Şampiy10
Magazin
Gündem

Kalsiyum destekleri kalp-damar hastalığı riskini artırıyor mu?

Dünya Kanser Araştırma Vakfı’nın önerisi gayet net; ‘Doktorunuz önermedikçe dışardan hiçbir destek almayın’... Oysa özellikle de son yıllardaki vitamin-mineral veya bitki ekstresi kullanım oranları gayet yüksek... Peki doğru mu yapıyoruz?

Destek kullanmayan var mı? Hemen hepimiz şu veya bu vitamin-mineral veya bitki ekstresini kullanır durumdayız. Dünya Kanser Araştırma Vakfı’nın bu konudaki önerisi son derece net: “Doktorunuz önermedikçe dışarıdan hiçbir destek almayın. Uzun vadeli etkilerini bilmiyoruz.” Özellikle kalsiyum destekleri son yıllarda çok tartışılıyordu. Fazla ileri gidildiği, bunun özellikle menopoz sonrası kadınlarda kalp-damar hastalığı riskini artırabileceği konuşuluyordu. Bu tartışamalar yersiz de değildi; destekleyen çeşitli araştırmalar vardı.

Araştırma 1

Almanya’da yapılan bir kanser ve beslenme araştırmasında 23 bin kişinin dosyaları incelendi. Kalsiyum desteklerinin kalp krizi riskini iki katına çıkardığına karar verildi.

Araştırma 2

İngiliz Tıp Gazetesi’nde yayımlanan araştırmada ise 60 binden fazla kadına bakıldı. (İsveç mammografi çalışması) Günde 1200 mg’dan fazal kalsiyum alan kadınlarda kalp-damar hastalığı riskinin iki kattan daha fazla arttığı görüldü.

Yeni Araştırma

Sonuçları Temmuz ayında Kemik ve Minreal Gazetesi’nde yayımlanan son araştırmayı yapan Amerikan Kemik ve Mineral Araştırma Grubu. Amerika’da yapılan bu son araştırmada 1966-2013 yılları arasında 70 bine yakın kişinin verileri incelenmiş. “Şu anda kalsiyum desteklerinin kalp-damar hastalığı riskini artırdığı hipotezini kanıtlayan bir veri elde edemedik. Çalışmamız kalsiyumun güvenilirliği ve önemini konfirme etti” diyorlar.

Araştırma ekibinden

Dr. Andrea Wong “Menopoz sonrası kadınlarda kalsiyumun güvenilirliğini gösteren son çalışma bu. Aynı zamanda bu alanda son yıllarda yapılan beşinci çalışma” diyor. “Amerikalılar kalsiyumu yeterli tüketmiyor. Bu yüzden destekler önemli” diye de ekliyor.

Sonuç: Sağlık için güvenli gitmek önemli. Son araştırma aşırıya kaçmadan destek alınabileceğini gösteriyor. Alacağınız kalsiyum miktarını doktorunuza danışarak belirleyin.


Kalsiyum nedir?

Kalsiyum vücudumuzda en fazla bulunan mineral. En güzel kaynaklar süt ve süt ürünleri, küçük kılçıklı balıklar ve koyu yeşil yapraklı sebzeler. Araştırmalar çoğumuzun her gün yeterli kalisyum yiyeceklerimizle almadığımızı ortaya koyuyor. Kemik ve diş sağlığı, kaslarımızın gevşeyip kasılması için yeterli kalsiyum almak önemli. Kalsiyum aynı zamanda damar plaklarındaki en önemli bileşen.


‘Eğer şişmansan şişmansın!’ sözü kader değil

Cambridge Üniversitesi’nde katıldığım bir konferansta Amerikalı bir profesör aynen böyle söylemişti. Buna katılıyor muyum peki?.. Tamamıyla evet değil, tamamıyla hayır da değil! Şişman hastalarımla çalıştığım dönemde çoğunun kilo verseler bile en fazla birkaç yıl sonra tekrar aynen veya kısmen geri aldığına şahit olmuştum. Bazı insanlar genetik olarak şişman olmaya programlı ve ne kadar incelirlerse de normal yeme düzenine geçtiklerinde hızla verdikleri kiloları geri alabiliyorlar. Ama şuna da tanık oldum: Çok şişman olup kilo verip, bunu çok güzel koruyan, hayatını tamamen değiştiren kişiler de oluyor. Evet, belki çoğumuza göre daha çok dikkat ediyorlar ama yapabiliyorlar.
Şişmanlık artık hastalık olarak tanımlanmaya başladı bazı ülkelerde. Ben bunu daha çok bir ‘durum‘ olarak tanımlıyorum. Çünkü şişman olup son derece sağlıklı ve mutlu olan kişiler de var. Bu kişileri ‘hasta’ olarak tanımlamak bence yanlış. Şu bir gerçek ki, orta yaşlardan itibaren bu ‘durum’ hepimizin durumu olabiliyor. Hayat boyu akıllı yiyerek, daha çok dikkat ederek, çeşitli manevralar uygulayarak şimanlıkla savaşmamız gerekiyor.


Diyabet yaşam süresini 5-10 yıl kısaltıyor

Şeker hastalarının çoğunu (yüzde 90) bizim Tip 2 Diyabet dediğimiz Erişkin tip diyabet hastaları oluşturuyor. Çocuklarda görülen Tip 1 diyabet önlenebenilen bir hastalık değil. Ancak Tip 2 önlenebilen bir hastalık. Genetik olarak atalarımızdan devralabiliyoruz ama, çoğunlukla kendimiz edip-kendimiz buluyoruz! Çocukluktan beri yanlış beslenme, hareketsizlik, kilo hep bizi diyabete sürükleyen nedenler. Dünyada yaklaşık 400 milyon diyabetli var.
2010 yılında tamamlanan Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obesite ve Endokrinolojik Hastalıklar Epidemiyolojik Çalışması’nın ikincisine göre ülkemizde 40’lı yaşlardan itibaren nüfüsun en az yüzde 10’unun şeker hastası olduğu belirlendi. 12 yılda kadınlar 6, erkekler ise 8 kilo artmış. Şişmanlıyoruz!
Bu da eşittir; diyabete yatkın hale geliyoruz. Bu da eşittir; yaşam süremizden çalıyoruz.

