Şampiy10
Magazin
Gündem

Yeniyıla incecik girin üstelik aç kalmadan!

İtiraf edeyim çoğu kadın gibi ben de seriyorum, sonra bir ay kala paçalarım tutuşuyor! Kolaylıkla, zorlanmadan, aç kalmadan 3-4 kilo verebileceğiniz bir program önereceğim bugün size... Haydi kolları sıvayalım, incelmeye başlayalım!

HAFTALIK PROGRAM

41. Gün

Kahvaltı

-1 dilim ekmek
-Sürme keçi peyniri veya labne
- 1 haşlanmış yumurta
- Beyaz veya yeşil çay

Öğlen

- Izgara et/tavuk
- Çoban salata (1 yemek kaşığı zeytinyağlı)
Akşam yemeği (Saat 17.00-18.00 arası yenmeli)

Seçenekler

1 - Karışım

- 1 elma rendesi
- 3 yemek kaşığı toz haline getirilmiş yulaf ezmesi
- 1/3 bardak su
- 1 çay kaşığı tarçın
- 1 küçük kutu probiyotik yoğurt
- 10 adet fındık

2 - Kepekli tost

Malzeme:

- 2 dilim kepekli ekmek
- 1 ince dilim light kaşar veya 60 gram light beyaz peynir
- Domates

Gece (20-21.00)

- 1 adet havuç
- Yarım paket yulaflı diyet bisküvi (max. 100 kalori olmalı)

42. Gün

Kahvaltı

- 1 haşlanmış yumurta
- 1 dilim ekmek
- 3 zeytin
- 1 kase kiraz domates
- Beyaz veya yeşil çay

Öğlen

- Izgara somon
- Buharda sebze
(1 tatlı kaşığı yağlı)

Akşam (17-18.00 arası)

Seçenekler:

- 1-Karışım
- 2-Kepekli tost

Gece(20-21.00)

- 1 portakal
- Yarım paket light bisküvi

43. Gün

- 2 dilim ekmek
- Tereyağı
- 1 tatlı kaşığı bal
- 2 ceviz

Öğlen

- Izgara tavuk
- Salata veya 6 yemek kaşığı sebze yemeği

AKŞAM

- Karışım

Gece (20-21.00)

- 1 greyfurt
- Yarım paket yulaflı bisküvi

44. Gün

Kahvaltı

- 2 dilim ekmek
- Light labne
- 1 kase kiraz domates
- Beyaz veya yeşil çay

Öğlen

- Yumurtalı patates salatası

Malzeme:

- 2 adet haşlanmış yumurta
- 1 adet orta boy haşlanmış patates
- Salata
- 1 yemek kaşığı zeytinyağı

Akşam (17-18.00)

- Karışım

GECE

- 1 elma
- 1 havuç

45. Gün

Kahvaltı

- 2 dilim ekmek
- 30 gram peynir
- 3 zeytin
- Yeşil çay

Öğlen

- Izgara 4 köfte
- Salata veya 6 yemek kaşığı sebze yemeği

AKŞAM

- Karışım veya kepekli tost

Gece (20-21.00)

- 1 armut
- Yarım paket light bisküvi

46. Gün

Kahvaltı

- 2 dilim ekmek
- Tereyağı
- 1 tatlı kaşığı bal
- 2 ceviz

Öğlen

- Tavuk şiş
- Salata veya 6 yemek kaşığı sebze yemeği

AKŞAM

- Karışım

Gece

- 2 mandalina
- Yarım paket light bisküvi

4 7.gün

Kahvaltı

- 1 simit
- 30 gram peynir
- 3 zeytin
- Domates-salatalık
- Çay

Öğlen

- Izgara balık
- Salata

AKŞAM

- Karışım

GECE

- 1 elma
- 1 havuç

Yeniyıla incecik girin üstelik aç kalmadan!

Bu programı kendimde de uyguluyorum, çok iyi sonuç veriyor. Kolaylıkla bulabileceğiniz malzemelerle hazırladım. Burada dikkat edilecek nokta şu: Hava karardıktan sonra yemeyi bırakacağız. Gündüz rahat yiyebiliyorsunuz. Çünkü akşamları metabolizma hızımız düşüyor. Bu saatlerde yediğiniz her şey daha çok kilo yapıyor. Kahvaltı ve öğlen yemeğini güçlü yiyin... Akşamı saat 17-18.00 arasına çekin. Sonra da bir tür oruca gireceğiz.

Yılbaşı elbisenizin içinde incecik, mutlu mutlu salınmak için biraz kendimizi sıkmaya değer.



İşte kilo vermek için kullandığım özel içeceğim

- 6 adet poşet beyaz çay

- 1,5 limonun suyu

- Yarım limonun halkaları

- 2 adet orta boy acı kırmızı biber (halkalar halinde doğranmış)

- 1 ,5 litre kaynar su iri bir sürahinin içine tüm malzemeyi koyun.Üzerine 1,5 litre kaynar su ekleyin, demlensin. Gün boyunca yudumlayın. Program boyunca her gün 1 sürahiyi bitirmeye çalışın. Süzüp, termosa koyup işe de götürebilirsiniz.

Yazının devamı...

Kanımız şekerlenmiş!

Bu hafta Diyabet Haftası! Son katıldığım Uluslarası Beslenme Kongresi’nde Dünya Sağlık Örgütü’nün obezite haritasında biz Türk kadınları hangi renktik biliyor musunuz? Kırmızı! Kırmızıya bayılırım ama sağlık haritalarında değil! Çünkü kırmızı sağlıkta tehlikeye işaret eder. Şişmanlıyorsak diyabete yol açıyoruz demektir. Ülkemizde 7 milyonun üzerinde diyabetli var. Yaklaşık 3 milyon kişi ise diyabetli olduğundan henüz haberdar değil. Obezite dünyada olduğu gibi bizde de hızla artıyor, buna paralel olarak diyabette! En önemli nedeni hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenme ve şişmanlık. Kanı en şekerli olanlar kim peki? Bursa ve Malatyalılar! Bunu Diyarbakır, İstanbul, Antalya, Adana, Gaziantep, İzmir, Denizli, Eskişehir, Ankara ve Konyalı’lar izliyor. Bu şehirlerimizde mutlaka diyabeti önleme seferberliği olmalı.

14 Kasım neden Diyabet günü ilan edildi?

14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Çünkü insülin hormonunu bulan bilim adamı Sir Frederick Grant Banting’in doğum günü. Banting 1923’te çok genç bir yaşta Nobel ödülü alıyor buluşuyla. Kanadalılar onu ‘En Büyük Kanadalılar’ listesinde dördüncü sıraya koyuyor.

