ekrana geldi. Açıkçası ikinci sezonunun ikinci bölümünde bu kadar durağan bir bölüm beklemiyordum. 66 dakikalık dizinin büyük bir kısmı reklamla geçti. Deniz ve Duru’nun karşılaşması bile büyük bir etki yaratmadı. Sadık Murat Kolhan ve Özge karşı karşıya bile gelmedi. Sanki vakit doldurmak için izlediğimiz bir bölüm gibiydi. Ta ki finalde Can Manay’ın eski sevgilisi karşımıza çıkana kadar... Dizinin bir yerinde Eti Bilge’ye Can Manay’ı korumaları gerektiğini, Manay’ın daha önce de gerçek aşkı bulduğunu sandığını ama sonucunun kötü olduğunu söyledi. Duru da Can’ın geçmişi hakkında sorular sormaya başladı. Ama tüm bölüm bunlar yerine bir şey olmadan geçti. Finalde Özge kendisine gelen resimlerin peşine düşüp Can Manay’ın eski sevgilisinin kapısını çaldı da “Oh hikaye başlıyor” dedim. Sadece bir an Nur Fettahoğlu’nu ve yüzünün bir bölümünün hasarlı olduğunu gördüm. Zaten sonra bölüm bitti. Gelecek hafta hikayeyi göreceğiz ama televizyondan hızlı bir anlatım diliyle izlememiz gereken internet dizimizin boş bir bölümle geçmesine de izleyici olarak üzgünüm. Zaten Çi, kitaptan farklılaşmaya başladı. Zaten ekranda süre doldurulması için onlarca dakika bir şey olmayan hikayeler izliyoruz ve mutsuzuz. Bari internet dizisinde hızlı bir anlatım dilini hak edelim. Zaten internet dizisinin ana derdi de bu değil miydi?

Yazının devamı...

Kızlarım İçin’in yurt dışı şansı yüksek

Süreç Film imzalı Kızlarım İçin dizisinin tanıtımını çok beğendim. Fazlasıyla da Mustang filmine benzettim. O filmi izlediğimde ne hissettiysem bu tanıtımda da o duyguya girdim. Kızlarına kuş isimleri koyan bir babanın, katil bir babanın, kızlarının hikayesini anlatacağı projeyi merakla bekliyorum. Ekranda erkek konseptli işler alıp başına gitmişken 5 kız çocuğunun ailesi yüzünden yaşadıklarına tanıklık edeceğimiz proje eğer iyi işlenirse yurt dışına satışı çok yüksek olacaktır. Çünkü aslında dünya gerçeklik izlemek istiyor. Büyük insanların küçük sorunları yerine, küçük insanların büyük dertlerine odaklanıyor. Geçtiğimiz yıl Netflix’in CEO’su Reed Hasting Türkiye’ye geldiğinde “Mustang filmini son aylarda bir sürü ülkede gösterdik ve çok iyi izlenme aldık” demişti. O nedenle eğer iyi tasarlanmış bir işse Kızlarım İçin’in hem Türkiye’de, hem de yurt dışında şansı yüksek olacaktır.

Hayati ve Diğerleri pazar günü başlıyor

Celil Nalçakan, Günay Karacaoğlu, Levent Ülgen’in başrollerini paylaştığı, 1441 Productions imzalı Hayati ve Diğerleri yarın akşam Kanal D’de başlıyor. Celil Nalçakan’ı özellikle Poyraz Karayel’de izlediğimiz Zülfikar karakteriyle çok sevmiştik. Mizah yönü ağır olan karakterden sonra onu bir komedi projesinde izlemek istiyordum. Hayati ve Diğerleri tanıtımları çok keyif veren bir iş. İdealist bir baş komiser olan Hayati’nin her bölüm başına gelenleri izleyeceğiz. Polisiye-komedi iyi yapıldığında tadından yenmez. Türkiye’de Memoli’den beri o tadı taşıyan bir iş izlemedik. Umarım Hayati ve Diğerleri o lezzeti yakalar. Yeni bir Memoli olmaz ama izleyicinin yüzünü güldürmeyi başarır.

Çukur’un dövmesi yeni moda

Bir dizide insanların sahip olmak isteyeceği bir şey yaratıyorsanız başarılısınızdır. İzleyici onun bedeninle taşımak istiyorsa yolunuz açık olsun.