İtalyanlar yürüyor

Dünyanın en romantik ve güzel şehirlerinden Verona’daydım. Verona’da en çok hoşuma giden tarihi-turistik alanların önemli bir bölümü araba trafiğine kapalı. Böylece tüm şehri rahat rahat keyifle yürüyerek dolaşabiliyorsunuz. Şehir düz de olduğu için çok rahat yürünüyor. İtalyanların bu kadar makarna, pizza ve dondurmayla nasıl ince kaldıklarını merak edenler için kanıt da topladım. Bakın fotoğraftaki hanımefendi 70 yaşlarındaydı. Ne kadar dik, ince ve formda... Hijyenik dondurma Tıp Fakültesi’nde öğrendiklerimden sonra olacağı buydu! Evet temizlik ve hiyen konusunda hafiften obsesifim! Yıkanmamış ellerden hangi mikropların geçebileceğini öğrenince olmamanız mümkün değil zaten. Külah dondurmayı eğer eldivenle servis etmiyorlarsa hayatta yemem! Söylenirim de! İtalyanların dondurması dünyaca ünlü bildiğiniz gibi. Bu hijyenik versiyonu ilk kez gördüm. Ellinizle ısıtıyorsunuz ve sıkıyorsunuz. Hemen ilerliyor, rahatça yiyebiliyorsunuz. ‘Bizde de olmalı’ diye düşündüm.


Tatil dönüşü manevralar

Bu hafta size 1 hafta süren ‘ekmek elden-su gölden’ gemi yolculuğum sonrası manevralarımı açıklıyorum. Tatillerimde kendimi fazla sıkmıyorum. Ama diğer insanlara baktığımda çok temiz ve akıllı yediğimi görüyorum. Ancak gemi yolculuklarında Amerikalıları yemek yerken incelediğimde hep “İntiharın bir yolu da bu’ diye düşünüyorum!

1- Tatil dönüşü hemen kalori azaltma programına girdim.

2- Sabah ve akşam müsli- taze meyve ve yoğurt yedim. Öğlene güçlü protein koydum; ızgara et-balık ve salata.

3- Tatlıyı tatlandırcıyla yaptım ve sadece öğle
yemeği sonrası ufak bir porsiyon yedim. Ancak her gün yedim; tatlımdan vazgeçmiyorum, yoksa mutsuz oluyorum.

4- Evdeki merdivenleri her gün 30 kez çıkıp-indim. Sayıyorum!

5- Sadece doğal mineral ve pH seviyesi yüksek su , beyaz ve yeşil çay içtim. Beyaz ve yeşil çayın metabolizmayı artırıcı, yağ yakıcı etkileri var. 4 gün içinde tatil öncesi kilomdaydım.

Yazının devamı...

Kim daha çekici?

Malezya’da yapılan Dünya Obesite Kongresi’nde kadın çekiciliği üzerine yapılan bir araştırma dikkatimi çekmişti. Sizinle paylaşayım ve sorayım; hangisi daha çekici?

Araştırmayı yapan Çin Bilim Akademisi Genetik ve Gelişim Biyolojisi araştırmacıları. Kadın çekiciliğini etkileyen parametrelere bakmışlar. Vücut yağı mı, yoksa bel- kalça oranı mı daha etkili, aşağıda gördüğünüz tabloyu göstermişler hem kadınlara, hem de erkeklere..

Sonuç:

En çekici bulunanlar 1’nci sıra altıncı, 2’nci sıra ikinci, 3’nci sıra 1’nci. Tüm kültürlerde vücut yağ yüzdesinin bel-kalça oranına göre daha çok önem taşıdığını görmüşler.

Az yağlı olmak tüm kültürlerde daha çekici olmakla eşdeğer. Kafkas ve Afrika halkları için Asyalılar’a göre bel-kalça orantısı daha çok önem taşıyor. İnce bel, geniş kalça seviyorlar.

Kadın ve erkekler arasında fark yok; her iki cins de aynı görüntüler üzerine odaklanıyor, seçimleri aynı.

5-7 kilo arası verirseniz meme kanserine yakalanma riski azalıyor!

Meme kanseriyle beslenme şekli arasındaki ilişki düşündüğümüzden çok daha fazla gibi görünüyor. Ergenlik dönemindeki beslenmenin ilerki yaşlardaki meme kanserine yakalanma riskini belirlediği düşünülüyor. Hemen her ortamda, yazılarımda vurguladığım gibi, doğru beslenme eğitiminin daha çocuklukta başlaması gerekli...

Araştırmalara göre; kadınlar 5 ile 7 kilo verir ve bunu korurlarsa meme kanserine yakalanma riskleri azalıyor!

Genetik mirasınız ne olursa olsun fazla kilo veya şişmanlığın meme kanseri üzerinde riski çok artırıcı etkisi var. Kilonuzu kontrol edin, o zaman kötü genetik mirasınız olsa bile riskinizi düşürebiliyorsunuz.

Aralıklı kalori kısın, sürekli değil!

Aralıklı olarak kalori kısıtlaması yapanların, kalori kısıtlamasını her gün yapan kadınlara göre uzun vadede çok daha başarılı oldukları da ortaya konmuş. Yani sürekli diyette olmanız gerekmiyor. Bu sistemi kendim de de uyguluyorum, çok başarılı... Çünkü insanların kilo vermek için sürekli kalori kısıtlaması yapması çok zor! Hayat zindan haline geliyor. ‘Eee, hep mi diyette olacağım’ psikolojisine giriyorsunuz. Uzun vadeli olmuyor! Aralıklı olarak kalori kısıtlamak, kalorinin tümden kısıtlanması kadar etkili.

Meme kanserinden korunmak için

- Kilonuzu kontrol edin. Şişmanlamayın!

- Fiziksel aktiviteyi artırın.

- Bol bol Omega 3’den zengin taze yağlı balık yiyin. (Somon, sardalya, hamsi gibi...)

- Az yağlı süt ürünlerini tercih edin.

- Kırmızı eti aşırı tüketmeyin. Tüketince de yağsız eti tercih edin.

Dr. Yasemin Bradley yanıtlıyor

İslam Nalbantoğlu /Tokat

Et konusunda kafamız karıştı. Yiyelim mi, yemeyelim mi?

