Şampiy10
Magazin
Gündem

Saman nezlesi

Tam mevsimi şimdi; aksıran, tıksıran kaynıyor etraf… Ben de içlerindeyim. Bu kez soğuk algınlığından çok saman nezlesinden!


Saman nezlesi, polene karşı alerjik reaksiyon. Göz ve burun çevresinde histamin salınımına yol açıyor. En tipik belirtileri kırmızı, kaşıntılı gözler, akan, dolmuş bir burun. Saman nezlesinin ne zaman geliştiği, hangi polenin (çiçek tozu) neden olduğu konusunda bize ipuçu veriyor.

Nasıl tedavi ediliyor?

1-Antihistaminik veriliyor ve şişme ile akıntıya neden olan histaminin salınması engelleniyor.

2-Burun spreyleri alerjiyi baskılıyor.

3-Efedrin gibi mukozaların şişmesini engelleyiciler var.

Hangi yiyeceklerden kaçınmalı?

Bazı yiyecekler belirtileri daha da artırıyor. Alerjik reaksiyonu yoğun yaşadığınız dönemde şu yiyeceklere dikkat:

- Buğday

- Süt ve süt ürünleri

- Çilek

- Bu dönemde inek sütü yerine keçi sütü, soya sütü tercih edilebilir.

Neler yararlı olabilir?

- C vitamini: Doğal antihistaminiktir, belirtilerin şiddetini hafifletebiliyor.

- Kuersetin: Antihistaminike etkisi olduğuna dair bazı araştırmalar var.

- Bromelain: Ananas en iyi kaynak.

- Isırgan otu: Halk arasında zaten saman nezlesine karşı kullanılıyor.

- Göz otu: Özellikle kaşıntılı, kanlı gözlere faydalı bir bitki.

Kuersetin


- Doğada bol bulunan bir flavonoid. Meyve, sebze, tahıl, yapraklarda bulunuyor.

- En çok içeren üç bitki; kapari,kuzu kulağı ve dereotu. Bunu kırmızı elma, siyah erik, kırmızı soğan takip ediyor.

- Kırmızı soğanın dış halkalarında kuersetin çok daha fazla; kalın soyup atmayın.

- Farelere verildiğinde egzersize daha uzun süre dayanmışlar.

- Amerikan Diyetetik Birliği tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre; 12 hafta 941 yetişkine 500-10.000 mg arası kuersetin verilmiş. Kan kimyalarında ya da değer bir değişiklik saptanamamış.

Bromelain

- Ananasın kökünden elde edilen bir ekstre.

- Güney ve Orta Amerika’da yüzyıllardır tedavi için kullanıyor.

- Kan pıhtılaşmasını engellediği, tümor büyümesini önlediği düşünülüyor.

- Almanlar çok meraklı, Almanya’da en çok kullanılan bitkisel desteklerden.

- Yararı kanıtlanmasa da saman nezlesinden, ülseratif kolite, akciğer ödeminden, artrite kullanılıyor.

- Kalp hızını etkileyebiliyor, kalp hastaları kulanmamalı.

Sonuç: Destekler konusunda dikkatli olun. Doktora danışın.

Sepetteki sağlık: YAZIN MÜJDECİLERİ


Yeşil erik

- Taze erik besin ve lif açısından pek zengin bir meyve değil. Ancak kuruyunca içindeki

- vitamini konsantre oluyor. Demir, magnezyum, potasyum ve lif içeriği artıyor.

- İdrar söktürücü.

- Laksatif etili; bağırsak hareketlerini artırıyor.

- Erik çekirdekleri toksik olabiliyor.

KIRMIZI VE SARI Erik

- Türkiye en çok erik üreten ülkelerden biri. Başı Çin çekiyor.

- Beta karoten içeriği cildi güzelleştirir. Çok önemli bir antioksidan.

- C, E (cilde faydalı), K (kanın pıhtılaşması için gerekli) vitaminleri az da olsa bulunuyor.

- 100 gramında 46 kalori var.

KİRAZ

- Kuzeydoğu Anadolu’dan Roma’ya bir politikacı olan Lucullus götürmüş, oradan Avrupa’ya yayılmış.

- Kirası en çok üreten ülke Türkiye.

- 100 gramında 63 kalori var.

- Kalorisi tatlılık derecesine göre değişiyor. Ekşi olursa 100 gramı 50 kaloriye kadar düşüyor.

- İçinde pek çok vitamin ve mineral var ama dozları yüksek değil.

- C vitamini düzey olarak diğerlerinin arasından sıyrılıyor.

- İçerdiği Anthocyanin adlı bitkisel kimyasal yangıyı önlüyor. Yangı kanserin ilk aşaması. Ancak anthocayninlerin etkisi de araştırılıyor.

Yazının devamı...

Diyet yapmayalım mutfağı hafifleştirelim!

Yeni trendin ‘diyet yapmak’ değil, ‘fit olmak' olduğunu daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Diyet sözcüğü çoğunuzun saçlarının diken diken olmasına yol açıyor artık, biliyorum. O zaman geriye kalan çarelerden biri: Mutfağı hafifleştirmek! İşinizi kolaylaştıracak tarifler hazırladım. Ayrıca diyabeti olanlar da bu yiyecekleri rahatlıkla tüketebilirler. Babam da bir diyabetli! Aile sofralarımızda bizler tatlılarımızı afiyetle yerken onun boynu bükük kalması, sürekli ‘Hayır yeme, sana zararlı’ diye uyarılması beni üzüyordu. Şimdi ailece toplandığımız zaman ya annem benim şekersiz tariflerimi hazırlamış oluyor ya da ben götürüyorum. Tatlı, kek ve kurabiyelerimde tatlandırıcı olarak aspartam kullanıyorum. Dünyanın önde gelen obezite uzmanlarından Prof. Dr. Adam Drewnowski ve toksikoloji uzmanı Doç Dr. Bernardene Magnuson’la yaptığım görüşmeden sonra artık içim daha da rahat. Böylece hem hazırladığım yiyeceğin kalorisi önemli oranda düşüyor, hem de diyabetli babamla birlikte afiyetle tatlılarımızı yiyebiliyoruz. Aspartam şekere göre 200 kat daha tatlı. 250 miligram aspartam 50 gram şekere eş tatlılık veriyor. Ama bu miktarda aspartamla 1 kalori alırken, aynı tatlılık derecesini sağlamak için kullanacağınız şekerden 200 kalori alıyorsunuz. Aspartamı çok az kullanmak yetiyor.

Bradley Kek

Malzemeler: (18 dilimlik)
- 12 yemek kaşığı yulaf ezmesi
- 12 yemek kaşığı buğday kepeği
- 1 iri kase light yoğurt
- 2 elma rendesi
- 1 avuç fındık-ceviz veya badem
( küçük doğranmış)
- 4 yemek kaşığı zeytinyağı
- 2 yemek kaşığı tarçın
- 2 yemek kaşığı toz tatlandırıcı

Yapılışı: - Elmaları rendeleyin, kuru yemişleri çekin veya bıçakla küçük parçalara bölün.
- Tüm malzemeyi güzelce karıştırın. - Sıvı yağla yağladığınız kek kalıbının içine dökün.
- Fırında 160-170 derecede 1 saat kadar pişirin.

