Şampiy10
Magazin
Gündem

Cannes’da baş döndüren trafik

OSCAR, Grammy ve daha nice ödül töreni gecelerinde kırmızı halı kritiği yapmaya alışığız; ancak, yüzlerce yıldıza ev sahipliği yapan ve bir ‘kırmızı halılar zinciri’ olarak adlandırabileceğimiz Cannes Film Festivali boyunca olup biteni takip edebilmek başka bir yetenek gerektiriyor. Filmlerin prömiyerleri için düzenlenen davetlerde, festivalin resmi kutlamalarında ve farklı markaların çok özel partilerinde defalarca karşımıza çıkan yıldızların görünümleri o kadar sık değişiyor ki, Cannes Film Festivali’nin stil raporunu oluşturmak bir hayli güçleşiyor. Her ne olursa olsun, senenin en çok merak edilen festivalinden bazı görünümler akılda kalacağa benziyor.

Henüz festivalin ilk günlerinde olsak da aktris Blake Lively üç ayrı görünümü eskitti bile. Lively’nin kırmızı halı yarışında öne çıkmasını sağlayansa Versace imzalı elbisesi oldu. Spagetti askıları ve işlemelerini asimetrik şekillerde kesen transparan bölümleriyle dikkat çeken elbise, en çok konuşulan gece görünümlerinin başına çoktan yerleşti.

Cannes Film Festivali’nde gündüz kuşağının -şimdilik- hakimiyse Victoria Beckham. Aylardan Mayıs, mekan da Fransa’nın güneyindeki günlük güneşlik sahilleri olunca ilk aklımıza gelen uçuşan etekler veya kolsuz elbiseler oluyor. Victoria Beckham ise yere kadar uzanan paçalarıyla dikkat çeken siyah pantolonu, kollarını kıvırdığı beyaz gömleği ve geometrik formlu çanta, gözlük ikilisiyle New York sokaklarını aratmıyor.

Kayıp köpeğin peşinde

Bir telefon direğinde veya bir arkadaşımızın Facebook iletisinde sıkça karşımıza çıkan ‘kayıp köpek’ ilanlarına bir yenisi daha eklendi. Bu defa bir farkla; ilanın sahibi, Fransız mücevher markası Van Cleef & Arpels.

1966 yılında üretilen ‘La Boutique’ koleksiyonunda yer alan köpek figürlü mücevherin yaklaşık 20 senedir kayıp olduğunu duyuran marka, sosyal medya üzerinde başlattığı kampanyayla bu kayıp köpeği arıyor. Zamanında bu sevimli köpeği satın alan kullanıcıyı bulmayı amaçlayan kampanyaya destek olmak isteyenlerse kendi dillerinde hazırlanmış kayıp köpek ilanlarını sosyal medya kanallarında paylaşabiliyor.

Bu tür ilanların, özellikle de sosyal medya sayesinde, kolay sonuç aldığını biliyoruz. Bakalım bu ‘fazlasıyla değerli’ köpek de çabucak bulunabilecek mi?

Bir alametifarika hikayesi

Moda dünyasında kırmızı tabanlı ayakkabılar tutkuyu ve arzuyu simgeler. Zaman içerisinde pek çok marka bu rengi kendi tasarımlarında kullanmış olsa bile kırmızı tabanlar Christian Louboutin ile özdeşleşmiştir. Ancak mahkemeler, aksini iddia etmeye devam ediyor.

Daha önce Avrupa’nın farklı ülkelerinde açılan davalarda kırmızı tabanlı ayakkabıları kendi alametifarikası olarak kabul ettirmeyi başaran marka, İsviçre mahkelerini ikna edememişe benziyor. Geçtiğimiz hafta açıklanan bir mahkeme kararı, kırmızı tabanların bir marka değeri taşımadığını, sadece bir dekorasyon elementi olduğunu belirterek herhangi başka bir markanın bu şekilde tasarım ve üretim yapabileceğine kanaat getiriyor.

Ben şimdiden açıklayayım; bu mahkeme kararını tanımıyorum. Burberry’nin trençkotu, Ray-Ban’in ‘wayfarer’ modeli veya kırmızı tabanlar fark etmez; alametifarika haline gelmiş tasarımlar kağıt üzerinde sahipsiz olsa da gönlümüzde en özel yere sahipler.