Bu soruya yeni bir araştırmayla yanıt vereceğim. Araştırmayı yapanlar; Cleveland Klinik’e bağlı Lerner Araştırma Enstitüsü Önlenebilir Kardiyoloji ve Rehabilitasyon Bölümü Başkanı Dr. Stanley Hazen ve Robert Koeth adlı tıp fakültesi öğrencisi. Bağırsaklarımızda doğal olarak bulunan bakteriler var. Bunların özellikle kırmızı ette bulunan karnitini metabolize ederek ‘trimetilamin N- oksit’ adlı bileşiğe çevirdiği (TMAO) belirlendi... Karnitinden zengin diyet bu bakterileri daha da artırıyor, daha çok TMAO üretmeye başlıyorlar. Çünkü bu bakteriler yakıt olarak karnitini kullanıyor. İkilinin bulduğu şu; kalbe zarar veren etteki yağ ve kolesterol değil! Evet, bunların da kalp hastalığına katkısı var, ama az. Asıl suçlu şimdiye kadar çok az çalışılmış bir kimyasal olan TMAO. Demek ki ‘İstediğimiz kadar et yiyebiliriz’ düşüncesi bilimsel olarak doğru değil. Kararında yemek gerekiyor. Haftada 300-500 gram erişkin bir kişi için yeterli.

Yazının devamı...

Detoks, gıda hassasiyeti testi ve lavman hakkında her şey

Metropol koşuşturmacası, dar vakitler, daralan insanlar... Bu daralma sindirim sistemimizde de daralma veya şişmeye yol açıyor! Daha çok kişiden lavman, gıda hassasiyet testi duyuyorsunuz eminim... Burada en doğru sözü kim söyler? İşin profesörü bir üniversite hocası! Haydi Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Osman Cavit Özdoğan’ı dinleyelim.

Son yıllarda detoks adı altında sadece sebze-meyve suyu içlen programlar uygulanıyor. Bunların sağlığımız için ne gibi zararları olabilir?

Detoks adı altında birçok diyet programının uygulandığını biliyoruz. Bunlar arasında en yaygın olanları kişilerin uzun süre aç kaldığı veya sadece sıvı diyetler ve sebze sularının bulunduğu rejimler. Bu tedavi yaklaşımlarının kökeni tarih öncesi çağlara uzanmakta, içimizdeki kötü ruhların temizlenmesi ile birçok hastalıkların da tedavi edileceği inanışına dayanıyor. Aslında çoğunlukla önemli bir rahatsızlığı olmayan kişilerde bile ciddi bazı sorunlara yol açabilecek bu yaklaşımların zamanımızda herhangi bir bilimsel dayanağı yoktur.

Hastalar üzerinde yararlı olduğu bazı dönemler var, ne zaman uygulanması doğru?

Biz gastroenteroloji kliniğimizde ameliyat öncesinde ağızdan alımı kesilmiş kişilerde veya akut pankreas iltihabı gibi çok ciddi hastalığı olan kişilerde sindirim sistemini bir süre dinlendirmek için ağızdan alımı kısıtlayabiliyoruz. Ancak ağır hastalıklarda bile uzun süre aç kalma durumunda vücut metabolizmasının etkilenebileceğini göz önüne alarak, uzamış açlık durumlarında damardan beslemeye mutlaka geçiyoruz. Hastalığın iyileşme döneminde ise öncelikle ağızdan sıvı alımı ile başlıyor, sonrasında ise katı gıdalara geçiyoruz.

İnsanlar boş yere yiyeceklerden mahrum bırakılıyor

Son dönemde gıda hassasiyeti testi de çok yaygın. Bilimsel mi? Yoksa boşuna mı para dökülüyor?

Çok önemli ve çok suistimal edilen bir noktaya parmak bastığınız için çok teşekkür ederim. Şimdi gıda alerjisi dediğimiz hastalık grubu, bizim gastroenteroloji kliniğinde gördüğümüz bir klinik tablodur. Bunun en sık görüleni de buğday içinde bulunan glutene olan allerjik reaksiyondur ve buna Çölyak hastalığı diyoruz. Bunun dışında hassas kişilerde yumurta, bazı besin maddeleri, katkı maddeleri, früktoz gibi besinlere karşı alerji görülebilir. Yine sık görülen bir durum laktoz intoleransıdır, laktoz süt şekeridir, ve kişide laktozu parçalayan laktaz enzimi eksikliği varsa özellikle süt içim sonrasında ishal, karın ağrısı ve gaz gibi şikayetler olabilir. Ancak bütün bu saydığım durumlar, özel klinik tablolardır ve hastanın bu maddeleri alımı ile ishal, şişkinlik gibi yakınmaları ortaya çıkar. Ancak son yıllarda gıda hassasiyeti testi adı altında bir takım maliyeti yüksek testlerin yapıldığını ve kişilere, bakın hasta demiyorum, genellikle ciddi bir yakınması olan bu kişilere, “çeşitli gıdalara hassasiyetiniz var” diyerek, bazı önemli gıdaları yasaklayan listelerin verildiği ve insanların bu yiyeceklerden gereksiz yere mahrum bırakıldığını görüyorum ki bu testlerin hiçbir bilimsel dayanağı yok. Kişiler gereksiz yere ciddi maaliyetlerin altından bırakılmakta ve sonrasında da yaşam kalitelerini bozacak ciddi besin kısıtlamalarına gitmektedirler. Bizim klinik praktisimizde gıda allerjisi olan durumlar bellidir, bunlara uygulanacak testler de özellikle bu konuda uzmanlaşmış merkezlerde yapılmaktadır.

Yaz aylarında gıda zehirlenmelerine dikkat!

Gıda zehirlenmeleri yaz döneminde çok görülüyor.
Neye dikkat edelim?


Gıda zehirlenmeleri özellikle yaz döneminde kliniğimize en çok başvuru nedenini oluşturuyor. Şimdi en sık etken, yaz sıcağında iyi korunmamış besinler ile çoğalan bakterilerin oluşturduğu bağırsak enfeksiyonlarıdır.

- Yazın sebze ve meyveler bol su ile yıkanmalı.

- Tavuk eti, süt ürünleri, pişmiş yemekler dışarıda kesinlikle tutulmamalı, mutlaka buzdolabında bir iki günden fazla saklanmamalı.

- Dışarda kalan yemeklerde bakteriler hemen üremeye
başlar.

- 4 Dışarda yemek yenilecekse yine temizliğine çok dikkat edilmeli, salata vs. iyi yıkanıp yıkanmadığı, etin iyi pişip pişmediği kontrol edilmelidir.

Gıda zehirlenmelerinde ilk belirtiler neler?

