Önce emniyet sonra teşvik
Çok tehlikeli sınıfta yer alan işletmelerde 3 yıl boyunca ölümlü veya sürekli iş görmezlikle sonuçlanan iş kazası ya da meslek hastalığı yaşanmayan işyerlerine önemli vergi teşvikleri hazırlandı. İşsizlik sigortası işveren katkısı ve diğer vergilerde indirim olacak.
Bir ülke düşünün… 2012 yılında 6331 sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu çıkartıyor. Uzman yetiştiriyor, bu iş güvenliği uzmanını ve işyeri hekimini zorunlu istihdam şartı koyuyor. Oldukça ağır yaptırımlarla kanunu düzenliyor. Ancak o ülke 2014’te Cumhuriyet tarihinin en fazla ölümlü iş kazasını yaşıyor. Kayıtlara geçmiş 1.886 ölümlü iş kazasıyla Avrupa 1’incisi, Dünya 3’üncüsü oluyor. 2015 yılında hızını düşürmüyor, sayıyı 1.750 ölümlü iş kazasında tutuyor.
İnşaat işkolunda 423 işçi, maden işkolunda 386 işçi ve tarım işkolunda 309 işçi can veriyor. Bu trajikomik ülkeyi tahmin etmek hiçte zor değil aslında…
2 bin 6 ölümlü kaza
Yıl oluyor 2016. Biz hâlâ iş kazalarında ölmeye devam ediyoruz. 56’sı çocuk olmak üzere 1.970 işçimiz iş kazalarında hayatını kaybediyor.
Gelelim 2017’ye; İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi raporuna göre kayıt altına alınmış 2 bin 6 ölümlü iş kazası gerçekleşiyor.
Hal böyle olunca, 9’uncusu düzenlenen Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresine Başbakanımız Binali Yıldırım ve Çalışma Bakanımız Jülide Sarıeroğlu’nun katılımı kaçınılmaz oluyor.
Bizim Başbakan halktan biri, hep samimi. Malum gerçekleri zaten biliyor.
Bakın kongrede Başbakanımız ne diyor;
“Biz tersanede gemi yaparken, çalışanlara baret giydirmek için alnımızın derisi çatlardı. ‘Bana bir şey olmaz’. Kardeşim sana bir şey olmaz deme, canın bu kadar ucuz değil, çoluğun var, çocuğun var, geleceğin var. Eldiven takmaz, baret giymez, güvertede çalışır kemer takmaz. Sürekli peşlerinden koşacaksın. Her an başında duracaksın.
Mesela bir sac kaldıracak, ona bir tane mapa yapıyor. Aslında mapayı, saca kesintisiz bir şekilde kaynatması lazım. Kaynatmıyor. Bir punto atıyor, sacı kaldırıyor. Soruyorum, ‘Niye böyle yapıyorsun kardeşim?’. ‘Abi merak etme bir punto bir tondur. Bu sacın ağırlığı da 300 kilogram. Rahat rahat kaldırır’ diyor. Daha yarı yolda sac düşüyor. Ondan sonra olanları siz düşünün. Demek ki her şey insan. Onun için biz ne dedik 15 yıl önce? ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’. İnsanın olmadığı yerde hiçbir gelişme olmaz. Her şey insanla başlıyor, insanla devam ediyor.”
Teşvikler çözüm mü?