Şampiy10
Magazin
Gündem

Moda dünyasında metal fırtına!

Hayır, bu bir zamanlar çok okunan politik kurgu hikayenin moda dünyasına uyarlanmış hali değil. Bu, Vetements gibi ‘yeraltı’ markaların parlamasını sağlayan, Justin Bieber gibi müzik yıldızlarının moda dünyasında denemeler yapmasına yol açan, son olarak da klasik giyimin önemli oyuncularından Brioni’nin baştan aşağıya yenilenmesinin önünü açan bir tür ‘metal müzik’ etkisi.

Diğerlerini bilmem ancak Brioni’nin böyle ciddi bir adım atacağı, birkaç ay önce ‘kreatif direktör’ koltuğuna oturttuğu isimden belliydi. 4 Temmuz günü ilk defilesini sunacak olan Justin O’Shea, son dönemde stiliyle en çok dikkat çeken erkekler arasındaydı ve markanın şık mirasına yeni bir sayfa ekleyeceği çok açıktı. Ancak hepimizi şaşırtan, bu sayfanın metal müzik etkili bir logo değişimi ve Metallica’nın yer aldığı bir reklam kampanyasıyla başlaması oldu. ‘Bohemian Rhapsody’ albüm kapağından ilham alan kampanyada Metallica grubunun üyeleri beyaz takım elbiseleri içerisinde farklı bir şıklık yakalamış gibi görünüyor.

Markanın yıllanmış müşterileri bu değişimi kuşkuyla karşılasa da Gucci ve Saint Laurent Paris gibi son zamanlarda büyük değişimlere imza atan markaların da bağlı bulunduğu Kering şirketler grubu, Brioni’nin bu iddialı denemesine izin verebilecek kadar yeniliğe açık. Bakalım moda dünyasındaki bu metal fırtınanın etkisi ne zamana kadar devam edecek?

Willow her yerde

Gün geçmiyor ki Willow Smith, başka bir moda haberiyle karşımıza çıkmasın. Henüz 15 yaşında olmasına rağmen W, Teen Vogue ve i-D gibi dergilerin kapaklarını süsleyen genç yetenek, son olarak CHANEL’in yeni güneş gözlüğü kampanyasının yüzü oldu ve tabi ki internetin en çok konuşulanları arasındaki yerini aldı. Willow’un ‘Will Smith’in kızı’ statüsünden ‘şarkıcı, aktris, dansçı ve moda ikonu’ statüsüne geçişi epey hızlı olsa da durumdan şikayet eden pek yok gibi. Her şeyin ve herkesin çok hızlı parlayıp söndüğü günümüzde bu statünün ne kadar süre devam edeceği ise merak konusu.

Bir efsaneye veda!

New York sokaklarında kalabalığın arasında sessiz sakin süzülen, bisikleti, mavi ceketi ve fotoğraf makinesiyle bir ikon haline gelen sokak fotoğrafçısı Bill Cunningham’a veda etme zamanı geldi çattı. 87 yaşında hayata gözlerini yuman efsanevi fotoğrafçı, arkasında binlerce fotoğraf ve bu fotoğraflardan taşan hikaye bıraktı.

The New York Times gazetesindeki ‘On The Street’ köşesinde şehrin gerçek stil sahibi insanlarını portreleyen ve kendisini ‘kötü bir fotoğrafçı’ olarak tanımlayan Bill Cunningham, 40 yıla yaklaşan kariyeri boyunca sokak stili fotoğrafçıları için ilham kaynağı olmayı başardı. Utangaç ve kırılgan bir mizaca sahip olan Cunningham, belki de farkında olmadan, New York’un yaşadığı kültürel evrimi en iyi belgeleyenlerdendi.

Yazının devamı...

Stil yoksunlarından mesaj var

Ne giydiğimizi, ne yediğimizi, nerede eğlendiğimizi, eşimizi, dostumuzu, ailemizi; kısaca her şeyimizi sosyal medya kanallarında sıklıkla paylaşıyoruz. Hal böyle olunca iyi yorumlar kadar kötü yorumlar hatta çok daha kötüsü aşağılamalar, tacizler ve küçük düşürülmeler de peşi sıra geliyor.

