Şampiy10
Magazin
Gündem

Bal çocuklarda öksürüğe birebir!

Kış aylarında özellikle küçük çocuğu olan anne-babaların en büyük yakınmalarından biri de dinmek bilmeyen öksürük! Bazı çocuklarda geceleri tüm ailenin uykusunu kaçıran öksürük nöbetleri oluyor. İngiliz gazetelerinden The Telegraph’da yayımlanan bir haber ilgimi çekti. Araştırmalara göre bal çocuklarda öksürük tedavisinde pek çok ilaçtan daha etkili! Küçük bir doz balın gece öksürüğünün şiddetini ve sıklığını kesmede, yaygın kullanılan öksürük kesicilere göre çok daha etkili olduğu görülmüş. Bal ayrıca sadece çocukların değil, anne babalarının da uyku kalitelerinin artmasına yardımcı olmuş. Buna karşın birçok öksürük şurubunun yapısında bulunan "Dextromethorphan" (DM) kullanmanın hiçbir şey almamakla neredeyse eş değer olduğu bulunmuş.

Hem bakterilerle savaşıyor hem de yumuşatıcı etkisi var

Bal yüzyıllardır üst solunum yolu enfeksiyonları ve öksürük için kullanılan bir yiyecek. Hem bakterilerle savaşmaya yarıyor, hem de yumuşatıcı etkisi var. Araştırmayı yürüten Penn State Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Ian Paul şöyle diyor: ‘Çalışmamız DM’nin çocuklarda kullanılmasının ne kadar doğru olduğu konusundaki sorulara bir yenisini ekliyor. Ancak doktorlar ve anneler için güvenli bir alternatif de ortaya çıkartıyor. Yeni araştırmalar da yapılmalı, ancak tıp profesyonellerinin tedavide balın pozitif potansiyelini dikkate almalarını ümit ediyoruz.’ Çocuk ve Ergenlik Tıp Arşivi’nde yayımlanan araştırmalardan birinde öksürüğü olan 2 ila 18 yaş arası 105 çocuğa bakılmış. Çalışmanın ilk gecesinde çocuklara hiçbir tedavi uygulanmamış. Bu çocukların anne-babalarına çocukların öksürüğü, uyku kalitesi ve kendilerinin de nasıl uyduğu sorulmuş. Ertesi gece yatağa girmelerinden yarım saat önce çocuklara bal ile tatlandırılmış DM verilmiş. Bir gruba da hiçbir şey verilmemiş. Anne-babalara ertesi gün yine aynı soru sorulmuş. Bal alan çocukların ebeveynleri DM alan veya hiçbir şey almayanlara göre çok daha iyi gece geçirdiklerini açıklamışlar.

Çocuklarınız için iki tarif

Muzlu süt

Malzemeler:
* 1 muz
* 1 kaşık bal
* 1 bardak süt
* Tarçın

Hazırlanışı:
* Sütü ısıtın.
* Muz, süt ve tarçını blenderden geçirin.
* İçine 1 kaşık bal karıştırıp yatmadan önce çocuğunuza içirin.
*1 muz 100 mg. kalsiyum içeriyor. 1 bardak süt de yaklaşık 300 mg. Bu bir bardak içecekle çocuğunuz aynı zamanda günlük ihtiyacının 1/3’ü kadar kalsiyum almış oluyor.

Zerdeçallı bal

Malzemeler:
* 1 yemek kaşığı bal
* 1 çay kaşığı zerdeçal tozu
Hazırlanışı:
* İyice karıştırın.
* Zerdeçal tozunun bakteri ve virüslerle savaşta etkili olduğu saptandı. Yine bakterilere karşı etkili olan balla verilmesi gücünü artıracaktır. Öksürüğü varsa yatmadan önce 1 kaşık bunu yedirin.

Büyümeye yardımcı oluyor sindirimi kolaylaştırıyor

*Balın sağlık üzerine etkilerinden bahsedebilmek için bir yaşından büyük çocuklar, her gün kilo başına ortalama 1 gr. bal tüketmeli. Örneğin; 20 kg. olan bir çocuk günde 20 gr. yani yaklaşık 1,5 yemek kaşığı ya da 3 tatlı kaşığı bal tüketmeli.
4Bal genel olarak çocuğun performansını ve zindeliğini artırır. Gün boyu harcayacağı enerjinin karşılanmasında önemli rol oynar.
*Doğal bir enerji kaynağı ve pek çok yaşamsal faktörü içeren bir gıda olarak çocuk beslenmesinde çok önemli bir yeri vardır.
*Bağışıklık sistemine destek olur ve vücudun grip gibi enfeksiyonlarla mücadele etmesini kolaylaştırır.
*Beslenmeden doğan bazı eksikliklerin giderilmesine yardımcı olur.
*Yüksek mineral içeriği nedeniyle özellikle koyu renkli ballar (örneğin çam balı), çocuklarda demir eksikliğinin giderilmesine önemli katkı sağlar.
*Sindirimi kolaylaştırması, iştah açması ve gelişme bozukluklarında vücudun toparlanmasına yardımcı olması nedeniyle de çocuk beslenmesinin vazgeçilmezidir.
*Sütü tatlandırmak amacıyla bal kullanılması çocukların hem bal hem de süt tüketimini kolaylaştırdığı için faydalıdır. İsviçre’de doktorlar, distropi, sinir sistemi ve akciğerlerle ilgili sorunu olan çocuklar için sütün özellikle balla tüketimini tavsiye etmektedir.
*İshalin önlenmesine yardımcı olur.
*Çocuk gelişimi için gerekli vitaminler, mineraller, aminoasitler gibi pek çok yaşamsal faktörü içerir. Vücudun hücre ve doku yapımına destek olur.
*Yapılan araştırmalarda bal tüketen çocukların büyüme gelişme hızlarının daha iyi olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca balın çocuklarda eritrosit ve gamma globulin seviyelerini arttırdığı, bağırsak mikroflorasını geliştirdiği ve sindirimi kolaylaştırdığı tespit edilmiştir. Bal protein ve yağların sindirimini uyararak, mide şişkinliğini ve bağırsak koliğini azaltır.

Yazının devamı...

Ağzı kokan birinin sevgili bulması zor!

Son zamanlarda sadece sebze-meyve suyu içerek güya vücut temizlemek çok moda oldu! Hızlı bir şekilde 3-4 kilodan kurtulmak isteyenlerin ana tercihi detoks kampları... Oysa eğer vücudunuzda yoğun toksin yükü veya ağır metal birikmesi varsa, bunları böyle temizlemek mümkün değil. Hızlıca verilen kilolarsa zaten genelde aynı hızla geri alınıyor. Üstelik bu tip sadece sıvıyla beslenmenin diş sağlığına çok büyük zararları var. Konunun uzmanına, diş doktoru Ülkü Koloğlu’na sordum:
n Detoks programları çok moda. Bunların bazılarında 3-4 gün çiğnenebilen yiyecek yenmiyor. Sadece sebze-meyve suyu içme şeklinde uygulananlar var. Bunlar zararlı, değil mi?
Dişler çiğneme hareketinde kullanılmadıkları zaman 3 problem ortaya çıkıyor. Dişlerin üzerinde plak gelişir ve bu çürümeye neden olur. Dişler bağlarla çene kemiğine tutunur ve bu bağlar çiğneme olmadığı zaman aktive olmadığı için erimeye, kaybolmaya başlar. Böylece dişin kemiğe tutunması da zayıflar. Son olarak çiğneme hareketleriyle beraber tükürük salınımı olur. Çiğneme olmayınca tükürük de salınamayacağı için ağız için yumuşak dokularda aftlar, mantar enfeksiyonları gelişir.