İngiltere Kralı 5’inci George ona ‘Sir’ unvanı veriyor. İşte bu tarihi de içeren hafta bu yüzden Diyabet Haftası.

Umut meşalesi ne zaman sönecek?

Kanada’da 1989’da Banting ve diyabet yüzünden yaşamını yitirenler anısına Frederick Banting Meydanı’nda bir umut meşalesi yakıldı. Diyabete tedavi bulununcaya kadar bu meşale yanmaya devam edecek. İnsülin bulununcaya kadar diyabet ölüm demekti. Doktorlar hastalığın şekerle ilgisi olduğunu anlamışlardı; hastaları sıkı rejimlere soktular. Ancak bu kez de yiyecek azlığı nedeniyle hastaların durumları kötüleşiyordu. Banting’in Kanada’daki evinde sabahlara kadar çalışarak bulduğu insülin milyonlarca insanın hayatını kurtardı.

Beslenmede yanlış uyarılara dikkat!

Gıda Mühendisleri’nin Ankara’daki kongresine panelist olarak katıldım. Konu, ‘Medyada gıda güvenliği ve beslenme konusundaki bilgi kirliliği’ydi. Katılanların tümü bu konuda eğitim almamış kişilerin ortaya çıkıp halkı gıda güvenliği ve beslenme konusunda yanıltmasından, kafa karıştırmasından rahatsız. Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Petek Ataman bakın neler söylüyor. “Beslenme-diyet, gıda, veterinerlik, ziraat gibi eğitimleri almamış kişilerin beslenme ve gıda güvenliği hakkında konuşmasından rahatsızız. Bu konuyla ilgili hiç eğitimi olmayan doktorlar çıkıp; ekmek sağlığınıza zararlı, tavuklar üç kez yumurtlatılıyor, UHT ve pastörize süt içmeyin. Çiğ süte ulaşın gibi önerilerde bulunuyorlar. Bunun sonunda halk gerçek bilimsel verilerle bağdaşmayan sözlere kanıyor, temel gıdalardan uzaklaşıyor. Oysa halkımız yeterli hayvansal protein tüketmiyor.” Halk zarar görüyor bu yanlış açıklamalardan Petek Ataman tatlandırıcılar konusunda ise şu açıklamaları yapıyor; “15 yıldır kullanıyorum tatlandırıcıları. Diyabetim olmadığı halde... Tatlandırıcılar daha az enerji tüketerek tatlı tada ulaşmanın bir yolu. Bilimsel araştırmalar güvenli olduğunu kanıtladı. Bu kadar çok diyabetli var ülkemizde, ancak yeterli diyabetik ürün yok. Ufacık çocukluktan itibaren bir lezzet alışkanlığı oluşuyor. Bu insanların da tatlı ihtiyacı var. Artı; şişmanlığı önlemede de tatlandırıcılar kullanılabilir.”

Diyabetliler en çok tatlı yemek istiyorlar

Bir diyabetliye sorun en çok ne yemek istiyor diye “tatlı” diyecektir. Çok iyi biliyorum; çünkü babam diyabetli, iki kardeşini bence genç yaşta (83 ve 73) diyabete bağlı sorunlarla kaybetti. Genç yaş diyorum evet; baba tarafımda 100 yaşını aşmış insanlar, erkekler çok. Sağlam yapılılar. Ama nasıl ki büyük şehirlere gelmişler, hareketi azaltmışlar, yaşam süreleri de kısalmaya başlamış. Gen sağlamlığı falan yetmiyor çok yiyip oturunca!

Diyabetliler için çikolatalı kestane

Malzemeler:

1 kg kestane

Bitter çikolata

4 yemek kaşığı toz tatlandırıcı

Hindistan cevizi

Hazırlanışı: Kestaneleri haşlayıp soyun. İyice ezin. İçine yumuşatmak için biraz kaynarsu katın. Tatlandırıcı da ekleyin, iyice karıştırın. Küçük kaselere alın. Bitter çikolatayı eritin. Her kasenin üzerine ekleyin. Üzerini Hindistan ceviziyle süsleyin.

Haftanın sözü

‘Gerçek olmak için doğduk, mükemmel olmak için değil!’ Anonim.

Genç Bilim Kadınları’na burs

Ülkemizde çalışan kadın sayısı Avrupa ülkelerine kıyasla çok az. Bilim kadını sayısı çok daha az olmalı! Bu nedenle bilim insanlarını destekleyen her programı kucaklıyorum. İşte Loreal Türkiye‘den bir burs: Altı genç bilim kadınımızdan her birine 15 bin dolarlık ödül veriyorlar. UNESCO’nun da desteklediği burs programına katılmak isteyen genç bilim kadınları, araştırmaları ile birlikte, başvurularını doğrudan UNESCO Türkiye Milli Komisyonu adresine 3 Aralık 2013 tarihine kadar gönderebilirler.


Yazının devamı...

Şimdi moda Paleo

HASTALIK OLMAYAN ADA!

1989’da İsveçli bir doktor olan Staffan Lindeberg Papua Yeni Gine’de Kitava Adası yerlilerini inceliyor. Kitavalıların beslenme biçimini insanoğlunun atalarının beslenme biçimine en yakın toplum olarak tanımlıyor. Bu araştırmada hem adadaki 2 bin 300 yerlide, hem de Kitava Adası’nın da içinde bulunduğu Trobriand Adası topluluklarında (23 bin kişi) kalp-damar, şeker, hipertansiyon hastalarının yok denebilecek kadar az olduğunu saptanıyor. İnsanların ölüm nedeni daha çok kazalar; boğulma, ağaçtan düşme gibi. Kitava yaşlıları ölünceye kadar çok aktifler. Ölümlerinden hemen önce halsizleşiyor ve aniden ölüyorlar. Kitava yerlileri kök sebzeler, meyve, sebze, balık ve hindistan cevizi yiyorlar. Yediklerinin sadece yüzde 0.2’ si (süt ürünleri, bazı yağlar, tahıl bazlı kahvaltılıklar, şeker, alkol gibi) Batı tipi yiyeceklerden oluşuyor. Yiyeceklerinde hindistan cevizi nedeniyle doymuş yağ oranı yüksek. Üstelik aralarında şişman yok!