Moda ve güzellik gibi konularda paylaşımlar yapan sıradan kullanıcıların bile pek çok olumsuz yorumla karşılaştığı günümüzde, yüzbinlerce hatta milyonlarca takipçiye ulaşan kullanıcıların maruz kaldığı yorum yoğunluğu tahminlerimizin çok daha üzerinde. Ancak Susie Bubble ve Gala Gonzalez gibi ‘popüler’ kullanıcılar, yaşadıklarını anlamamız ve bu konuda olumlu bir adım atmamız için çabalamaya hazır görünüyor.

Amazon tarafından geliştirilen bir proje olan #SaySomethingNice aracılığıyla hem blogger hem de tasarımcılar arasından seçilen bir grup kadın, dijital dünyada sıklıkla karşılaştıkları kötü yorumlara savaş açıyor. Projenin duyurumu için hazırlanan videoda bu isimler, kusursuz bir Instagram dünyasında değil, kendi doğal dünyalarında görüntüleniyor ve yaşadıkları olumsuz deneyimleri tüm içtenlikleriyle anlatıyor.

Takipçileri tarafından ‘şişman’, ‘tipsiz’, ‘ucube’ veya ‘stil yoksunu’ olarak tanımlandıklarını söyleyen bu isimler, artık değişim zamanının geldiğini vurgulayarak hepimizi bu tür yorumlardan uzaklaşmaya ve birbirimize olumlu şeyler söylemeye davet ediyor. “Moda dünyasını kötü yorumlardan uzak, her türlü farklılığın ve yeni deneyimin özgürce yaşandığı ve herkesçe kabul edildiği bir dünyaya çevirelim” diyen kampanyanın ne denli ses getireceğini kestirmek güç; ancak, özellikle dijital dünyada giderek sıklaşan aşağılama türü yorumlar konusunda bir adım atıldığını görmek çok sevindirici.

Ah şu vlogger dünyası

Hepinizin dikkatini çekmiştir, son dönemin modası, vloggerlar yani video günlük paylaşan kullanıcılar. Temelde bilgisayar oyunları veya makyaj uygulamaları çerçevesinde gelişen vlogger dünyası, son zamanlarda moda eksenine de kaymaya başladı.

Olumsuz yorumlardan payına düşeni en çok alanlar arasında başı çeken vloggerlar her ne olursa olsun sektöre getirdikleri farklı havayla işleri değiştirmişe benziyor. Benim takip etmekten zevk aldıklarım arasındaysa makyaj eğitimiyle ön plana çıkan Aslı Özdel, samimi paylaşımlarıyla kendi dünyasını bize sunan Merve Özkaynak, çılgın uygulamalarıyla şaşırtan SebiBebi, sıkı bir takipçi kitlesine sahip olan Duygu Özaslan ve modelleri kıskandıracak fiziğiyle Melodi Elbirliler yer alıyor.

Louis Vuitton ile safari

Geçtiğimiz hafta Londra, Floransa ve Milano’da gerçekleşen erkek koleksiyon sunumlarından bahsetmiştim. Sıra Paris’e geldiğindeyse pek çok defile arasından bir tanesi hepimizin nefeslerini kesti: Louis Vuitton İlkbahar Yaz 2017 defilesi.

Markanın erkek tasarım biriminin başında bulunan Kim Jones’un Kenya ve Botswana’da geçen çocukluk yıllarının da etkisiyle şekillenen koleksiyonda hem doğrudan hem de göndermeli olarak işlenen safari teması, buram buram yaz kokusu almamızı sağladı. Şevron desenlerle bezeli çantalar, monogram işlemeli transparan rüzgarlıklar ve egzotik deriler kullanılarak hazırlanan aksesuarlar sayesinde Louis Vuitton, önümüzdeki yazı safari havasında geçirmemizde ısrarcı olacağa benziyor.

Yazının devamı...

Erkek Modası: Londra, Floransa ve Milano Üçgeni

Moda dünyasında erkeklerin kadınlardan rol çaldığı günler başladı. Londra’da başlayıp Floransa ve Milano’da devam eden erkek koleksiyon sunumları, 2017 yazıyla ilgili ipuçları veriyor.