Yazının devamı...

Cinsiyetsizlik açılımı

Kimi zaman sizin de başınıza geliyordur; bir mağazanın vitrininde ışıl ışıl sunulan çantayı çok beğenirsiniz, kalp atışlarınız hızlanır, adımlarınız sıklaşır, mağazaya girip o çantaya yönelirsiniz ve bir bakarsınız ki o çanta aslında karşı cins için tasarlanmıştır.

Erkeklerin kadın koleksiyonlarından bir şey beğenip de günlük stillerine uyarlamalarına çok alışık olmasak da tam tersi, yani kadınların erkek koleksiyonlarından ilham almaları hatta doğrudan belli başlı parçaları ‘çalmaları’ sıklıkla karşılaştığımız bir durum.

Valentino’nun ‘Rockstud Untitled’ adını verdiği cinsiyetsiz koleksiyonuysa bu durumu ortadan kaldırma iddiasında. Trençkot, balıkçı yakalı kazak ve beyaz gömlek gibi hem kadınların hem de erkeklerin kullanabileceği parçalardan oluşan koleksiyon, cinsiyetsiz bir moda dünyasının mümkün olduğunu gösterirken bize sade ve şık alternatifler sunmayı başarıyor.

Havada ‘moda’ kokusu var

Daha önce farklı havayolu şirketlerinin, dünyaca ünlü moda tasarımcılarıyla bir araya gelme hikayelerini sıklıkla duyduğumuz için moda dünyasının havacılık sektörüyle ilişkisine aşina sayılırız. Ancak bu defa işin başka bir boyutuna tanık oluyoruz. Birleşik Arap Emirlikleri’nin ulusal havayolu şirketi ETIHAD Airways, dünya genelinde moda haftalarının organizasyonundan sorumlu olan WME/IMG ile bir işbirliğine imza attığını duyurdu.

New York, Londra, Milano, Berlin, Sidney ve Bombay’da gerçekleşen resmi moda haftalarının yıl boyunca sponsorluğunu üstlenen ETIHAD Airways’in 17 moda haftasına yolcu taşıyacağını duyunca gözümde canlanan ilk şey o uçuşlarda kimlerin yer alacağı oldu. Top modeller, dünyaca ünlü editörler, moda tasarımcıları ve sektörün önde gelen isimleri bir arada; gerçekten de havada ‘moda’ kokusu vardiyebiliriz.

Yazının devamı...

Derinden Değişim

Markalar, hele bir de sektörde uzun yılları devirmişlerse, değişime adapte olmakta zorlanabiliyor. Bazen ani bir tasarımcı değişikliği, bazen radikal bir marka adı manevrası ile yeni bir ivme yakalanıyor. Örneğin Yves Saint Laurent’dan Saint Laurent Paris’e dönüşmek, ister istemez bütün spotları o markanın üzerine topluyor. Bazense her adımı dikkatlice planlanmış bir değişim süreci yaşanıyor; BOYNER örneğinde olduğu gibi.

Yılbaşı döneminde logosunu yenileyen, birkaç ay içerisinde farklı isimlerle kampanyalara imza atan marka, yaşadığı değişimi müşteride şok etkisi yaratmadan, deyim yerindeyse ‘nabza göre şerbet vererek’ bizlere de yaşatıyor. Olayı farklı boyutlarıyla ele alan BOYNER’de değişim sadece logoyla veya reklam kampanyalarıyla sınırlı kalmıyor.

Yeni jenerasyonun ‘it-girl’ diye tanımlanan isimlerinden Ayşe Boyner, yurt dışından seçtiği havalı parçaları ‘BOYNER Fresh’ adlı bir bölümde moda meraklılarıyla buluşturuyor. Daha önce North of Navy gibi alt markalar yaratan marka, yeni sezonla birlikte PENFORD alt markasıyla Türk erkeklerinin stil oyununa bir forvet daha kazandırıyor. Değişim sürecinin son ayağınıysa fena halde dile dolanan reklam müziğine eşlik ederek farklı BOYNER tasarımları içerisinde süzülen Elçin Sangu oluşturuyor.

