Şampiy10
Magazin
Gündem

Glokom hastaları trafikte dikkat!

Glokom göz tansiyonu demek. Dünyada körlük nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Ve bende de var! Genetiğin rolü büyük; ileride kör olma ihtimali beni tedirgin ediyor.

GLOKOM, özellikle 40 yaş üstü insanlarda ortaya çıkıyor. En sinsi hastalıklardan biri; kalıcı körlüğe dahi sebep olabiliyor. Hastalar, görme duyularını yüzde 40 oranında kaybetmeden önce bu rahatsızlığın farkına varamıyorlar ve bu durum da ne yazık ki hastalığın kontrol altına alınmasını geciktiriyor.

Araç kullanan sürücüler çok dikkatli olmalı

Veni Vidi Göz Grup Uzmanlarından Op. Dr. Özer Kavalcıoğlu: Glokom her ne kadar her yaştan insanı etkilese de özellikle artan yaşla birlikte görülme sıklığı da yükseliyor. Halk arasında göz tansiyonu olarak bilinen glokom, göz içi basıncının görme sinirini incelterek, hasara uğratması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlık. Glokom aynı zamanda sık olmamakla birlikte bulanık görme, gece görüşünde ışık yansımalı görüş, televizyon izlerken göz etrafında ağrı ve baş ağrısı gibi belirtilerle de kendisini gösterebiliyor.

Dr. Kavalcıoğlu, glokom hastalığında hastanın görme alanının yavaş yavaş daraldığını ve yan görüş alanının yitirildiğini belirtiyor: “Hasta glokom dolayısıyla yan görüş alanını kaybettiği için özellikle aniden yola çıkan araçları ya da kişileri fark edemez. Ancak arabasının kapı kenarlarını çarpmaya ya da yanındaki araçları göremediği için yaptığı trafik kazalarıyla glokom hastası olduğunu farkına varır. Japonya’da yapılan bir araştırma, glokom hastası olan kişilerin, normal görüşe sahip sürücülere oranla 2 kat fazla kaza yaptıklarını ortaya koymuştur. Yan bakış alanlarındaki daralma, ışık hassasiyeti, bulanık görme, karanlıkta görüşün azalması gibi etkenler yapılan bu kazaların en önemli sebepleridir.”

Hayatınızı riske atmayın!

Op. Dr. Özer Kavalcıoğlu’dan glokom hastalarına öneriler:

- Hastalığın kontrol altına alınmasındaki en önemli faktör; özellikle 40 yaşından sonra düzenli olarak göz muayenesi yaptırmak. Düzenli göz muayenesi olun.

- Mümkün olduğunca gece araç kullanmayın. Eğer araç kullanmak zorundaysanız, o zaman bir yakınınızdan mutlaka yardım isteyin.

- Açık renkli ve özellikle sarı renkli camlar, mavi ışığı süzerek daha net bir görüşün elde edilmesini sağladığı için gece direksiyon başına geçildiğinde bu tarz gözlükler kullanılmalıdır.

Göz için en faydalı besinler

- Yeşil yapraklı sebzeler (semizotu,ıspanak, bezelye, brokoli, pazı)
- Yumurta sarısı
- Portakal ve greyfurt
- Kırmızı biber
- Kırmızı ve mor renkli meyveler (çilek,böğürtlen, yaban mersini)
- Badem ve fıstık
- Yağlı balıklar (somon, uskumru, sardalye, ton)
- İstiridye, kırmızı et ve karaciğer (çinko için)
- Avokado
- Siyah çikolata

Göz için faydalı bir tarif; ‘elmalı semizotu’

Malzemeler

- 1 adet ekşi elma
- 1 bağ semizotu
- 1 diş sarımsak
- 2 yemek kaşığı sızma zeytinyağı
- 1 tutam tuz
- 1 yemek kaşığı dolusu kuş üzümü
- 200 gr süzme yoğurt

Hazırlanışı:

- Süzme yoğurdu bir tutam tuz ve ezilmiş 1 diş sarımsak ile tatlandırın.
- Semizotunun yapraklarını ayıklayıp yıkayın ve kurutun.
- Elmaları kabukları ile birlikte tırnak büyüklüğünde küp küp doğrayın.
- Kuş üzümü, yoğurt, semizotu ve elmaları harmanlayın. Servis tabağınıza alın.
- Üzerine iki yemek kaşığı sızma zeytinyağı gezdirip servis edin.