Moda takviminin ‘erkek’ ağırlıklı bölümü, Londra’da düzenlenen erkek moda haftası ile başladı. Londra, genç ve yaratıcı tasarımcıların oyun alanı olarak görüldüğünden midir bilinmez, Sonbahar/Kış 2017 koleksiyonlarında farklı denemeler dikkat çekti. Alexander McQueen, yeni erkek koleksiyonunu sadece basın ve satın alma ekiplerinin davetli olduğu bir gösterimle tanıttı. 60’lı yılların Londra’sında yaşayan ve çok uzaklara seyahat etme hayalleri kuran bir erkeğin dünyasından kesitler sunan koleksiyonda parçalar genel olarak günlük hayatta karşımıza çıkamayacak türden. Koleksiyondaki bir takım elbisenin ETRO koleksiyonlarıyla ‘fazlaca benzerlik’ içermesiyse sunumun en çok akılda kalanlarındandı.

Londra’nın küçük prensi J.W. Anderson, bu tanımlamaya uyacak şekilde ‘Küçük Prens’ hikayesinden ilham alan bir koleksiyon sundu. Özellikle çanta ve gözlük gibi aksesuarların kullanımında farklı denemeler yapan Anderson’ın yere kadar uzanan kollar, vücudun üst bölümünü şişiren ceketler veya birbiri üzerine yamanmış farklı geometrik şekillerden oluşan elbiselerle erkeklere ne sunduğunu anlamak bir hayli zor.

Burberry’nin kadın ve erkek defilelerini birleştirmesi, Moschino’nun Los Angeles, Tom Ford’un ise New York semalarına göçmesi ile giderek ıssızlaşan ve dev isimlerden yoksun kalan Londra moda sahnesinin önümüzdeki sezonlarda nasıl bir yol izleyeceği ise merak konusu.

Milano’da topuk şov

Erkek stilinde yolculuk, Italya’nın başka bir şehri, Milano ile devam ediyor. Cuma günü başlayan Milano Erkek Moda Haftası’nda henüz karşımıza çıkanlar arasında en çok dikkat çekense Dsquared2 defilesi.

Tasarımcı ikiz kardeşler Dean ve Dan Caten’in Londra’dan esintiler taşıyan koleksiyonu, moda dünyasının nasıl iç içe geçtiğini bir kez daha gösterir gibiydi. Koleksiyonun en çok dikkat çeken yönüyse bütün erkek modellerin yüksek topuklu ayakkabılarla podyumda yürümesi oldu. Öğrenilene göre bu, o kadar önemli bir ayrıntıymış ki model seçimi yapılırken öncelikle şova özel hazırlanan ayakkabılarla yürüyüp yürüyemedikleri kontrol edilmiş.

Pitti’de erkeklerin kendi stillerini gösterme çabası, tavus kuşlarının kanatlarını açıp kendilerini göstermelerine benzetiliyor. Hatta yakın dönemde, Pitti erkeklerinin bu davranışlarını gösteren ‘Pitti’nin Tavus Kuşları’ adlı bir kısa film yayınlandı.

Renk ve stillerin yarışı

Londra’da farklı sorular yankılanırken Floransa’da renkler ve stiller yarışıyordu. 90’ıncı kez düzenlenen PittiImmagineUomo erkek fuarı, erkek modasına yön veren markaların buluşma noktası. Daha çok satın alma ekiplerine yönelik düzenlenen bu etkinlik, son yıllarda, özellikle de sosyal medyanın hayatımızın her anına girmesiyle birlikte bir ‘kendini gösterme’ alanı haline geldi.

Yüzlerce stil sahibi erkeğin fotoğraflanmak için yarıştığı Pitti’de az sayıda defile yer alsa da moda dünyası, gözünü bu etkileyici şehirden bir an bile ayırmadı. Dior’dan ayrıldıktan sonra bize çok farklı şeyler sunamayan Raf Simons’un geri dönüşü de Pitti’ye kısmet oldu diyebiliriz. Fotoğrafçı Robert Mapplethorpe’tan ilham alan bir koleksiyonla karşımıza çıkan Raf Simons, sanatçının eserlerini geniş kesimli tişörtler ve gömleklere taşımıştı. Markasının 20’nci yılını kutlayan tasarımcının Dior gibi büyük bir markayla görüşüp görüşmediğiyse henüz bilinmiyor.