Hatırlayın; Sıla’nın tokası, Hürrem’in yüzüğü, Bihter’in kıyafetleri ne kadar büyük olay olmuştu. Uzun zamandır dizi modası yaratan bir şey olmamıştı. Ta ki Çukur başlayana kadar... Şu sıralar nereye gitsek karşımıza Çukur’un dövmesi çıkıyor. Metro, metrobüs durakları, sokalarda hep o dövme var. Şimdi dövme gazeteler aracılığıyla okuyuculara hediye ediliyor. Yakında satışa da çıkar. Eğer hafta başı izleyicilerde bu dövmeyi görürsek bu iş bitmiş demektir. Çukur tarihe dövme modasını başlatan dizi olarak geçecektir.

Yazının devamı...

Bu kıza dikkat!

Bu sezonun en büyük sürprizi Ufak Tefek Cinayetler oldu. Reytinglerini her hafta yükseğe taşıyor. Hatta bu hafta AB kategorisinde zirveye oturdu bile... O nedenle sektörde büyük bir şaşkınlık var. Böyle bir işin tutabileceğini kimse beklemiyordu. Peki, neden tuttu? Uzun zamandır kadınların bu kadar güçlü şekilde başrolde olduğu, stilize hayatların anlatıldığı bir iş yoktu ekranda... Üstelik içinde merak duygusunun olduğunu söyleyebilirim. Hala kim öldü bilmiyoruz. Kadın izleyicinin kurulan dünyada Aşk-ı Memnu hissi yaşadığını düşünüyorum. O nedenle yönetmen Ali Bilgin’in yüreğine sağlık! Elindeki malzemeyi çok ama çok yukarılara taşıyor.

Son bölümde ise iki karakterden gözümü alamadım. İlki Oya karakterine hayat veren Gökçe Bahadır’dı. Bir süredir hep sert kadınları oynuyor, fakat bu bölümde farklı duygular arasında gezerken izledik onu. Ben izlemekten çok keyif aldım. Fakat en çok dikkat çeken karakter Nilay’dı. Arzu’nun kızı Nilay’a hayat veren Aslıhan Kapanşahin’in performansı çok etkileyiciydi. Babası Mehmet’in onu kandırmasıyla annesine cephe alan Nilay, oyunu kısa sürede fark etti ve ava giden babasını avladı. Sonrasında annesiyle yüzleşmesi de izlenmeye değerdi. 17 yaşındaki Aslıhan Kapanşahin’de büyük yetenek var. Demedi demeyin... Bu dizden sonra da umarım onu iyi projelerde görürüz.

Ayla fırsatı kaçırmış

Malum herkes Ayla filmini konuşuyor. İzlememek olmazdı. Hafta sonu soluğu sinemada aldım. Hatta ağlayacağıma çok emin olduğum için kağıt mendili de evden çıkmadan çantama attığımı itiraf etmeliyim. Filmin ilk yarısını izlerken yüzüm gülüyordu. Çünkü ortada gerçekten çok güzel bir hikaye vardı. Küçücük bir kız çocuğu ve Türk askerleri arasındaki o karşılıksız sevgiyi izlerken gözünüzde doluyor, tebessüm de ediyorsunuz. İsmail Hacıoğlu’nu izleyip hayran olmamanız mümkün değil. Ancak iki yarıda işin rengi değişiyor. Oyuncular değiştiği anda filmle olan bağınız kopuyor. Keşke İsmail Hacıoğlu’nu yaşlandırsalardı. Duygu devamlılığında ciddi bir kopuş olmuş. İkinci yarı daha fazla sponsorluk bölümü gibiydi. Finalde ise beklenen son gerçekleşiyor ve yüzünüz gülümseyerek salondan çıkıyorsunuz. Fakat ben üzgün çıktım. Çünkü ortada müthiş bir hikaye var. Dünyada gerçek hikayelere olan beğeni artmış durumdayken öyle bir fırsat kaçırılmış ki üzülmeden duramıyorsunuz. Ayla için asla kötü film diyemem. Hatta şu anda vizyondaki filmlerin en iyisi. Ama eldeki hikayeden çok daha iyisi çıkabilirmiş. Üstelik o damar yakalanmış ama bir yerde kaybedilmiş. Eğer filmin başında yakalanan duygu devam edebilseymiş Ayla Türk sinemasının en iyi filmleri arasına adını yazdırabilirmiş.