Bulantı, kusma, ishal, karın ağırısı, ateş, halsizlik, gibi şikayetler ile kendini gösterir ve ciddi sonuçlara yol açabilir. Özellikle bebekler, çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalıkları olanlar için ciddi hayati riskler oluşabilir. En önemli risk şiddetli sıvı kaybı sonucu ortaya çıkacak dehidratasyon sonucu böbrek ve kalp yetmezliği komplikasyonları olabilir.

Lavman, şiddetli kabızlığı olanlarda kullanılıyor

Kolon temizliği adı altında bu tür yerlerde lavman da yapılıyor. Lavman kime yapılır?

Lavman makattan ilaç verilerek bağırsakların boşaltılması işlemidir. Verdiğimiz ilaçlar çoğunlukla bağırsak hareketleri artıran, emilmeyen laktiloz gibi şeker bileşikleridir ve herhangi bir sistemik etkileri yoktur. Lavmanı gastroenteroloji kliniğinde tedavi ve tetkiklere hazırlamak amaçlı olarak iki şekilde kullanıyoruz. Tedavi amaçlı olarak şiddetli kabızlık ve dışkılama zorluğu çeken, günlerdir dışkılama gerçekleştirememiş, özellikle fonksiyonel kronik kabızlığı olan kişilerde, çok sık olmamakla beraber kullanabiliyoruz. Aslında bu hastalarda öncelikle lifli diyet, egzersiz ve osmotik etkili ilaçları kullanmak gerekmektedir. Ancak bazı tedaviye cevap alamadığımız durumlarda, yatağa bağımlı hastalarda gerekebiliyor.

Lavman bağırsakları incelemek için de kullanılıyor, değil mi?

Evet. Lavmanı kullanmada ikinci amacımız, kolonoskopik tetkike hastayı hazırlamak. Kolonoskopi endoskopik kamera sistemi ile kalın barsakların içini incelediğimiz, gerekirse biyopsi aldığımız bir işlem.

Reflü hastalarına kesin yasaklar koymuyoruz!

Gastroeneterologların en sevdiği ve sevmediği yiyecekler neler?
Biz gastroenterologlar da her insan gibi hatta daha fazlası boğazımıza düşkünüzdür, lezzetli yemekleri çok severiz. Ancak, şöyle ifade edeyim belli hastalıklarda belli bazı yiyeceklerde kısıtlamalar yapmak gerekir ve biz de bunları hastalarımıza uygularız. Ancak ben hastalarıma kesin yasaklar koymayı hiçbir zaman kabul etmeyen bir doktorum. Örneğin, ciddi reflüsü olan hastalarımıza, mümkün olduğunca yağlı yemekler, kahve, çikolata, alkol, sigara, poğaça tarzı gıdalara dikkat etmeyi öneriyorum. Ancak, bazen kaçamaklar tabii ki olabilir, ve bu son derece normaldir. Örneğin reflü hastam, bir ziyafete gidecekse önceden proton pompası inhibitörü dediğimiz ilaçtan bir tane koruyucu olarak almasını, sonradan sıkıntı çekmemesi için öneriyorum.

Haftalar süren diyetlerden kaçınmak gerek

- Uzun süre aç kalan kişide neler oluyor?

Uzun süre aç kalma veya sadece sıvı diyetlerle beslenme vücut katebolizmasını hızlandırarak kanda keton oluşumuna yol açar. Açlıkta öncelikle vücuttaki glikojen depoları enerji için kullanılırken sonrasında yağlar, daha ileri dönemde ise kaslar kullanılmaya başlanır. Haftalar içinde kas kaybı ortaya çıkışı belirginleşir. Bu da ileri dönemde kanser hastalarında gördüğümüz ve belirgin kilo kaybı ile karakterize kaşeksi tablosuna yol açar.

Bir de kan şekeri aşırı düşüyor...

Tabii! Ayrıca görülebilecek bir yan etki de uzun süreli açlığa bağlı gelişebilecek hipoglisemi atakları. Özellikle insülin direnci olan diyabet hastalığına eğilimli kişilerde kan şekerinin düşmesi ile fenalaşma hissi, terleme, çarpıntı ve bazı durumlarda bayılma ile kendini gösterebilir. Bazı durumlarda ölümcül riskler ortaya çıkabilir. Bu komplikasyonların olma olasılığı nedeniyle bu tarz diyetlerden günler ve haftalar sürmesi planlanıyorsa kaçınmak gerekir. Eğer böyle bir yaklaşım önerilecekse hasta ile bütün riskler paylaşılmalı ve kişi öncesinde ayrıntılı bir sağlık kontrolünden geçirilmelidir.

Haftanın sözü

‘Mutluluk mu? İyi bir banka hesabı,iyi bir aşçı ve iyi bir sindirim sistemi.

Jean- Jacques Rousseau- filozof (1712-1778)

Yazının devamı...

Çalışanlar için uygulaması kolay bir diyet!

Diyet yaparken en büyük sorunlardan biri de listedeki yiyeceklere ulaşabilmek. Eğer çalışan biriyseniz dışarıdan bu yiyecekleri bulmak daha da zor olabilir. Kendimde

uygulayıp çok iyi sonuç aldığım, kolaylıkla bulabileceğiniz ve hazırlayabileceğiniz malzemelerle yaptığım diyet programını sizinle de paylaşıyorum.

Çalışan kişilerin diyet yapmasının ne kadar zor olduğunu çok yakından biliyorum. Uzun yıllar şehrin merkezinde bir ofiste çalıştım; öğlenleri yemek yine de sorun oluyordu. Ya yağlı gelir, ya geç gelir, diyetiniz bozulur. Bir de onun stresini yaşarsınız. İşi çok kolaylaştıran bir programım var. Hazırlamak da kolay, taşımak da! Üstelik tek yaşayanların yemek yapma sorunları da var; tek kişi için yemek hazırlamak zor gelebiliyor, pratik çözümler arzu ediyor insan. Kendimde de uyguladığım, çok iyi sonuç veren bir program bu. İnsanın gözünü de doyuruyor. Kolaylıkla bulabileceğiniz malzemelerle hazırladım. Millet yağını akıta akıta dürüm yerken siz sağlıklı dürümünüzle onlara örnek olabilir, çok daha fit bir vücudun yolunu tutabilirsiniz.