Meyveli puding

Malzemeler:

- 1 litre yağsız süt
- 3 yemek kaşığı mısır nişastası
- 1 paket vanilya
- 1 tatlı kaşığı toz tatlandırıcı
- Fındık-ceviz veya badem
- Taze meyve (çilek, kivi)

Yapılışı: - Meyve dışında tüm malzemeyi iyice karıştırın ve süzgeçten geçirerek süte ekleyin. Muhallebi gibi pişirin. - Soğuduktan sonra karıştırıcıyla çırpın.
1/3’ünü ayırın.
- Geri kalanının içine istediğiniz meyveleri küçük parçalar halinde doğrayın.
- Meyve ve puding karışımınızı çukur bir servis tabağına dökün. Pudingin ayırdığınız 1/3’lük kısmıyla da üzerini iyice kapatın. Â Üzerini dilimlenmiş meyve parçaları, ceviz-fındık veya bademle süsleyin.. Kepçeyle servis yapın.

Kullandığım meyveler glisemik indeksi yüksek olmayan meyvelerdir. Diyabetliler için özel olarak seçtim. Diyabetli için yapmıyorsanız muz dilimleri, taze üzüm de çok yakışıyor.

Güllü

Malzemeler:

- 1 kg light yoğurt
- 1 Türk kahvesi fincanı gülsuyu
- Yarım su bardağı çekilmiş ceviz
- 2 yemek kaşığı çekilmiş Antep fıstığı
- 1 yemek kaşığı toz tatlandırıcı

Yapılışı: - Yoğurdu altına bir kap yerleştirilmiş büyük bir tel süzgece koyup akşamdan sabaha kadar buzdolabında bekletin. Böylece süzme yoğurt elde edeceksiniz. - Süzme yoğurdunuzu büyük bir kaba boşaltın. İçine gülsuyu, tarçın, tatlandırıcı ve cevizi ekleyin. - Buzdolabında 3-4 saat dinlendirdikten sonra Antep fıstığıyla süsleyip servis yapın.

Kabızlık çekiyorsanız marmelatımı deneyin!

Biz metropollerde yaşayanlarda kabızlık özellikle kadınlarda çok yaygın. Kabızlık marmelatımı yapmak çok kolay. Sabah- akşam 1 dolu yemek kaşığı yiyin. Üzerine de bir bardak oda sıcaklığında su için. İşe yarıyor.

Kabızlık marmelatı

- 1 avuç kuru incir - 1 avuç kuru kayısı
- 1 avuç kuru erik  1 tatlı kaşığı tarçın
- 1 çay kaşığı toz karanfil
- Üzerini geçecek su

Malzemeyi kısık ateşte tüm meyveler yumuşayıncaya kadar kaynatın.
Robottan geçirin.

Çörek otlu yulaf bisküvileri

Malzemeler:

- 10 bardağı yulaf ezmesi
- 10 su bardağı buğday kepeği
- Dere otu (1 demet ince doğranmış) - 1 kase light yoğurt
- 4 yemek kaşığı zeytinyağı
- 2 avuç lor peyniri  Çörek otu

Yapılışı: - Çörek otu dışında tüm malzemeyi karıştırın, hamur haline getirin. - Biraz yoğurun. - Bir kaşıkla elinize alarak küçük yassı yuvarlaklar haline getirin. - Pişirme kağıdı serdiğiniz tepsiye dizin. - Üzerini çörek otuyla süsleyin. - 170 derece fırında
40-50 dakika kadar pişirin.

Alkali su tercih edin!

pH; potansiyel hidrojen demek. Bir sıvının asidik veya bazikliğini gösteren bir ölçü. pH değeri 0-14 arası bir rakamla belirtiliyor. 7 nötr. pH ’ı 7’nin altında olan sıvılar asidik, pH’ı 7’nin üzerinde olan sıvılar bazik; yani alkalidir.

Suyun pH’ının önemli mi?

Evet! Suyun pH derecesi, suyla karışmış hidrojen miktarını gösteriyor. Düşük pH’lı su asidik, aşındırıcı olabiliyor. Asidik su demir, bakır, çinko, manganez, kurşun gibi metalleri yüksek oranda içerebilir. Asidik su ayrıca geçtiği borulardan bu metallerin suya karışmasına da neden olabilir. Sağlığımız için bu maddelere ihtiyacımız olsa da fazlası risk oluşturuyor.
Neden alkali su içmeliyiz?
Su ne kadar bazikse kimyasını değiştirecek asidik etkilere o kadar dirençlidir. Ve doğru pH seviyesi sağlanamazsa besinler enerjiye çevrilemiyor.

Yazının devamı...

Kırmızı etteki suçlu bulundu:

Tıpta beni heyecanlandıran son araştırma Amerika’dan, dünyanın en saygın tıp kurumlarından Cleveland Klinik’ten geldi. Kırmızı etin neden kalp hastalığına yol açtığı konusunda bir kanıt buldular. Kırmızı ette bulunan ve enerji içeceklerine de eklenen karnitinden bağırsaktaki bakterilerin ürettiği TMAO’nun damar tıkanıklığına yol açtığı belirlendi.

Araştırmanın başında iki kişi var: Lerner Araştırma Enstitüsü Önlenebilir Kardiyoloji ve Rehabilitasyon Bölümü Başkanı Dr. Stanley Hazen ve Robert Koeth adlı tıp fakültesi öğrencisi. (Önemli bir not: Lerner Araştırma Enstitüsü kazanç amacı gütmeyen akademik bir merkez)

Şimdi araştırmayı mümkün olduğunca tıp dilinden uzak anlatayım size:

Bağırsaklarımızda doğal olarak bulunan bakteriler var. Bunların özellikle kırmızı ette bulunan karnitini metabolize ederek trimetilamin N-oksit adlı bileşiğe çevirdiği (TMAO) belirlendi. Karnitinden zengin diyet bu bakterileri daha da artırıyor, daha çok TMAO üretmeye başlıyorlar. Çünkü bu bakteriler yakıt olarak karnitini kullanıyor.

Kalbe zarar veren etteki yağ ve kolesterol değil!

Cleveland Kilinik’ten Dr. Hazen başkanlığındaki araştırma grubunun geldiği nokta işte bu: Kalbe zarar veren etteki yağ veya kolesterol değil! Evet, bunların da kalp hastalığına katkısı var, ama az. Asıl suçlu şimdiye kadar çok az çalışılmış bir kimyasal olan TMAO. Bağırsaklardaki bakteriler biz et yedikten sonra bunu üretiyorlar. Kana karışıyor ve işte damarları tıkayan, kalp hastalığı riskini artıran da bu TMAO.

Peki uzun süredir yemeyen birin de ne oluyor?

Düzenli et yiyende her et yediğinde TMAO kanda yükseliyor. Veganlarda (hiç hayvansal ürün yemeyen) kanda TMAO yükselmemiş. Buna göre araştırmacılar kanda TMAO düzeylerinin kalp krizi riskimi tahmin etmede kullanılabileceğini düşünüyor. Ayrıca farelerde TMAO’nun kalp krizine neden olduğunu da göstermişler. Et yiyenlerin kanlarında daha fazla TMAO bulunduğunu saptadılar.

Belki de antibiyotikle tedavi edilecek

Bu araştırma kalp hastalığı tedavisinde yeni ufuklar açabilir. Belki de bağırsaktaki bu suçlu bakteriyi yok etmek için bir antibiyotik geliştirilebilir. Ayrıca TMAO seviyelerine bakarak kalp krizi riskini belirlemek için test yapılabilir.

Enerji içecekleri ve vücut geliştiren haplar...