* Ağız ve diş sağlığınız için en faydalı gıdalar hangileri?

Süt ve süt ürünleri, balık, tavuk, diğer et ürünleri ve kuru yemişler... Bu gıdalar, dişlerin remineralize olabilmesi için gerekli kalsiyum ve fosforu sağlayarak diş minesini korurlar. Bu gıdaların dışında, sert ve sulu meyveler ve sebzeler de ağız sağlığı için faydalı seçeneklerdendir. Bu gıdalar yüksek oranda su içerir ve bu su, meyvelerin içerdikleri şekeri seyreltir ve tükürük akımını uyarır. Tükürük, dişteki gıda artıklarını yıkayarak uzaklaştırır ve asidi tamponlar. Asitli yiyecekler; (limon, portakal, domates vb.) geniş bir öğünün bir parçası olarak yenmelidir. Bu şekilde içerdikleri asidin etkisi azalmış olacaktır...



* Dişe en çok zarar veren yiyecekler hangileri peki?
Unlu ve şekerli gıdalar, şekerli meyveler (muz, kuru üzüm vb). Bu gıdalar çok yüksek oranda şeker içerirler. Dişinize yapışıp, bakteriler için bir besin kaynağı olarak iş görürler. Ek olarak, öksürük şurupları ancak gerçekten gerekli oldukları zaman kullanılmalı. Çünkü şekerlemeler gibi, dişi şeker ile kaplayarak diş çürüğüne neden olurlar. Öksürük şurupları kullanılmak zorunda kalındığında ise, muhakkak ardından ağız temizliği yapılmalı, hiç olmazsa su ile ağız temizlenmelidir.
*Diş sağlığı için en faydalı 5 yiyecek adı sorsam size..?
Elma, armut, havuç, nektarin...
* Ya tatlandırıcılar? Dişe zarar veriyorlar mı?
Şeker tadında ve görünümünde tatlandırıcılar, şeker ile aynı şekilde sindirilmedikleri için ağızdaki bakterileri beslemezler ve dolayısıyla da çürük yapan asitlerin üretimine neden olmazlar. Eritritol, isomalt, sorbitol, mannitol, sakarin, aspartam içerirler. Şekersiz ürün ibaresi; ürüne işlenmesi esnasında hariçten şeker eklenmediğini ifade eder. Ancak bu, gıdanın doğal tatlandırıcılar içermediği anlamına gelmez. Bu tatlandırıcılar, şeker ile aynı oranda kalori içerirler ve dişler içinde aynı oranda zararlıdırlar. Aldığınız ürünün doğal tatlandırıcı içerip içermediğini anlamak isterseniz, içindekiler tablosunu inceleyin."-oz" eki ile biten kelimeler, fruktoz, sukroz gibi, genellikle doğal tatlandırıcılardır.
* Sakız çiğnemek iyi mi, kötü mü?
Şekersiz sakız çiğnemek aslında dişleriniz için yararlıdır. Çünkü, sakız dişler üzerine yapışmış gıda artıklarını temizler ve asitleri nötralize eden tükürüğü harekete geçirir. Hatta tatlandırıcı olarak xylitol içeren şekerler, çürük oluşumunu azaltır. Yalnız çene kemiğinizde veya çene ekleminizde sorunlarınız varsa, sakız çiğnemek zararlı olabilir.
Ya ağız kokusu..? Neden oluyor?
Ağzı kokan birini sevgili bulması zor! Tedavi edilmeli. Nedenleri şöyle:
* Yiyecekler: Dişlerin arasında, dişetlerinin çevresinde ve dil üzerinde biriken yiyecek artıkları kötü bir koku bırakabilir. Sarımsak, soğan gibi bazı yiyeceklerin koku yapıcı bileşikleri kan dolaşımına katılır. Daha sonra akciğerlerden dışarı atılır. Bu kokular diş kaynaklı değillerdir. Dolayısıyla vücut bileşikleri elimine edene kadar, diş fırçalama, diş arası temizliği ve gargara kullanımı sadece geçici olarak ağız kokusunu maskeleyeceklerdir.
* Ağızdaki lokal faktörler: Kötü ağız kokusunun oluşmasında diş çürükleri, diş eti hastalıkları, aftlar, uyumsuz ve kötü kullanılan protezler ve ağız kuruluğu gibi faktörler de ağız kokusuna neden olur.
* Tütün: Tütün ürünleri sigara, pipo, puro ağız kokusuna neden olur, dişleri renklendirir ve dokuları irrite eder, kanser riskini (özellikle akciğer ve ağız kanseri) arttırır.
* Beslenme: Bilinçsiz diyetler kötü ağız kokusuna neden olabilirler. Çünkü vücut enerji için yağ ve protein depolarını yakmaya başladığında organik bileşikler olan ketonlar açığa çıkar ve bunlar nefeste kötü kokuya neden olurlar.
* Ağız kuruluğu: Tükürük akış hızı ve miktarındaki azalma, kokuyu arttırıcı etkenler arasındadır. Ağız kuruluğunda normalden daha az olan tükürük, dil üzerinde oluşan sülfür bileşiklerini yeterince yıkayamaz. Bu şekli ile ağız kokusunun artmasına neden olur. Ağız kuruluğunun bir diğer olumsuzluğu da tükürük azlığının ortamdaki oksijen azlığına neden olmasıdır.



Su (özellikle florlanmış su), süt ve şekersiz çaydır. Şekerli içecek tüketimi azaltılmalıdır (şekerli gazozlar, limonata, meyve suları ve şeker eklenmiş çay ve kahve gibi). Ayrıca gün boyu, devamlı şekerli içecek yudumlamaktan da kaçılmalıdır. Azar azar da olsa içiyor olmanız çürük yapıcı asitlere maruz kalırsınız.

Yazının devamı...

GDO’lu sebze ve meyveler binlerce kişiyi sakat bırakıyor

Ülkemize genetiği değiştirilmiş organizma giriyor mu, girmiyor mu? Yoksa biz bunları farkında olmadan yiyor muyuz? Zararları neler olabilir? Konunun uzmanı Dr. Yavuz Dizdar’a sordum.

* Yurtdışında GM (Genetik modifikasyon) adıyla biliniyor. Bizde Genetiği Değiştirilmiş Organizma deniyor... GDO ne demek?

Bir canlının doğal yollarla alamayacağı bir geni, biyoteknoloji yöntemleri kullanarak yapay yollarla yerleştirmeye genetik modifikasyon deniliyor. Mesela soyanın protein içeriğini artırmak için fıstık proteini geni yerleştirmek bunlardan birisi. Böylelikle bir genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) ortaya çıkıyor.