Elçin Sangu, Yeniden

Daha önce Elçin Sangu’nun iki ayrı marka kampanyası ile ‘her yerde’ karşımıza çıktığını, bu durumun ne kadar sağlıklı olduğundan emin olamadığımı paylaşmıştım. Yetenekli oyuncuya aynı soruyu, bu defa yüzyüzeyken sordum. Belli ki Sangu, enerjisinden en ufak bir parça yitirmeden işini yapmaya devam ediyor. Dergilerden, gazetelerden kesilip saklanacak enerjik fotoğraflarda son moda tasarımlar içerisinde süzülen, milyonlarca hayranının bu tasarımları kendi üzerinde hayal etmesini sağlayan Elçin Sangu için son kararı verdim; yıldız ışığı bir süre daha etrafını aydınlatmayı sürdüreceğe benziyor.

H&M’den Sürdürülebilir Moda Çağrısı

Kalıcı olmak, işini en iyi şekilde yapmaya devam etmek gibi, moda tasarımını sürdürülebilir bir hale getirmek de günümüzün endişelerinden. Hep duyduğumuz ama yabancı kaldığımız ‘sürdürülebilirlik’ kavramı, belki de sıklıkla alışveriş yaptığımız, her adımını takip ettiğimiz bir moda markası sayesinde yeniden gündemimize girmek üzere.

İsveçli moda devi H&M, 22 Ekim - 4 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek olan 3. Istanbul Tasarım Bienali kapsamında gerçekleştirilecek ‘Moda Tasarımında Sürdürülebilirlik’ atölye çalışmasının destekçisi olduğunu açıkladı. İsveç Başkonsolosluğu’nda gerçekleştirilen basın davetinde iş birliğinin kapsamını açıklayan marka, genç tasarımcıları atölye için başvuruya davet ediyor.

Başvuran isimler arasından seçilen isimler yeni ve inovatif tekniklerle sürdürülebilirlik temasını vurgulayan işler hazırlayacaklar. Ortaya çıkan bu işler değerlendirilecek ve öne çıkan tasarımlar 3. Istanbul Tasarım Bienali’nde sergilenecek. Kültür ve moda dünyalarını buluşturan bu iş birliğini yakından takip etmenizde fayda var.

Yazının devamı...

Zamansız stil vurgusu

Elinin değdiği kadın, bir film karesinden çıkmışa dönüyor; ufak tefek dokunuşları, bir kadını yıldıza çeviriyor. Son yıllarda moda dergileri ve çeşitli markalar için gerçekleştirdiği çekimlerle adını sıkça duyuran moda editörü ve stil danışmanı Mert Aslan, stil oyununu kurallarına göre oynamayı biliyor.

Daha önce ‘Zamansız Stil’ vurgusu yaparak adL ile bir araya gelen ve ‘Night Zoom styled by Mert Aslan’ adlı çalışmaya imza atan Mert Aslan, bu fikri İlkbahar 2016 sezonunda bir adım ileri taşımış. Küresel trendler arasında yer alan nostaljik etkiyi 1950’lerden çıkartıp günümüze getiren koleksiyon, zarafetinden bir şey kaybetmeden güçlü durabilen kadınlar yaratmış. Koleksiyonu yakından inceleme şansı bulan ünlü simalar büzgülü etekler veya jakarlı elbiselere akın etse de benim favorim fleto cepli ceket ve pilili pantolon ikilisi.

Stil sahibi oteller

Condé Nast Traveler, son bir yıl içerisinde açılan otelleri yerinde incelemiş ve en iyilerini ‘Hot List 2016’ adlı bir seçkide toplamış. 60 otelin yer aldığı seçkide otellerin isimleri, tarzları ve lokasyonları farklılık gösterse de ortak nokta belli: stil sahibi dokunuş. Türkiye’den de iki otelin kendisine yer bulabildiği bu ‘en yeni, en iyi’ seçkisinin benim için yıldızıysa FENDI Private Suites.