Karnitin metabolizmayı hızlandıracağı ve enerji seviyesini artırcağı düşüncesiyle bazı içeceklere ekleniyor veya tablet olarak alınıyor. Karnitin kırmızı ette doğal olarak bulunan bir madde. Dr. Hazen karnitin içeren enerji içeceklerinden endişe duyduğunu da araştırma sonucunu açıklarken sözlerine eklemiş. Karnitinin güvenilirliği konusunda daha çok araştırma yapılması gerektiğinin altını çiziyor. "Karnitin zorunlu bir besin değil, vücutlarımız zaten ihtiyacımız olanı üretiyor. Düzenli karnitin desteği almanın güvenli olup olmadığını araştırmamız lazım. Çünkü bazı durumlarda damar tıkayan TMAO üreten bakterileri artırdığını gördük."

Kas yapayım derken risk artıyor mu?

Sporla profesyonel olarak uğraşan pek çok kişi de kas yaptığı inacıyla düzenli olarak karnitin haplarını, karnitin içeren içecekleri kullanıyor. Bu şekilde karnitini düzenli kullanaların da bu araştırma sonucundan haberdar olmaları önemli.

Antibiyotik verildiğinde ne oluyor?

Araştırmacılar et yiyenlere bağırsaklarındaki tüm bakterileri öldürecek antibiyotik vemişler. Tüm bakterileri yok ettikten sonra et yediklerinde kanlarında TMAO yükselmemiş. Karnitin tabletleri aldıklarında da yükselmemiş. Böylece şu sonuca varmışlar: Gerçekten de sorun bağırsaktaki bakteriler!

Kanında karnitin ve TMAO seviyesi yüksek olanın kalp hastalığı riski yüksek mi?

2500 kişiden kan örneği almış ve analiz etmişler. Acaba sigara içme, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol gibi bilinen risk faktörlerinin in dışında TMAO ve karnitin de belirleyici olabilir mi diyeÖ Evet, her ikisi de riski artırıyor. Ana sorun TMAO!

Araştırma nasıl başladı?

Dr. Hazen araştırmasına 5 yıl önce başlamış. 10 bin hastası var çoğu da kalp hastalığı riski olan kişiler. Bu kişiler kan vermeye ve takip edilmeye gönüllü olmuşlar. Bütün bu hastalardan topladığı örnekler Dr. Hazen’ın kalp hastalığına yol açabilecek küçük moleküller de var mı-yok mu araştırmasına olanak sağlamış.
Araştırmaları ve deneyleri sonucunda ette bulunan karnitinin suçlulardan biri olabileceğini keşfetmiş. Karnitin sadece kırmızı ette değil, tavukta, balıkta, ördekte, süt ve süt ürünlerinde de var. Ancak bu yiyeceklerde kırmızı etteki kadar yoğun değil.
İşte bunun üzerine biftek yeyince ne oluyor araştırması başlatmış. Düzenli olarak et yiyen bir kişinin et yiyişinden birkaç saat sonra kanda TMAO seviyesinin yükseldiğini saptamış ekibiyle.
Ancak vegan biftek yediği zaman durum aynı değil! Araştırmacılar önce bir hipotez ortaya sürmüşler: Veganlar bağırsaklarında et yiynlerde olduğu kadar çok TMAO üretecek bakterilere sahip değil! Gerçekten de araştırmalarında veganların kanlarında biftek yedikten sonra hemen hemen hiç TMAO yükselmesi görmemişler. Dr. Hazen bile şaşkın: "Bu kadar dramatik bir fark göreceğimizi beklemiyorduk" diyor.

Dr. Hazen bakın ne diyor

"Bağırsaklarımızda yaşayan bakteriler uzun vadede bizim nasıl beslendiğimize göre kendilerine yön çiziyorlar. Karnitinden zengin bir beslenme biçimi bağırsak floramızdaki bakterilerin kompozisyonunun değişmesine neden oluyor. Böylece et yiyenler TMAO’nun etkilerine çok daha fazla maruz kalıyor. Bunun yanı sıra vegan ve vejetaryenlerin karnitinden TMAO sentez etme kapasiteleri çok düşük; bu bulgu bu tip beslenme biçimlerinin kalp-damar sağlığı açısından faydalarını açıklıyor."
Daha önceki araştırmalar da sık kırmızı et yemenin kalp-damar sitemi hastalıkları riskini artırdığını göstermişti. Ancak kırmızı etteki kolesterol ve doymuş yağ bu artışın nedeni olma konusunda tam suçlu bulunamamıştı. Genetik farklılıklarımız, etle birlikte aşırı tuz tüketilmesi, pişirme yöntemleri gibi nedenler de gösterilmişti. Şu anda araştırma sonuçlarına göre teorileri şu: TMAO kolesterolün damar duvarına girmesini sağlıyor. Ayrıca vücudun fazla kolesterolü atmasına engel oluyor.

Karnitin Nedir?

L-karnitin vücudumuzda karaciğerde üretilen bir amino asit. Üretimi için Lysine ve methionine denen iki zorunlu aminoasit gerekiyor. Bu aminoasitler et, süt-süt ürünleri, tavuk, balık, yumurta, soya fasulyesi gibi besinlerde var. Enerji üretimi ve yağ metabolizması için gerekli. Piyasada pek çok destek var; en iyi emileni asetil-L-karnitin şekli.

Ne işe yarıyor?

L-karnitinin ana görevi mitokondri denilen hücrenin enerji üretim merkezlerine yağ asitlerini taşımak ve burada enerji için yakılmasını sağlamak. L-karnitin desteğinin amacı vücutta karnitin seviyesini artırıp vücudun daha fazla yağ yakmasını sağlamak. Teoride bunun kilo verme programlarında da yararlı olabileceği düşünülüyordu. Nitekim 1980’lerdeki araştırmalar performansta artış kaydetse de, bunu destekleyecek
bilimsel araştırmalar yetersizdi.

Yazının devamı...

Menopozla birlikte kalp ve tansiyon hastalığı riski artıyor!

alp ve damar hastalıklarının kadınlarda, erkeklere oranla daha yaygın görülmesi; bir grup kadın doktoru harekete geçirdi. "Kadın Kalbine Hanımeli Platformu" kurdular ve kadınlarda hipertansiyonun kontrol altına alınması ve hipertansiyona bağlı kalp ve damar hastalıklarının önlenmesi için çalışmaya başladılar. Son yıllarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki kadınların korkulu rüyası kanser değil. Hipertansiyon ve hipertansiyon sonucu gelişen kalp ve damar hastalıkları kadınların sağlığını tehdit ediyor. Her 30 kadından biri meme kanserinden ölürken, buna karşın her 3 kadından biri kalp hastalıklarından hayatını kaybetmekte. Kadınların daha fazla özeni hak ettiği düşüncesiyle yola çıkan ve aralarında Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu, Prof. Dr. Nesligül Yıldırım, Prof. Dr. Rümeyza Kazancıoğlu, Prof. Dr. Elif Arı Bakır, Doç. Dr. Zeynep Tartan’ın da bulunduğu hekimler Kadın Kalbine Hanımeli Platformu'nu kurdu. Hanımeli Platformu’ndan
Kardiyolog Doç. Dr. Zeynep Tartan bakın neler söylüyor:
Menopozla birlikte kadınlarda kalp ve damar sisteminde ne gibi değişiklikler oluyor?
Östrojenin azalmasıyla birlikte kadın daha fazla kilo alıyor. Yüksek tansiyon riski artıyor. Koruyucu olan iyi huylu kolesterol düzeyi düşüyor, zararlı olan kolesterol düzeyleri yükseliyor. Kemik erimesi ve kilo alımı sebebiyle hareket kısıtlılığı artıyor. Hareketsiz yaşantı, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol hepsi bir arada kalp sağlığını tehdit ediyor.
Kadınlarda kalp krizi yaygın mı Türkiye'de? Hangi yaşlarda ve kimlerde daha sık görülüyor?
Türkiye’de tüm ölümlerin yüzde 55’i kardiyovasküler hastalıklardan kaynaklanıyor. Türkiye nüfusunun yüzde 32’si (yaklaşık 15 milyon kişi) hipertansif. Bu oran kadınlara gelince yüzde 36. Erkeklerde ise hipertansiyon oranı kadınlardan çok daha düşük; yüzde 27.
Son 20 yılda kalp hastalığına bağlı ölümlerde azalma görülüyor; ama bu oran sadece erkeklerde. Kadınlarda azalma yok, tam tersine artıyor.
Dünya çapında baktığımızda her 30 kadından biri meme kanserinden hayatını kaybediyor. Fakat kalp hastalıklarına gelince tablo daha ciddi. Her 3 kadından biri kalpten ölüyor. Kadınlar kanserden korkuyor ama nedense kalp hastalıklarının gelip kendisini bulacağına pek inanmıyor.
Kadın yaşlanınca kalp hastalığı geçiriyor diye bilinirdi eskiden; fakat yaş giderek gençleşti. Sanılanın aksine menopoz öncesi kalp hastalığı kadınlarda yaygınlaştı. Kalp krizi sonrası ölüm ise kadınlarda erkeklere göre 2 kat fazla. Kardiyovasküler ölümlere baktığımızda Avrupa ile karşılaştırdığımızda Türkiye’de kadın ölümleri daha genç yaşta.