Teknolojiyle uğraşanlar uzun saatler oturarak çalışıp kapalı ortamlarda, gün ışığından uzak kalıyorlar. Bu büyük olasılıkla biyolojik saatleri üzerinde negatif etkili. Pek çok kişide sindirim, uykusuzluk, psikolojik sorunlar yaratabiliyor, fazla kiloya yol açabiliyor. İşte Paleo diyetiyle beslenmek ve bu diyetin öngördüğü şekilde yaşamak içlerinden bazılarının sağlık sorunlarıyla başa çıkmasını sağlamış ve kendilerin çok daha iyi hissetmeye başlamışlar.

Paleo diyeti nedir?

Adı ‘Paleolitik’ten geliyor. Yani insanoğlunun tarih öncesindeki dönemi. Mağara adamı diyeti, Taş Devri diyeti gibi isimlerle de anılıyor dünyada. Program paleolitik dönemde atalarımızın tükettiği düşünülen yiyeceklerle beslenmeye dayalı. 2,5 milyon yıl önce başlamış ve yaklaşık 10 bin yıl önce de sona ermiş olan bir dönemden söz ediyoruz. Bundan sonra tarım dönemi başladı, tahıl üretimine geçildi. İnsanlar tahıl da yemeye, süt ürünlerini tüketmeye başladılar.

‘Paleo’da hangi yiyecek var?

Yağsız et, yeşil yapraklı sebzeler et, balık, yumurta, sebze, meyve, kökler, kuru yemişler. Kısaca avlayabileceğiniz, toplayabileceğiniz yiyecekler olarak özetlenebilir.

‘Paleo’ da hangi yiyecek yok?

Tahıl ve süt ürünleri ilk sırada yer alıyor. Bunun yanı sıra baklagiller, patates, rafine tuz, rafine şeker, işlemden geçmiş yağlara da bu diyette yer yok.

Paleo diyeti için ışık ayarı da yapmalısınız

Gece ışıkları ve gün ışığından uzak, kapalı ortamlarda saatler geçirmek yok bu diyete göre. Her gün en az yarım saat gün ışığından yararlanmak gerekiyor. Uyku sırasında da oda tam anlamıyla karanlık olmalı.

Egzersiz nasıl olmalı?

Jogging yüzme gibi kardiyo vasküler egzersizler önerilmiyor. Haftada birkaç kez ağırlıkla çalışma tavsiye ediliyor.

Paleo yeni değil; ilk çıkışı 1970'ler...

Gastroenterolog Walter L. Voegtlin 70’lerde bu diyetten bahsediyor. Voegltlin’e göre insanlar et obur hayvanlar. Atalarımızın Paleolitik beslenme şekli de etobur beslenme biçimiydi. Karbonhidrat çok azdı, ağırlıklı olarak yağ ve proteinden oluşuyordu. Mide-bağırsak hastalıkları uzmanının ‘Taş Devri Diyeti’ isimli kitabı diğerlerine de referans olmuş.

20 bin yıl kadar önce nasılsak yine öyleyiz!

Bunu uzun yıllar önce Atlanta, Emory Üniversitesi’nden araştırmacı S. Boyd Eaton söylemiş. Eaton’a göre milyonlarca yıl boyunca genlerimizi devraralarak ilerlediğimizi, biyokimyamız ve fizyolojimizin büyük oranda tarımdan önceki dönemde yaşayan atalarımızla aynı. Ancak atalarımız çok daha hareketliydi! Çünkü avlanmak zorundaydılar. Yiyecek kolay elde edilmiyordu. Artık yiyecek için hızla koşan hayvanları avlamamız, kaya tepelerinden meyve, bitki toplamamız gerekmiyor. Araştırmacı, atalarımızın günlük aldıkları kalorinin üçte birini hareket ederek harcadıklarını düşünüyor. (3000 kalorilik bir diyette 1000 kalori) Kaçımız her gün bin kalori yakıyoruz?

Savunucuları ne diyor?

“İnsan genetiği tarımın başlamasından beri çok değişmedi. Hala paleolitik dönemdeki atalarımızın genlerini taşıyoruz. Bu yüzden ideal diyet paleo diyet. Paleo diyetle beslenen topluluklarda diğerlerine göre kardiyovasküler hastalıklara, diyabete, tansiyona daha az rastlanıyor.”

Karşıtları ne diyor?

İngiltere Ulusal Sağlık Servisi web sitesinde bu diyetten bilimsellikten uzak, popüler medya ürünü bir diyet olarak bahsediliyor. Evrim profesörü Marlene Zuk ise tarıma geçişten beri insan genlerinin evrim geçirdiğini, bu yüzden süt ürünleri ve tahılların paleocuların savunduğu gibi vücuda zararlı olmadığını söylüyor. New York Üniversitesi’nden Beslenme Profesörü Marion Nestle ise Akdeniz ve Asya diyetleriyle beslenen insanlarda kronik hastalık oranının çok düşük olduğuna dikkat çekiyor. Katıldığım uluslararası beslenme kongrelerinde de hep bu görüş savunuluyor. Özellikle Akdeniz tipi beslenme öne çıkıyor. Yani; bol sebze-meyve, bol zeytinyağı, yeşil yapraklı sebzeler, balık, baklagiller, ölçülü et, tohumlar, kuruyemişler... Ben Akdenizli takılıyorum!

Zeytinyağlı kurabiye

Malzemeler:

- 1 bardak yoğurt
- 2 yumurta
- 1,5 bardak şeker
- 1,5 bardak zeytinyağı
- 1 tatlı kaşığı silme karbonat

Hazırlanışı:

Tüm malzemeyi karıştırın. Aldığı kadar tam un koyun. İstediğiniz büyüklükte kurabiyeler yapın. Üzerine toz şeker serpin. Fırına sürün. 35-40 dakika pişirin.

- Bu tarife bayıldım! Ayvalık Mahzen Hotel’in becerikli sahibesi Dilek Hanım yaptı. Tadı enfes! Zeytinyağı kokan bir kurabiye kadar sağlıklısı var mı? Çocuklarınıza gönül rahatlığıyla yedirebileceğiniz bir kurabiye.
Yazının devamı...

Sigarayı gilaburu içerek bıraktılar!

Açık söyleyeyim; Kaymakam Yusuf Özbey davet edinceye kadar böyle bir ilçemiz olduğundan haberim yoktu. Genç kaymakam harika bir proje başlatmış: ‘Gilaburu iç, sigara içme!’