Roma’da yer alan Palazzo FENDI’nin üst katında, sadece 7 odadan oluşan bu ‘fazlasıyla ayrıcalıklı’ otel, İtalyan markanın ikonik dokunuşuyla sıra dışı bir havaya kavuşmuş. Eğer bir gün FENDI Private Suites’in şanslı misafirlerinden biri olursanız, sizi bekleyen iki sürprize hazır olun: Selleria modeli bir kartlık ve Moleskine not defterini dilediğiniz gibi kişiselleştirmenizi sağlayacak birbirinden eğlenceli FENDI etiketler.

Erkeklere özel

Moda dünyasında kadınların hakimiyetini tartışmaya gerek yok; ancak, biz erkekleri kadınların gölgesinden çıkartacak gelişmeler de olmuyor değil. Giderek genişleyen erkek koleksiyonları ve markaların erkek dünyasına yaptığı yatırımlar birbiri ardına karşımıza çıkarken İstanbul’dan da güzel haberler almaya devam ediyoruz.

Stil sahibi erkeklerin uğrak noktası, konsept mağaza BEY Karaköy, yavaş yavaş kendi koleksiyonunu oluşturuyormuş. Türk erkeklerini stil oyununda 1-0 öne geçiren konsept mağazanın kendi adıyla ürünler çıkartması, beni bir hayli heyecanlandırdı. BEY Karaköy markalı ayakkabı, denim pantolon ve ceketlerini dünyanın farklı ülkelerinden gelen ziyaretçileriyle buluşturan mağazanın bir sonraki hamlesini merakla bekliyorum.

Taht oyunları

Son birkaç ay içerisinde o kadar çok moda evinde tasarımcı değişikliği gerçekleşti ki, moda dünyasını ne kadar yakından takip etmeye çalışsak da hesabı kitabı tutabilmek mümkün değil. Bir kısmı gerçekleşen, bir kısmı henüz ‘fısıltı’ olarak kalan bu değişikliklerin ışığında sektörün önünü görebilmesi nasıl mümkün olacak bilemiyorum.

Karl Lagerfeld’in CHANEL’den ayrılacağı, yeriniyse Saint Laurent Paris’ten ayrılan Hedi Slimane’in dolduracağı söylentisi yalanlanalı henüz birkaç gün olsa da sektörde sular durulmuyor. Örneğin, Raf Simons’tan boşalan DIOR tahtına aday isimlerin listesi uzayıp gidiyor. Moda dünyasındaki bu ‘taht oyunları’ fısıltıları arasında beni en çok heyecanlandıransa Fransız marka LANVIN’in Türk kökenli tasarımcı Erdem Moralıoğlu ile bir araya gelme ihtimali. Bakalım bu ihtimal yakın bir zamanda gerçekleşecek mi?

Yazının devamı...

Sanayide neler oluyor?

New York veya Milano gibi şehirlerde yaratıcı zihinlerin ve özellikle moda endüstrisinin şehir dışında, atölyelerle dolu hatta neredeyse tekinsiz sayılabilecek muhitlere taşınması alışılageldik bir durum. Bu değişimin uzun yıllara yayılması ve sonrasında bulundukları alanları geliştirmesi de cabası. Pek çoğumuzun kulaklarının “Şehrin dışında eski bir fabrikada özel bir davete gittik, çok havalıydı!” cümlesine aşina olması da İstanbul’un bu değişim ve gelişimlerden nasibini almasının sonucu.

Bir süredir Atatürk Oto Sanayi civarındaki plazalarda çalışanların öğle yemeği kaçamaklarına ev sahipliği yapan, yemekleri kadar hediyelik ve dekorasyon seçkisiyle de iddialı olan Sanayi 313, bizim için bir ‘sanayi devrimi’ sayılabilir. Kendi fikirlerini gerçeğe dönüştüren ve moda çevrelerini etkilemeye başlayan Sanayi 313’ün üretimi olan ayakkabı ve çantalar, bizden önce dünyaca ünlü mağazalarda moda severlerle buluşmaya başlamıştı. Yeni açılan Sanayi 313 online mağazası sayesinde Serena Uziyel’in estetik anlayışının ürünü olan ‘couture’ ayakkabı ve çantalar, herkesin kolayca ulaşabilmesi için bir tık uzakta. Sanayi devrimi başladı, geç kalmayın derim.