Tuz tüketimi azaltılmalı, ideol kiloya erişilmeli


Kadın bu dönemde kalp-damar sağlığını korumak için nelere dikkat etmeli?

- Özellikle lif ve mineralden zengin Akdeniz diyeti ile beslenmeli.

- İdeal vücut kilosuna erişmeli ve bunu korumalı.

- Sigara kullanımından vazgeçmeli.

- Düzenli fizik aktivite veya daha aktif bir gündelik yaşam sürmeli.

- Hipertansiyona karşı tuz tüketimini mutlaka azaltmalı; günlük 4-6 gramı geçmemeli.

Menopoza yeni giren bir kadın hangi tahlileri

tetkikleri mutlaka yaptırmalı?

Kolesterol paneline baktırmalı, insülin direnci ve kan şekerini ölçtürmeli. Tiroid fonksiyonları; D3 vitamini ve kalsiyum düzeyleri, böbrek ve karaciğer fonksiyonlarına mutlaka baktırmalı. Bunların sonucuna göre problem varsa hekimin öngördüğü sıklıkta kontrollerini yaptırmalı. Problem yoksa da yılda bir yapılmalı.

Östrojen ne mucize bir hormon, bizi genç ve dinç kılıyor! Peki hormon replasman terapisi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Eskiden her kadına menopoza girince kalp ve damar hastalıklarından korunmak için verilirdi. Ancak yapılan araştırmalar gösterdi ki hormon tedavisi kalp sağlığını koruyucu özelliğe sahip değil. Hatta bazı riskli kadınlarda kan basıncını yükseltebiliyor. Hipertansiyona ve damar tıkanıklığına yol açabileceği saptandı. Bu nedenle artık kalp ve damar sağlığı için kullanılmıyor.

Kalp hastalığı erkek hastalığı gibi görülüyor hep. Oysa kadınlarda da çok yaygın , değil mi?

Evet. Kadınlarda kalp hastalığı erkekler kadar yaygın ve pek çok kadın kalp hastalığından hayatını kaybetmekte... Bu sepeble bu konudaki farkındalıklarının artması hem kendini hem de ailesini koruyacaktır; böylece bilinçli ve sağlıklı kadın sağlıklı nesillerin yetişmesinde temel rolü üstlenecektir; sağlıklı yarınlar için rol model olacaktır. Kadının hipertansiyonun zararlarını fark etmesi, kendi sağlığını korumayı öğrenmesi, yaşam tarzını değiştirmesi ve bu sağlıklı hayatı benimsemesi gerekiyor. Biz de kadınların bilinçlendirilmesi için toplantılar, etkinlikler düzenleyeceğiz. www.kadinkalbinehanimeli.com internet sitesi üzerinden kadınların her tür sorusuna online yanıt vereceğiz.

500 milyon kadın, hipertansiyon hastası!


- Dünyada hipertansiyon hastası kadın sayısı 500 milyona ulaştı.

- 2025 yılında bu sayının 800 milyonu bulması bekleniyor.

- Hipertansiyonu bulunan kadınlar; erkeklere göre kalp damar hastalıklarından daha fazla etkileniyorlar.

- Türkiye’deki kadınlarda hipertansiyon görülme sıklığı erkeklere göre daha fazladır.

- 40’lı yaşlardan itibaren kadınlarda hipertansiyon prevalansı erkeklerden daha yüksektir.

- Dünyada her yıl 8 milyon kadın, kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle yaşamını yitiriyor.

- Türk kadınlarında vücut kitle indeksi daha fazladır. Bu hipertansiyon riskini ve kalp damar hastalıkları riskini beraberinde getiriyor.

- Menopoza girmiş olsun veya olmasın hipertansiyon sıklığı erkeklere göre daha fazla. Menopoz sonrası risk daha fazla artmakta.

Kilo ve hareketsizlik kadınların baş düşmanı!


- Türk kadınları gün geçtikçe daha fazla şişmanlıyor. Türkiye’de 40 yaşın üzerindeki kadınların yüzde 46.6’sı obez.

- 40 yaşın üzerinde Tük kadınlarının üçte ikisi hareketsiz.

- Çok fazla tuz tüketiyor (Günde 1 çorba kaşığı-14 gram)

- Bütün bunlar kadınlarda hipertansiyon riskini artırmakta.

- Kilolu kadınlarda verilecek olan 10 kg; hipertansiyon riskini yüzde 44 oranında azaltır.

Yazının devamı...

12 yılda belimiz kalınlaştı kalçamız genişledi!

Türkiye diyabet ve obezite açısından acaba ne durumda? Bu konuda çok kapsamlı bir araştırma var. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi ilkini 1998, ikincisini 2010’da gerçekleştirmişti. Sağlık Bakanlığı'nın desteğiyle (TURDEP 1 ve 2) 15 ilde 20 yaş üzerindeki yaklaşık 27 bin kişi üzerinde yapılan çalışmada Türkiye’de 12 yılda şeker hastalığının yüzde 90, obezitenin ise yüzde 44 arttığı görülmüştü.

Toplumumuzun üçte ikisi kilolu yüzde 10’umuz ise diyabetli


- 40’lı yaşlardan itibaren nüfusumuzun en az yüzde 10’u diyabetli.

- Diyabet çok daha erken yaşlarda başlıyor. (1998’deki araştırmaya göre 5 yaş daha erken )

- Bu 12 yılda kadınlar 6 kilo, erkekler 8 kilo fazlalaşmış.

- Kadınların beli 6, erkeklerin beli 7 santim genişlemiş.

- Kadınların kalçası 7 santim, erkeklerin kalçası 2 santim genişlemiş.

- Türk erişkin toplumunda diyabet sıklığı yüzde 13.7.

- Diyabet görülme sıklığı Kuzey Anadolu’da yüzde 14.5 ile en az, Doğu Anadolu’da ise yüzde 18.2 ile en fazla.

- Diyabet oranları Bursa ve Malatya’da yüzde 20’nin üzerinde; Diyarbakır, İstanbul, Antalya, Adana, Gaziantep, İzmir, Denizli, Eskişehir, Ankara ve Konya’da ise yüzde 15’in üzerinde.

