Büyükdere’de binalar yaparken Gültepe’ye arkamızı dönmedik
Sapphire, Zorlu Center, Loft, Kanyon, İstanbul Modern gibi dev projelerde eşi Murat Tabanlıoğlu ile imzası olan Melkan Gürsel Tabanlıoğlu, projelerinde ‘sosyal barışıklık’ yarattıklarını söyledi. Tabanlıoğlu, “Sapphire’deki, Loft’taki, Kanyon’daki, Zorlu Center’daki hayatlar faklı. Aynı bölgede aynı talep yoktur. Önemli olan da mimari platformların farklı insanları biraraya getirmesi. Büyükdere’de en önemli açılımımız Gültepe’ye arkamızı dönmemektir. Kanyon’un yan kapısı vardır, arka tarafla ön tarafı birleştiren bir pasajdır... Loft’un arka tarafta da girişi var. Gittiğin, yaptığın yerlerde sosyal barışıklık yaratacaksın” dedi
Sapphire, Zorlu Center, Loft, Kanyon, Ziraat Bankası binası, İstanbul Modern, AKM renovasyonu ilk anda aklıma gelen projeleri. Melkan Gürsel Tabanlıoğlu eşi Murat Tabanlıoğlu ile birlikte İstanbul’un en önemli binalarına imza atıyor. Yaptıkları projeler Avrupa’dan Ortadoğu’ya farklı otoritelerden ödüller alıyor. Geçtiğimiz yaz aylarında Tabanlıoğlu’nu yakından tanıma fırsatı buldum. Türkbükü’ndeki evlerine konuk olduk.
Hafızamda Melkan Gürsel Tabanlıoğlu’yla ilgili imza attığı projeler dışında 2 şey vardı. Biri 4’üncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in torunu olması, diğeri de 2 yıl önce The European Centre for Architecture Art Design and Urban Studies tarafından Avrupa’nun 40 yaş altı 40 mimarından biri seçilmesiydi. Röportaj yapma fırsatını ise ancak bulabildik. Bu arada Melkan Gürsel Tabanlıoğlu yeni ödüller de aldı. Röportaja geçmeden önce yazmadan edemeyeceğim. Tüm bu başarıların ardında kıpır kıpır genç bir kadın var. Müthiş heyecanlı ve mütevazi. İleride Büyükdere Caddesi’nin kaderinin değişmesinde Tabanlıoğlu’nun damgası olacağını düşündüm.
Şantiyede tanıştılar
* Eşiniz Murat Tabanlıoğlu ünlü mimar Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu. Sizin ailede de var mıydı mimar? Nasıl seçtiniz mesleğinizi?
Babam dizayn kaliteleri olan bir adamdı. Kendi oturduğu evlerin mimarıydı. 1960’larda yaptığı eve şimdi bakıyorum, o zamanlar için çok modern bir ev. Ben de kardeşim Özdem de şanslıydık. İyi ve onurlu bir aile içinde doğduk. Büyükbabam önemli bir devlet adamıydı. Babamın farklı idealleri vardı. Babam da annem de hayatını çocuklarına dönük yaşadılar. İyi ahlak bizim için hep önemliydi. Verdiğin sözün arkasında durmak gibi.
* Ya siyaset? Dedeniz Cemal Gürsel’in etkisi olmadı mı?
Evde hep siyaset konuşulurdu. Ben uzun zaman politikaya girmek istedim. O dönemde ailem beni yönlendirdi, siyaset istemediler, sonunda da mimariyi yazmaya 5 dakikada karar verdim. Mimarlığı okudukça sevdim. 2’nci sınıftan itibaren de çalıştım. 2 yıl Barselona’da kaldım.
* Eşinizle de şantiye tozunda tanışmışsınız...
Evet. Murat’ın babasının gidişi ve benim gelişim teğettir. Murat babasının yanında pişmiş ama çok da tokat yemişti. Babası vefat ettikten sonra kucağında da koskocaman bir proje vardı. O da Viyana’da eğitim almıştı. Milliyet binasını yapıyorlardı. Milliyet’i yaparken tanıştık.
* Siz nasıl birlikte çalışıyorsunuz, bir projeye ortak imza atmak zor olmuyor mu?