Kate Middleton ile Devr-i Alem

Hepimiz biliriz ki bir ‘first lady’ veya ‘prenses’ söz konusu olduğunda bütün kadınlar dikkat kesilir. Başroldeki isim kim olursa olsun, yaptığı açıklamalar veya gerçekleştirdiği farklı çalışmalarındansa nerede, nasıl giyindiği merak edilir. Grace Kelly’den sonra uzun yıllar boyunca layığıyla doldurulamayan ‘stil sahibi prenses’ koltuğunda artık Cambridge Düşesi Kate Middleton oturuyor. Düğün günü gelinlik modeli trendlerini değiştiren, iki hamileliği boyunca milyonlarca hamile kadına ilham olan Kate Middleton’ın gündemimize yeniden düşme sebebiyse son günlerde gerçekleştirdiği Hindistan ziyareti. Alexander McQueen ve Jenny Peckham gibi İngiliz moda tasarımcılarını sık sık tercih eden düşesin bu seyahate özel olarak Hintli tasarımcılardan da bir seçkiyi valizine sıkıştırdığı söyleniyor. Doğrusu stilini pek beğendiğim Kate Middleton, daha çok konuşulmayı hak ediyor.

Komşu kızından stil ikonuna

Naif açıklamaları, eğlenceli hareketleri ve doğallığıyla sempati toplayan genç şarkıcı Taylor Swift ne yaptı etti, kendisini yine bir moda dergisinin kapağında buldu. Mayıs ayında Amerikalı okuyucularla buluşacak bir dergi için Mert Alaş ve Marcus Piggott tarafından gerçekleştirilen çekimde Taylor, alıştığımızdan bir hayli farklı. Beyoncé ve Lady Gaga gibi isimlerle aynı kulvarda yarışmaya hazır hale geldiğini ispatlayan Taylor Swift, tam bir Türk filmi kahramanı gibi değil mi? Hikayenin başında saf komşu kızı, hikayenin sonunda popüler arkadaş grubunun yıldızı.

Gerçek Kylie kim?

Bir ‘Kylie’ tartışmasıdır aldı başını gidiyor. Amerikalı televizyon yıldızı Kylie Jenner, piyasaya sürdüğü kozmetik markası için kendi adını, yani Kylie’yi tercih edip bir de üzerine bu adın haklarını almak isteyince ortalık karıştı. Zira bu haklar, hepimizin şarkılarını bildiği Avustralyalı şarkıcı Kylie Minogue’a aitti. Sosyal medya üzerinde olağanüstü bir popülariteye sahip olan Jenner’ın, Minogue hakkında “Amerika’da çok da ünlü değil” şeklindeki açıklamalarıyla iyiden iyiye alevlenen tartışma şimdilik gündemden düşmüşe benziyor. Bakalım gerçek Kylie’nin kim olduğuna mahkeme mi yoksa sosyal medya canavarları mı karar verecek?

Yazının devamı...

Marka takıntısı

Markaları seviyor, markaları arzuluyoruz. Çantamızın hangi marka olduğunu, ayakkabılarımızın üzerindeki etikette hangi harflerin yazdığını belki de gereğinden fazla önemsiyoruz. Kabul edelim ya da etmeyelim, hepimizde bir ‘marka takıntısı’ almış başını gidiyor.

Zaman zaman en çok sevilen markaların hangileri olduğuyla ilgili araştırmalar karşımıza çıkıyor. Sonuçlar açıklandığında liste başını Fransız moda evleri, yaratıcı ayakkabı tasarımcıları veya her semtte karşımıza çıkan hesaplı mağaza zincirleri çekiyor.

Peki ya madalyonun öbür yüzünde neler oluyor? Bunu merak eden köklü bir moda yayını, sektör profesyonellerine ve geleceğini bu sektörde arayacak öğrencilere çalışmayı en çok isteyecekleri moda markalarını sormuş. Sosyal medya kanalları aracılığıyla toplanan iki binin üzerinde cevap, önde gelen moda okullarında eğitim gören dört yüzün üzerinde öğrenciden alınan cevaplarla birleştirilmiş.