- Bursalılar diyabetin en çok farkında olanlar, bilginin en az olduğu yer Diyarbakır.

- Türkiye’de obezite sıklığı yüzde 32 bulunmuş.

- Erkeklerde kilo fazlalığı, kadınlarda ise obezite daha yaygın.

- Genel olarak erişkin yaşlardaki Türk toplumunun 2/3’ü kilolu veya obez.

Diyabetlilere özel lezzetli tarifler

Diyabet çoğumuzun ailesinde veya yakınlarında, arkadaşlarında var. Biz tatlılarımızı afiyetle yerken onlar zor durumda kalıyorlar veya sık kaçamaklar yapıyorlar. Bu da kan şekerlerinin yükselmesine, hastalıklarının seyrinin değişmesine neden olabiliyor. Tatlandırıcıyla hazırladığım hem diyabetliler hem de kilo vermek-korumak isteyenler için tariflerim var. Tatlandırıcı olarak dünyanın önde gelen uzmanlarıyla konuştuktan, güvenilirlik konusunda ikna olduktan sonra kan şekerini yükseltmediği için aspartamı kullandım bu tatlılarda.


Diyabetin Belirtileri

- Aşırı susama - Sık idrara çıkma

- Sürekli açlık hissi - Kilo kaybı

- Ağız kuruluğu - Cilt kuruluğu

- Görmede bozulmalar

- Dolaşım bozukluğu

BRADLEY KEK


Malzemeler: ( 18 dilimlik)

- 12 yemek kaşığı yulaf ezmesi

- 12 yemek kaşığı buğday kepeği

- 2 küçük kutu light yoğurt

- 2 elma rendesi - 1 avuç fındık-ceviz veya badem (küçük doğranmış)

- 4 yemek kaşığı zeytinyağı

- 1 yemek kaşığı tarçın

- 1 yemek kaşığı toz tatlandırıcı

Yapılışı: - Tüm malzemeyi güzelce karıştırın. - Sıvı yağla yağladığınız kek kalıbının içine dökün. ÂFırında 160-170 derecede 1 saat kadar pişirin.


GÜLLÜ


Malzemeler: -1 kg light yoğurt -1 Türk kahvesi fincanı gülsuyu -1 su bardağı çekilmiş ceviz -2 yemek kaşığı çekilmiş ntep fıstığı -1,5 yemek kaşığı toz tatlandırıcı

Yapılışı: - Yoğurdu altına bir kap yerleştirilmiş büyük bir tel süzgece koyup akşamdan sabaha kadar buzdolabında bekletin. Böylece süzme yoğurt elde edeceksiniz. - Süzme yoğurdunuzu büyük bir kaba boşaltın. İçine gülsuyu, tarçın, tatlandırıcı ve cevizi ekleyin. - Buzdolabında 3-4 saat dinlendirdikten sonra üzerini Antep fıstığıyla süsleyip servis yapın.

Bir milyon çocuğa sağlıklı beslenme eğitimi verilecek

Sabri Ülker Gıda Araştırmaları Enstitüsü Vakfı (SÜGAV) “Beslenme ve Sağlıklı Yaşam”ı uluslararası bilim çevreleri ile masaya yatırdı. Vakfın düzenlediği “Beslenme ve Sağlıklı Yaşam Zirvesi”nde Türkiye’den ve dünyadan bilim insanları, beslenme ve gıda güvenliği, dünyadaki yeni trendler ile bu alandaki yeni politikalar üretilmesi konusundaki temel yaklaşımları tartıştı. Ben de oradaydım. Hemen yanımda da İstanbul’da iki ilkokulun müdürü oturuyordu. Dünyada bu kadar çok konferansa katıldım, ilkokul yöneticilerini böyle bir toplantıda ilk kez görüyorum. Harika! SÜGAV’ın hedefi önümüzdeki yıl 1 milyon çocuğa sağlıklı ve dengeli beslenme eğitimi vermek. Dünyadaki en iyi beslenme programlarını örnek almışlar.

İlk 1000 gün çok önemli

Zirvede özellikle Hohenheim Üni.’nden Prof. Dr. Med. Hans Konrad Biesalski'nin söylediği şu cümle beslenmenin önemini fazlasıyla özetliyor: "Bir çocuk için en önemli şey ilk 1000 gün. Anne rahmine düşmemizden 2 yaş sonuna kadar geçen süre! Bu süreç, çocuğun birey olduğunda karşılayacağı sorunları da daha sonra belirliyor. Her şey embriyonun gelişiminden başlıyor."

Karma diyet öneriliyor

Biesalski, “E ve D vitamininin asıl kaynağı balık, karaciğer çok iyi bir demir ve E vitamini kaynağı. Sağlıklı bir beslenme için karma diyeti öneriyorum. Beslenmenizin yüzde 35’i et, yüzde 50’si sebze ve meyve, geriye kalanı da tahıl ürünlerinden oluşmalı. Çünkü karma diyette hem makro, hem mikro besleyiciler var. Eğer makro besleyicileri (karbonhidrat, protein, yağ, su) dengeli alamıyorsanız mikro besleyicilerden de (vitaminler, mineraller, yiyeceklerle aldığımız bileşikler) yoksunsunuz demektir. Eğer antioksidanlar yeterince alınamazsa kanser oranı artıyor. A ve beta karoten yeterince alınmazsa akciğer sorunları ortaya çıkıyor” diyor ve çocuklarda özellikle 5 yaşın altında boy uzunluğunun yeterli olmamasının önemli bir bulgu olduğunun altını çiziyor. Biesalski, “İlk iki yılda boy uzamıyorsa fiziksel bir sorun olabilir.
30 yaşında sağlıklı beslenmeyi ne yapalım?”

Yazının devamı...

Diyet yapmak out fit olmak in!

Yaz göz kırpmaya başladı uzaklardan! İstanbul’da bahar mevsimini çok kısa yaşıyoruz. Yaz ışık hızıyla yanıbaşımızda bitiveriyor! Şu sıralarda herkes ya diyette, ya diyete girmeye hazırlanıyor. Malum yakında giysiler incelecek, tüm fazlalıklar ortaya dökülecek. Hepimizin telaşı bundan!

Diyet yapalım tamam ama çoğumuz sonra olduğu gibi geri alıyoruz. Peki diyetler neden işe yaramıyor?

Çünkü;

- Beyin diyet yapmayı bir ceza olarak algılıyor.

- Çoğu diyeti yaşam biçimimize adapte etmek zor.

- Diyet sözcüğü artık insanları irite ediyor.

- Çoğu kişi diyet kısa süreli uygulanacak bir program olarak algılıyor. Doktor veya diyetisyen kontrolünden çıkar çıkmaz kendi beslenme biçimine geri dönüyor.

- Çabuk kilo verdirici diyetler yapılıyor. Bu diyetler metabolizmayı alt üst ediyor.

- Sürekli, yaşam boyu diyette olmak sonuç vermiyor. Psikolojik travma yaratıyor. Diyet yapmak yerine sağlıklı yiyecekleri seçip hareketli olmayı tercih edin. Son moda diyetlerin peşinden koşmayı bıraksak iyi olacak. Ben artık diyet yapmıyorum. Fit olmaya, fit kalmaya çalışıyorum.

Diyet programlarına 10 alternatif!