Yazının devamı...

Yaz sonrası bakım için doğal reçeteler!

Vücut direncimizin düştüğü mevsim dönümündeyiz. Bu sırada antibakteriyel ve antioksidan özellikleri ve iyileştirici gücüyle bal yetişiyor imdada... İşte size ballı doğal bakım reçeteleri...

Kurumuş ciltler için

YAZ dönüşü cilt o eski nemini kaybetmiş olabiliyor. Şimdi bol su içerek, sağlıklı beslenerek, pealing uygulayarak cildi eski haline kavuşturmak ve nemlendirmek gerekiyor.



- 2 yemek kaşığı bal

- 2 yemek kaşığı zeytinyağı

- 2 yemek kaşığı yoğurt

- 3 yemek kaşığı yulaf ezmesi

- Yulaf ezmesini robotta çekin.

- Tüm malzemeyi karıştırın.

- Göz bölgesi hariç tüm yüzünüze yayın.

- Bu maske 5-10 dakika yüzünüzde beklesin. Sonra ılık suyla yıkayın.

- Yüzünüze soğuk su serpip dolaşımı hızlandırın.

- Yüzünüzü kurulayın ve nemlendiricinizi sürün.

Güneş ve denizden matlaşmış saçlar için

Saçımız güzel, parlak olmadığı günlerde kendimizi iyi hissetmiyoruz. Kaliteli bir şampuan ve krem kullanmak gerek, tamam. Arada sırada da doğal yöntemlerle destek verirsek tamamdır! Çocukluğumda bütün kızlar bunu uygulardı. Ben hala uyguluyorum.

- 1 çay kaşığı bal

- 1 çay kaşığı sirke

- 1 litre sıcak su

- Tüm malzemeyi karıştırın.

- Saçınızı yıkadıktan sonra son durulama suyu olarak bu karışımı kullanın.

Tırnak bakımı

- 1/2 limon suyu

- 1 tatlı kaşığı kaşığı bal

- 1 tatlı kaşığı badem yağı

- Tüm malzemeyi karıştırın.

- Her parmağınızı tek tek bu karışımına batırıp 30-40 saniye bekletin.

- Tırnak etlerinize iyice masaj yapın.

Cildinizi canlandırın

Zerdeçal baharatların şahı. Her gün 1 tatlı kaşığı kullanıyorum. Hindistan’da kremlerde hep zerdeçal var.

- 2 yemek kaşığı bal

- 1 tatlı kaşığı kaşığı zerdeçal

- Malzemeyi karıştırın.

- Yüzünüze göz bölgesi hariç sürün.

- 10 dakika bekledikten sonra ılık suyla yıkayın.

Yazının devamı...

Uzun yaşamın sırrı üzüm, zeytinyağı ve çikolata!

Dünyanın kayıtlı en uzun yaşayan kişisi Fransız Jeanne Calment oldu. 122 yaşına kadar yaşadı. Jeanne Calment uzun yaşamın sırrını 3 yiyeceğe bağlıyordu: Zeytinyağı, şarap ve çikolata. Zeytinyağını hem her yiyeceğinin üzerine döküyor, hem de yüzüne sürüyordu. Her gün düzenli şarap içiyordu. Haftada 1 kilo da çikolata tüketiyordu .

Üzüm katıldığım bilimsel kongrelerde çok sık yer alan ,antioksidan değeri çok yüksek bir meyve. Bizde de bol, üstelik de tam hasat zamanı... Bol bol yeyin! Gelin üzüm neden bu kadar yararlı, görelim:

Üzüm kabuğu ve şaraptan kanseri önleyici resveratrol alıyoruz.

Resveratrol nedir?

*Birçok bitki tarafından üretilen bir madde. Bitkiler resveratrolü özellikle de bakteri- mantar gibi ataklara maruz kaldıklarında üretiyorlar.

Üzüm , kırmız şarap, fıstık başlıca kaynaklar.