1. GÜN

Kahvaltı

- 1 haşlanmış yumurta

- 1 tatlı kaşığı zeytinyağı

- Domates-salatalık

- Yeşil çay

Öğlen

- Light peynirli-maydanozlu dürüm

- 1 bardak light ayran

Ara

- 1 porsiyon meyve

Akşam

- 1 kase çorba (70-150 kalori)

- Salata n 1 porsiyon meyve

2. GÜN

Kahvaltı

- 1 elma rendesi

- 1 çay kaşığı tarçın

- 1 kase probiyotik yoğurt

Öğlen

- Somon fümeli dürüm

- Soğuk yeşil-beyaz çay

Ara

- 1 porsiyon meyve

Akşam

- 1 kase çorba

- Salata

3. GÜN

Kahvaltı

- 1 haşlanmış yumurta

- Domates-salatalık

- 1 tatlı kaşığı zeytinyağı

Öğlen

- Köfteli dürüm

- Light ayran

Ara

- 1 porsiyon meyve

Akşam

- 1 kase çorba

- Salata

- 1 porsiyon meyve

4. GÜN

Kahvaltı

- 1 avuç çilek

- 1 kase probiyotik yoğurt

Öğlen

- Light peynirli dere otlu dürüm

- Light ayran

Ara

- 1 porsiyon meyve

Akşam

- Izgara balık

- Salata

- 1 porsiyon meyve

5. GÜN

Kahvaltı

- 1 elma rendesi

- 1 çay kaşığı tarçın

- 1 kase probiyotik yoğurt

Öğlen

- Tavuklu dürüm

- Light ayran

Akşam

- 1 kase çorba

- Salata

- 1 porsiyon meyve

6. GÜN

Kahvaltı

- 1 kase yoğurt

- 1 kaşık bal

- 2 ceviz

Öğlen

- Somon füme dürüm

- Soğuk çay

Akşam

- 1 kase çorba

- Salata n 1 porsiyon meyve

7. GÜN

Kahvaltı

- 1 simit n 30 gram peynir

- 3 zeytin n 1 adet yumurta

- Domates-salatalık n Bıçak sırtı tereyağı n 1 tatlı kaşığı bal

- Yeşil çay

Öğlen

- Izgara balık n Salata

Akşam

- 2 porsiyon meyve

Programı uygularken

- Çorba olarak hazır çorba kullanıyorum. 1 porsiyonu genelde 70-100 kalori kadar. Çeşitleri çok fazla; her akşama değişik bir çorba koyun. O zaman çok daha renkli bir öğün haline geliyor. İstediğiniz çorbayı seçebilirsiniz.

- 1 porsiyon meyve=1 elma, 1 armut, 1 avuç çilek-kiraz gibi...

- Akşam yemeğini erken yemeye gayret edin. Ne kadar erken yerseniz başarı o kadar artıyor.

- Su kilo vermeye yardımcı olur. Program boyunca her gün en az 1,5 litre pH ve doğal mineral seviyesi yüksek su için.

- Yeşil çay metabolizmayı hızlandırıyor. Program boyunca siyah çay yerine yeşil çay içmenizi öneriyorum.

- Hafta boyunca en az 3 gün 30-40 dakika tempolu yürüyün.

Dürüm için yulaflı köftemin tarifi

- 1/2 kg yağsız kıyma

- 1 avuç yulaf ezmesi

- 1 adet ince kıyılmış soğan

- 1 avuç ince kıyılmış maydanoz

- 1 yumurta

- 1 yemek kaşığı zerdeçal

- 1 tatlı kaşığı köri

- 1 çay kaşığı kırmızı biber

- 1 yemek kaşığı domates salçası

- Bir tutam tuz

HAZIRLANIŞI

- Malzemeyi iyice yoğurun

- Fırın tepsisine kağıt yayın. n Üzerine köfte harcınızı ince bir şekilde yayın.

- 170 derecede 30-40 dak. pişirin.

- İnce şeritler halinde kesin. n Dürümünüzün içine yeşilliklerle birlikte yerleştirin.

Harika bir atıştırmalık: Salatalık

Şehrin yoğun temposunda çalışanların çoğu akşamları eve gelip yemek yedikten sonra hız kesemiyorlar. Tüm günün stresini atmak için hala atıştırma ihtiyacı içinde olabiliyorlar. TV başında 100 gramı 500-600 kalori olan çerez yiyeceğinize, gelin kütür kütür salatalık tercih edin. Tereciye tere satmayayım! Ama Japonya’da gördüğüm bu salatalıklar çok hoşuma gitti.

Fazla kilolu veya şişmansanız risk faktörleriniz şunlar

- Şeker hastalığı

- Kalp hastalığı n Felç

- Yüksek tansiyon

- Safra kesesi hastalığı

- Osteoartrit ( Eklem yerlerinde dejenerasyon)

- Uyku apnesi (uykuda solunum durması)

- Bazı kanser türleri rahim, meme, kalın bağırsak, böbrek, safra kesesi

Şişmanlıkla ilgisi olan sorunlar

- Yüksek kolesterol

- Doğum sorunları

- Adet düzensizlikleri

- Aşırı kıllanma

- İdrara kaçırma

- Depresyon

- Ameliyatlarda risk artışı

Yazının devamı...

Bayramda keyifle yiyin!

Bayramınız şimdiden kutlu olsun! Bayramda yenilecek, mecbur! Üstüne üstlük 3 günlük bayramda da “Şunu yeme-bunu yeme” diyerek keyfinizi kaçıracak değilim. Ancak tecrübelerle sabittir ki azıcık dikkat edersek 1,5- 2 kilo almak yerine yarım kiloyla kurtarabiliyoruz durumu. Nasıl mı? İşte önerilerim.

Aile yemeklerinde nelere dikkat etmeli?

1- Bayram tatlıları enfes ama kilo aldırıyor. Bol şerbetli, bol şekerli tatlılar yerine hafif, meyveli, sütlü tatlıları tercih edin. Hediye olarak da bunları götürün.

2- Tatlı porsiyonlarınızı küçük tutun. Örneğin; 2 dilim baklava yerine 1 dilim baklava gibi...

3- Bol bol yeşil çay için; yağ yakıcı etkisi var.

4- Yavaş yiyin. İyi çiğneyin.

5- Bol bol doğal mineral ve pH seviyesi yüksek su için. Su zayıflatıyor.

6- Şarküteriden uzak durun.

7- Yağlı kırmızı etler yerine beyaz eti, balığı tercih edin.

8- İkinci tabağı almayın. Porsiyonlarınızı küçük tutun.