Yazının devamı...

Çifte Sürpriz

Küresel markaların ‘ulaşılabilir moda’ hamlesine bir destek de Türkiye’den geldi. Tasarımcı Gül Ağış ve Ayşe Deniz Yeğin’in DeFacto için hazırladıkları kapsül koleksiyonlar görücüye çıktı. İlhamını Marakeş’ten alan Gül Ağış koleksiyonu beyaz, siyah, saks mavisi gibi renkleri altın detaylarla buluşturuyor ve sonsuz bir yaz hissi yaşamamızı sağlıyor. Ayşe Deniz Yeğin’in yarattığı kapsül koleksiyonsa rahatlığı ön planda tutan, birbiriyle kombinlenebilen veya birden farklı şekilde kullanabilen fonksiyonel parçalardan oluşuyor. Koleksiyonlar iyi, güzel fakat benim aklımdaki soru başka: DeFacto’nun kadınları sevindiren bu sürprizinin bir benzeri biz erkekler için de gelecek mi?

Şeytan stand-up yapar

Amerikan Vogue dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapan Wintour’un sert mizacını duymayan kalmamıştır. Öyle ki bu korkutucu mizaç, ‘Şeytan Marka Giyer’ filmine konu olmuş, Meryl Streep tarafından da başarıyla canlandırılmıştır. Ancak ‘şeytan’ aslında hikayenin pek de sandığımız gibi olmadığını göstermeye kararlı gibi.

Daha önce dergi tarafından yayınlanan farklı videolarda Anna Wintour’un hazır cevaplığını görme şansımız olmuştu. Televizyon yıldızı Seth Meyers’ın programına katıldığındaysa yapımcı koltuğuna oturduğu video, izleyenleri kırıp geçirmişti. Şimdiyse sırada, Wintour’un komedyen ve oyuncu Amy Schumer ile kamera karşısına geçtiği bir video var.

Schumer’ın derginin kapağında yer alması şerefine bir günlüğüne rolleri değiştirmeye karar veren ikili, ilk izlenimde çok da başarılı bir iş günü geçirmiyor sanki. Hikayenin sonunu anlatıp sürprizi bozmayayım ancak şunu söyleyebilirim ki ‘şeytan’ sadece marka giymekle kalmıyor, bizden sakladığı çok eğlenceli bir yönünü sergilemeye devam ediyor.

En baba gün

Evet, klişe. Babalar Günü geldiğinde birkaç kelime karalamadan olmaz. Ben de bu sene aylar öncesinden posta kutuma düşmeye başlayan ‘Babalar Günü’ konulu gönderilere şöyle bir göz attım ve gördüklerimi paylaşmak istedim.

Genel hissiyat, bu günün Anneler Günü’nün gölgesinde kaldığı yönünde. Nedense hepimiz Anneler Günü’nün o sene hangi tarihe geldiğini ezbere biliriz. Ancak Babalar Günü’nün tarihini arama motorlarına sorarız. (Hadi yine iyisiniz, ben sizi yormayayım, bu sene Babalar Günü 19 Haziran Pazar günü, yani yarın, kutlanıyor.)

Öne çıkan öneriler arasında babalarla yapılabilecek aktiviteler yer alıyor. Bunu takip edense erkek moda markalarının baba-oğul alışverişe yönlendiren indirim ve kampanyaları. Son olarak göze çarpansa babalara alınabilecek teknoloji ürünleri. Ben ne mi yapacağım? Bir telefon görüşmesi, bir kutlama anı. Hediye vermek veya birlikte bir şeyler yapmak için özel bir güne ihtiyacımız var mı?

Yazının devamı...

Birlikten “Souq” doğar

Yolu Karaköy’e düşenler ya duvarlardaki afişlerde gördüler adını, ya kulaktan kulağa fısıldanırken duydular. Aslında bir sır, bir giz yoktu ortada; Souq Karaköy, bütün renkliliği, farklılığı ve canlılığıyla oradaydı.