Sonuçlar pek şaşırtıcı değil; profesyoneller ve öğrencilerin bir gün bünyesinde çalışmak istedikleri moda markaları listesinin en üst sırasında Chanel yer alıyor. Fransızlar arasındaki rekabet, listede kendisini bir kere daha gösteriyor; Louis Vuitton ikinci sırada, Dior ise üçüncü sırada karşımıza çıkıyor. Listenin devamında ise Alexander Wang, Diane von Furstenberg, Kate Spade, Marc Jacobs, H&M, Burberry ve Prada gibi markalar yer alıyor.

Patron Pharrell

Bazen marka takıntısını bir adım öteye götürüp, çok sevdiğimiz bir markaya sahip olmayı isteriz. Pharrell Williams ise bu yolda hepimizden hızlı davranmışa benziyor. Bundan birkaç hafta önce ikonik marka G-Star’ın ‘yeni ortak sahibi’ ünvanını alan ünlü şarkıcı, sevdiği ve değer katmak istediği bir markayla ilgili harekete geçen nadir örneklerden.Denim ile ilgili hayallerini, ortağı olduğu bir marka aracılığıyla gerçeğe dönüştürmeye başlayan Pharrell’in Amsterdam’da yer alan G-Star RAW fabrikasını ziyareti sırasında basına yansıyan fotoğraflar tam da ‘işinin başında duran patron’ imajı değil mi?

Marka ve tasarımcı iş birliklerinin vazgeçilmez hale geldiği Türk moda dünyasında, işin kimyasının tuttuğu ve uzun yıllar devam eden iş birliklerini bulmak bir hayli güç. Dilek Hanif ve KOTON iş birliğiyse, tek sezonluk sönük iş birliklerinin aksine yeni sezonunda ışıl ışıl parlamaya devam ediyor. Dilek Hanif gibi önemli ve özel bir ismin tasarım dokunuşuna ulaşılabilir fiyatlarla sahip olmanızı sağlayan koleksiyon, özellikle mezuniyet geceleri ve yaz düğünlerinde hayat kurtaracağa benziyor. Çiçek desenleri ve mercan rengi sayesinde sıcak yaz günlerinden, özenli işlemeler sayesindeyse ışıltılı gecelerden bir parça çalmak isterseniz, adres belli.

Ormana yolculuk

Önümüzdeki hafta vizyona girecek olan ‘Orman Çocuğu’ filminin heyecanı herkesten önce moda severleri sardı. Farklı yaratıcı dokunuşuyla aşk yaşadığımız KENZO, Disney’in yeniden yorumladığı hikayeden ilham alan özel koleksiyonunu görücüye çıkardı ve ortalık karıştı. Çizgi karakterleri ve ormanın renkli dünyasını farklı tasarımlara taşıyan, hatta marka logosunu bile bu karakterlerden birisiyle buluşturan koleksiyon tam da yazın yaklaştığını hissettiğimiz günlerde bizi ormanda keyifli bir yolculuğa davet ediyor. Ne yalan söyleyeyim, ben hazırım!

Yazının devamı...

7 şehir, 7 çanta

Alışılagelmiş hikaye şöyle başlar; en sevdiğiniz tasarımcının, sıklıkla takip ettiğiniz bir gazete veya dergideki röportajına denk gelirsiniz. Heyecanla çevirdiğiniz sayfalar arasında, belki de ilk cümlede tasarımcı, yeni koleksiyonunda bir şehirden ilham aldığını söyler. Henüz alışamadığımız hikayeyse tam olarak içinde yaşadığımız günlerde gerçekleşiyor. Artık satışa çıkacak ürünler sadece tasarımcılar tarafından ortaya konmuyor; tüketiciler de sürece dahil oluyor. Versace tarafından başlatılan ‘7 Şehir, 7 Çanta’ yarışması da alışamadığımız hikayelere bir yenisini ekliyor.