Yazının devamı...

Hangi diziler risk altında?

Malum yeni yıla bir kala ekrandaki işler dökülmeye başladı. Çünkü sezonların yeri kaydı. Aralık ve ocak iddialı ikinci dönem projelerinin başlama zamanı. O nedenle yazın ve eylülde başlayan işlerin ekrandan kaldırılma dönemi. Kanallardan yavaş yavaş yayından kaldırılan dizilerin haberleri geliyor. Atv, Yusuf Çim ve Seren Şirince’nin başrolünü oynadığı Seven Ne Yapmaz dizisinden vazgeçti. Dizi çarşamba akşamı final bölümüyle ekrana veda edecek. Dizi tutturma meselesinde deneme yanılma metodunun şampiyonu yıllardır Kanal D. Olmadı sıradaki cümlesini de en çok Kanal D hak ediyor. Elinde o kadar çok iş var ki bir diziyi deniyor, birkaç hafta içinde istediğini alamazsa final yapıyor ve yoluna devam ediyor. Bu sezon Sevdanın Bahçesi’ni yayından kaldırdı. Şimdi sırada Tutsak var. Fakat Kanal D’nin aldığı yeni dizileri düşündüğümüzde yakında başka dizilerden final haberi geleceği de belli. Bu riski taşıyan dizilerin başında Ver Elini Aşk, Çocuklar Duymasın, İsimsizler ve Siyah Beyaz Aşk var. Bu devirde 5 reytingin altında kalan dizi ne yazık ki her an yayından kaldırılma endişesi taşır.

Yüz Yüze en hızlı çekilen dizi oldu

Gelelim Star TV’ye... Yazı Dolunay ve Ateş Böceği dizileriyle iyi geçirdi. Ancak sezona geçişimizle birlikte Ateş Böceği düşüşe geçti ve ekrana veda etti. Dolunay gün değişikliğine gitti ve reyting kaybetmeye başladı. Sanırım birkaç hafta daha ne olacak diye şansı olacak. Ama düşüşe devam ederse onu da bitme riski bekliyor. Pazartesi Söz’le uzun zamandır ulaşılamayan çift basamaklı reytingleri alıyor Star TV. Salı Ufak Tefek Cinayetler’le 5 reytingin üzerine çıkıyor. Çarşamba Hayat Sırları beklenen etkiyi yaratamadı. İkinci bölümüyle ekrana gelen dizi 3 reyting ortalamasında ilerliyor. Eğer bu hafta yükselemezse o da risk altındaki diziler arasına adını yazdıracak. Perşembe Siyah İnci düşük başladı, biraz yükseldi ama aynı hızla düşüşe geçti. 5 reyting ortalamasına ulaşamadı. O da tehlike altında... Show TV, yazın başlayan Rüya dizisini bitirdi. Perşembe akşamı başlayan Yüz Yüze üçüncü bölümü başlamadan ara verdi. Tekrar ne zaman başlar bilmiyoruz ama proje başlar başlamaz yok olarak en hızlı ekrandan çekilen dizi oldu.

Kayıt Dışı 8’inci bölümde final yapıyor

Fox TV, bu sezona iddialı Kayıt Dışı dizisiyle başladı. Ancak dizi bir türlü beklenen etkiyi yaratamadı. Onca umut, yurt dışında yapılan lansman, harcanan para gitti. Diziden önce proje tasarımcısı ve yönetmeni Cevdet Mercan ayrıldı. Ardından Erkan Petekkaya’nın ayağının kırıldığı haberi geldi. Çok geçmiş olsun. Şimdi diziye ara verdiler ama Petekkaya iyileşince sadece final bölümünü çekecekler ve dizi sekizinci bölümüyle ekrana veda edecek. No: 309 zaten birkaç hafta önce veda etti. Kadın, Kalbimdeki Deniz, Savaşçı, Bizim Hikaye ve Şevkat Yerimdar’la yoluna devam ediyor Fox TV. Sırada başlamayı bekleyen daha bir sürü dizi var. Çok değil birkaç hafta içinde pek çok dizinin düşüşe geçtiğini ve ne yazık ki bittiğini okuyacaksınız. Çünkü Türkiye’de “televizyonculuk”; işini sağlama almadan, deneme yanılma metoduyla nefes alabiliyor.