Her ay değişen bir tema çerçevesinde özenle seçilen katılımcıların birbirinden ilgi çekici ürünler sunduğu ‘pazar yeri’ Souq Karaköy, göçebe olarak kurulduğu günleri geride bıraktı, kalıcı mekanında ziyaretçilerini ağırlamaya başladı. O da yetmedi, bir de yazlık buldu geçtiğimiz günlerde; kışı geçirdiği Karaköy’e bir süreliğine veda edip Bomontiada’yı mesken etti kendine.

Şimdiyse birlikten doğan bu yaratıcı pazarın katılımcıları hem yazlığın tadını çıkartmak hem de yazı birbirinden yaratıcı ürünlerle karşılamak isteyenleri ‘Souq Bomonti Sayfiye’ adlı etkinliğe davet ediyor. Chikirina’nın yeni mayo koleksiyonu, Bravoistanbul’un tipografik peştemalları, Vajra’nın etnik kimonoları, Jingle Jangle’ın sanattan ilham alıp hayata karışan tasarımları ve çok daha fazlasıyla tanışmak için 18-19 Haziran tarihlerini ajandanıza not edin. Belki karşılaşır, birlikte alışveriş yaparız, kim bilir?

Zahmetsiz ve zevkli

Biz alışveriş severlerin hayalidir, farklı tasarımcıların ürünlerini bir arada bulmak ve hali hazırda zevk sahibi kişiler tarafından düzenlenmiş bir seçki içerisinden alışveriş yapmak. Birisi bizim için seçsin, sıralasın ve neyi nasıl kullanabileceğimizi göstersin isteriz. Bu sayede hem yüzlerce alternatif arasında kaybolup kafa karışıklığı yaşamayız hem de çok değerli olan vaktimizi kaybetmeyiz.

İşte bu içgüdüyü doğru okuyan iki isim, Mert Aslan ve Ferhan İstanbullu, ZEST ISTANBUL adını verdikleri bir etkinlik serisinin ilkini dün gerçekleştirdi. Katılımcıların ‘rüya bavulunu’ hazırlamaya yardımcı olmayı vaat eden ikili, gün boyunca stil önerileriyle alışveriş deneyimini yeni bir boyuta taşıdı.

Henüz ilki düzenlenen bu etkinliğin şimdiden pek çok yetenekli Türk tasarımcının ürünlerini bünyesinde barındırması ve Hopi gibi hızlı büyüyen bir uygulamanın sponsorluk desteğini alması gösteriyor ki ZEST ISTANBUL adını önümüzdeki günlerde daha sık duyacağız.

Moda takvimi durmak bilmiyor

Bu aralar, özellikle de Ramazan ayının gelişiyle, etkinlik takvimimiz bir hayli durağanlaştı. Yaz mevsiminin de kendini bir gösterip bir saklamasıyla birlikte İstanbul’un sakin zamanlarını yaşar gibiyiz. Ancak dünyanın moda takvimi durmak bilmiyor. Hafta başında moda sayfalarını dolduran CFDA ödülleri gecesinin ardından, sıra erkek modasının nabzını tutan etkinliklere geldi. Londra’da bu günlerde devam eden London Collections: MEN defile ve sunumlarını, Floransa’da 14-17 Haziran tarihlerinde gerçekleşecek Pitti Uomo fuarı takip edecek. Sektörün önde gelenlerini bir araya getiren Milano ve Paris erkek moda haftalarıyla hızlanacak takvim, ‘couture’ kadın koleksiyonları ve markaların özel etkinlikleri sayesine yaz boyunca modaseverlerin gündemini meşgul edecek. İstanbul’un durağanlığına kanıp yaz rehavetine kapılmak yok; moda takvimini yakından takip etmeye devam ediyoruz. Önümüzdeki günlerde erkek moda haftaları ve fuarlarından detayları paylaşacağım, şimdiden kendinizi hazırlayın derim.

Yazının devamı...

Plajdan sokağa

Kim demiş bikini ve mayo sadece plajlarda giyilir diye? Akla uzun yaz tatillerini, güneşin altında geçirilen keyifli saatleri, mavinin binbir tonunu getiren plaj kıyafetleri, şehir hayatının bir parçası olma yolunda ilerliyor. Mayo, bikini, pareo ve kimono gibi farklı parçalar, gerek sektörün önde gelen markalarının gerekse yeni markalar kurarak sektöre atılan girişimci isimlerin gayretleri sayesinde daha çok görünür halde. Biz bu plaj kıyafetlerini sadece yaz döneminde ve tatil bölgelerinde görmeye alışsak da yeni jenerasyonun zamansız ve mekansız stil iddiası, bizleri kalıpları kırmaya davet ediyor.