Birçok projeyi birlikte yaptık. Uzun süre öyle gitti. Birlikte yaptığımız ilk proje Doğan Medya’nın Ankara’daki baskı tesisleriydi. O dönemin en iyi çelik binası seçildi. Biz bir süre sonra çalışma yöntemimizi değiştirdik. Aynı kalemi 2 mimarın tutması gerçekten de zor. Biz aynı görüşü paylaşıyoruz, dilimiz aynı ama yoğurt yiyişimiz farklı. Tabanlıoğlu içinde 5 stüdyo var. Hepsinin başında mimarlar ve alt ekipleri var. Bazı projelere ben bazılarına Murat liderlik ediyor. Birbirimizin projelerine de karışıyoruz. Buna ben de Murat da çok açığız.
* Örneğin şu anda Zorlu Center projesi yürüyor hızla İstanbul’da, İzmir’de de Semahat Arsel’in alışveriş merkezi...
Ortak imzamız var bu projelerde. Ben Semahat Hanım’ın projesiyle daha çok ilgileniyorum, Zorlu Center’la da Murat daha çok ilgileniyor.
* Bu çok önemli olmalı. Yatırımcıyla uyumlu çalışmak, sürtüşmemek...
Kan uyuşmasını yakalamak önemli. Biz eskiden piyasaya göre pahalı olduğumuz için iş kaybederdik, artık kaybetmiyoruz. Aslında insanlar bize fikrimiz için para veriyor. Doğru mimari proje yaptığında bir katma değer yaratıyorsun, buna inandıklarında sorun olmuyor. Kendi rayiçlerimizde iş yapıyoruz. Biz iş yaptığımız herkesle dost olduk. 15 yıldır çalıştığımız gruplar var. Koç Ailesi, Doğan Grubu, Eczacıbaşı Ailesi’yle yıllardır çalışıyoruz. Biz işle dostluğu da güzel ayırıyoruz.
* Yatırımcılar genelde mimarların burnundan kıl aldırmamasından şikayet eder, bir de masaya konulan projeyle hayata geçirilen proje arasındaki farklardan...
Kağıda çizdiğin proje değil mimarlık. Sen o resmi hayata geçirebiliyorsan gerçek imza o. O fikri karşındakine kabul ettirmek önemli olan. Hiç böyle bir rüya görmemiş birine kafandaki hayali satıyorsun, karşındaki buna inanacak ve bunu sevecek.
* Onların da bir fikri olmuyor mu? Malzeme konusunda örneğin...
Biz Loft’u yaparken Hamdi Akın bana birkaç kez ‘Bu tavanlar beton mu kalacak?’ diye defalarca sordu. ‘Evet öyle’ dedim. ‘Beğenmezseniz şöyle de olur’ demedim.
* Siz son zamanlarda en çok iş yapan mimarlardansınız. Çok da ödül aldınız. Bu güvenilirliği artırıyor olmalı...
Mimari gelişiyor sen de gelişiyorsun. Uluslararası otoriteler seni değerlendirdiğinde güvenilirliğin de artıyor. ‘Bak Ortadoğu’nun da en iyisi seçilmiş’ diyorlar.
* 40 yaş altında başarıyı yakalayan bir Türk kadın mimar yok sanırım. Daha doğrusu Avrupa’da bu tip değerlendirmede dikkat çeken bir kadın mimarımız olmamış... Bu sizi mutlu etmiş olmalı...
Yok sanırım. Mutlu oldum. Bakalım kadın olarak umarım başka şeyleri de başarırz.
* Ödül aldığınızda hisleriniz?
‘Bu ödül işimize yarar’ diye düşündüm. İnan çok çektik Türkiye’de iş yaparken. 2001’de kriz vardı, biz Kanyon’u yapıyorduk, o dönemde o bizi kurtarmıştı. Biz senelerce iyi olmak için çok çalıştık.
* Biraz İstanbul üzerine konuşmak isterim. Sizin farklı ülkelerde projeleriniz var ama özellikle yoğunlaştığınız şehir İstanbul. Hatta Büyükdere Caddesi’ne damganızı vuruyorsunuz... Şimdilerde eskileri yıkalım yenileri yapalım akımı var. Siz ne diyorsunuz bu konuda?
Eskileri koruyalım da yenisini yapalım. Tarlabaşı’nda dev bulvar açılmış, çevresinde minicik binalar. Esas önemlisi olan değeri korumak sonra ilerlemek. Büyükdere’ye bakın. Mimarsız binaların yükseldiği bir bölge. Mühendissiz bina olmaz ama yalnızca mühendislikle de bina olmaz. Zorlu Center için proje yarışmasında enternasyonel jüri vardı. Biz ve yine Türk ortağımız EAA kazandı.
İnsanlar mutlu olmalı
* Yaşam alanları yaratıyorsunuz. Binlerce insan her gün o yerlerde hayatı kucaklıyor. Ve birçok kişinin hayatı değişiyor. Yaptığınız bir yerin olmaması, göze batması, kuru, soğuk bir yer olması çok yıkıcı olur. Projeler önünüze geldiğinde insanların yaşam biçimi ne kadar meşgul ediyor sizi?