* Hangi ürünlerde daha çok kullanılıyor?

Soya, mısır, pamuk, kanola GDO teknolojisinin en fazla kullanıldığı ürünler. Mesela mısırdan 600 ürün elde ediliyor, dolayısıyla bisküviye de giriyor, tavuk yemi olup sofralarımıza tavuk olarak da sunuluyor. Patent onaylarını incelendiğimde akla gelecek bütün sebze ve meyveleri bir şekilde kapsadığını görüyorum, henüz yapılmamış ama hedefte var.

* GDO sebze ve meyvelerin vücudumuza kısa ve uzun vadede ne zararı olabilir?

İnsan hücresinde 25 bin gen olmasına karşılık milyonlarca protein çeşidi var, yani genler bizim zannettiğimiz gibi çalışmıyor. Siz bir geni yerleştirdiğiniz zaman, bundan bambaşka sonuçlar da ortaya çıkabilir. Nitekim bakteriye bir amino asit sentezletelim derken ortaya zararlı yan ürünler çıktı ve binlerce kişi sakat kaldı. Bir diğer örnek; ot ilacına dirençli soyadır. Ot ilacı dışarıdan püskürtüldüğünde bile bu bitkinin içine geçtiği zaten biliniyordu. Ot ilacına direnç geni yerleştirilince, bu kez soya hiç etkilenmez hale geliyor, ama etkilenmemesi, içinde ot ilacı olmadığı anlamına gelmiyor. Ancak ne endüstri ne de sağlık otoriteleri bu açıdan bakmamış.

Trakya’da GDO’lu yemleri bedava dağıtıp süt topluyorlar

* GDO tahıllardan yapılan yemle beslenen hayvanları yememizin ne gibi zararları olabilir?

Bugün ülkemizdeki endüstriyel tavukların bütünü GDO soya ile besleniyor. Sütünü içtiğimiz ve etini yediğimiz hayvanların beslenmesinde de giderek daha fazla miktarda GDO’lu yem kullanılıyor. Trakya’da tarım destekleme kooperatifleri GDO’lu yemleri bedava dağıtıp karşılığında sütü topluyorlar. Bunların bir kısmının bebek maması da yapıyor. Genetiği değiştirme teknolojisi patentlerine sahip olanlar, bağımsız akademik kurumlara uzun süreli besleme deneyleri yapmaları için izin vermediler. Kendi yaptıkları deneyler ise en fazla 90 günlük besleme çalışmaları. Baktıkları yegâne unsur da hayvanların ölüp ölmedikleri. Oysa bizim yediğimiz hayvanlar çok daha uzun süre besleniyor, biz ise yıllardır tüketiyoruz. Bu tarz tarımın 1990’lardan beri yapıldığı Brezilya, Arjantin gibi ülkelerde hayvanlarda doğum anomalileri arttı. Kanser çok ciddi bir sorun. Ülkemizde kanserin artışı ise bilinen bir gerçek.

Üretici ilaçla limonun olgunlaşmasını durduruyor

* Limonlarla ilgili ilginç, aslında başka bir ülkede olsa olay yaratacak bir saptamanız var...

Tarım ilaçlarının aşırı ve yanlış kullanıldığına uzun süredir söylüyorum. Üretici kendi bahçesine farklı, piyasaya süreceği ürüne farklı ilaç atıyor. Ülkemizdeki bilimsel çalışmalar dokularımızda ve anne sütlerinde tarım ilacı kalıntıları olduğunu ortaya koydu. Bir örneğine de ben şahit oldum. Bir hastamız rahmetli olduğunda ailesi ilaçları başka hastalarda kullanılır diye bize getirir. Bir gün Adana’dan letrozol diye kanser tedavisinde kullanılan bir hormon ilacına gereksinim duyulduğu şeklinde bilgi geldi. Biz de elimizdekilerden iki kutu gönderdik. Haberi sonradan aldık, ilaç limon bahçelerine atılıyormuş. Letrozol olgunlaşmayı durduran bir ilaç, limonun da olgunlaşmasını durduruyor. Üretici simsarı beklerken ürün de dalda bekliyor, ama onu biz yiyoruz.

* Peki tüketici ne yapsın? Nasıl önlem alalım?

İşin bu aşamaya varmasının nedeni tüketiciyi zaten kimsenin takmaması. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan defalarca tarım ilacı ve GDO analizlerini istedim, bir ses çıkmadı. Ben artık analiz yaptıklarını düşünmüyorum. Önerim endüstriyel tavuk başta olmak üzere, GDO’nun girebileceği bütün endüstriyel ürünlerden uzak durmak. Kuru fasulye, nohut gibi bakliyat ve buğday, darı, arpa gibi hububata yönelmek. Ekşiyebilen yoğurt tüketimi çok önemli, zira koruyucu içermiyor. Kontrolün hiç olmadığı bir ortamda üretim koşullarını ancak satın almazsak değiştirebiliriz, bunun adı da boykot olur.

Ankara ve Manisa’da insanların yağ dokusunda tarım ilacı kalıntısı çıktı!

* Sizin de katkıda bulunduğunuz ‘Kansere Çözüm Var’ adlı kitapta Çukurova, Manisa ve Ankara’daki araştırmalarda insanların yağ dokusunda tarım ilacı kalıntısı saptanmış. Yasaklanmış DDT kalıntısı bile çıkmış...

Ne yazık ki evet! Türkiye’deki araştırmalarda insanların yağ dokusunda tarım ilacı atığı bulundu. Yani yemişiz ilaçlı sebzeyi meyveyi, yağımıza yapışmış kalmış. Anne sütlerinde de tarım ilacı bulunuyor. Buğdayda en az iki kez, mısırda dört kez ilaçlama yapıldığını gösteriyor. Meyve ve sebzelere atılan ilaç konusunda ise kesin bilgi yok. Tarım ilacı kullanımı ve kanser arasındaki ilişki tüm dünyada mercek altında. Aralarında belirgin bir ilişki var. Meme kanserlilerin memelerinde bulunan tarım ilacı kalıntısı sağlıklılara göre çok fazla!



Radyasyon Onkolojisi Uzmanı. Ayrıca İstanbul Ün. Onkoloji Enstitüsü’nden kanser biyolojisi ve immunulojisi üzerine doktorası var. 1994 yılından beri Dünya gazetesinde sağlık ekonomisi ve politikası üzerine yazılar yazıyor.

Yazının devamı...