1 İdeal kilonuzu belirleyip koruyun

Tıp sürekli ilerliyor, kendini yeniliyor. İngiltere-Cambridge’de katıldığım Uluslararası Obezite Konferansı’nda benimsenen ideal kilo tanımlaması hepimizi diyet çılgınlığından da uzaklaştırabilir. İdeal kilo, bir insanın genetik koduna uygun, sağlıklı kan değerlerine ve genel sağlık haline sahip olarak keyifli bir yaşamı sürdürürken sahip olduğu kilodur. Bütün aile balık etliyken, model gibi bir vücuda sahip olmak için kendine eziyet etmek doğru değil.

2 Yeni diyetler peşinde koşmayın!

Niye mi? Yeni diyet olarak lanse edilenler içinde yeni bir şey yok da ondan! Güleceksiniz biliyorum ama ben bile sıkıldım artık bu diyet tartışmasından! Yıllar önce yurt dışında çoktan yazılmış, çizilmiş şeyler biraz allanıp, pullanıp yeniden karşımıza geliyor. Şişmanlığın azaldığı yok. Aksine hepimizle dalga geçer gibi artıyor tüm dünyada. Son istatistiklere göre Türkiye’de her iki kişiden biri fazla kilolu veya şişman. O yüzden vazgeçin artık yeni diyet sevdasından. Sizi değiştire-bilecek olan yeni diyet değil, yenilenen kafanız olabilir.

3 Yağ yaktıran ürünlerden faydalanın

Her yıl sadece bizim ülkemizde değil, dünyada pek çok kişi piyasada rahatça satılan bazı zayıflama karışımları nedeniyle hayatını kaybediyor. Gerçekten kilo verdirdiği bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış, katıldığım besinler şunlar:

Acı Kırmızı biber

- Yağı yakmaya yardımcı. İçindeki kapsaisin vücut ısısını artırıyor. Metabolizma hızını artırıyor.

Yeşil çay
- Farelerde karaciğerde yağ metabolizmasını hızlandırmış, şişmanlamayı engellemiş.

Beyaz çay

- Vücuttaki yağın parçalanmasını sağlayıcı etkiye sahip.

Zerdeçal

- Tufts Üniversitesi’nde yapılan araştırma fazla kiloyu engellediği gösterildi. Fareler üzerindeki deneylerde kolestrolü düşürdüğü ortaya çıkmış.

Su

- Yağ metabolizmasını hızlandırır. Toksin atmanızı sağlar. - Daha az yemenize yol açar. - Su içtikçe açlık duygusu azalır. - Mide iç hacmi 1,5 litre civarında. Hacmi yüksek olan su boş alanı hemen doldurabilir.

4 Gökkuşağının rengiyle beslenin

Taze ve renkli beslenmek gerekiyor. Gökkuşağının tüm renkleriyle beslenin. Her sebze-meyvede farklı bir yarar var. Canlı ve renkli beslenmek önemli... Şehir yaşamında hiç paket yiyecek kullanmamak adeta ütopya gibi. Ama önerim hiç olmazsa mutfağınızın 2/3 ü canlı, 1/3 ‘ü paket yiyeceklerden oluşsun.

5 Altın uçlu üçgen kuralını uygulayın

Bir üçgen düşünün. Tepesi altın uçlu. Günün üç ana öğününden birini bu üçgenin altın ucuna yerleştirin. Önerim; kahvaltı veya öğlen yemeğinizi bu üçgenin tepesine yerleştirmek. Diğer iki uca da kalan iki öğünü koyun. Altın öğünde canınız ne çekiyorsa yiyin. Ancak diğer iki öğünde çok dikkatli olmalısınız. Böylece diyet psikolojisine girmeden kilo vermek veya kilo korumak mümkün olabiliyor.

6 Günde 300 kalori azaltın

1 iri dilim ekmek 100 kalori. Yani günde 7-8 dilim ekmek yiyorsanız 3 dilim eksik yiyeceksiniz. 1 iri avuç çerez 300 kalori olabiliyor. Ne yediğinizin listesini yapın. Bu şekilde kaloriler aklınızda daha çok yer edecektir. Günde 300 kalori eksiltmenin sizi nasıl inceleteceğini gözlerinizle görün.

7 Yediklerinizin kalorilerini öğrenin

‘Çok yemiyorum ama kilo alıyorum’ diyen o kadar çok kişi var ki! Peki nereden geliyor bu kilolar? Herhangi bir hormonal bozukluğunuz yoksa denklem apaçık ortada! Harcayabileceğinizden fazla kalori alıyorsunuz, bunlar da vücutta yağa dönüşüyor. O zaman kalori cetvellerine bakmak gerçekten yararlı oluyor.

8 Günlük hareket kapasitenizi artırın

Özellikle çalışan kadınlar için spor salonuna kaydolmanın nasıl ekstra bir yük olduğunu çok iyi bilenlerdenim. Spor salonlarına bir-iki kez kaydoldum, param boşa gitti. Gidemediğim için suçluluk da duydum. Çözümü evime koşu bandı almakta buldum. Hem bantta yürüyorum. Hem de hareketi çok artırdım. Üşenmeyin:

Spora gidemiyorsanız merdiven çıkın

- Evinizde merdiven varsa sürekli merdiven inip çıkın
- Haftada 2-3 kez dışarıda temiz havada, doğada yürüyün.
- Dans edin. Hareketin en keyifli yolu bence!
- Evinizi temizleyin. O kadar güzel kalori yakıyor ki..

9 Akşam yemeğini mutlaka erken yiyin

Kişisel olarak kışın saat 17.00’de akşam yemeğimi çoktan yemiş oluyorum. Yazın bunu saat 19:00’ a doğru çekiyorum. Kuralımı sadece yurt dışı gezilerimde bozuyorum. Akşam hava karardıktan sonra metabolizma hızı düşmeye başlıyor. Tüm kalorili yiyecekleri gün aydınlıkken yiyin.

10 Şekerden olabildiğince uzak durun

Ne zor bir şey söylediğimin farkındayım! Çoğu kişi gibi benim de iri bir tatlı dişim var, doyurmakta zorlanıyorum. Hayatımda ilk kez bu yaz aşırı stres sonrası yapılan kan tahlilimde şekerim yüksek çıkınca birden paniğe kapıldım. Artık bütün tatlılarımı tatlandırıcıyla yapıyorum.

En çok sorulan soru

Protein diyeti çabuk kilo verdiriyor mu?

Zararlı olabilir mi?

Kesin bir şey var, protein ağırlıklı beslenme hızlı kilo verdiriyor ve tok tutuyor. Ancak dengeli beslenme için tek düze değil, tüm yiyecek gruplarıyla beslenme doğrudur.
4 yıl önce Tanzanya’da bir Masai Kabilesine konuk olup beslenme şekillerini incelemiştim. Sadece et, kan ve sütle beslenen bu insanlar son derece sağlıklılardı, günde ortalama 20 km. yürüyorlardı. Çoğu 90’larına kadar yaşıyordu. Ancak et kendi yetiştirdikleri hayvanlardan elde ettikleri etti ve aşırı hareket halindeydiler. Temiz hava soluyorlardı. Bize gelince... Şehir hayatında yaşıyoruz çoğumuz; bilgisayar, televizyon başında veya arabaların içindeyiz. Dünya Kanser Araştırma Vakfı haftada 300 gram, en fazla 500 gram kırmızı et tüketilmesini öneriyor. Nedeni kolon (kalın bağırsak) kanserinin hızla yayılması ve bunun aşırı kırmız et tüketimiyle de ilişkilendirilmesi... Özetle; bu tarz bir beslenme kararında 1-2 haftalık bir uygulama olabilir ama tümüyle bu tip beslenmeye geçmek zararlı sonuçlara yol açabilir, uyarıyorum.