Stil danışmanı Deniz Marşan’ın Direct Message adıyla sunduğu bohem esintili mayo ve bikini markası, model Ezgi Bozkurt ve dansçı Buse Uğur’un kendi emekleriyle büyütmeye çalıştıkları Fifth Position markası ve daha niceleri, sektörün farklı ihtiyaçlarını karşılamak üzere raflardaki yerini aldı.

Her zevke hitap etmeye başlayan sektörün, her ihtiyaca da cevap vermesi gerekiyordu ki tanıdık ve bildik bir isim devreye girdi. İç giyim sektörünün öncülerinden TEN, yarattığı korseli mayolarla en az 1 beden ince görünme garantili bir şıklık iddiasını gündeme getirdi. Bu da kadınların korseli mayoları sadece deniz kenarında değil, tatil boyunca her an hatta şehirdeki ufak deniz kaçamaklarında bile tercih etmeleri anlamına geliyor.

Kısacası sektör eski ve yeni oyuncularıyla yeni bir açılıma doğru hızla ilerliyor. Siz de şimdiden hazırlıklı olun, Nişantaşı’nın göbeğinde, sıklıkla gittiğiniz bir kahvecide, yan masanızda bikini üstüyle oturan bir kadın görürseniz şaşırmayın.

Deri’n fikirler, yeni yüzler

Dalgalar ve köpükler, küf, iz, yeraltından parıltılar. Mühendisler, tasarımcılar ve iş adamları. Hepsini buluşturansa Deri’n Fikirler Deri Tasarım ve Üretim Yarışması. Moda sektörünün olmazsa olmaz malzemelerinden deriyi en yaratıcı şekilde üretip kullanım olanaklarını arttırmayı ve deri endüstrisini yenilikçi adımlarla ileriye taşımayı hedefleyen bu yarışma, geçtiğimiz gece gerçekleşen keyifli bir final gecesiyle sona erdi.

Bir tasarımcı ve bir deri mühendisinden oluşan takımların ‘doğal izler’ temasıyla deri malzemeler ürettiği ve sonrasında da bu malzemelerin tasarıma dönüştürüldüğü yarışma süreci, benim için bir hayli öğretici oldu. Ne yalan söyleyeyim, ülkemizde deri mühendisliği gibi bir alanda öğrenciler yetiştirildiğini bilmiyordum. Dahası, bu mühendislerin sektörün önde gelen moda markaları veya üreticileri tarafından havada kapıldığından da haberdar değildim.

Teknolojiyi tasarımla buluşturarak mühendis ve tasarımcı iş birliği yaratması, bu yarışmanın bence en önemli noktası. Bu sayede bize çok sıradan gelen bir deri ürünün aslında ne kadar farklı şekillerde üretilebileceğini ve tasarlanabileceğini görüp bu genç arkadaşlardan bir şeyler öğrendik.

Merak edenler için yazalım, yarışmanın kazanan ikilisi ‘İz’ temasıyla karşımıza çıkan tasarımcı Müge Tuğru ve mühendis Özden Cansöz oldu.

İlham perisi çetesi

Riccardo Tisci’nin deyimiyle, ilham perilerinden oluşan bir çete, Givenchy yeni sezon kampanyasında başrolde. Paris moda haftasında sunulan Antik Mısır temalı koleksiyondan birbirine hayli benzeyen parçaları Mariacarla Boscono, Irina Shayk ve Lily Aldridge gibi ‘tüm zamanların favorisi’ isimler ve Bella Hadid gibi yeni yüzlerle sunan kampanya, Tisci’nin ‘çete’ yorumunu aratmıyor. Keşke bütün çeteler insana ilham veren güzel kadınlar ve etkileyici tasarımlardan oluşsa; değil mi ama?

Yazının devamı...