En seksi yiyecek ekşi lahana

Seks ile yiyeceklerin ilgisi var mı, olabilir mi? Tabii ki! Yediğimiz yiyecekler vücudumuzda enerjiye dönüştürülüyor ve bu sayede hareket ediyoruz. Seks de bir enerji işi. Yemeden seks zor! Ancak bazı yiyecekler diğerlerine göre seks hormonlarını, iç salgı bezlerimizi daha çok etkiliyor. Yiyecekler seksüel enerjimizi artırabiliyor. Doğru beslenmediğimiz zaman seks hormonlarının salınımı için yeterli vitamin, mineral ve bileşenleri alamıyoruz. O zaman tabii ki ‘çapta bir düşme’ söz konusu olacaktır. Almanların yaptığı bir araştırmaya göre en seksi yiyecek onların bol bol tükettiği sauerkraut; yani ekşi lahana. Pişirilmeyip çiğ yendiğinde daha da etkili olduğu iddiasındalar. ‘Günde 2 kez yiyin de görün ne oluyor!’ diyorlar.
Şu sauerkraut, ne bakalım... Ekşi lahana laktofermentasyon denen bir turşu yapma yönetimiyle elde ediliyor. Çiğ lahana hiç yıkanmadan doğranıp, tuzlanarak kavanozda bekletiliyor. C vitamini ve laktobacillus denen yararlı bakterilerden zengin bir yiyecek. Ayrıca özellikle brokolinin özel bir tohumunda bol bulunan sulforafan ve isothiocyanate denilen iki çok önemli kanser önleyici bileşiğe de sahip. Örneğin; ünlü İngiliz kaptan James Cook, uzun deniz yolculuklarına çıkmadan önce mutlaka ambarlarında ekşi lahana stoğu bulundururmuş. Küçük bir not: Cook, Avustralya kıyılarına varan ilk Avrupalı denizciydi.



* Somon
* Avokado
* Badem
* İncir
* Maydonoz
* Domates
* Enginar
* Muz
* Tarçın
* Çikolata



Malzemeler:

* 100 gram tereyağı
* 50 gram şeker
* 1 yemek kaşığı tam un
* 2 tatlı kaşığı Stevia tozu (eczanelerde satılıyor)
* 100 gram bitter çikolata
* 3 yumurta*n Pudra şekeri
* Kahve likörü

Hazırlanışı:

* Yumurta, un, şeker ve stevia tozunu iyice çırpın.
* Bir başka tarafta tavada tereyağını iyice eritin. Karışımınıza ekleyin. Karıştırıcıyla çırpın.
* Bitter çikolatayı eritin. Son olarak bunu ekleyin. Kaşıkla karıştırın.
* Şekilli bir kapta 150 derecede 45 dakika pişirin.
* Sıcakken üzerine 1 Türk kahvesi fincanı kahve likörü (kıyarsanız viski) dökün.
* Soğuduktan sonra üzerine tel süzgeçten geçirerek pudra şekeri serpin.
* Gerisi yaratıcılığınıza kalmış. Badem ezmesinden şekiller, gerçek yapraklar çiçeklerle süsleyebilirsiniz. Bu soğuk günlerde yazı delicesine özlediğim için bu kez kekimi ayçiçeği şeklinde tasarladım!
* Stevia, eczanelerde rahatlıkla bulabileceğiniz bir Güney Amerika bitkisinin tozu. Şekerden çok daha tatlı, doğal bir tatlandırıcı. Üstelik
0 kalori!

Baharatlı sıcak şarap

* 1 şişe kırmızı şarap
* 2 tatlı kaşığı stevia tozu
(veya yarım bardak toz şeker)
* 1 limon (halka, halka)
* 8 çubuk tarçın
* 8 adet karanfil
Tüm malzemeyi bir tencerede 15 dakika kaynatın.
Not: Bu içeceğin 2 ana maddesi kırmızı şarap ve tarçın. Kırmızı şarap içerdiği resveratrol adlı antioksidan madde nedeniyle yaşlanmayı geciktirici, kansere karşı koruyucu. Tarçının kan şekerini dengeleyici özelliği var.



Sevgililer Günü’ne kaldı 3 gün! Elbisenizden göbeğiniz çıkıyor. Kalçalarınız fazla irileşti, pantolon o kadar da iyi durmuyor. 3 günde ne yapabilirim diye düşünüyor, üzülüyorsunuz, öyle mi? Üzülmeyin, sevgililer gününe kadar o şişlik iner. Nasıl mı? İşte sevgili için yapmaya değecek bir program:

Kahvaltı

* 1 yumurta
* 1 avuç mantar
* 1 avuç maydanoz
* 1 tatlı kaşığı zeytinyağı
* Tümünü çırpın . Ekmeksiz yeyin.
* Yeşil çay

Öğlen

* Izgara et veya tavuk
* Buharda veya fırında sebze

Ara

* 1 elma
* 2 3 adet badem

( 1porsiyon ediyor: 160 kalori)

Akşam

* Somon (yağsız pişecek) / Izgara istediğiniz balık
* Salata (yağsız)
Ara
* 1 portakal

Ata’dan dünya güzeline öğüt

Elimde Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun Hatıraları var: Kitabın adı ‘Atatürk’ün Yanı Başında.’ Atatürk’ün şimdiye kadar hiçbir yerde yayımlanmamış özelliklerini öğrendim bu kitaptan. Sizin için de bir bölüm seçtim:
“1932 yılında 19 yaşındaki Keriman Halis Belçika’da 28 ülkenin kızları arasından seçilerek Dünya Güzeli olur. Atatürk Keriman Halis’i yurda dönüşünde Dolmabahçe"de kabul eder ve şu öğüdü verir: ‘Güzelliğini şayet korumazsan biter gider. Bu güzelliğini beslenmeyle, sporla devamlı destekle ve bunu hiç ihmal etme. Ama tabii ki bu güzelliğinin yanında tahsil-terbiye ve kültürünü de artırmayı ihmal etme. Edersen, o zaman bu güzelliğinin hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmaz. Uçar gider.” Beslenme-spor-sağlık ayrılmaz üçlü. Atatürk’ün her konuda olduğu gibi bu konuda da ne büyük öngörü sahibi olduğunu açıklayan güzel bir örnek.

Diyet kitabı yazan levazımatçı

İlk düşük karbonhidrat diyetini sunan kim şaşarsınız! Cenaze levazımatçısı William Banting (1796-1878). Aşırı şişmanlıktan yakınan Banting, doktorunun önerisiyle beslenme şeklini değiştirmiş. 1863’te yaşadıklarını bir kitapçık halinde bastırmış. Banting’in kitabının son baskısı 2007 tarihini taşıyor. Bu kitapçıkta geçmişteki tüm başarısızlıklarını açıkça anlatmış. O kadar popüler olmuş ki herkes birbirine ‘Do you Bant? (Sen de Bant diyeti mi yapıyorsun) diye sorar olmuş. Diyetinden başlıklar şöyle:
* Günde 4 öğün yeniyor. Yemekler et, yeşillik, meyve ve tatlı olmayan şaraptan oluşuyor.
* Ana nokta şekerden uzak durmak.
* Nişasta, bira, süt, tereyağı kullanmıyor.

Yazının devamı...

Ekonomist şefle mutfaktaydım!