Yazının devamı...

Vatanım Sensin’de aklımızda Halit Ergenç’in oyunculuğu kaldı

Bu sezon keyifle izlenebilecek dizi bulmak, samanlıkta iğne aramaktan daha zor. O nedenle Vatanım Sensin’in ikinci sezonunu herkes gibi ben de heyecanla beklediğimi defalarca yazdım. Ciddiyim, sokaklarda yolumu çevirip “Kızım Vatan Sensin niye başlamıyor? Yoksa yayından mı kaldırıldı?” diyenlerin sayısı yükselmişti. Sonunda 9 Kasım’da yeni sezonuyla “Merhaba” dedi Vatanım Sensin. Öyle bir sahneyle açıldı ki, tam da 10 Kasım öncesi Sevr Antlaşması’nın fotoğrafından sahneye giriş yaptık. Ardından da Londra’da 205 nolu odada uyanan hastanın peşine düştük. O Cevdet’ten başkası değildi. Ve Halit Ergenç yine hepimizi ekrana mıhlayacak bir performansla karşımızdaydı. Zaten bu bölüm Cevdet üzerine kurulmuştu. Cevdet’in uyanışı, konuşmaya çalışması, yürümek için verdiği mücadeleyi izlerken Halit Ergenç’in varlığını unuttuk. Cevdet’e o kadar inandık ki merakla nasıl bir yol izleyeceğini bekledik. Azize’nin öldüğünü öğrendiği sahnede ise o minimal oyunculuğu karşısında hayran kaldık. Kimse kusura bakmasın ama oyunculuğun kaslarını gösterip, güzel bakmak olmadığını bir kez daha gözler önüne serdi Ergenç. Mesleğine duyduğu saygı, özverisi ve disipliniyle bize şahane bir performans sergiledi. Herkese örnek olsun. Çünkü oyunculuk ciddiye alınması gereken bir meslektir.

Savrulmuş bir hikaye izledik

Gelelim bölümün detaylarına... Biraz dağınık bir bölüm izledik aslında... Azize’nin, Tevfik’in, Ali Kemal’in, Leon’un yok olduğu bir bölümdü. Herkes bir yere savrulmuştu. Fakat asıl sorun hikayede savrulmuştu ve toparlanması iki bölüm sürerdi. Kimin kim olduğunun birbirine karıştığı bu bölümün sonunda anladık ki, asıl hikaye haftaya başlayacak. Sanırım bu senenin modası ilk bölümde dizinin ne anlattığını açıklamamak. Oyuncu kadrosu avantajıyla ikinci bölüme taşınmak. Vatanım Sensin’de ikinci sezonuna bu modayla başladı. Bence yanlış yaptı. Bu kadar bekleyişten sonra izleyici hikayenin bu dağınıklığını hak etmiyordu. Fakat Tüm Kişiler’de 6.10 reytingle 3’üncü, AB’de 9.35’le birinci, ABC1’de 9.15’le birinci olarak Vatanım Sensin oyuncu kadrosunun avantajını kullandı. Çünkü bölüm bittiğinde hepimizin dilinde Halit Ergenç’in oyunculuk performansı vardı.