Kozasından çıkan kelebek

Bu metaforu sık duyarsınız; işini layığıyla yapıp yıllar boyunca özverili bir şekilde çalışan ve sonrasında da emeğinin karşılığını alanlar için kullanılır, kozasından çıkan kelebek tanımı. Moda severler içinse Koza, bir genç yetenek yarışması. İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) tarafından düzenlenen ve 24 yıldır genç moda tasarımcılarının kanatlanmasını sağlayan bu yarışmanın 2016 finali geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. On genç ve yetenekli moda tasarımcısının kıyasıya mücadele ettiği final gecesindeyse kazanan isimler Tuğçe Demiran, Gökhan Yavaş ve Müge Aras oldu.

Birincilik ödülünün sahibi olan Tuğçe Demiran’ın tasarımlarında farklı formlar bir araya gelmişti. Kırmızı ve kahverenginin, doğal renklerin üzerinde oyuncu dokunuşlarla işlendiği tasarımlar, izleyenlere koleksiyon ruhunu geçirmeyi başardı.

Final gecesinde ikinciliği elde eden Gökhan Yavaş’ın koleksiyonuysa, kazananlar arasındaki tek erkek koleksiyonu olması açısından önemli. Renkli çizgileri sıkça gördüğümüz koleksiyonun en öne çıkan parçası ise üzerinde işlemeli dudakların yer aldığı sweatshirt. Bu parçayı sadece erkeklerin değil, kadınların da giymek için yarışacağından eminim.

Geceden üçüncülük ödülüyle ayrılan Müge Aras’ın sunduğu koleksiyondaki doğu mistisizmi havasını sevmemek mümkün değil. Beyaz katmanların arasından kendini gösteren desenli parçalar ve kol bölgesindeki işlemeler, bu koleksiyonun öne çıkan yönlerinden.

Bakalım Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması sayesinde Türk moda endüstrisine kazandırılan bu yeni yetenekler kelebek olup uçtuklarında onları nasıl bir yolculuk bekleyecek.

Rihanna’nın gözünden Dior

“Dior tasarım ekibiyle bir gün geçirdim, arşivlere şöyle bir göz attım, yeni materyalleri inceledim ve çizdim, çizdim, çizdim. Sonunda beni mutlu eden bir güneş gözlüğü tasarımına ulaşmıştım.”

Bu cümleler, ünlü şarkıcı Rihanna’nın, Dior için hazırladığı güneş gözlüğü koleksiyonunu özetliyor. Her ne kadar kendisi bu iş birliğiyle ilgili çok heyecanlı olsa da dijital dünya aynı fikirde değil gibi. Forumlarda ve sosyal medya üzerinde yapılan bazı yorumlar, bu güneş gözlüklerinin alelade kayak gözlüklerine benzediği yönünde.

Oysa ki Dior, geçtiğimiz yılı güneş gözlüğü konusunda zirvede kapatmıştı. Pek çok ünlünün gözünde gördüğümüz metalik ve ışıltılı güneş gözlükleri, Kerimcan Durmaz gibi sosyal medya fenomenleri tarafından da sıklıkla tercih edilip sosyal medyanın en çok aranan güneş gözlükleri arasına girmişti. Merak ediyorum, bu defa olumsuz yorumlarla başlayan Rihanna macerası nasıl sürecek.

H&M’den KENZO sürprizi

Her sene farklı bir markayı ‘daha ulaşılabilir’ kılmayı başaran iş birliklerine imza atan H&M, KENZO sürprizi ile bizi şaşırttı. Daha önce VERSACE, Maison Martin Margiela ve Balmain gibi iş birlikleriyle ‘yüksek moda’ sayfasında kendisine sıkça yer bulmayı başaran markanın KENZO atağı, benim gibi desen ve renklerle aşk yaşayanları çok mutlu edecek gibi.

Henüz koleksiyon hakkında detaylı bilgi olmasa da konuşmalar son sürat devam ediyor. Ünlü moda blogu yazarı Bryanboy, bu iş birliğini heyecan verici bulmayıp “KENZO halihazırda ulaşılabilir bir marka, neden böyle bir iş birliği yapıldı ki?” diye sorgulasa da ben kendisine katılmıyorum. Farklı tasarım disiplinlerinin bir araya gelmesi ve bir artı birin ikiden fazla etmesi iyidir. Gençliği çok iyi kavrayan KENZO’nun bu iş birliği sayesinde çok daha geniş bir kitleye ulaşarak yoluna emin adımlarla devam edeceğinden de eminim.