Gemerek ilçesinde vatandaşlarımızı sağlıklı yaşam alışkanlıkları edindirmek için kolları sıvamış Kaymakam Bey. Önce ‘Sigarayı bırakacak 50 kişi aranıyor’ diye ilanlar bastırmış. Lise öğrencileri bu ilanları elden ele dağıtmışlar, binalara da asılmış. Sonra uzmanlar gönüllü kişlere konferanslar vermiş, sigaranın zararları ve bırakma yöntemleri anlatılmış. Sonuçta 50 kişi sigarayı bırakmış. Sigarayı bırakanlar arasında polisler, öğretmenler, imamlar, memurlar, çiftçiler var. Sigara yerine yöredeki ismiyle ‘gilaburu’ içiyorlar.

Gilaburu diye internette arama yaptığınızda karşınıza Kayseri çıkıyor. Ancak Gemerekliler ‘Gilaburu meyvesinin anavatanı biziz’ diyorlar. Yöre halkı tarafından bilinmesine rağmen gilaburunun faydaları ve meyvenin tanıtımı yeterince yapılmamış şimdiye kadar. Kaymakam Yusuf Özbey bu harika meyveyi tanıtmaya kararlı.

Gilaburu nedir?

Gilaburu bir meyve. Latince adı viburnum opulus. Anavatanı Avrupa, Orta Asya, Kuzey Afrika. Çalı şeklinde bir bitkisi var. Doğada kendiliğinden yetişiyor. Üzümü andırıyor; meyveleri salkımlar halinde. Yenebilen bir meyve, ama çok ekşi. Öyle üzüm gibi atıştırarak yemek mümkün değil.

Nasıl tüketiliyor?

Asiditesi yüksek. Sonbaharda toplanıyor, kavanoza konup üzeri suyla dolduruluyor. İçine başka hiçbir şey eklenmiyor. Bu şekilde bütün yıl saklıyorlar. İstedikleri zaman kavanozdan çıkarıp, meyveleri süzgeçten geçirerek, ezerek suyunu çıkartıyorlar ve içiyorlar. Suyuna bayıldım. İçimi keyifli.

KUŞBURNU

- Antioksidan gücü yüksek bir meyve.

- Bol C vitamini içeriyor; vücut direncini artırıyor.

- E vitamini içeriyor; damarları koruyor, cildi güzelleştiriyor.

- Grip ve nezleye iyi geliyor.

- Aynı gilaboru gibi böbrek taşı düşürmeye yardımcı.

- Ağrılı hastalıklarda faydalı; gut, romatizma gibi.

- Diyet programlarında ödem çözücü etkisinden faydalanılıyor.

- Sindirimi kolaylaştırıyor.

- IBS’e (Spastik kolon) iyi geliyor.

- Japonlar kuşburnu meyvesinin zayıflatıcı etkisi bulunduğunu belirlemişler.

Diyabate karşı etkili ve zayıflatıyor

Japon araştırmacılar kuşburnundan hazırladıkları özütün vücuttaki yağ oranını önemli oranda azalttığını belirlemişler. Araştırmacılar diyabete karşı etkili ve şişmanlığı önleyici doğal bir ilaç geliştirmek amacıyla yola çıkmışlar.

Kuşburnu meyvelerinin tümününün, etli kısmının ve tohumlarının ayrı ayrı özütlerini hazırlamışlar. Farelere 2 hafta süreyle verdiklerinde özellikle tohumlardan hazırlanan özütün vücuttaki yağ oranını önemli oranda azalttığını görmüşler.

Hayvanların iştahında hiçbir değişiklik olmamış. Herhangi bir yan etki de görülmemiş. İki hafta sonra kan yağlarında da önemli düşmeler gözlenmiş.

Bu araştırmaya göre obeziteyi önleyici etki özellikle tohumlarda. Bundan yola çıkarak tohumlardaki etken maddeyi de belirlemişler: Transtilirozit.

Kısacası; kuşburnu özütlerinden hazırlanan doğal bir zayıflama ilacı gelecekte karşımıza çıkacak gibi görünüyor.

Hangi hastalıkların tedavisinde faydalı

Gilaburu meyvesinin halk arasında en yaygın kullanım alanı böbrek hastalıklarının tedavisi ve böbrek taşlarının düşürülmesi... Gilaburu, sadece böbrek hastalıklarına değil, birçok hastalığın tedavisinde de yararlı oluyor. Kabukları kaynatılan gilaburu, astım, romatizma, yüksek tansiyon, sara nöbetleri (epilepsi), kabakulak, doğum sonrası spazmlar, uyku bozukluğu gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılabiliyor. Ayrıca safra kesesi hastalıkları ile bazı karaciğer hastalıklarına da iyi geliyormuş.

Gilaborunun bazı kanser tümörlerini azaltmadaki olumlu etkileriyle ilgili olarak halen Amerika’da, Harward Medicine School’un araştırmasının devam ettiği de aldığım bilgiler arasında...

GEMEREK’e yolunuz düşmeli!

Kayseri’ye yolu düşen çoktur. İş için, kayak için, Kapadokya’ya geçmek için... Bunlardan birinde mutlaka Gemerek’e de vakit ayırın. Gemerek Sivas’a bağlı olsa da aslında Kayseri’ye çok daha yakın. Kayseri havalanına sadece 40 dakika.

Sızır Şelalesi büyülüyor

Gemerek’in Sızır beldesindeki şelaleyi mutlaka görün. Ülkemizde gördüğüm en uzun ağaçları bu şelalenin çevresinde gördüm. Bu kadar uzun ağaçları daha önce yalnız Amerika’da görmüştüm.

Kuşburnu aşını tadın

Kuşburnu marmelatı, kuru fasulye, nohut, pekmez, yarma buğdayın hep birlikte kaynatılması ile yapılan kış için saklanan soğuk yenen bir yemek. Tadı aşureyi andırıyor. Türk mutfağının zenginliğine çok iyi bir örnek.

Gilaburu toplayın

Bu yörede hem kuşburnu hem gilaburu doğada kendiliğinden yetişiyor ve çok bol. Benim yaptığım gibi sepetinizle gidin ve bu çok yararlı, antioksidan gücü yüksek meyvelerden toplayın.

Alabalık yiyin

Sızır Alabalık tesislerinde ailece çok güzel bir gün geçirebilirsiniz. Balıklar hemen önünüzden toplanıyor, pişiriliyor. Çocukların rahatça oynayabileceği çok güzel bir bahçeleri de var.

Ümit Usta’nın ünlü Sivas köftesini yiyin

Ümit Usta Yeni Çubuk’taki lokantasında döktürüyor! Sayesinde ilk kez çiğ et görmeyi sevdim. Köftelerini adeta kek gibi dizmiş. Bu da bir yaratacılık örneği. Lezzetine diyecek yok.