?1600 gram kırmızı üzümdeki resveratrol Ğ litre şaraptakine, o da kase fıstıktakine eşit.

?Resveratrol üzümün sadece kabuğunda var. Çekirdeğinde ve etli kısmında yok.

?Şaraptan 1/3 şişeden 5 mg alınabiliyor. Bu kadarının, düşük doz da olsa yeterli olabileceğini düşünülüyor. (İngiltere-Leicester Üniversitesi Onkoloji Bölümü- Prof. Will Steward )

? Güney Fransa’da günde 1/3 şişe kırmızı şarap içiyorlar. Araştırmacılar bu insanlarda yüzde 40 daha az kanser riski saptamış.

?Kolon kanserli hastalara resveratrol verildiği zaman dokuda iyi değişikliklere yol açtığı görülmüş. Kalın bağırsak dokusunda yerleşip kalıyor. daha çok araştırmaya ihtiyaç var.

?Resveratrol insanlarda Tip 2 diyabet, bunama,kardiyovasküler hastalıklarda da kullanılabileceği yolunda ümit veriyor. Bunamada beyninde kan akımını artırdığı için yararlı oluyor.

Formda kalmak için lifli beslenin!

Lif bitkilerin hücre duvarında bulunan bir tür karbonhidrat. Yaz tatili bitti, okullar açıldı, herkes yuvaya döndü. Şimdi sonbahar depresyonuna girip biraz fazal atıştırmaya başlayabilirsiniz , dikkat! Bunu önlemenin iyi bir yolu liften zengin beslenmek. Peki liften zengin beslenme nasıl etki gösteriyor?

?Liften zengin besinler daha fazla çiğneme gerektirirler. Bu yeme hızını yavaşlatır ve daha çok tükürük salgılarız. Tükürük yediğimiz yiyeceğin hacmini artırır.

?Mideye ulaştığında liften zengin yiyecek

suyu emer ve çözünebilir kısım viskoz hale gelir. Tüm bunlar midenin boşalmasını geciktirir. Böylece daha geç acıkmamızı sağlar.

?İnce bağırsakta çözünebilir lif bu artmış vizkozite yüzünden yavaş hareket eder; böylece besinlerin rahatça emilebilmesi için zaman sağlanmış olur.

?Kalın bağırsağa gelince çözünebilir lif bağırsaktaki bakterilerin büyümesi ve çoğalması için uygun ortamı sağlar. Çözünebilir lif burada suyu tutup şişer ve kalın bağırsak içeriğine daha çok hacim kazandırır. Dışkı büyür, yumuşar ve dışarıya çıkması kolaylaşır.

En çok lif içeren yiyecekler

?Tam tahıllar: Esmer pirinç,esmer makarna,bulgur, darı,arpa, çavdar,yulaf.

?Baklagiller (yeşil fasulye dışında tüm fasulyeler)

?Sebzeler

?Meyveler

?Kuruyemiş ve tohumlar

Yazının devamı...

Beslenme saati

Okulların açılmasıyla birlikte anneleri yeni bir telaş aldı. Yaz döneminde çocuklar dizlerinin dibindeydi; az çok yedikleri-içtikleri kontrol altındaydı. Ancak okulların açılmasıyla birlikte bu sıkı kontrol zorlaşıyor. Aslında okulların açılmasıyla birlikte çocuğun sağlıklı olması daha da önem kazanıyor. Çünkü sağlıklı öğünlerle beslenmesi ve aktif olması sadece okul başarısını artırmakla kalmayacak, tüm yaşamı boyunca sağlıklı alışkanlıklara da sahip olmasına yol açacaktır.

Sağlıklı beslenmeye nasıl alıştıracağız?

■ Kahvaltıyı atlamasına izin vermeyin

Sadece şişmanlar kahvaltıyı atlar! Bu sözün ne kadar doğru olduğuna hep tanık olmuşumdur. Üstelik kahvaltı yapmayan çocuğun okuldaki genel perfomansı düşüyor. Araştırmalar kahvaltı yapan çocukların okul daha düzenli devam ettiğini, daha iyi konsantre olduklarını, daha az karın ağrısı çektiklerini ortaya koyuyor.