Türkiye’de dışarıda yemek yiyeceğim yeri seçmekte zorlanıyorum. Kriterlerim var. Çok özel bir toplantı olmadıkça geç akşam yemeği yemem, gideceğim yerin mutfağı sağlıklı ve leziz olmalı. Light seçenekler de bulunmalı! İşte aradığım kriterlerin hepsine sahip bir yer daha: Okulun Mutfağı! Şimdiye kadar binlerce gence meslek kazandıran, aşçı yetiştiren Mutfak Sanatları Akademisi’nin restoranı. Burada aşçı olmak için eğitim görenler hizmet ediyor size. Hepsinin başındaki isim ise Gökhan Sorguç. Diplomalarını duyunca siz de benim gibi çok şaşıracaksınız:
İstanbul Erkek Lisesi, Warwick Üni. Ekonomi Bölümü, Glamorgan Üni. İşletme Bölümü, Yeditepe Üni. Finans ve İşletme MBA, Amerika Otelcilik Birliği Yöneticilik Diploması, Amerika Mutfak Sanatları Akademisi Diploması... Yazmaktan yoruldum!
Sadece öğlenleri servis veren bu restoran, öğle saatlerinde Maslak’taki (yeni adıyla Mashattan!) dev işyerlerinin yöneticileriyle dolup taşıyormuş. Gökhan Sorguç’tan herkesin gözdesi karnabahar salatasının tarifini vermesini istedim. Mutfağa girdik ve birlikte şu ünlü karnabahar salatasını yaptık. İşte tarifi:



Malzemeler:
* 350 gr. nohut (haşlanmış)
* 600 gr. karnabahar (temizlenmiş)
* 4 hindibağ
* 75 gr. siyah zeytin (çekirdekleri çıkarılmış)
* 75 gr. kırmızı soğan veya turşusu
* 50 gr. kuru üzüm
* 2 Frenk soğanı
* Salata sosu

Salata sosu:
* 2 çay kaşığı köri (toz)
* 100 ml. üzüm sirkesi
* 350 ml. ayçiçekyağı
* 10 gr. tuz

Yapılışı: Karıştırma kabına köri tozunu koy ve sirkeyi ekle karıştır. Sonra yavaşça ayçiçeği yağını ekle, sonunda tuz ekle karıştır. Salata sosu kapalı kapta 2 hafta saklanabilir.
Ben ayçiçek yağı yerine zeytinyağı kullanıyorum.
350 ml.’yi fazla buldum ve kendi porsiyonuma 1 tatlı kaşığı koydum.

Yapılışı:
* Karnabaharları demir 1 TL büyüklüğünde temizleyin. Kaynayan suda 7 dakika haşlayın ve süzün. Soğumaya bırakın.
* Hindibağlarını kökten 4’te bir oranında yukarı olacak şekilde kesin. Yaprakları yarım parmak kalınlığında keserek buzlu suda 10 dakika bekletin ve süzün.
* Karnabahar, hindibağ, zeytin, kırmızı soğan, kuru üzüm ve frenk soğanını karıştırın. Salata sosunun yarısını karışıma ekleyin. 4 Nohutları süzün ve salataya ekleyin. Geri kalan salata sosunu ekleyin.
* En son salatanın üstüne geri kalan frenk soğanını ekleyin, servis edin.

Sepetteki sağlık Karnabahar

* Lahana, brokoli, brüksel lahanası ile akraba.
* İlk kez 12.yüzyılda Arap -Müslüman bilimadamları el yazmalarında bahsetmişler.
* 16. yy’da Cenova’dan Fransa’ya getirilmiş.
* 14. Louis zamanına kadar (17.yy) zengin sofralarında boy gösterememiş.
* Besin değeri yüksek; folik asitten zengin, hamileler için özellikle yararlı.
* C vitamini içeriyor; direnci artırır, cildi güzelleştirir, çok önemli bir antioksidan.
* Yağ oranı çok düşük.
* Yüksek lifli bir sebze; tuvalete çıkmayı kolaylaştırır.
* Fitokimyasal denen bitkisel besinlerden çok zengin; içerdiği sulforafan tümör gelişimini durdurucu özelliğe sahip.
* İçindeki indole-3 karbinol adlı madde hücreyi koruyor. Meme kanserine karşı koruyucu besinlerden.
* Karnabaharı kaynatınca bu bileşikler yok oluyor. Buharda veya tavada çevirerek pişirmek en doğrusu.
* 100 gramında 25 kalori var.



Şu sıralarda çeşitli TV kanallarında bal satıldığını görüyorum. Bana çok sık soru geldiği için, bu konuyu açıklama ihtiyacı hissettim. Genel olarak televizyon ve benzeri araçlarla doğrudan satış yöntemi ile gıda maddesi alımını doğru bulmuyorum. Gıda maddelerini elimize alıp ambalajını incelememiz, içeriğinden ve besin değerlerinden emin olmamız çok önemli. Özellikle ülkemizde sahte bal sorunu var. Bizim hileli balı tadına, kokusuna, rengine, akışkanlığına bakarak anlamamız mümkün değil! Balın saflığından ve doğallığından sadece laboratuvar analizleri ile emin olunabiliyor. “Doğru, saf bal alacağım” düşüncesiyle farklı yollarla bal satın alımı bu nedenle güvenli değil. Türkiye’de de bal konusunda detaylı analizler yapan, yaptığı işe özen gösteren firmalar var. Bu nedenle; bilinen ve güvenilir markaların süzme ballarının satın alınmasını öneriyorum.



Sinem Güven’in fit olmadığı zamanı hiç hatırlamıyorum! Doğum da yaptı. Yine de tek kare kilolu fotosu yok! 1995 yılı Türkiye güzeli. Dünya Güzellik Yarışması’na girmemiş. Girse mutlaka kazanırdı. Bu yarışmalarda genelde Güney Amerikalılar çok kazanıyor, güzellikleri geçer akçe. Sinem Güven’in de tipi tam öyle işte. Tatlı çikolata bir ten, uzun, ince bir vücut çatısı, çıkık elmacık kemikleri, parlak gülüş...

* Bu incelik genetik mi?

Evet. Annem de genç kızlığında böyleymiş. Ama ayrıca kendimi bildim bileli spor da yapıyorum.

* Hangi sporlar?

Yapmadığım spor yok! 6 yıl profesyonel basketbol oynadım. 2000 yılı Türkiye Kadınlar Ralli Şampiyonu’yum. Su kayağı, kar kayağı, at, motosiklet...

* Durun, durun! Siz sinirleri alınmış gibi sakin sakin duran bir kadınsınız. Bu adrenalini bol sporları yaptığınıza inanamadım şimdi!

(Gülümsüyor) Haftada 2 gün de özel eğitmenle pilates yapıyorum. Çocuğuma bakıyorum, iş koşturmacam var. Tez canlı bir kadınım.

* Bu tez canlılık çok önemli. Öyle ağır hareket eden insanlar genelde daha az yakıyorlar. Ne kadar tez canlı, hareketliysek bir günde yaktığımız kalori de o kadar yükseliyor. Ne yer, ne içersiniz?

Egeliyim. Zeytinyağlı severim. Baklagil çok yerim, mercimek favorimdir. Sebzeye bayılırım. Her sabah sebze suyu içiyorum.

* Ya kırmızı et?

Haftada 2 kez.

* Mutfağımda mutlaka bulunur dediğiniz yiyecekler diye sorsam?

Yoğurt, peynir, meyve, limon.

* Hiç diyet ürünleri kullanıyor musunuz?

Hayır, diyet ürün kullanmıyorum.

* Destek olarak kullandığınız bir ürün var mı?