9- Örnek olun; Misafirlerinize ziyafet sofrası hazırlarken light seçenekler de sunun. Onlardan da light yemek hazırlamalarını rica edin.

10- Yemekten bir-iki saat sonra yarım saat de olsa yürüyün.

11- Misafirlerinize yemek için ısrar etmeyin. Onları da ısrar etmemeye alıştırırsınız.

12- Kanepe patatesi olmayın. Gün boyu TV seyredip hareketsiz kalmayın.

13- Çıkın açık havaya, dolaşın, temiz hava alın, güneş ışınlarından faydalanın. Kilo vermeye yardımcı oluyor, yeme fikrinden uzaklaştırıyor.

14- Biliyorum çoğu kişi sütlü seviyor, ama sütlü çikolatanın yanı sıra bitter çikolata da ikram edin. Kakao yüzdesi yüksek çikolatanın glisemik indeksi de düşük; çok daha sağlıklı.

15- Birçok tatlı tarifi tatlandırıcıyla yapılınca da çok lezzetli oluyor. Üstelik neredeyse hepimizin ailesinde diyabetli var. Ailece yiyebileceğiniz, ikram edebileceğiniz light tatlılar da yapın.

Sağlıklı ikramlıklar neler?

1- Taze meyve

2- Az şekerli sütlü tatlılar

3-Tatlandırıcıyla yapılmış olanlar

4- Bitter çikolata

Bayramda aşırıya kaçan biri, ne gibi sorunlar yaşayabilir, belirtileri neler olur?

Reflü: Midedeki asit ve gıdaların yemek borusuna geri gelmesi. Bölgede tahrişe neden olur ve göğüs arkasında yanma hissedilir. Aşırı yemek, yağlı baharatlı, kızartma, aşırı kahve-çay reflü yakınmasını artırabilir.

Gaz ve şişkinlik: Rezene çayı içmek rahatlatır.

Uykusuzluk: Aşırı yemek ve aşırı kafeinli içecek uykuyu kaçırabiliyor.

Kilo artışı: Çoğu kişi bayramda alınan fazla kaloriler nedeniyle 2-3 kilo alabiliyor.

Aşırı tatlı, çikolata ve şekerleme yemek sağlığımızı nasıl etkiliyor?

Bayramda bir şeker bombardımanı yaşıyoruz. Vücudumuzda neler mi oluyor?

1- Kan şekerimiz yükseliyor. Pankreas sürekli şeker dengesi sağlamak ve dengeyi bulmak için hormon üretmek zorunda, pankreası yoruyoruz.

2- Şeker iniş çıkışları nedeniyle enerji ve duygu dalgalanmaları yaşayabiliyoruz.

3- Cildimiz bozulabiliyor.

4- Çabucak kilo alıyoruz, yağlanıyoruz.

5- İleride şeker hastası olma yolunun parke taşlarını döşüyoruz.

KAYISI

-Taze kayısı A vitamininin bitkisel şekli olan Beta-karotenden çok zengin. Kayısı kuruduğunda vitamini daha da artıyor.

- Yüksek Beta-karoten bizi kansere ve yaşlanmaya karşı koruyor.

- Kuru kayısı tazesine göre 10 kat fazla demir ve lif içeriyor.

- Kabızlığa ve kansızlığa en iyi gelen meyvelerden.

- Cildin güzelleşmesini sağlıyor.

- Ses kısıklığına da iyi geliyor.

Light çilekli muhallebi

-1/2 kg çilek

-5 yemek kaşığı toz tatlandırıcı

- Su

Vanilya Muhallebisi:

- 1 litre light süt

- 5 yemek kaşığı toz tatlandırıcı

- 3 yk pirinç unu

- 1 yk nişasta

- 1 paket vanilya

Çilekleri ikiye-üçe bölün. Beş yemek kaşığı toz tatlandırıcı ve çok az suyla kaynatın. İyice suyunu çeksin, reçel kıvamına gelsin.

Diğer tarafta muhallebi malzemesini karıştırıp orta ateşte pişirin.

Muhallebiyi iri bir servis kabına veya kaselere dökün, soğusun.

Üzerine pişmiş çileği yerleştirin.

En üstü arzuya göre süslenebilir; Hindistan cevizi çok yakışıyor.

Yalancı Baklava

-3 adet kepekli lavaş

-Tereyağı

-Bal

- Toz Antep fıstığı

Lavaşların üzerine ince tereyağı sürün. Üzerine bal gezdirin. Bol antep fıstığı dökün.

Üst üste yerleştirin.

İster geniş bir servis tabağında ikram servis edin. İsterseniz de dürüm yapın ve dilimleyin. Kürdan saplayarak tabağa dizin.

Bademli kayısı tatlısı

- Kuru kayısı Â Badem

- Toz tarçın-karanfil karışımı

Kayısıları dişe gelir tarzda haşlayın. Aşırı yumuşak olmasın.

Bıçakla bir ucundan delip içlerine badem doldurun. Açık kısımlarını elinizle iyice kapatın. Servis tabağına dizin. Üzerini tarçın-karanfil karışımı serpin.

BADEM

- Bir Akdeniz bitkisi. Şeftali ve kayısının akrabası

- Bol B vitamini içeriyor; enerjiyi artırır.

- Bol E vitamini içeriyor; cildi güzelleştirir.

- Yüksek fosforiçeriğiyle beynin dostu, hücre onarımına yardımcı oluyor.

- Çinko mineralinden zengin; çinko en güçlü antioksidanlardan.

Yazının devamı...

Bari ayranımıza sahip çıkalım!

Yoğurdu elimizden çoktan kaçırdık. ‘Şimdi bu da neyin nesi ‘diyeceksiniz! Vaktimin yarısı dünyanın diğer ülkelerinde geçiyor. Bizim güzelim yoğurduğumuz uzun süredir ‘ Yunan yoğurdu’ adı altında hem ABD’de, hem Avrupa’da raflarda. Bu kutuları gördüğüm zaman bir Türk olarak ne kadar üzüldüğümü ‘ Nasıl kaçırırız elimizden ‘diye söylendiğimi anlatamam! Üstelik ‘Yunan yoğurdu!’nun satışları tsunami gibi büyüyor. Bildiğiniz bizim tam yağlı, kıvamlı Türk yoğurdu. Gitti elden, tüh!