Marka, ilan ettiği 7 şehirde çekilen yaratıcı ve farklı fotoğrafları bir websitesi üzerinden yarışmaya dahil ediyor. Sonrasında her şehir için bir fotoğraf seçiliyor ve bu fotoğraf, Versace tasarım ekibi tarafından kullanılarak o şehre özel bir Palazzo Empire modeli çanta yaratılıyor. Bu eşsiz çanta, ilham kaynağı olan şehirdeki Versaca mağazasında satışa sunuluyor. Bununla da bitmedi; çantalara ilham veren fotoğrafların sahipleri, Milano Moda Haftası’na katılma şansı yakalıyor.

Aklınıza gelen ilk soruyu hemen cevaplayayım; İstanbul bu 7 şehir arasında değil. Ancak yolunuz Beijing, Milano, Sao Paulo, Paris, Tokyo, New York veya Hong Kong şehirlerine düşerse, bir sonraki sezonun en çok konuşulan çantalarından birisinin üzerinde kendi fotoğrafınızı görme şansınız hala var.

Atletik stil çağrısı

Beyoncé de ‘marka yaratan’ ünlüler kervanına katıldı ve ‘IVY PARK’ adlı markasını özel bir video aracılığıyla tanıttı. Bundan üç sene önce karşımıza çıktığında anlamlandıramadığımız, antrenman kıyafetlerini günlük hayatın her anına, hatta şık davetlere kadar taşıyan ‘athleisure’ akımını merkeze alan marka, duyurulduğu ilk andan itibaren sosyal medyanın en çok konuşulanları arasında. İki yıla yakın sürede hazırlanan ve 200 parçadan oluşan bu ilk koleksiyon bakalım sadece Beyoncé’ın klip ve konserlerinde mi karşımıza çıkacak, yoksa günlük hayatımıza da karışabilecek mi?

Kişiye özel, daha özel, en özel

İtalyan moda devi Prada, kişiye özel sipariş projesi ‘Made to Order Décollté’ hizmetini Nisan ayında İstanbul’da sunacak. Dünyanın farklı şehirlerinde gezen bu proje kapsamında dileyen moda severler ayakkabılarının malzemesinden desenine, topuk yüksekliğinden taban rengine kadar her konuda diledikleri şekilde karar verebilecek ve kendilerine özel modeli yaratabilecek. Bol sıfırlı etiket taşıyan bir çift ayakkabıyı alıp ertesi gün en yakın arkadaşınızla pişti olmak sizi korkutuyorsa, bu özel tasarım hizmeti tam size göre. Unutmadan, isminizin baş harflerini de tabanına işletebileceğiniz ayakkabılarınız 60 gün sonra kapınızda.

Zaha Hadid’in ardından

Moda ve mimari dünyalarının birbirlerinden fazlaca beslendiklerini bilmeyen yoktur. Bu karşılıklı beslenmeye en çok katkıda bulunan isimlerden ve dünyanın önde gelen mimarlarından Zaha Hadid’in hayatını kaybettiği haberi, moda dünyasında şok etkisi yarattı. Chanel, Georg Jensen, Melissa gibi markalarla iş birliklerine giden, hatta kendisinin de moda dünyasında yer almayı çok istediğini ancak bunu ondan daha iyi yapan birileri olduğu için cesaret edemediğini söyleyen Hadid, mimari dünyası için yeri doldurulamayacak bir kayıp. İlham dolu sıra dışı kariyeri ve tasarım dünyasını yeniden tanımlayan cesur adımları için Zaha Hadid’e teşekkürler.

Yazının devamı...

Yıldız ışığı

Sosyal medyanın hayatımızın her köşesine dahil olmasıyla birlikte bazı isimleri daha sık duyar ve görür hale geliyoruz. Bir ay önce kimsenin tanımadığı ‘sıradan’ bir Instagram kullanıcısı, bir anda ‘en ön sıradan’ yerini kapıveriyor. Herkesin takipçi sayısıyla popülaritesini tasdiklediği günümüzde, sosyal medyada ünlü olanın yoluna kırmızı halılar seriliyor.