Bazen kür yaparım. E vitamini ve Coenzim Q 10 kullanıyorum bu kürlerde.

* Saçlarınız da teniniz gibi pırıl prıl, nasıl bakıyorsunuz?

Özen gösteriyorum açıkçası. Saç telleri ve kafa derimin sağlığı için şampuanımı dikkatli seçiyorum. Gün aşırı yıkıyorum. Köpük, sprey, jöle kullanmam. 2 ayda bir boyatırım.

Sinem Güven’in her sabah içtiği sebze suyunun tarifi

* 10 yaprak ıspanak
* 1 avuç semizotu
* 6-7 pazı yaprağı
* 1 adet kereviz sapı
* 1 avuç brokoli
* 1 yeşil elma
* 1 limon

- Bunları meyve sıkacağından geçirin ve için... Ben henüz denemedim ama kendisi tadının çok güzel olduğunu söylüyor! Bu kadar güzelleşeceksek, deneyelim bari!

Yazının devamı...

Yılbaşı sonrası detoksla yenilenin!

Yılbaşı yemeğinden sonra sabah tartıldınız mı? 1 kilo kadar fazlasınız, değil mi? Paniğe gerek yok! Olan oldu, önümüze bakalım! Yepyeni, pırıl pırıl bir yıl var önümüzde... Gelin önce şu yılbaşı atıştırmalarıyla aldığımız 1-2 kilodan kurtularak başlayalım işe... Tadına bayılacağınız bir lahana salatası tarifim var. Hem hafiflemek, hem detoks için!
Lahana salatasıyla hafiflemek çok kolay!
Bu programı bir hafta boyunca uygulayabilirsiniz. Amaç bir haftada aldığınız toplam kaloriyi azaltmak. Lahana salatası size bunu sağlayacak. Program boyunca bol su ve yeşil çay için.

Kahvaltı

* 2 dilim ekmek
* 1 dilim peynir
* 1 kase kiraz domates
* Şekersiz yeşil çay
(Kepekli tost da yenebilir)

Öğlen

* Izgara et/tavuk/balık
* Salata
* 7 yemek kaşığı sebze yemeği
* 1 kase yoğurt
* 1 dilim ekmek
* Haftada 2 kez Lahana salatası

Ara

* 1 kepekli tost
* 1 kase yoğurt
* 3 kaşık müsli
* 1 elmanın rendesi

Akşam

* Sadece balık sebze, salata meyve, çorba yiyin. Süt ürünü ve hamur işi tüketmeyin.
4 Haftada 2 akşam
* Lahana salatası

Ünlülerin ruhlarını detoksladığı köy Castle Combe

Biz metropol insanları habire koşuyoruz. Nereye yetişeceksek? Bu koşmaca, adrenalin bağımlılığı öyle yerleşiyor ki, durduğunuzda sersemliyor, afallıyorsunuz. Bu yılbaşı durmayı seçtim. Çünkü sadece iyi beslenmek yetmiyor, ruhumuzun da detoksa ihtiyacı var! Durmak için seçtiğim yer İngiltere’nin en şirin köyü ünvanına sahip Castle Combe idi. Köy Londra’ya yaklaşık 2 saat uzaklıkta. 350 kişinin yaşadığı 13. yüzyıldan kalan bir yer burası. Sokaklarında yürürken adeta bir masal diyarında dolaşır gibi oluyorsunuz. Her kapı, pencere farklı güzellikte. İngiliz bir avuç turist dışında ortalıkta kimsecikler yok. “Keşke ressam olsaydım” dedirten bir güzellik! Gywenth Paltrow, Anthony Hopkins, Sienna Miller, Nicholas Cage gibi dünyaca ünlü isimler ruhlarını detokslamak için bu köydeki The Manor House Oteli’nde kalıyorlar. 14. yüzyılda inşa edilmiş otel özellikle
5 çaylarıyla ve düğün davetleriyle ünlü. Yeni yerler keşfetmek, genel-geçer gezi rotalarının dışına çıkmak istiyorsanız bu köyü mutlaka görün.

Vücudu temizlemek ve cilt güzelliği için öneriler

* Meyve sebzeyi artırın. Bol taze sebze-meyve yiyin.
Özellikle koyu yeşil yapraklı sebzeleri, C vitaminini bol içeren domates, kırmızı biber gibi sebzeleri, portakal, greyfurt, mandalina, kivi gibi meyveleri tercih edin.
* Şekerden, şekerli yiyeceklerden biraz uzak durun.
Yeteri kadar yedik! Şeker, pankreastan insülin hormonu salgısını artırıyor, bu da karın içi yağlanmayı! Yani göbeklenmemek için daha az şeker tüketmeliyiz.
* Kan şekerini yavaş yükselten karbonhidratlarla beslenin.
Kepekli ekmek, kepekli makarna, kepekli pirinç, baklagiller. Bunlar hem tok tutar, hem de tuvalete çıkmanızı kolaylaştırır, varsa kabızlık sorununuzu çözerler. İçerdikleri B vitamini enerji seviyenizi yükseltir.
* Bol balık yeyin.
Hafiflemenin en kolay yolu! Balık içerdiği Omega 3 yağları sayesinde hem vücudunuzu, hem de zihninizi temizlemeye yardımcı olur.
* Kafeinli içecekleri azaltın.
Mümkünse 1 hafta-10 gün tamamen kaldırın.
* Alkol tüketmeyin.
Yılbaşı öncesi ve gecesi kutlamalarda dozu kaçmış olabilir. Alkol vücuttan vitamin ve mineralleri sömürdüğü için cildi bozar, kurutur, kırmızı lekelere ve sivilce benzeri döküntülere yol açabilir. Karaciğere destek çıkmak için bir süre uzak durmanızda yarar var.
* Günde en az 1,5 litre su için.
Su sıfır kalori zayıflamaya yardımcı bir makrobesin. Günde
1-2 şişe maden suyu da içebilirsiniz.
* Günde 2 fincan yeşil çay için.
Yeşil çay detoks için birebir. Karın içi yağlanmayı da önleyebildiği saptandı.
* Uykunuza dikkat edin.
Vücudumuzun onarım sistemleri uykuda maksimum seviyede çalışıyor. Alkolle ve yanlış beslenmeyle kırılabilecek direncinizi artırmak için daha erken yatmaya, daha uzun süre uyumaya çalışın. 7-8 saat uyuyup kalktığınızda kendinizi yeni yıl gibi yepyeni hissedeceksiniz.

Dr. Bradley’nin light mutfağı

Malzemeler:
* 1/4 büyük beyaz lahana
* 1 kırmızı elma
* 1 tatlı kaşığı zeytinyağı
* 1 tam ceviz
* 1 limonun suyu

Hazırlanışı:
* Lahanayı ince kıyın.
* Elmayı soyun ve küçük parçalar halinde doğrayın
* Cevizleri elinizle küçük parçalara ayırın.
* Tüm malzemeyi karıştırın.



* Bağışıklık sistemini güçlendiren bir bitki.
* Hakkında birçok bilimsel araştırma yapılmış .
* Vücudu bakteriler ve virüslerden koruyan akyuvarların kandaki miktarını artırıyor.
* Soğuk algınlığından korumada etkili; ilk belirtilerin görülmesinden itibaren 2 haftalık kür şeklinde alınmalı.
* Uzun süreli kullanımda etkisi azalıyor.
* Doktora danışarak ve aralıklarla kullanılmalı.