Tüm firmalar ‘Greek yoghurt’ üretme peşinde. Henüz ayranı bilmiyorlar. Eğer biz tanıtmazsak belki onu da kısa süre sonra ‘Sıvı Yunan yoğurdu’ diye raflarda görürüm. İşaretler gelmeye başladı bile! Bu yüzden bir an önce ayranımızla ilgli tanıtım kampanyaları, “‘Ayran Türklerin içeceğidir” algısını yerleştirmek gerekiyor. Hazır yoğurt-ayran demişken bu hafta size süt ürünleri hakkındaki son bilimsel araştırmalardan bir derleme sunayım:

Yoğurt yiyerek kilo verin

İspanya’da Navarra Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma dikkat çekici. Bulgaristan’daki obesite kongresinde de sunulmuş. Tam yağlı yoğurdun kilo vermeye yardımcı olabileceği bulunmuş. Araştırma için normal kilodaki 8 bin 516 erkek ve kadın iki yıl boyunca izlenmiş. Araştırma ekibinin başındaki Prof. Miguel Martinez-Gonzalez “Araştırma sonucu bizi de şaşırttı” diyor.

Az yağlı yoğurdun obesite çözümüne niçin yardımcı olmadığının henüz anlaşılamadığını belirtiyor ve ekliyor: “Yoğurttaki laktobasillus ve diğer iyi bakteriler şişmanlıkla da ilişkisi olan yangıyı azaltıyor, neden bu olabilir.”

Günde 1 kez 125 gram tam yağlı yoğurt yemenin obesite riskini yüzde 19 azaltttığını belirlemişler.

Araştırmacılar yoğurt severlerin çoğunun aynı zamanda Akdeniz tipi beslenen kişler olduğunu da saptamışlar. Yoğurt yemeyen veya Akdeniz tipi beslenmeyen insanların yüzde 36 daha fazla şişman olabileceği de gösterilmiş.

SONUÇ: Kilo vermek için ideali doğal yoğurt. Yoğurdu da içine alan Akdeniz tipi beslenme şekiyle daha rahat kilo verebilirsiniz.

Yararlı bakteriler kilo vermemize yardımcı

İrlanda Cork Koleji Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma ise bağırsağımızdaki bakteriler sayesinde kilo verebileceğimizi, kolesterolümüzü düşürebileceğimizi gösteriyor. Dr. Cormac Gahan ve Dr. Susan Joyce başkanlığındaki araştırmacılar bağırsaklarımızdaki bakterilerin kilomuz ve kolesterol seviyelerimiz üzerinde nasıl etkili olduğunu buldular. Araştırma grubu bağırsaklarda safra asitlerinin kimyasal yapısını değiştiren bir bakteriyel protein keşfettiler. Farelerde yapılan deneyde bağırsaklarda bu protein arttıkça farelerin kolesterol seviyesi azalmış ve kilo vermişler. Şimdi aynı deneyi insanlar üzerinde yürütüyorlar.

SONUÇ: Probiyotikler ileride kilo kontrolünde ve kilo vermede kullanılabilir.

Süt ürünleri tüketmek diyabetlilere iyi geliyor

Amerikalı araştırmacılar etlilerin süt ürünleri tüketmesi onlar için iyi mi, incelemişler. Bunun için kliniklerin 12 yıllık dökümlerine bakmışlar. Süt ürünleri tüketimi ve süt ürünlerinin içinde bulunan bileşenler kalsiyum, D vitamini, magnezyumun diyabet üzerindeki etkilerine de bakılmış. Diyabetin önlenmesinde genel olarak tavsiye edilen günde 3 porsiyon az yağlı süt ürünü tüketmenin tip 2 diyabete (erişkinlerde görülen şeker hastalığı) yakalanmayı önleyebileceği savı üzerinden yola çıkmışlar.

SONUÇ: Diyabeti önleme ve korumada az yağlı süt ürünleri tüketmenin yararlı olabileceği konusunda birleşiyorlar.

Kardiyovasküler sağlığa faydası

Lüksemburg’dan bir araştırma: Araştırmacılar kalp-damar hastalıkları ve süt ürünleri tüketimi üzerine çelişkili sonuçlardan yola çıkmışlar. Araştırmada süt ürünleri tüketiminin son zamanlarda Amerikan Kalp Vakfı’nın da açıkladığı gbi kardiyovasküler sağlıkla ilişkisi olup olmadığına bakmışlar. Lüksemburg’da 1352 kişinin verileri incelenmiş. Ayrıca bu kişilere ne kadar süt, peynir, yoğurt, tereyağı, dondurma, sütlü tatlı tükettikleri üzerine bir anket de uygulanmış. 7 önemli alana da bakılmış; sigara içiyorlar mı, vücut kitle indeksi,fiziksel aktivite, kolesterol seviyesi, tansiyon,açlık kan şekeri ve diyet. Araştırma sonucunda süt ürünleri tüketiminin kalp ve damar sağlığı için faydalı olduğu görülmüş. Kişi bol tam yağlı yoğurt, süt ve peynir tükettikçe kalp-damar sağlığının çok daha iyiye gittiği belirlenmiş. Haftada en az 5 kez bu ürünleri tüketenlerin tüketmeyenlere göre çok daha avantajlı olduğu gözlemlenmiş.

Tam yağlı süt ürünleri tüketenlerin aynı zamanda diğer sağlıklı davranış biçimlerine de (sigara içmemek, sağlıklı yiyecekleri tüketmek, normal bir kiloda olmak gibi) sahip olduğu görülmüş.

SONUÇ: Süt ürünleri kalp-damar sağlığımıza iyi geliyor.

Çikolatalı süt çıkartılırsa ne olur?

Çocuk olsam ‘hayııııır’ diye bağırırdım. Küçükken normal süt içmekte zorlanırdım çünkü, ama çikolatalı sütü bayıla bayıla içerdim. Hala çok severim.

Araştırma ABD’de yapılmış. Malum çocuklarda bile şişmanlık çok yaygın. Acaba normal sütün nerdeyse iki katı şeker içeren çikolatalı sütü kafeteryalardan kaldırsak ne olur diye bakmışlar. Süt satışları düşmüş! ABD’de okul kantinlerinde satılan sütlerin yüzde 70’i aromalı, en çok sevilen de çikolatalıymış. Araştırma Oregon’da 11 ilkokulda yapılmış. 1 yıl boyunca süt tüketimine, satışlara bakılmış. Genel olarak süt satışı yüzde 10 azalmış. Normal, beyaz süt satışı azıcık artmış, ama satılan sütlerin yüzde 30’unun çöpe gittiği belirlenmiş.

