Bekarların hepsi ‘sancılı’ mı?
Türkiye’de birbirinden bağımsız görünen birçok gelişme dikkatle bakıldığında oldukça bağımlı.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Hz. Muhammed’in Hayatı” ders kitabında -ne alaka ise- evlilik, küçük yaşta evlilik, kız isteme, kocaya itaat, iffet gibi konular yer almış.
Tarafsız gözle irdeleyelim;
“Bekarlık sultanlık değil, karar verilememiş bir sürecin sancılı bekleyişidir”. Demek ki evlenmek istemeyen veya kendine uygun bir eş bulamayan insanların, kadın veya erkek fark etmez hepsi sancılı bir bekleyiş içinde hayat sürüyorlar.
Bu anlamsız ve kabul edilemez yorum da gençlerin beyinlerine işleniyor.
Bekara ‘huzur’ da yok!
Ne olması beklenmektedir, evlenmemiş kadın ve erkekler psikolojik bunalım mı yaşasın? “Sancılı bekleyişimiz bitmedi” diyerek karalar mı bağlasın?
“İnsan fıtratı gereği karşı cinsiyle birlikte yaşamaya muhtaçtır. Bunun dışındaki bir hayat insana saadet ve huzur vermekten uzaktır”.
Demek ki hayatını bekar geçiren ama çok mutlu görünen insanlar ‘aslında saadet ve huzurdan uzak’lar ama kendileri bile bunun farkında değil.
Yeni yetişecek kuşaklar, böyle bir mutluluk olamayacağına inanmaya zorlanıyor.
Çocuk evlilikleri
Hz. Muhammed’in Hayatı isimli kitapta böyle cümlelerin yer alması mümkün müdür gerçekten?
Okul kitabıyla beyin yıkama devam ediyor: MEB “Evlilik yüzüğünün esaret halkası değil, bir hürriyet nişanesi olduğuna” karar vermiş, üstelik nişan sürelerini de kendisi öneriyor.
Çok uzun bir süre olmayacak. Yani, Bakanlık istedi diye mutlaka evleneceksin ama nişan sürene bile kendin karar veremeyeceksin.
Türkiye’de en büyük sorunlardan biri kızların çocuk yaşta evliliğe zorlanmasıdır ki “çocuk istismarı” demek olan ve yeterince yaptırım uygulanmadığı için süregiden bu evliklerde kızlara “çocuk gelin” denmesi bile doğru değildir.
Kitap “ülkemizde örfe dayalı olarak genç yaşlarda evlenildiğini” belirterek bu suçu olağanlaştırıyor ama “çocuklarla evlenenler suç işlemiş sayılırlar, kadınlara ve çocuklara (aile içi ve dışında) cinsel saldırılar ağır suçtur” demiyor.
‘Domates’ meselesi!
Artık kadın ve erkeklerin eşit güçle, her meslekte eşit başarılar elde ederek yaşadıklarını, ailelerin de bu şartlar altında kurulduğunu göz ardı ederek “erkekler güç ve kuvvet yönünden daha ileri oldukları için” aileyi erkeğin yöneteceği, kadının da “kocasına itaat edeceği, bunun ibadet olduğu” ifadeleri yine aynı kitapta mevcut…
Gerçekten yazan kişiyi görme isteği beliriyor, acaba Irak, Suriye, Mısır gibi bir Ortadoğu ülkesinden veya Malezya, Endonezya gibi bir yerden gelmiş olabilir mi?
Yoksa bazı bakanlıklarımız hala FETÖ’den arınmamış mıdır, arındıysa bir başka “dinci” terör örgütü mü sızmıştır?
Bu hafta içinde “tesettürsüz kadınların ‘kabuğu soyulmuş domates’e benzetildiği” bir sempozyum da duyulduğu için insanın aklına geliyor bunlar.
MEB, bu ve benzeri, çağdışı görüş ve yorumların yer aldığı kitapları müfredata keyfi şekilde yerleştirme hakkına sahip olmamalıdır.