Aslında ilk taşı, Amerikan Vogue dergisi atmıştı. Kim Kardashian ve Kanye West ikilisini Nisan 2014’te kapağına taşıyan dergi, çok eleştirilse de rekor bir satışla tarihe geçmişti. Sosyal medyanın gücünü ilk kez keşfettiğimiz o günden bu yana moda dünyasında dijitalde etkili isimlerin hükmü sürüyor desem yalan olmaz.

Farklı sosyal medya kanallarında 64 milyonu geçen takipçi sayısıyla ‘gerçek bir fenomen’ olan genç model Kendall Jenner ise Amerikan Vogue’un yeni silahı. Nisan ayında kapağını Rihanna’nın süsleyeceği dergi, tamamen Kendall Jenner üzerine hazırlanan bir ekle çıkmaya hazırlanıyor. Tabii ki bu hareketin satışları hızlı bir şekilde etkileyeceğine kesin gözüyle bakılıyor.

İki sene önce pek çoğumuzun adını bile bilmediği ancak bugün her reklam panosunda yüzünü gördüğümüz güzel oyuncu Elçin Sangu da Türkiye’nin ‘sosyal medya’ örneği sayılabilir. Aslında 2011 yılından beri farklı dizilerde yer alan Elçin Sangu’nun gerçek patlaması ‘Kiralık Aşk’ adlı diziyle ve tabii ki bu sayede 2 milyonu aşan takipçi sayısıyla gerçekleşti.

Geçtiğimiz aylarda çok satan bir saç bakım markasının yüzü olan ve reklam filmleriyle karşımıza çıkan Sangu’nun, aynı zamanda Türkiye’nin en büyük mağaza zincirlerinden birisiyle de anlaştığı haberini alınca, bu ışığın ne kadar süre etrafını aydınlatabileceğini düşünmeden edemedim. Bir oyuncu, şarkıcı ya da televizyon ünlüsünün, hem de en popüler döneminde, farklı markalarla iş birliği yapmasına ilk kez şahit olmuyoruz. Daha önce pek çok ünlü isim, aynı anda çok sayıda marka için karşımıza çıktı. Ancak her şeyin çok hızlı üretilip tüketildiği günümüzde bu tür adımları atarken dikkatli olmakta fayda var.

Kürke veda

Pek çok kadının vazgeçilmezi olarak bildiğimiz kürk, giderek bilinçlenen tüketicilerin gayretleri sonucunda yavaş yavaş hayatımızdan çıkmaya hazırlanıyor. Moda dünyasında, özellikle lüks segmentte kendisine sağlam bir yer edinen kürk kullanımı konusunda son gelişme, İtalyan devi Armani’den geldi. Marka, yaptığı açıklamayla şirket grubuna bağlı moda markalarının koleksiyonlarında gerçek kürk kullanımını durdurduğunu duyurdu. Aslında bu Armani’nin ilk açıklaması değil. Marka, 2009 yılında da benzer bir adım atmış ancak sonraki sezonlarda verdiği sözden caymıştı. Bakalım Bay Armani bu defa verdiği sözü tutabilecek mi?

Yeniden Irina

Bazı markalarla bazı isimler yanyana geldiğinde eşsiz uyum diye nitelendirilir. Bundan neredeyse on sene önce ilk kez bir araya gelen ve geçtiğimiz günlerde yeniden buluşan Irina Shayk ve Intimissimi de bu uyumlu ikililerden. Havaların ısındığı, kanımızın kaynadığı şu günlerde karşımıza çıkan kampanya çekimi, Irina Shayk’ın dünya üzerindeki en çekici kadınlardan biri olduğunu yeniden ispatlıyor gibi.

Saatleri Beatles’a ayarlayalım

En sevdiğiniz müzisyeni bileğinizde taşımaya ne dersiniz? İsviçreli saat üreticisi Raymond Weil’in sektördeki kırkıncı yılını kutlamak üzere sınırlı sayıda ürettiği ‘maestro Beatles’ adlı model, efsanevi grup Beatles hayranlarını kalbinden vuracağa benziyor. Kadranında ‘Let It Be’ ve ‘Yellow Submarine’ gibi unutulmaz Beatles albümlerinin isimlerini barındıran bu model, markaya bugüne dek ilham olmuş tüm müzisyenlere bir saygı duruşu niteliği de taşıyor.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.