Yazının devamı...

Diyetteyken bunları yapmayın!

Dünyada obezite bir salgın halinde! Şişmanlık arttıkça yeni diyetler de sürülüyor piyasaya! Bu işin içinde olmama rağmen ben de çok sıkıldım bu diyetlerden. İşte ilan ediyorum. Diyet yapmıyorum! Fit olmaya ve fit kalmaya çalışıyorum. Vücudunuzu tanıyın, iyi bir uzmanla birlikte sağlıklı bir beslenme programı oturtun. Ola ki diyet yapıyorsanız da şunları yapmayın:


1- Beyin diyeti ceza olarak algılıyor.

Dünyadaki son trend diyet yapmak değil, fit olmak. Nedenine gelince... Artık gördük; diyetler işe yaramıyor. Beyin diyet yapmayı bir ceza olarak algılıyor. Çünkü çoğu diyeti yaşam biçimimize adapte etmek zor. Diyet sözcüğü artık insanları irite ediyor. Çoğu kişi diyet kısa süreli uygulanacak bir program olarak algılıyor. Doktor veya diyetisyen kontrolünden çıkar çıkmaz kendi beslenme biçimine geri dönüyor ve tekrar kilo alıyor.

2- Şok diyetler metabolizmayı bozuyor.

Çabuk kilo verdirici diyetler metabolizmayı alt üst ediyor. Çok az kalorili bir diyete girdiğiniz zaman beyin bunu ‘açlık tehlikesi’ olarak algılıyor. Hemen emir veriyor ve metabolizma hızınızı düşürüyor. Böylece az miktardaki enerjinin tasarruflu kullanılmasını sağlıyor. Diyetten çıkıp, normal beslenme düzeninize geri döndüğünüzde vücut birden artan kaloriyle başa çıkamıyor, yağ olarak depoluyor. Eskisinden çok daha çabuk kilo almaya başlıyorsunuz.

3- Yaşam boyu uygulayamayacağınız bir beslenme biçimini zorla uygulamaya çalışmayın.

Kim yaşam boyu sürekli sıvıyla beslenerek, lahana çorbası içerek veya habire ızgara et-salata yiyerek yaşayabilir ki? Önemli olan çeşitli beslenmektir. Kararında olmak şartıyla sağlığa zararlı olmayan her yiyecek yenebilir.

4- Ölü yiyeceklerle beslenmeyin.

Canlı beslenin. Canlı yiyecekler dediğim içinde vitamin, mineral, bitkisel kimyasallar, vücut işleyişini kolaylaştıran enzimler, bileşikler bulunan yiyecekler... Sebze, meyve, tahıllar, kuruyemişler, et-tavuk, balık, yoğurt, ayran , kefir, peynir, süt, yumurta, bal , pekmez , bitki ve meyve çayları, su... Bu yiyecekleri baş tacı edin.

5- Sebze ve meyveleri aşırı pişirerek besin değerlerini azaltmayın.

O zaman içlerindeki bileşiklerin çoğu aktifliğini yitiriyor. C ve B grubu vitaminler suda eridikleri için ısıyla çok çabuk yok oluyorlar. Hem C hem de B vitaminlerinin vücudu hızlandırıcı etkisi vardır. Bu etkilerden faydalan abilmek için sebzeleri buharda pişirmeyi ve ’al dente ’ yani dişe gelir tarz yemeyi tercih edin.

6- Sudan kaçmayın.

Su zayıflamaya çok iyi bir yardımcı. Daha az yemenize yol açar. Yağ metabolizmasını hızlandırır. Toksin atmanızı sağlar.Yağı yakabilmek için vücudumuzun suya ihtiyacı var. Artı; su içtikçe açlık duygusu azalıyor, gereksiz atıştırmaların önüne geçebiliyorsunuz. Midemiz hacim reseptörlerine duyarlı bir organ. Ortalama iç hacmi de 1,5 litre civarında. Bu hacmi doldurduğumuzda sinirler bu iletiyi beyne taşıyor, beyin de bize ‘ Dur! Doydun!’ komutu veriyor. İşte kilo vermek veya kilomuzu korumak istiyorsak bu komut daha da önem taşıyor. Kalorisi az , hacmi fazla yiyecek ve içeceklere ihtiyacımız var. Suyun kalorisi yok, üstelik hacmi de fazla. Bir boş alanı hemen doldurabilir. Bu aşamada ‘erken doydun’ komutu almak istiyorsak su ideal bir seçenek. Suyun yanı sıra günde 1,5 litre olan sıvı ihtiyacınızı bitki ve meyve çaylarıyla da tamamlayabilirsiniz.

7- Negatif bir tutum içinde olmayın.

Pozitif olmak, inanmak, gülümsemek başarıyı da beraberinde getiriyor. Çok şişman bile olsalar bakımlı, güleç danışanlarımın somurtanlara göre hep daha başarılı olduklarına defalarca tanık oldum.

8- Hedefsiz-plansız olmayın.

‘İstatistiksel olarak kayıt altına alınmayanda başarı yoktur’ sözünü severim. Kilo vermek istediğim zamanlarda hep bir hedef koyuyorum ve her gün kendimi tartarak bu hedefe zamanında ulaşmaya çalışıyorum. Kayıt tutmayınca hep erteliyorsunuz , o zaman da hedefe ulaşmak çok zorlaşıyor.

9- Doymanıza rağmen tabaktakileri bitirmeye çalışmayın.

Bunun yerine tabağınıza daha az yiyecek koymayı deneyin. Porsiyon küçültün. Araştırmalarda da görülen bir şey var; porsiyon ne kadar büyük olursa o kadar çok yiyor ve o miktara alışıyoruz.

10- Açık büfeleri tercih edip, paranızın hakkını almaya çalışmayın.

Açık büfe çok yediriyor bu kesin. Bakıyorum da ben de açık büfe olduğu zaman normalde yiyeceğimin 1,5-2 katını yiyebiliyorum. Çoğu kişide bu 3-4 katı kadar olabiliyor! Doğrusu açık büfeli yerde kalmamak bence...

11- Akşam hava karardıktan sonra yemeyi kesin veya azaltın.

Hava karardıktan sonra yarım paket light bisküvi, 1 meyve, salatalık, havuç, domates dışında başka bir şey yemiyorum. Bu kuralımı sadece dışarıda arkadaşlarımla, ailemle bir yemek buluşması varsa bozuyorum. Böyle bir durum söz konusuysa fazla abartmadan herkesle keyifle yiyorum. Ertesi gün frene basıyorum.

12- Bütün gün aç gezerek kilo verebileceğinizi düşünmeyin.

Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar! Aç gezerek kendinize eziyet etmeyin. Hayatı keyifle yaşayın, yediklerinizi azaltıp, biraz daha çok hareket edin.

13- Tıka basa yeyip her seferinde ‘ yarın başlayacağım’ diye kendinizi aldatmayın.

Attila İlhan’ın dediği gibi ‘Yarın artık bugündür!’ Ne yapacaksanız bugün yapın. Hayatı ertelemeyi bırakın. Hep ‘Zayıflayınca yapacağım’ diye düşünmekten vazgeçin.



14- Herhangi bir ölçüm yapılmamasına rağmen metabolizmanızın yavaş olduğuna inanmayın.

Bunu en son çok kilolu bir genç kadın söyledi bana:‘ Tiroid sorunum var. Hormon alıyorum’. Gülümsedim. ‘20 gün önce ameliyat oldum, ben de hormon alıyorum boynumu göstererek.’ Özür bulmada hiç üstümüze yok! Harcayabildiğimizden çok yersek tabii ki kilo alırız.