Yılbaşı sonrası depresyonu

En güzel giysilerimizi giydik. Yedik, içtik , eğlendik. Eeee..? Bitti. Yine çalışma zamanı, rutin bizi bekliyor. Önümüzde sorumluluklarla dolu koca bir yıl var! Kredi kartlarıyla yaptığımız yüklü harcamaların da taksitleri ödenecek! Kara kış da bastırdı. İşte bu düşüncelerin karamsarlığıyla hafif bir depresyona girmiş olabilirsiniz. İngilizler buna ‘post Christmas blues‘ diyorlar. Bu hafif depresyondan korunmak için en iyi yöntem spor yapmak! Spor endorfin denen keyif verici hormonların daha çok salgılanmasına yardımcı oluyor. Hem fit kalmanızı sağlıyor hem de deprese olmanızı engelliyor. Ben çoktan bandımda yürümeye başladım!

Yazının devamı...

2012 kararlarının başında kilo vermek geliyor!

Yeni yılınız kutlu olsun! Yeni yıla girerken hepimiz bir dizi sözler veriyoruz kendimize. Genelde bunların başında kilo vermek geliyor! Aklımızdan neler mi geçiyor? "Deniz mevsimine tam 5 ay var. Eh, her ay 2 kilo versem, 10 kilo gider! Bu yıl kesin yapacağım. Artık şişman bir kadın olmayacağım! Bahara incelmeli! Kışlık giysiler kapatıyor kalçalarımı, ama bahar gelince yandım! Bu yılbaşı gecesi de keyifle yiyeyim, sonra diyete başlayayım." Kendi kendimize verdiğimiz beyaz sözler, niyetler çok olumlu. Ancak beyaz sözler bizi ağırlığı altında ezecek bir çığa dönüşmemeli! "Karar almak başarmanın yarısıdır" derler. Ütopik bir kilo verme hedefi yerine, gerçekçi bir hedef koyarsanız hayal kırıklığına uğramazsınız. Örneğin; 20 kilo vermesi gereken biriyseniz 5 ayda 20 kiloyu değil, 10 kiloyu hedefleyebilirsiniz. Bu çok daha ulaşılabilir, sizi yormayacak bir hedef çünkü. Aşırı büyük hedefler yanlış diyet programlarına sürüklüyor bizleri, sonrasında beden bunun öcünü bir şekilde alıyor. Ya sağlığınızı kaybediyorsunuz, ya da verdiğiniz kiloları aynen geri alıyorsunuz.
30’lu yaşlardan başlayarak hepimizin hedefi "daha az yemek" olmalı. Eğer beslenme biçimimizi "daha az yemek, yaşamak için yemek, arada keyif için yararlı olmayanı da yiyebilmek şeklinde oturtursak, diyet-miyet yapmadan bir ömür boyu sağlıklı bir kiloyu koruyabiliriz. Evet, yarın artık bugündür!

Bu akşam alkolün dozuna dikkat!

Özellikle bizim gibi düzenli alkol tüketen insan sayısının az olduğu bir ülkede yılbaşı akşamı yıl boyunca en çok alkol alınan akşamdır desek yanlış olmaz sanıyorum. Elime en çok alkol tüketen ülkelerin bir listesi geçti. OECD’nin 2000 yılı verilerine dayanıyor. 15 yaşın üstündeki popülasyona kişi başı düşeni litre olarak değerlendirmişler.
İlk 3 şöyle:
* Lüksemburg 14.9 litre
* İrlanda 14.2 litre
* Portekiz 13 litre
Şaşırdınız değil mi? Ruslar aklıma gelebilirdi 1. sıra için, ama kibar, steril duruşlu Lüksemburglular hayır! İlk 10"da da yokuz.
Alkol nedir?
Bir tür karbonhidrat olan alkolün yapımında şeker kullanılıyor. Alkol, karaciğerde enerji olarak kullanılmak üzere depolanmış glikozun salınmasını engelliyor. Bu da kan şekerini düşmesine neden oluyor. İştah artıyor, tekrar içme isteği doğuyor.
1 gram alkolde 7 kalori var; yani kilo aldırmaya çok elverişli bir içecek. Karşılaştırma yaparsak; 1 gram karbonhidrat 4 kalori, 1 gram protein 4 kalori, 1 gram yağ 9 kalori verir. Alkol tüketimi erkeklerde haftada 21, kadınlarda 14 birimi geçmemeli. 1 birim alkol 8-10 gram saf alkol içeriyor.
1 birim alkol ne kadar?
* 1 küçük kadeh şarap
* 1/2 bardak bira
* 1 ölçek viski-konyak veya rakı



Birçok erişkin için günde 1 veya 2 alkollü içecek sadece küçük bir risk oluşturuyor. Diğer besinlerin aksine alkolün çoğu sindirim sırasında parçalanmıyor. Sindirimi, parçalanması ve hücrelere ulaşması çok daha kolay gerçekleşiyor. Eğer midede alkolün sindirimini yavaşlatacak herhangi bir yiyecek olmazsa kana karışması çok daha kolay. Yaklaşık 20 dakika! Kan yoluyla tüm hücrelere dağılıyor. Bir yere kadar da hücre aktivitesini engelliyor. İnsanlar alkolü topluluklarda daha cesur ve neşeli olmak, kalabalığa daha rahat karışmak için içseler bile aslında alkol bir depresan! Uyarıcı değil! Alkolü ilk alıştaki "up" (yüksek olma) hali çok kısa sürüyor. Alkol konsantrasyon, koordinasyon, refleks hızını düşürüyor. Uyku ritmini bozuyor, konuşmayı etkiliyor. Bazıları alkol aldıktan sonra kendilerini susamış hissederler; bunun nedeni alkolün diüretik yani idrar söktürücü etkisidir.



Alkol kadınları erkeklerden daha fazla etkiliyor. Bunun nedeni vücut büyüklüğü ve metabolizmayla ilgili. Alkol vücut sıvılarında dolaşır, yağda değil. Kadınlarda daha az sıvı olduğu için, aynı miktardaki alkol kanda daha yoğun olarak bulunur. O yüzden kadınlar erkeklerden daha çok etkilenirler. Ayrıca alkolün metabolize edilmesini sağlayan enzim kadınlarda erkekler kadar aktif değildir. Bu yüzden kadınların alkolizmle ilgili riskleri daha yüksektir.

Yazının devamı...

Yılbaşı döneminde kilo nasıl yönetilir?

Yılbaşı zamanı sağlıklı bir beslenme biçimine sadık kalmanın en zor olduğu dönem! Etrafımızda tatlılar, çikolatalar, likörler, kurabiyeler, kekler uçuşuyor. Yılbaşı davet ve partilerinin ardı arkası kesilmiyor. Çoğumuz yılbaşına yaklaşan günlerde zaten ekstra 1 kilo almış oluyoruz. Bir de yılbaşı gecesi en az 1 kg! Eh işte oldu 2 kilo! Bunun nedeni her gün fazladan yaklaşık 1000 kalori daha almamız. Bu ekstra kaloriler nereden geliyor ? Çerez, alkol, cips en büyük suçlular.