Mimarlık insanların mutluluğu için yapılır. İnsanlar yarattığın mekanda kendini iyi hissedecek. Doğru estetik değer yaratacaksın, doğru fonksiyonlarla donatılmış olacak, çevreye uyumlu olacak, akıllı bina olacak, yeşil dostu olacak, enerji sarfiyatına dikkat edecek. Ama işin sonunda en önemli ne dersen, oradaki insan mutlu mu değil mi? Ben şunu düşünürüm, biz kime yapıyoruz bu binayı kimler yararlanacak, yaşayacak?
* Örneğin Kanyon, Loft ve Sapphire... Önü cadde arkası Gültepe...
Sapphire’deki, Loft’taki, Kanyon’daki, Zorlu Center’daki hayatlar faklı. Aynı bölgede aynı talep yoktur. Bence önemli olan da mimari platformların farklı insanları biraraya getirmesi. Büyükdere’de en önemli açılımımız Gültepe’ye arkamızı dönmemektir. Kanyon’un yan kapısı vardır, arka tarafla ön tarafı birleştiren bir pasajdır orası. Loft’un arka tarafta, Sapphire’in de yan taraflarda girişi var. Gittiğin yerlerde, yaptığın yerlerde sosyal barışıklık yaratacaksın. Kanyon’daki orta alan öyle bir yer.
* Siz Büyükdere Caddesi’nin bir gün trafiğe kapanması gerektiğini düşünüyorsunuz değil mi?
Büyükdere Caddesi için bulvar deniliyor. Benim hayalim şu, Büyükdere Caddesi yürünen bir yer olmalı. Orası transit bir yol. Yol alta alınıp geçişler sağlanabilir. O bulvar yemyeşil, yürünebilir hale gelebilir. Biz Sapphire’nin önüne iki cafe yaptık. Yaptığımız her binanın önünü açık bırakıyoruz. Büyükdere yaşanır oturulur hale gelmeli.
KUTU TİPİ AVM DÖNEMİ BİTTİ
* Ya AVM’lerle ilgili değerlendirme hakkında ne diyorsunuz? İzmir’de de AVM yapıyorsunuz...
Balçova’da yaptığımız AVM, bu arada sevmiyorum AVM lafını. Alışveriş kutuları dönemi bitti. Paris’te yapamıyorsun. Bence bunlar yer altında olmalı. Alışveriş merkezlerinin ciddi anlamda yaşamın parçası olması lazım. İzmir’de yaptığımız yerde, ‘Çardak altında oturun’ diyoruz. İzmir’de hava güzel, ağacın altında, sokaklarda zaman geçirilirdi eskiden. Balkonlarda yaşar İzmirliler. Geleneği günümüz teknolojisiyle birleştirmek lazım. Örneğin Loft modern bir bina ama ortasında avlu var. Sapphire’in ortasında doğal havalanan bir orta bölüm var. Normalde bir gökdelende fanusta yaşıyorsun. Bazı binalar tabiatları gereği etkin ve baskın olabilir. İçinde insanların yaşayacağını unutmamak lazım. Mutlaka binalarda herkesin yaşamlarıyla bağdaştırabileceği alanlar oluşturmak gerekiyor.
GALATAPORT KANAYAN YARAM
* Sizin bir de Galataport projeniz vardı...
Galataport kanayan yaram. Bir türlü dönüşemedi. Galataport adı burada masada çıktı. Salı Pazarı projesiydi. Kızım Mina yoktu, 2000 yılıydı. Oranın dönüşümü çok önemliydi.
* İstanbul Modern de o projeden doğdu...
Evet, İstanbul Modern de yoktu. Oralara hiç girilmiyordu. 1.2 kilometre kıyı şeridi. Boğaz’a küs yaşıyorsun. Mevcudun başka fonksiyonlarda kullanılması önemlidir. Oraların başkalaşması gerekiyordu. İlk bebeği de İstanbul Modern oldu. Hatta ilk dönemlerde Oya ve Bülent Eczacıbaşı olduğu için Guggenheim’la yazışıldı. Galataport projesi ertelenince Oya Eczacıbaşı bu işin peşine düştü. Büyük başarısıdır kendisinin. Arkasından yeni müzeler açıldı. İstanbul artık kültür sanatla konuşuluyor. Mekanlar dönüşüm yaratır. Bunun en güzel örneği de İstanbul Modern’dir.