HAFTANIN SÖZÜ

Doğa bizi hiçbir zaman aldatmaz, kendimizi aldatan biziz.

Jean-Jacques Rousseau Filozof-yazar ( 1712-1778)

Yazının devamı...

Binbir derde deva limon!

Bayramı anne-baba evinde, Bodrum’da geçirdim. Her yer limon kokuyordu. Ben de babamın güzelim limonlarını topladım, annemle limonlu tatlılar yaptım. Limonla bu kadar haşır neşir olunca da limonu yazmak farz oldu. Bu, meyve gibi görmediğimiz meyvenin faydaları neymiş, bakalım.

- Anavatanı Asya.

- C vitamininden zengin bir meyve, hastalıklara karşı koruyor.

- İçinde hemen hemen tüm vitamin ve mineraller var ancak C vitamini dışındakiler daha düşük oranlarda bulunuyor.

- Önemli antioksidan bileşikler olan flavanoidleri içeriyor.

- Halsizliği önlüyor.

- Böbrek taşı-kumu tedavisi için yararlı. Şöyle: 1 bardak limon suyunda 6-7gram sitrik asit var. Sitrik asitten zengin içecekler içilince idrar hacmi artıyor; böbreklerden atılan madde artıyor. Bu da kum-taş oluşumunun önüne geçiyor.

- Suyunda eriyositrin, hesperidin, kabuğu ve etli kısmında ise naringin adlı flavanoidler var. Bu
bileşiklerin kanserin önlenmesinde etkli olabileceği düşünülüyor.

- Hipertansiyonu olanlarda limon suyu tansiyonu düşürüyor.

- Hemoroidi olanlar için faydalı; içindeki bileşikler damarlar üzerinde etkili.

- İçindeki sitrik asitin yağ yakılmasını artırarak zayıfalamaya da yardımcı olduğu düşünülüyor.

- Suyu düşük pH’lı, antibakteriyel özelliği var.

- 100 gramında 29 kalori var.

Limonun içindeki D-Limonen bileşiği kanserden koruyor

D-limonen limon, mandalina, üzüm gibi meyvelerde bulunan bir bileşik. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda akciğer, meme, karaciğer, pankreas ve cilt kanserine karşı koruyucu olduğu gösterilmiş. Kanser hücrelerinin çoğalmasını ve büyümesini engelliyor. Limonenin adı limondan geliyor. Limon kabuğu önemli oranda bu bileşiği içeriyor. Limona kokusunu veren de işte bu bileşik. Kozmetikte, parfümlerde, yiyecek sektöründe, ilaçlarda kullanılıyor. Reflü ve mide yanmasına iyi geliyor.

D-limonen ayrıca bağışıklık sistemini de güçlendiriyor. Meme ve kolon kanserli hastalarda yapılan çalışmalarda D-limonenin hastalığın ilerlemesini durdurduğu görülmüş. Ayrıca bol turunçgil kabuğu (mandalina, portakal, limon, greyfurt, bergamut gibi) tüketenlerde cilt kanseri riskinin azaldığı da görülmüş.

Annemin limonlu light tatlısı

Malzemeler:

- 2 yemek kaşığı mısır nişastası

- 1 yemek kaşığı un

- 1 yemek kaşığı pirinç unu

- 4 limonun suyu

- Limon suyunun 1,5 katı su

- 2 yemek kaşığı toz tatlandırıcı

Hazırlanışı:

- Tüm malzemeyi iyice karıştırın.

- Orta ateşte çevirerek muhallebi gibi pişirin.

- Üzerini istediğiniz gibi süsleyin.

Hafifletip rahatlatan, sindirimi kolaylaştıran çaylar hangileri?

Beyaz Çay bolca içerdiği kateşinler ve kafein ile birlikte metabolizma hızında artış sağlar. Bu suretle vücudun yağ üretimi üzerinde baskılayıcı ve mevcut yağın parçalanmasını sağlayıcı etki gerçekleştirir. Ayrıca kuvvetli antioksidan etkisiyle damar sertleşmesi ve tıkanıklığının önlenmesine katkı sağlar.

Yeşil Çay da tıpkı beyaz çay gibi içinde bulunan kafein ve kateşin türevleriyle yağ yakıcı özelliktedir.

Rezene çayı, sindirim sistemi üzerindeki spazm giderici etkiye sahiptir. Sindirime yardımcı olur, midedeki gerginliği giderir.

Zencefilin önemli etkilerinden biri ise safra salgısını artırması nedeniyle bilhassa yağlı yemeklerden sonra sindirime yardımcı olur, sancıyı giderir.

Biberiye yaprakları, bağırsaklarda yağın emilmesi azaltır, dolayısıyla kilo almayı ve karaciğer yağlanmasını önler. Diğer taraftan, yapraklarının idrar söktürücü özelliği vücuttan ödemin sökülmesine yardımcı olur.

Mate yaprakları içerdiği kafein ile idrar artırıcı etkisi mevcuttur. Bu suretle vücutta ödemin sökülmesinde büyük rol oynar.

Isırgan yaprakları da potasyum bakımından zengin bir idrar söktürücü olmasının yanı sıra vücuttaki ödemin atılmasını sağlar.

Kiraz sapı, idrar artırıcı özelliğinin yanı sıra zengin potasyum içeriği nedeniyle vücutta idrar ile atılan potasyum dengesinin bozulmasını önlemektedir.

Funda yaprakları, idrar artırıcı etkisinin yanı sıra sindirimi kolaylaştırıcı özelliği bulunmaktadır.

Kekik uçucu yağının safra artırıcı etkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla sindirimi kolaylaştırır.

Yazının devamı...

Menopoza çare hormon takviyesi mi?

Menopoza giren kadınları bekleyen önemli bir karar var: Hormon kullanmaya başlamalı mı, yoksa işi doğaya mı bırakmalı? Menopozda hormon kullanımı tartışmalı. Jinekologlardan bazıları rahatça alınabileceğini söylerken, çoğu temkinli yaklaşıyor. İngiliz Menopoz Topluluğu ve Kadın Sağlığı Kuruluşu’nun ortak son açıklaması ise şöyle: ‘ Sağlık profesyoneli tarafından ayrıntılı bir şekilde bilgilendirildikten sonra her kadın hormon kulanımı konusunda kendi kararını kendisi vermeli!’ Top bizde yani!

Menopozun ana belirtileri:

- Sıcak basmaları ve gece terlemeleri, vajinal kuruluk, yorgunluk.

-Uyku bozukluğu.

- Duygusal dalgalanmalar.