■ Kahvaltı önerileri

Tipik Türk kahvaltısı

Zeytin peynir-yumurta- bal-tereyağı-süt-tam tahıllı ekmek

Bu kahvaltı çocuğun güne bomba gibi başlaması için ideal. Ancak çocukların çoğu erken saatte kahvaltı yapmakta zorlanıyor. Veya zaman kısıtlı olabiliyor, servise yetişme telaşıyla yarım yamalak kahvaltı yapabiliyorlar.

Zaman kısıtlıysa meyve-süt-bal karışımları imdada yetişiyor

Bu karışım içindeki yulaf ezmesi ve süt ile çocuğu yok yutacaktır. Bal enerjisini sağlayacak, muzdan ise boyunun uzaması için ekstra kalsiyum alacaktır.

■ Ballı süt
◗ 1 iri bardak süt
◗ 1 yemek kaşığı bal
◗ 1 muz
◗ 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi
◗ 1 çay kaşığı vanilya
◗ Karıştırıcıyla çırpın.

Öğle yemeğini birlikte hazırlayın

Çocuğunuzun beslenme çantasını birlikte hazırlayın. Böylece sevdiği yiyecekleri seçecektir. Eğer çocuğa danışmadan hazırlanırsa çoğunlukla yiyeceklerin çöpü boylama şansı yüksek! Ve o zaman çocuk kantinden beslenecektir. Çocuk karar aşamasına dahil edilmeli.

Okulun öğlen yemeği mönülerini inceleyin

Çocuğunuzla birlikte her hafta baş başa verip hangi yiyecekleri seçmesinin daha yaralı olacağını konuşun ve mönü üzerinde işaretleyin. Tabii ki sevdiği ama kilo yapacak yiyecekler de olacaktır. Bir gün mantı ise, ertesi gün daha sağlıklı bir yemek seçmesini önerin ve nedenini anlatın.

Gökkuşağı yükleyin

Beslenme çantasına gökuşağının bütün renklerini içeren sebze ve meyvelerden koyun. Her renkten farklı vitamin-mineral ve antioksidan alıyoruz. Her gün farklı bir renk yerleştirin. Pazartesi havuç dilimleri, salı kivi, çarşamba elma gibi..

Her öğünde protein almasına dikkat edin

Büyümekte olan çocuk için protein çok önemli. Her öğünde protein tüketmesine gayret edin. Protein hastalıklara karşı direncimizi sağlayan antikor üretiminin ana maddesi. Yani çocuğun hastalanmadan okula düzenli devam edebilmesi için yeterli protein alması şart.


Yazının devamı...

Obezite hastalık mı yoksa engellilik mi?

Evet, Avrupa buna kafa yoruyor şu sıralarda... Amerika son noktayı koydu: Amerikan Tıp Birliği geçtiğimiz yıl obeziteyi hastalık olarak değerlendirdi. Ama Avrupa aynı fikirde değil...

AVRUPA’DA obezitenin özel bir vaka nedeniyle engellilik de sayılabileceği düşünülüyor: Danimarka’da bir çocuk bakıcısı şişman olduğu için işten çıkartıldığını açıklamıştı.

Peki tanım önemli mi’ diyeceksiniz. Çok önemli! Nedenine gelince... Hastalık dersek; topu tıbba ve doktorlara atıyoruz. Şişmanların yükü önemli oranda hafifliyor. Şişmanlığı önlemeden çok tedaviye ağırlık verecek bir tanımlama bu. Sonrasında da pahalı birtakım ameliyatlar, ilaçlar gerektiriyor ve sosyal sigorta sistemine büyük yük bindiriyor. Hele de bizim gibi yüzde 65’i fazla kilolu ve şişman olan bir ülkede!

Avrupa’dan yükselen ‘ Şişmanlık bir engellilik mi’ sorusuna karşı düşünceler genelde pozitif. O zaman şişmanları rahat ettirecek, onların hayatını kolaylaştıracak önlemler almamız gerekiyor. Eğer bu tanımı kabul edersek örneğin işyerleri aynen engellilere tanıdıkları ortam gibi şişman insanların da rahat çalışabilmelerini de sağlamak zorunda kalacak. Onlar için kontenjan belirlemek durumunda kalacaklar.