Çi’ye Berrak Tüzünataç damgasını vurdu

Puhu TV’de ekrana gelen Fi’nin yeni sezonu Çi’yi Vatanım Sensin’in hemen ardından izledim. 90 dakikalık bir bölümle yeni sezonunu açtı Çi. Aslında bu dizinin en büyük artısı 60 dakika olmasıydı ama bizim gibi 150 dakikalık Türk dizisi izlemeye alışık kişilere bu 90 dakika cennet gibi geldi. Sürenin farkına bile varmadık. Yeni sezonun en çok öne çıkan oyuncusu da Berrak Tüzünataç oldu. Özge Egeli olarak geçen sezon sinyalleri vermişti aslında ama bu bölüm izlenmeye değerdi. Onun gibi delirmek ve sisteme bodoslama dalmak sanırım herkesin hayali oldu. Ekranda izlerken çok güzel ama bir şey eksik derdim Tüzünataç’ı izlerken... Fi’de izlerken ise aradığı şeyi bulmuş diyorum. Öncelikle makyajsız oynaması güzelliğini ortaya çıkarıyor. Canlandırdığı karakterin duruluğunu destekliyor. Bu bölümde Özge’nin savruluşuna tanıklık ettik. Berrak Tüzünataç’ın sağlam oyunculuk performansı da izlenmeye değerdi. Önce depresyona girdi, ardından sinir krizi geçirdi, depresyondan çıkarken maskulenleşti, dans performansı korkunçtu ama dünyanın adaletsizliğinden intikam almak isteyen Özge Egeli için kesinlikle çok doğruydu. Sonunda da sistemi yenmek için önce içine girmek gerektiğine karar verdi. Benim için Çi’nin yeni sezonu Özge’yle başladı. Yeni bölümde neler yapacağını da merakla bekliyorum.

Yazının devamı...

Türk dizileri düşüşe geçiyor

Bu sektörde proje bulunamadığından şikayet edildiğine sanırım yıllardır herkes şahit oluyor. Ekranlarda birbirinin benzeri projeleri izliyoruz. Artık seyirci aynı şeyleri izlemekten öyle profesyonelleşti ki, bir sonraki bölümde neler olacağını anlatmaya başladı. Bazen şaşırıyorum, çünkü farkında olmadan Türk dizileri seyircilerini birer hikayeci haline getirdi. Hal böyle olunca da merak unsuru yok oldu. Oysa bir diziyi izletebilmenin en büyük formülü merak değil miydi? Seyirci “Aaa şimdi o durum nasıl toparlanacak?” diye izliyordu dizileri... Şimdi ne oldu? Kesin o sır patlamaz, başrol karakterde şunu der ve durum çözülür diyen izleyicilerimiz oldu. Merak etmeyince de çabuk sıkılmaya başladılar. Öyleyse ilk formül seyirciye ters köşe yaptıracak işler bulmak! Kimin oynayacağına sonra karar vermek gerek. Biz de sektör projede kimin oynayacağına o kadar odaklanmış durumda ki, hikayenin ne anlatacağına sonradan karar veriliyor. Geçtiğimiz gün Milliyet Gazetesi yazarı, sevgili ağabeyim Özay Şendir, “Kıvanç mı, Meryem mi yoksa James mi?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Sektörün içinde bulunduğu çıkmazı öyle güzel anlatmış ki yazısında, hak vermemek elde değil! Bu ülkede projeler “Kim oynuyor?” sorusuna endekslendiği sürece bir arpa boyu yol alınamayacak. Çünkü mesele bir projede kimin oynadığı değil! O projede oyuncunun oynadığı karakterin çok boyutlu olması, hikayeye hizmet etmesi, etrafında kurulan dünyanın gerçekçi olması, devamlılık sağlayabilmesi... Yoksa ilk bölümleri iyi başlayan ama sonraki bölümlerde nereye koştuğunu anlamadığımız onlarca yıldız oyuncuyla dolu ekran! Çünkü ortada iyi tasarlanmış bir proje yok. Hep günü kurtarmak üzerine kurulu düzen! Fakat üzülerek söylüyorum ki, günü kurtarma formülü çok yakında batacak. Ortada yükselmiş ama hızla düşüşe geçen bir Türk dizi sektörü olacak. Demedi demeyin!

Vatanım Sensin başlıyor

VATANIM Sensin bu akşam geri dönüyor. Bu kez daha sert bir sezon izleyeceğiz. Çünkü Sevr Antlaşması gündeme gelecek. Memleketin yangın yeri olduğu, Cevdet’in tedavi altında olduğu, Tevfik’in başka bir kimlikle ortaya çıktığı, umudun karamsarlığa dönüştüğü bir sezonla açılış yapacak bu akşam Vatanım Sensin. İzlemeyi özlediğim bir dizi, o nedenle heyecanla yeni sezonu bekliyordum. Umarım beklediğimize değecek bir açılış yaparlar.