Partilere aç gitmeyin!

Şu ara arkadaşlarımız evlerinde davet veriyor, ya da dışarıda toplanılıyor. Bu tür toplu yemeklerde yemek-içmek sosyalliğin bir parçası halinde. Çoğumuz da aşırı tuzlu çerezler, cipsler gibi lezzetli, çıtır çıtır ama sağlıksız bazı yiyeceklere elimizi daldırmadan edemiyoruz. Bu yüzden eğer partiye gitmeden önce sağlıklı bir atıştırmalık yiyip giderseniz orda aşırıya kaçmamış olursunuz. Örneğin, saat 17.00 gibi iş yerinizde kepekli bir tost yiyebilirsiniz.

Porsiyonları abartmayın!

Yılbaşı demek çikolata, çerez, alkol demek aynı zamanda... Bunlardan tamamen vazgeçin demiyorum. Ama belki miktarına dikkat edebilirsiniz. Açık büfelerde yemek tabağı yerine küçük salata tabağına ana yemeğinizi alırsanız porsiyon kontrolü çok daha rahat oluyor. Araştırmalar büyük servis tabaklarıyla yemek yiyenlerin yüzde 30 daha fazla kalori aldığını ortaya koyuyor.

Temiz yiyin!

Tabağınıza önce temiz, iyi yiyecekleri alın. Salata, sebze, yağsız et, haşlanmış patates gibiÖÖnden bunlarla doyarsanız eliniz gereksiz yere kızarmış, yağlı yiyeceklere gitmez.

Öğün atlamayın!

Kendim de de deneyip gördüm; öğün atladığımda bir sonraki öğünde normalin 2 katı kadar yiyorum. Üstelik atıştırırcasına! Tüm dengem alt-üst oluyor, gözüm hiç bir şeyi görmüyor. Güne sağlıklı bir kahvaltıyla başlayın. Böylece enerjinizi dengelersiniz. Öğün atlayan kişi somurtkan da oluyor, negatifleşiyor.

Sıvılardan gelen kalorilere dikkat edin!

Ortalama bir kadeh şarap 100-150 kalori arasında. Aç karnına içmeyin ve alkolle doymaya çalışmayın. Alkol aldığınız gece yarım litre kadar su içmeden yatmayın. Su vücudu temizlemek için en güzel içecek. Alkolle kaybettiğiniz mineralleri yerine koyabilmek için doğal mineral seviyesi yüksek suları tercih edin.

En çok yılbaşı döneminde kilo alıyoruz!

Amerika’da Çocuk Sağlığı ve İnsan Gelişimi Enstitüsü’nün yaptığı bir araştırma yıllık kilo artışının en çok Noel ve yılbaşı döneminde olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmanın başındaki Dr. Jack Yanovski şöyle diyor: ‘Yarım kiloluk bir tatil kilosu artışı önemsiz görünse de bu fazla kilonun sonradan verilemediğini gördük.’ Dr. Yanovski ayrıca sonbahar-kış aylarında kilo kontrolü sağlamanın tüm yaşam boyu kilo artışını önlemede kilit rol oynayabileceğini düşünüyor.

Zararı azaltmak mümkün

İngiltere Kalp Sağlığı Vakfı ve Glasgow Üniversitesi araştırmacıları yoğun bir Noel veya yılbaşı akşamı yemeğinden önce uzun bir yürüyüşün işe yarayacağını gösterdiler. 90 dakikalık bir yürüyüş kan damarlarının daha rahat çalışmasını sağlıyor ve kan yağ seviyelerini düşürüyor. Bunun yararı kişi şişman olsun, zayıf olsun fark etmeden izleyen günlerde de devam ediyor. Üstelik yürüyen kişi sonradan çok yağlı bir yemek yese bile!

Küçük siyah elbise diyeti!

Bütün yabancı kadın dergileri ‘little black dress’ (küçük siyah elbise) diyetleriyle dolar taşar yılbaşı öncesi...
Biz de geri kalmayalım! Yılbaşına 1 hafta kala 1-1,5 kilo daha hafif girmek isteyenler için işte küçük siyah elbise diyeti:

Kahvaltı

Haftada 4 gün

2 dilim ekmek ( dilimi 50 kaloriyi geçmesin)
Sürme keçi peyniri

(Ben Seferihisar yöresinin yüzyıllık tarifi Armola’yı kullanıyorum)

Haftada 3 gün

1 haşlanmış yumurta
1 avuç haşlanmış mantar
1 kase kiraz domates

Öğlen

3 kez
Izgara somon +sebze
2 kez
Izgara et+ salata
2 kez
Izgara tavuk+ salata

Ara

3 kez
1 iri elma
4 kez
1 küçük kutu probiyotik yoğurt

Akşam

2 kez
Brokoli salatası... İstediğiniz kadar brokoliyi haşlayın. İçine 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve limon suyu ekleyin.

2 kez

Karnabahar salatası... İstediğiniz kadar karnabaharı haşlayın. İçine 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve limon suyu ekleyin.

3 kez

Izgara balık

Salata

* Akşam yemeğinden sonra hiçbirşey yemeyin.
* Bol sıvı alın. Doğal mineral seviyesi yüksek su ve bitkisel çay en ideali.
* Balık içerdiği Omega 3 yağ asitleri le çok rahat hafiflemenizi sağlar.
* Programa birebir uyar, haftada 3-4 kez de 30-40 dakikalı yürüyüş yaparsanız, göreceksiniz kendinizi çok iyi hissedeceksiniz.

Bir kadının zaaflarına en güzel örnek!

Sizi bilmem ama yılbaşı zamanı benim en büyük zaafım çikolata! Artık ben de akıllandım, geleni hemen uzaklaştırıyorum evden. Geçenlerde çok şık bir pakete kıyamadım. Gözümün önünden kaldırdım güya! Dolabın en dip köşesine sakladım. Misafir gelince ikram edeceğim ya! Ancak benden de akıllı çıktı. Adımı nerden öğrenmiş bu kerata bilmem ama başladı: ‘Yasemin, Yasemin, Yasemin!’ Bir dayandım, iki dayandım, üç dayandım. Yok olmayacak! Baktım rahat rahat müdavimi olduğum Mezzo kanalda operamı izleyemiyorum. Yanıt vermezsem susmayacak, resmen ağlıyor! Kalktım; aldım kutuyu dizlerimin üzerine... Sonrası aman Yarabbi! Beni kimse görmesin böyle çikolata yerken! ‘Bu kadın bu işi yapmamalı’ diye düşünebilirsiniz! Bu olay aynen oldu, kurmaca bir öykü değil! Ben de insanım ve zaaflarım var. Kıssadan hisse: zaafınız olan, kilo yapabilececek, atıştırır tarzda yiyebileceğiniz yiyecekleri evde tutmayın. Etrafımız çarşı-pazar dolu. Misafir için saklamayın. Gelince alırsınız. Yoksa olan bize oluyor.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.