15- Zayıflama hapları ya da tozlarının gerçekte olduklarından çok daha etkili olduklarına inanmayın.

Etrafta, internette hiçbir denetimden geçmeden satılan birçok toz, hap vs. var. Değerlisiniz unutmayın! Doktorunuz önermedikçe hiçbir şey kullanmayın. Her yıl bu nedenle ölenler oluyor. Bunlarla zayıflayıp koruyanı duydunuz mu hiç?

16- Sık sık kek-kurabiye pişirmeyin.

Sizde de öyle mi bilmem. Ama ben ne zaman evde kek kurabiye pişirsem çoğpunu ben yiyorum. O zaman demek ki çocuklara, misafirlere yetecek kadar pişecek. Geriye kalanlar midemize, oradan da kalça ve bele gidiyor.

17- Çocuklar için çikolata-gofret-bisküvi alıp, kendiniz yemeyin.

Bunu yapan o kadar çok kişi var ki! Dikkat İngiltere’deki eğitimim sırasında böyle bir ‘Alaattin’in mağarası’ adını verd iğim dolabım vardı çikolata- gofret - bisküvi dolu... Hayatımda en kilolu dönemimi yaşamıştım.


Kalp ritmini bozuyor şeker hastalığı riskini artırıyor

Hızlı kilo kaybı çabasıyla uygulanan şok diyetler kalp hastalıkları nedenleri arasında gösteriliyor. Memorial Şişli Hastanesi Dahiliye Bölümünden Uz. Dr. Serap Bos çok kısa sürede aşırı kilo kaybına yol açan diyetlerin yaratacağı problemleri şöyle sıralıyor:


- Şok diyetler vücudun elektrolit (sodyum, potasyum) dengesinin bozulmasına neden olarak kalp ritm problemlerine yol açabilir. Ritm problemi gelişen kişilerde çarpıntı, fenalık hissi baş dönmesi, göz kararması gibi bulgular ortaya çıkabilir.

- Uzun süren açlık süreleri kişinin metabolizma dengesini bozarak kan basıncı oynamalarına ve kan şekeri düzensizliklerine neden olarak ani kalp krizlerine neden olabilir.

- Düzensiz kilo alıp vermenin sonucunda oluşan kalıcı kilo fazlalığı insülin direncine sebep olarak şeker hastalığı riskini artırabilir.

- Uzun süre açlık midede gastrit, yanma gibi sorunları doğurabilir.

- Özellikle mevsim geçişlerinde uygulanan şok diyetler ve bu diyetlerin yol açtığı kansızlık saçların güçsüzleşmesiyle birlikte hızla dökülmesine neden oluyor.

- Protein içerikli diyetlerde vücut yağ dengesi bozularak kolesterol yüksekliğine yol açıyor.

- Sadece su içmeye yönelik diyetlerde su zehirlenmesi dediğimiz bilinç kaybına varabilecek sonuçlar ortaya çıkabilir.

- Zayıflamak için kullanılan destekleyici ilaçların bazıları kalp ritm problemlerini tetikleyici etkiye sahiptir. Bu nedenle uzman doktor gözetiminde kullanılmaları gerekir. İdrar söktürücü ilaçlar ile kilo vermeye çalışıldığında ise vücut sıvı elektrolit (sodyum-potasyum) dengesi bozularak ritim problemleri ortaya çıkabilir.

HaftanIn sözü

‘Sevgili diyet. Aramız iyi değil! Tatsızsın,sıkıcısın. Seni aldatmadan duramıyorum. Haydi ayrılalım!’

Yazının devamı...

Her tattığınız gerçek bal değil!

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı hileli gıda ürünü üreten firmaları bir kez daha teşhir etti. Bakanlık 17 bal üreticisi ile 25 süt üreticisi firmanın ismini açıkladı. Bu isimleri nereden öğreneceğiz dediğinizi duyar gibiyim. Çok kolay; Google arama motoruna “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı” yazmanız yeterli. Ana sayfalarının sağ alt tarafındaki duyurular bölümüne tıklayın. Tüm liste orada. Bence bakanlık harika bir iş yapıyor. Böylece hem para cezası alıyor bu hileli firmalar, hem de tüm Türkiye’ye afişe olmanın ayıbını yaşıyorlar. Bal çok sevdiğim ve düzenli tükettiğim bir ürün olduğu için dikkatli takipteyim. Balı diğer şekerli ürünlerden ayıran belirgin bir özellik var: Vitaminler, enzimler, mineraller, aminoasitler ve vücut için gerekli yaşamsal değerde pek çok elementi içeriyor. Eskiden gider balıyla ünlü yörelerden, açıkta satılan ballardan satın alırdım. Laboratuvarda analizden geçmemiş ballarla vücudumuza neler girebileceğini öğrendikten sonra vazgeçtim! Antibiyotikler, naftalin kalıntıları, böcek ilaçları, şeker derken liste uzuyor...

Renk ve kıvam aldatıcı olabilir!

İster petek, ister süzme olsun gerçek balı sahtesinden ayırmak uzmanlar için bile zor. Kıvamına ya da rengine bakarak, koklayarak, hatta tadarak balın gerçeğini sahtesinden ayırt etmek neredeyse olanaksız. En doğru sağlıklı ve emin yol laboratuvar analizi. İleri teknoloji ile donatılmış laboratuvarlarda, deneyimli uzmanlarca yapılacak analizler, gerçek balın sahtesinden kuşkuya yer vermeyecek biçimde ayırt edilmesini sağlıyor. Doğru olan, bu tür analizleri yapabilecek laboratuvar olanaklarına sahip bir markanın balını tercih etmek.

Petek bal gerçek bal mı?

Genelde yapılan yanlış her petek balın gerçek bal olduğunu sanmamız. Balın petek halinde olması onun gerçek bal olduğunu kanıtlamıyor. Kovan yakınına konan şeker şurubunun arılar tarafından bala dönüştürülmesi ile de petek bal elde edilebiliyor. Bu tür petek ballar çiçeklerin , bitkilerin, doğanın tadını, şifasını içermiyorlar. Laboratuvar analizi, ileri teknoloji, deneyim ve uzmanlık gerektiren pahalı bir işlem. Bu yüzden her petek balın tek tek analizi pratikte olanaksız. Analiz edilmemiş balların ise sağlık açısından güvenilir olup olmadığı, soframıza nereden, nasıl ve hangi koşullarda ulaştığını bilemeyiz. Daha sağlıklı bal tüketmenin yolu güvenilir bir markayı seçip süzme bal yemek. Balın doğasında zararlı madde yoktur. Ancak bütün tarımsal ürünler gibi bal üretiminde de, üreticiler zararlılarla ve hastalıklarla mücadele için, ilaçlara başvurmaktadırlar. Bilinçsiz ilaç kullanımı, bazen balda, dünya standartlarının üzerinde kimyasal bulunmasına neden olmaktadır. Balda bulunabilecek bu tür zararlı ya da yabancı maddelerin tespiti, ayrıntılı analizlerle mümkündür.

Kristalleşen bal sahte mi, bozuk mu?

Gerçek bal bazen kristalleşebilir. Bu bozulduğu anlamına gelmez. Eski kıvamına getirmek için 45 dereceden daha düşük sıcaklıkta, benmari usulü (bir kabın içinde, suyla doğrudan temas ettirmeden) ısıtmak yeterli. Sahte bal kristalleşmiyor, çünkü içinde doğal özler bulunmuyor.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.