- Unutkanlık ve konsantrasyon eksikliği.

- Cinsel isteksizlik

Bazı kadınlar menopozu hiç tedaviye ihtiyaç duyamadan geçirebiliyor, bazıları HRT veya alternatif terapi yöntemlerinden yararlanıyor.

HRT nedir?

Hormon Replasman Terapisi’dir. Yani hormonu yerine koyma tedavisi. Düşük dozda östrojen hormonu veya diğer hormonlar veriliyor. HRT tablet, bant, jel, sprey şeklinde olabiliyor. HRT ve menopoz hakkındaki sorularımı Kadın-Doğum Uzmanı Dr. Arzu Çağdaş Aran’a yönelttim.

İlk belirtileri sadece ateş basması değil

Kadınlar size en çok hangi yakınmalarla geliyor?


Menopozdaki kadınlar en çok ateş basması ve terlemeden şikayet ediyorlar. Vücudun üst kısmından sırttan ve baştan başlayan sıcaklık hissi olarak tarif ediyorlar. Genellikle geceleri olup uykusuzluk gibi problemlere de yol açabiliyor.

Bir de kadınların eşleriyle cinsel yaşamlarını tehdit eden bir yakınmaları var, değil mi? Vaginal kuruluk...

Evet, vaginal kuruluk en sık görülen yakınma nedenlerinden biri. Sıklıkla atrofik vaginit dediğimiz tabloyla vaginal akıntı ve ilişki sırasında güçlük, yanma, acıma hissine yol açar. Bunun sebebi ise vagina ve idrar yolları epitelinin östrojen hormonuna duyarlı olması ve menopoz döneminde östrojen eksikliği nedeniyle bu epitelin ince ve fragil bir hal alması. Bu nedenle kadınlar bu dönemde cinsel fonksiyon açısından dolaylı olarak isteksizlik problemi yaşayabilirler.

Menopozla birlikte cilt de bir deformasyona gidiyor gibi...

Kadınlık hormone östrojenin ortadan kalkmasının etkileri. Menopozla birlikte ciltte yağ dokusu, kollagen dokuda azalma, kuruma, kolay çatlak oluşması ve tırnaklarda kuruma gibi sorunlar daha sık görülüyor.

Uygun diyet, düzenli kalsiyum!

'Menopozdayım, o yüzden kilo alıyorum’ deniyor. Doğru mu? Haklı mı kadınlar?


Sanıldığının aksine ise HRT kilo artışına yol açamaz. Bu dönemde düzenli egzersiz, özellikle güneş altında yürüyüş, uygun diyet, düzenli ve yeterli kalsiyum alımı önerilir.

Hormon Replasman Terapisi alalım mı? Almayalım mı?

Özellikle ateş basması, terleme ya da cinsel fonksiyon bozuklukları (vaginal kuruluk , isteksizlik) olan kadınlara hormon tedavisi verilmelidir. En geç 6 ay ila 2 yıl içinde netice alınacaktır.

Menopozdaki kadın ne sıklıkla muayene olmalı?

Menopozda olan bir hastanın rutin jinekolojik muayenesi yapılmali, PAP test, transvaginal USG ile rahimiçi kalınlığı ve yumurtalıklar kontrol edilmeli. Kan lipid seviyeleri ,karaciğer enzimleri, kalp-damar sistemi muayenesi yapılmalıdır. HRT uzun vadede kemik erimesi ve kalça kırığı riskini yüzde 30 civarında azaltmaktadır. Bu amaçla 5 yılında üzerinde HRT kullanılabilir fakat meme ve diğer sistem takipleri dikkatlice yapılmalıdır. Menopozun yerleştiği 10 yıl içinde düşük doz aspirin, gerekirse antihipertansifler kullanılabilir.

Yazının devamı...

Yaşam süreniz beslenme şeklinize bağlı

İspanya, Granada’da tam bir hafta süren Uluslararası Beslenme Kongresi’ne katıldım. Dünyanın dört bir yanından gelen önemli bilim insanlarını, araştırmacıları dinlemek için toplanmıştık. Beslenme-sağlık alanındaki son araştırma sonuçları paylaşıldı, bilgiler aktarıldı. Ben de katıldım, sorular sordum, notlar aldım. Bazı araştırmacılarla özel olarak görüştüm. İşte sizin için derlediklerim.

Prof. Berthold Koletzko Münih Ün. Çocuk Hastalıkları Metabolizma ve Beslenme Bölümü

Bir hayatı değiştirmek annenin


- Anne karnındaki beslenme ve metabolizma bireyin tüm yaşamını programlayabiliyor.

- Çocuğun geleceği için ilk 1000 gün çok önemli. Bir hayatı değiştirmek, bir geleceği belirlemek annenin elinde.

- Anne sütüyle beslenme hem çocuğun şişmanlamasını engelliyor, hem de ileride şişman olmasını. Anne sütü şişmanlık riskini yüzde 22 düşürüyor. Çocukların yağ dokusu da etkileniyor.

- Son araştırmalar, anne karnındaki beslenmenin çocukluk döneminde büyümeyi etkilemesinin yanı sıra diyabete kadar önleyici olabileceğini ortaya koyuyor.

- Hamilelik ve çocukluğun ilk dönemlerindeki beslenme genleri etkiliyor.

- Anne sütü yerine biberonla beslenen çocukların büyüme hızları farklılık gösteriyor.

- Protein düzeyi çok yüksek bebe formülleriyle beslenen çocuklarda erken dönemde kilo artıyor ve ileride şişman olma riskleri de yükseliyor.

- İlk 1-2 yaşta aşırı kilo alımı erişkinlikte şişman olma riskini yükseltiyor.

Prof. Anne Mc Tiernan/ Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi

Menopoz sonrası sakın kilo almayın!

- Menopoz sonrasında kilo veren kadınlar kanlarındaki hormon seviyelerini azaltıyor ve kanser riskini düşürüyor. “Toplam kilonuzun yüzde 5’ini veya daha fazlasını kaybetmek östrojene duyarlı meme kanser riskini yüzde 50’ye varan oranda düşürüyor.

- Alkol tüketimiyle birlikte meme kanser riski de artıyor.

- Kilolu olmak menopoz sonrası meme kanseriyle ilişkili, ancak menopoz öncesi meme kanseriyle ilişkisi yok.