Yani çocuk sütü alıyor, ama içmiyor, gidip çöpe atıyor. Ayrıca çikolatalı süt kalkınca öğrencilerin bir kısmının okulda öğlen yemeği programına katılmadığı da kaydedilmiş.

Haftanın sözü: ‘İnek otu insanların yiyebileceği hale getiren bir makine!’ John Mc Nulty Amerikalı gazeteci (1895-1956)

Yazının devamı...

Her öğünde güçlü protein almak kas sağlığını koruyor

Teksas Üniversitesi’nde yapılan çok yeni bir araştırma her öğünde yeterli protein almanın sağlığımız için faydalarını ortaya koydu.

Çoğumuz kahvaltıda çok az protein alıyoruz, öğlen yemeğinde biraz artırıyoruz, en güçlü protein öğünümüzü ise akşama koyuyoruz.

Acaba bu doğru mu ve yeterli mi ?

Kas metabolizması uzmanı Doug Paddon Jones’un başını çektiği araştırma ekibine göre hayır!
Bu araştırma tipik Amerikan beslenme şeklinin (karbonhidrat ağırlıklı kahvaltı, sandviç ve salata şeklinde öğlen yemeği, aşırı büyük porsiyonlu etli akşam yemekleri) sağlıklı yaşlanma ve kas dokusunu korumada yeterli olmadığını ortaya koymuş.

Araştırmaya göre protein tüketim tüm güne oranlı olarak dağıtılmadığı sürece kas sağlığı korunamıyor.

Yaşa bağlı sorunlar olan osteoporoz (kemik erimesi) ve sarkopeni (kas yoğunluğunda azalma) öyle bir gecede olmuyor. Yanlış yaşam stili ve beslenme şekline bağlı olarak orta yaşlarda gelişmeye başlıyorlar.

Araştırma için denekler iki gruba ayrılmış. 1’inci gruba her öğünde 30 gram protein verilmiş. 2’nci gruba ise kahvaltıda 10 gr, öğlen 15 gr, akşam 65 gram protein verilmiş. Protein kaynağı olarak ise tüm deneklerde yağsız biftek kullanılmış.

24 saat süresince de kan tahlileri ve kas protein sentezine bakmak için kas biyopsileri yapılmış.

Sonuç; Poteinin her öğüne dengeli biçimde dağıtıldığı yemekleri yiyen grupta 24 saatlik kas protein sentezi yüzde 25 daha fazla çıkmış.

Araştırmayı yöneten Doug Paddon Jones şunu öneriyor:

‘Gün boyunca kas yapımı ve onarımı için gereken proteini almıyoruz. Akşamları ise harcayacağımızdan ve ihtiyacımız olandan çok daha fazlasını alıyoruz. Bu fazladan aldığımız okside oluyor, glukoz veya yağ olarak depolanıyor. Kas sentezini artırmak için daha çok protein tüketmemiz gerekiyor. Önerim şu; kahvaltıya 1 yumurta, 1 bardak süt, 1 kase yoğurt veya 1 avuç kuruyemiş ekleyin. Böylece 30 gram proteinde yaklaşmış olursunuz. Aynısını öğle yemeğinde de tekrarlayın. Akşam ise protein tüketiminizi azaltın, normale çekin.’

Daha fazla meyve sebze tüketerek

- Amerikan Klinik Beslenme Dergisi’nde yayımlanan son araştırmaya göre kilo vermek isteyenlere genellikle önerilen ‘daha fazla meyve-sebze yiyin’, günlük genel kalori alımı azaltılmadıkça bir işe yaramıyor. Araştırmacılar, kilo vermek ve kilo almayı önlemek için sürekli önerilen ‘Daha fazla meyve sebze tüketin’ önerisinin doğruluğunu kanıtlamak için yola çıkmışlar. 2 hafta boyunca 15 kişi üzerinde deney yapılmış. Bu süre boyunca deneklere bol taze meyve-sebze yedirilmiş.

Sonuçta daha fazla meyve sebze tüketmenin kiloyu azalttığına dair bir kanıt bulamamışlar. Genel olarak daha az yenilmediği sürece (total enerji redüksiyonu) kilo vermenin mümkün olmayacağı konusunda birleşmişler.

Özetle; hep söylediğim gibi, sağlıklı yiyecekleri bile fazla yerseniz kilo sorununu çözemiyorsunuz. Amaç besin değeri yüksek yiyecekleri kararında yemek, yaşamak için yeteri kadar tüketmek olmalı. Deneyden çıkan sonuç da bu zaten!



- Oruç tutarken uzun saatler bir şey yenmiyor, ağız kuruyor. Acaba ağız sağlığımız nasıl etkileniyor, neler yapabiliriz? Diş Doktoru Ülkü Koloğlu’na sordum:

- Ramazan ayındayız. Oruç tutmanın ağız ve diş sağlığı üzerindeki etkileri neler?

Yemek yemek, özellikle lifli gıdalarla beslenmek mekanik temizlik sağlıyor. Ayrıca tükürük miktarı arttığı için dişetleri ve dişler için sağlıklı bir ortam oluşuyor. Oruç süresinde bu ortam oluşmadığı için bakteri yoğunluğu artıyor.

- Yani yemek yemek , çiğnemek dişlerimizin sağlığı için önemli.

Evet. Ancak Ramazan ayında oruca bağlı olarak, uzun süreli yeme işlemi olmadığı ve ağız kuruluğunun oluştuğu bir periyot yaşamaktayız. Bunun için iftar ve sahur arasında geçen zamanımızı çok iyi planlamalı ve bu dönemde ağız sağlığımıza daha da fazla önem vermeliyiz.

- Oruç nedeniyle uzun süre açlık yaşanıyor. Çok normal olarak da ağız kokusu olabiliyor. Bunu azaltmak veya önlemek için neler yapılabilir?

Oruca bağlı olarak, zaten daha önce var olan çürük ve diştaşları kişilerde ağız kokusu oluşturabiliyor. Ağız kuruluğu da önemli; çünkü beraberinde çürük ve dişeti problemlerini getirebilmekte. Bu nedenlerle ideali, ramazan öncesi periyodik dişhekimi buluşmasının gerçekleşmesi.Sonrasında da ufak detaylarla bu sıkıntıları kontrol altına alıp sağlıklı bir dönem geçirebiliriz aslında...

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.