Bu görüşün karşıtları da var. Şöyle diyorlar: Eğer şişmanlığı engellilik kabul edersek şişmanlıkla baş etmek yerine daha da artmasına yol açabiliriz.

Ben ne düşünüyorum? Bence obezite bir durum. Yanlış beslenme ve hareketsizliğin yol açtığı bir hal. Sürekli ‘Şişmanlığın nedeni çok yemek, daha az yiyin, hareket edin’ diye tekrarlamak bir çözüm sağlamıyor, çok açık ortada... Toplum olarak hep beraber el ele, kafa kafaya verip hor görerek değil, empati kurarak şişman sayısını azaltmaya çalışmamız gerekiyor.


Ergenlik kilolarını ilk 2 yıl belirliyor

Annelik ne büyük sorumluluklar getiriyor! Bakın ileride şişman bir erişkin olup olmayacağımız bile onların beslenmesine bağlı! Münih Ün. Çocuk Hastalıkları Metabolizma ve Beslenme Bölümü Prof. Berthold Koletzko’nun açıklamaları çok önemli:
Çocuğun geleceği için ilk 1000 gün çok ama çok önemli. Anne karnına düşmesinden sonraki... Bir hayatı değiştirmek, bir geleceği belirlemek annenin elinde.

Anne sütüyle beslenme hem çocuğun şişmanlamasını engelliyor, hem de ileride şişman olmasını... Ama anne sütünün bu koruyucu mekanizmalarını tam olarak anlamış değiliz.

Anne sütüyle beslenen çocuklar ileride daha az kilolu oluyorlar, şişmanlık riski daha düşük. Anne sütü şişmanlık riskini yüzde 22 düşürüyor.

Anne sütüyle beslenilen her ay şişmanlık riskini yüzde 4 düşürüyor.
Anne sütüyle beslenen çocuklarda yağ dokusu daha az.

Son araştırmalar anne karnındaki beslenmenin çocukluk döneminde büyümeyi etkilemesinin yanı sıra diyabete kadar önleyici olabileceğini ortaya koyuyor.

Hamilelik ve çocukluğun ilk dönemlerindeki beslenme ve metabolik faktörler genleri etkiliyor.
Anne sütü veya biberonla beslenen çocukların büyüme hızları değişik.
Protein düzeyi çok yüksek bebe formülleriyle beslenen çocuklarda erken dönemde kilo artıyor ve ileride şişman olma riskleri de yükseliyor.

İlk 1-2 yaşta aşırı kilo alımı erişkinlikte şişman olma riskini yükseltiyor.


Şişmanlık en sık rastlanan 10 kanser

Kilo artıkça kanser türlerinin görülme sıklığı da artıyor. Obeziteyle ilişkisi olan kanser türleri ise şunlar:

- Rahim
- Safra kesesi
- Böbrek
- Rahim ağzı
- Tiroid
- Karaciğer
- Kolon (kalın bağırsak)
- Yumurtalık
- Menopoz sonrası meme
- Lösemi

Yazının devamı...

Egzersiz meme kanseri riskini ne kadar azaltır?

Özellikle menopoz sonrası dönemde kadınları tehdit eden meme kanserine karşı hareketin artırıldığı bir yaşam şeklinin riski yüzde 10 kadar düşürebileceği saptandı. Araştırma Fransa’da Beslenme, Hormon ve Kadın Sağlığı grubunca 3 ayrı üniversite tarafından yürütüldü. Araştırmanın amacı menopoz sonrası kadınlarda aktivite oranı ve meme kanseri riski arasındaki ilişkiyi saptamaktı. Araştırmacılar egzersiz kanser riskini azaltıyor mu, yıllar boyu mu yapmak mı önemli, yoksa menopoz yılları yaklaşınca mı, görmek istediler.

-Fransa’da öğretmenlerin verileri incelendi...

Fransa’da 1993-2005 arası öğretmenlerin verilerine bakmışlar...

Yaklaşık 60 bin menopozdaki kadın öğretmen 1993, 1997 ve 2002’de kendilerine verilen anketleri doldurmuşlar. Araştırmacılar meme kanseri vakalarının patoloji raporlarını da incelemiş.