Yazının devamı...

En moda uygulama: Snapchat

Sir süredir hayatımızın her anını paylaşır olduğumuz Snapchat, günden güne daha da farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Burberry ve Gucci gibi dijital dünyayı çok iyi kullanan markaların önünü açmasıyla moda dünyasında da hatırı sayılır bir yer elde eden mobil uygulama, moda haftaları ve ödül törenleri gibi etkinliklerden gerçekleştirilen canlı yayınlar sayesinde de olağanüstü bir erişim ve etkileşim elde ediyor.

Günlük 900 milyar izlemeye ulaşan Snapchat, özellikle moda ve yaşam stili odaklı markaların ve bu tip paylaşımları ilgiyle takip eden kullanıcıların yakın markajında kalmaya devam edeceğe benziyor. Bu nedenle, şu aşamada reklam alternatifleri sınırlı olan platform, yeniliklerle karşımıza çıkıyor. Bu yeniliklerin ilkiyse canlı yayın akışlarında görüntülenen ‘reklam’ içerikler.

Reklam içerikler, normal içeriklerden farklı olarak tıklanabilir bağlantılar içeriyor. Bu sayede bir moda markası, Snapchat hesabında paylaştığı video veya görselde yer alan ürününün bağlantısını verip milyonlarca izleyicisini satış kanallarına yönlendirebiliyor. Moda severlerin işini bir hayli kolaylaştıracak bu özellik sayesinde milyarlarca izleme yaratan ve özellikle 13-18 yaş aralığındaki ‘potansiyel müşteri’ yığınına ulaşan uygulama, uzun bir süre daha hayatımızda kalacağının sinyallerini veriyor.

Var gibi, yok gibi

Geçtiğimiz sene kırmızı halıda en çok dikkat çeken trend olan ‘nakeddress’ yani ‘abartılı dekolte veya transparan bölümler içeren elbise’ bu sene de radarımızdan çıkmayacak gibi. Son olarak Cannes Film Festivali’nde karşılaştığımız Bella Hadid’in ‘nakeddress’ tercihiyse halihazırda iddialı olan bu görünümü en uç seviyeye çıkartmışa benziyor.

Alexandre Vauthier Couture tasarımı ateş kırmızısı ipek elbisesi içerisinde arzı endam eden genç modelin Cannes Film Festivali boyunca internette en çok paylaşılan isim olması da bir hayli normal. ‘Nakeddress’ trendinin en iddialı örnekleri arasına adını yazdıran Bella Hadid, konuşulmak için her şeyin mübah olup olmadığı sorusunu akıllara getiriyor. Ancak benim bir şikayetim yok. Bu tür iddialı moda anları hepimiz için adrenalin pompası etkisi gösteriyor.

Genç ve stil sahibi çiftler

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen MET Gala’ya birlikte katılan ve stil listelerinin üst sıralarında kalıcı bir yere oturan Zayn Malik ve Gigi Hadid çifti, bir trend başlattı. Basının önüne ilk kez birlikte çıkan genç ve yetenekli ikili sayesinde diğer çiftler yavaş yavaş kendilerini göstermeye başlıyor.

Efsane İngiliz futbolcu David Beckham ile eski ‘Spice Girls’ üyesi, yeni tasarımcı ve stil ikonu Victoria Beckham’ın büyük oğlu Brooklyn Beckham, kız arkadaşı Chlore Grace Moretz ile ilk defa birlikte görüntülendi. Denim pantolonu, siyah ceketi ve ‘chelsea’ botlarıyla dinamik bir görünüm yaratan 17 yaşındaki Brooklyn ve Alexander McQueen tasarımı püsküllü ve dantelli elbisesiyle milyonlarca takipçisinin beğenisini toplayan Chloe, şimdilik stil ikonu bir çift olarak adlandırılmasa da geleceklerinin parlak olduğuna şüphe yok. Hele bir de Victoria Beckham’ın bu ikilinin stil tercihlerine karışacağını düşünürsek, karşımıza çıkacak ‘genç ve stil sahibi çift’ fotoğraflarına hazırlıklı olmakta fayda var.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.