Blu ve puhu iyi işlere imza atıyor

BU akşam Blu TV yeni transferi Sıfır Bir’i görücüye çıkarıyor. Aynı anda Puhu TV ise Fi’nin yeni sezonu Çi’yle izleyici karşısına çıkacak. Bu hamleleri desteklememek mümkün değil! Sıfır Bir internet dizisi olarak büyük ses getirmiş bir proje, özel olduğunu söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Blu TV için şahane bir hamle. Diğeri çok satmış ve sevdiğimiz romanlardan uyarlanan ve harika bir ekiple çekilen Çi. Hem Blu TV, hem puhu TV çok yeni portallar ve güzel işlere imza atıyorlar. İleride çok daha güzel olacaklarına olan ümidim tam. O nedenle her ikisine de desteklemek lazım.

Yazının devamı...

Yüz Yüze aslında doğurgan bir hikaye

Ne yalan söyleyeyim, genel hikayesini sevmiştim Yüz Yüze’nin. Senaryosunu da akılcı bulmuştum. Ancak hiçbir şey kağıt üstünde göründüğü gibi olmuyor, bunu bir kez daha anladık. Aslında ortada çok sağlam bir hikaye var. İntikam hikayesinin pek çok dişi olması da gelecek adına çok faydalı. Çünkü hikayeyi doğurgan hale getiriyor. Fakat asıl problem tasarım yapılmamasından kaynaklanıyor. İlk bölümde karakter tanıtımı yerine bizi olayların içine atsaydı, İçerde’yi çağrıştırması yerine özgün bir tasarım yapılsaydı, karanlık dünya yerine bizi hayatın içine katsaydı, castı da biraz daha farklı kurulsaydı sonuç eminim farklı olurdu. Ben geçmişe takılı kalıp dövünmeyi sevmeyenlerdenim. O nedenle olan olmuş, bundan sonrasına bakmak lazım. Yüz Yüze ikinci bölümü yayınlandıktan sonra dört haftalık bir ara verdi. Çünkü reytingleri oldukça düşük geldi. İş toparlanıp yeniden ekrana gelecek. Daha önce örneklerini gördük. Hiçbir dizi bu kadar kısa sürede ara verip tutunamadı. Umarım Yüz Yüze için durum farklı olur. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi ortada doğurgan bir hikaye var. Bu devirde doğurgan hikaye bulmak deveye hendek atlatmaktan daha zor.

“Menajerimi Arayın”ın ikinci sezonu geldi

Netflix’te ekrana gelen bir iş var. 2015 yapımı dizinin ikinci sezonu yeni eklendi. Adı Menajerimi Arayın/Call My Agent-DixPourCent. Fransız yapımı dizi Paris’te büyük bir ajansta geçiyor. Menajerler, oyuncuları, film sektörü ve basın arasındaki ilişki gözler önüne seriliyor dizide. Kısacası dizide ne isterseniz var. Rekabet, ego savaşları, ayak kaydırmalar, ışıltılı dünyanın acıklı halleri, oyuncu psikolojisi, menajer oyunları, dostluk adı altında yapılanlar... Ben izlerken çok gülüyorum. Ne yalan söyleyeyim, bizim sektörden pek çok kişiyi de yerlerine koyuyorum. Özellikle bu sektöre hevesli olan herkesin izlemesini de öneririm. Hiçbir şeyin dışarıdan göründüğü kadar ışıltılı olmadığına şahit olacaksınız.

Vatanım Sensin Atatürk hamlesiyle başlar

Perşembe akşamını heyecanla bekliyorum. Çünkü Vatanım Sensin sonunda başlıyor. Uzun zamandır meraktayım. Bu yıl yine akıllıca bir hamle yaptılar. Geçen sene 10 Kasım’da ekrana gelen bölümde Atatürk’lü sahneyle ciddi bir artı puan toplamışlardı. Bu sene de ilk yayın günleri 9 Kasım. Yine büyük bir Atatürk hamlesi bekliyorum Vatanım Sensin’den... Sezon artık tamamen açıldı, havlu atacak dizilerde belli olmaya başladı. Çok yakında gidenler ve kalanlar neler olacak göreceğiz. Sinemada da iddialı filmler vizyona girmeye başladı. Haftaya hem ekranda, hem de sinemada izleyicinin nelere yöneldiği daha çok belli olacak. Böylece hepimizin eline yeni trendlerin neler olduğunu söyleyebilecek doneler geçecek.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.