Gerda Feukenes/ Diyetisyen (Hollanda)

Türkler ve Hintliler çok tuz kullanıyor

- Çinliler, ülke sağlığı için 2015’e kadar tuz tüketimini 9 grama indirmeye karar verdiler ve bunun için çalışmalara başladılar. Şu anki ortalama tüketimleri günde 12 gramın üstünde.
- Değişik ülkelerdeki insanlara sorduğumuzda kimse fazla tuz kullanmadığını söylüyor ancak yine insanların çoğu daha yemeği tatmadan tuz döküyor.

Prof. Dr. Fred Brouns/ Biyomedikal Araştırmacı/ Maastricht Üniversitesi (Hollanda)

Çocuklara enerji içeceği içirmeyin

- Karbonhidrattan yoksun kalmak spor yapan insanların kaslarında iyileşme zamanını uzatıyor, performansı düşürüyor.
- Her karbonhidrat aynı değil, metabolizmada farklı işlemlerden geçip farklı etkiler yaratıyorlar.
- Küçük çocuklar enerji içeceği içmemeli. Çocuk bir kutu enerji içeceği içerse 1 saat 45 dakika yürümeli.
- Şeker ve şekerli içecekler ciddi spor yapan sporcular için önemli bir enerji kaynağı. İşleri için buna ihtiyaçları var.
- Meyve suyu tatlandırılmış içeceklerle aynı kalori değerine sahip. Ancak vitamin ve mineral de içerdiği için tercih nedeni olabilir.
- Meyve suları Amerika’da olduğu gibi kocaman bardaklarla verilmemeli. Etkisi azalmadan tüketilmeli.

Prof. Keith Godfrey/ Southampton Üniversitesi (İngiltere)

Kilonuz anne karnında belli olabilir

- Kadınların yüzde 50’si hamilelik öncesi ve sonrasında yeterli sebze-meyve yemiyor.
- Bu deney bize çocuğun 6-9 yaş arası şişmanlığının daha anne karnındayken belirlendiğini gösterdi.
- Annenin hamilelikte aşırı kilo alması çocuğun ileride daha çok yağ dokusuna sahip olmasına yol açıyor.
- Hamilelerde D vitamin eksikliği çok yaygın ve çocuğun kemik gelişimi üzerinde kalıcı etkileri var.

Dr. Teresa Norat Kraliyet Koleji- Londra

İnce olun ama normalin altına inmeyin

- 12 yıl boyunca 9 Avrupa Birliği ülkesinden 380 bin kişiyi araştırdık.
- Mümkün olduğunca ince olun. Kanser riski yüzde 22 düşüyor. Ancak normal kilonun altına düşmeyin .
- Daha çok bitkisel besin yiyin. Risk yüzde 21 düşüyor.
- Alkolü azaltmak ve bitkisel besinlerle beslenmek yine kanser riskini çok düşürüyor.
- 1 günde tüketilen lif 10 gram artınca kanser riski yüzde 10 düşüyor.
- Hareketsiz olmak ise en başta rahim kanseri riskini artırıyor.

Prof. France Bellisle/ Laval Üniversitesi

Tatlıya hep yerimiz var!

- Şekerli tatlar ana tatlardan biri. Şeker bizim içecek ve yiycekleri daha rahat kabul etmemizi sağlıyor.
- Bebekler şekerli tatları nötr tatlara tercih ediyor. Tatlıya düşkün-lük yaşın ilerlemesiyle azalıyor.
- Deneylerde şunu görüyoruz: Ne yersek yiyelim, tatlıya hep yerimiz var.
- 30 yıldan fazla süren araştırmalar tatlandırıcıların diğer yiyeceklerden farklı olmadığını gösteriyor.
- Şekerli tat tatmin duygusunu ve memnuniyeti artırıyor.
- Tatlı bazı kişilerde daha fazla yemeye yol açabilir.

Prof. Dr. James O. Hill/ Colorado Üni.

Atıştırmaktan vazgeçmiyoruz!

- Neden mi şişmanladık? Yiyecek hiç bu kadar ucuz ve kolay ulaşılabilir olmamıştı!

- Enerji balansı kilo vermek için çok önemli. ‘O kadar spor yapıyorum niye kilo veremiyorum’ diye soruyor. Çünkü yaktığından fazla yiyor. Enerjiyi her azalttığımızda kilo veremeyebiliriz.

- Kontro edilebilen ve kontrol edilemeyen bölgelerimiz var. Kontrol edilebilen alanda beyin kilonuzu hep aynı yerde tutabiliyor. Bu noktayı aşıp kontrol edilemeyen alana geçtiği-nizde artık hakimiyet ortadan kalkıyor. Kilo alıp başını gidiyor!

- Kaloriyi kısıtlamak çözüm değil, kısa vadede başarı getiriyor, ama uzun vadede işe yaramıyor.

- Küçük adımların daha çok işe yarayacağını düşünüyorum. Kilo fazlası olan birinden her gün 100 kalori kesmesini isteyin.

Yazının devamı...

122 yıl yaşamanın anahtarı: zeytinyağı, şarap, çikolata!

Dünyanın kayıtlı en uzun yaşayan kişisi Fransız Jeanne Calment. 122 yaşına kadar yaşadı. Jeanne Calment uzun yaşamın sırrını üç yiyeceğe bağlıyordu: Zeytinyağı, şarap ve çikolata. Zeytinyağını hem her yiyeceğinin üzerine döküyor, hem de yüzüne sürüyordu. Her gün düzenli şarap içiyordu. Haftada bir kilo da çikolata tüketiyordu. Hayatının sonuna kadar da zihinsel olarak normal kaldı.
Bu yiyeceklerden zeytinyağı hariç diğer ikisi AB ülkeleriyle karşılaştırdığımızda ülkemizde çok tüketilmiyor. Beslenme alanında çalışan bir doktor olarak bağlara ilgim büyük. İki nedeni var: Birincisi üzüm ve şarap katıldığım bilimsel kongrelerde çok sık yer alan antioksidan değeri yüksek iki ürün. İkincisi aşık olduğum Bozcada’da bağım var, adanın bağcılık kültürüne saygımdan bağımı koruyorum, masraf ediyorum, bakıyorum.

Anavatanı Fransa değil, Doğu Anadolu

Şu Fransızlar topluyor parsayı dünyada... Ne kazanıyorlar sormayın! Oysa bugün şarabın anavatanının Doğu Anadolu olduğu biliniyor. Bu topraklarda bağcılık ve şarapçılığın on bin yıla yakın bir geçmişi var. Bölgede şarap yapıldığına ilişkin ilk bilgiler insanoğlunun en eski yazılı metinlerinden olan ve M.Ö. 3800'lere tarihlenen Nippur tabletlerinde bile yer alıyor. Tarihin babası sayılan Bodrumlu Herodot (M.Ö. 484-425) Herodot Tarihi adlı eserinde Doğu Anadolu ve Mezopotamya kentleri arasında Dicle üzerinden yürütülen yoğun bir şarap ticaretini anlatıyor. Son dönemde Türkiye’nin şarapçılığı ve yerel üzümlerinin potansiyelini yurt dışında duyurma çalışmalarında 6 yerel üzüm yer alıyor. Bu üzümler Öküzgözü, Boğazkere, Kalecik Karası, Narince ve Emir. Bu üzümlerden kırmızı şarap üretimi için önemli bir potansiyel oluşturan ise Elazığı’mızda yetişen Öküzgözü ve Boğazkere.



Üzüm kabuğu ve şarapta kanseri önleyici içerik var


Resveratrol birçok bitki tarafından üretilen bir madde. Bitkiler resveratrolü, bilhassa bakteri-mantar gibi ataklara maruz kaldıklarında üretiyorlar.

Leicester Üniversitesi Onkoloji Bölümü’nden Prof. Will Steward'la Antalya’daki Uluslararası Beslenme Kongresi’nde görüşmüştüm. Resveratrol hakkında verdiği bilgiler şöyle: Üzüm, kırmız şarap, fıstık başlıca kaynaklar.

- 1600 gram kırmızı üzümdeki resveratrol 1/2 litre şaraptakine, o da kase fıstıktakine eşit.

- Resveratrol üzümün sadece kabuğunda var . Çekirdeğinde ve etli kısmında yok.

- Şarapta 1/3 şişeden 5 mg alınabiliyor. Henüz kanıtlamadık ama bu kadarının, düşük doz da olsa yeterli olabileceğini düşünüyoruz.

- Tek tip beslenmeyin. Çeşitli meyve ve sebzelerden yiyeceklerden oluşan bir beslenme biçimini tercih edin. Güney Fransa’da günde 1/3 şişe kırmızı şarap içiyorlar. Yüzde 40 daha az kanser riskleri var.

- Kolon kanserli hastalara resveratrol verdiğimiz zaman dokuda iyi değişikliklere yol açtığını gördük. Kalın bağırsak dokusunda yerleşip kalıyor. Daha çok araştırmaya ihtiyacımız var. İnsanlarda Tip 2 diyabet, bunama, kardiyovasküler hastalıklarda da kullanılabileceği yolunda ümit veriyor. Bunamada beyninde kan akımını artırdığı için yararlı oluyor.

Buradan yılda yaklaşık 7 milyon şişe şarap çıkıyor!

Atlas Dergisi’nin düzenlediği Elazığ Doğa, Kültür ve Bağ Gezisi’ne gazeteci arkadaşlarımla birlikte ben de katıldım. Elazığ’da bölgenin en özel şaraplık üzümlerinin yetiştiği Şükrü Baran Bağı’nı gezdik. Şükrü Baran, yıllar süren İstanbul macerasından sonra Anadolu’ya Elazığ’a doğduğu topraklara geri dönmüş, çöl gibi dağların üstünde güzelim bir bağ oluşturmuş. Ölümünden sonra oğlu Devrim Baran babasından devarldığı bağlar için canla başla çalışıyor, ülkeye katma değer sağlamaya uğraşıyor. Babasının tutkusu ona da bulaşmış. Ülkemizin en özel üzümlerinden Öküzgözü ve Boğazkere gibi yerel üzüm çeşitlerini üretiyor. Elazığ Şarap Üretim Tesisini de gezdik. Ülkemle gurur duydum. Amerika’da Napa Vadisi’nde bağları, üretim tesislerini de gezmiş biri olarak söylüyorum bunları. 1942 yılında kurulan bir imalathane yurt dışındaki tesislerle yarışabilecek son derece modern bir testis günümüzde. Yılda 5 milyon litrelik şarap üretiyormuş. Bu da şişeye vurulduğunda 6 milyon 700 bin şişeye denk geliyor.

Türkiye’nin en özel üzümleri bu bölgede

Öküzgözü üzümü adını bir öküzün gözleri gibi iri ve lacivert tanelerinden almış. Boğazkere ise ağzınızda, boğazınızda buruk bir tat bıraktığı “boğazı keren” olduğu için bu adı almış. Anadolu’nun bu kendine has üzümleri, Elazığ’da, bölgenin en yüksek ve engebeli coğrafyasında, soğuktan korunan pek çukur ovalarda yetişiyor. Bir güzellik... Yolunuz düşerse uğramadan geçmeyin.

Paşabahçe'nin yeni koleksiyonu
‘Zevk-i Selim


Şişecam Topluluğu’nun kültürel mirası koruma ve gelecek kuşaklara aktarma misyonu doğrultusunda Paşabahçe Mağazaları’nın Anadolu’daki tarih ve kültür birikimini cama yansıttığı ‘Tarih-Kültür-Cam Koleksiyonları’na bir yenisini daha eklendi. Paşabahçe Mağazaları’nın bugüne kadar 11 ayrı başlık altında hazırlandığı koleksiyonlarının 12’ncisi ‘Zevk-i Selim Koleksiyonu’ Salı günü tanıtıldı. Yeni koleksiyonun büyük beğeniyle karşılandığı geceye, Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Semahat Arsel, Adnan Polat Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Polat, Can Kıraç, Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Ünal Uzun, Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ayhan Yavrucu, Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, Prof.Dr. İlber Ortaylı, Zeliha Sunal ve ünlü modacı Erkan Özarman’ın da aralarında bulunduğu iş, sanat ve cemiyet hayatının çok sayıda tanınmış ismi katıldı. İlk kez 1999’da tanıtılan ‘Osmanlı’ ile başlayan Tarih-Kültür-Cam Koleksiyonları kapsamında, ‘Mineli Camlar’, ‘Camda Mavi Beyaz’, ‘Camda Sanatlı Yazı’, ‘Mozaik, Anadolu Medeniyetleri’, ‘7’, ‘Aşure’, ‘İstanbul’, ‘Kubad Abad: Kristalin Çiniler’ ve ‘Konuşan Paralar, Sikkeler’ koleksiyonları tarih ve kültür severlerle buluştu. En yüksek derecedeki zevk” anlamına gelen “Zevk-i Selim” adını taşıyan koleksiyonda; tezhip, gölge oyunu, hat, sedefkari, telkâri, kalem işi, dokuma, kaftan, taş, mermer, seramik ve çininin camla buluştuğu toplam 32 eser yer alıyor. Bu eserlerin her biri sadece iki bin adet üretilecek.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.