Deneklerin ne kadar hareketli olduğuna bakılmış ve kaydedilmiş. Kadınların iş dışında yaptığı yürüyüş, bisiklete binmek gibi sporlar değerlendirilmiş. Haftada en az 4 saat yürüyen veya 2 saat egzersiz yapan kadınlarda meme kanseri riskinin düştüğü bulunmuş.
Fiziksel aktivite miktarı ise şu soruyla ölçülmüş:

Yazın ve kışın rutin bir haftada ne yapıyorsunuz?

- Yürüyüş(işe yürümek, alışveriş vs.)
- Bisiklete binmek
- Spor yapmak

8.5 yıl izlemişler. Bu süre boyunca 2.155 kadında meme kanseri olmuş. Bunların çoğu normal kiloda kadınlarmış. Vücut Kitle İndeksinin sonucu değiştirmediğini de saptamışlar. Çalışmada yer alan kadınların çoğu sağlıklı kiloda ve öğretmenmiş. Bu yüzden sonuçlar tüm postmenopoz kadınlar için geçerli olmayabileceğini düşünüyorlar.

Fiziksel aktivite yetersizliği ve vücut yağ oranının yüksek oluşu oluşu pek çok kansere türüne davetiye çıkartıyor. Başta meme, kolon, prostat,endometrium kanserleri olmak üzere.

Yoğurtla hafifleyelim



Ne zaman kilo alsam baş kurtarıcım yoğurt! Tatlımı bile yoğurtla yapıyorum. Yoğurt yediğimiz zaman hemen akla gelen hep kalsiyum minerali. Ancak yoğurt aynı zamanda vücudumuza yüksek kalitede protein de sağlıyor. Protein miktarı ne tip yoğurt yediğimize göre değişiyor; Katı-süzme yoğurtlarda protein oranı çok daha fazla. Yoğurdun sindirimi de diğer sütlü ürünlere göre çok daha kolay.


Aç kalmadan uygulayabileceğiniz mönü



Kahvaltı

1 kase yoğurt
1 avuç çilek/ böğürtlen/ frambuaz
2 yemek kaşığı yulaf ezmesi
1-2 damla vanilya ( tozu da olur)
Yarım bardak su

Öğlen

Somon ızgara
Salata

Akşam
( Saat 17-18.00)


1 kase yoğurt
1 avuç çilek/ böğürrtlen-frambuaz
1 yk yulaf ezmesi
Yarım bardak su

- Gün bol su, beyaz çay, yeşil çay için. Kilo vermenizi hızlandırıyorlar.

Yazının devamı...

Kilo veren çocuğa altın her kilonun bedeli 2 gr

Dubai’nin de içinde bulunduğu Birleşik Arap Emirlikleri dünyanın 6'ncı en şişman ülkesi. Çocukların çoğu fazla kilolu veya şişman. Dubai’de çocuklarda hızla artan obeziteye karşı yeni bir kampanya başlatıldı. Kampanyanın adı: Altın Çocuk. Kilo kaybeden çocuklara altın verilecek. Çocuk verdiği her kiloya karşılık 2 gram altın alacak (200 TL değerinde)

Dİyete girenlerin Eylül’e kadar vakitleri var; eylülde resmi makamlar tarafından tekrar tartılacaklar. Altını alabilmeleri için en az 2 kilo vermeleri gerekiyor. Dubai’de aşırı sıcak dışarıda egzersizi engelliyor. Bu yüzden çocuklar ve gençler daha çok büyük alışveriş merkezlerinde vakit geçiriyorlar ve ağırlıklı olarak buralardaki fast-food zincirlerinde besleniyorlar. Obezitenin hızla artmasının başlıca nedeni olarak gösterilen de işte bu! Kampanya tepki de çekmiş. Bu tür altınla veya parayla ödüllendirmelerin anne-babaların çocukları aşırı zorlamasına yol açacağını düşünenler de var. Geçen yıl aynı uygulamayı erişkinler için yapmışlar. 17 kg altın ödeme yapmışlar. Kazanan 3 haftada 26 kilo kilo kaybeden bir kişi olmuş ve yaklaşık 6000TL kazanmış.

Doğru mu?

Bence değil! Çünkü bu tip uygulamalarda söz konusu para-altın olunca anne-baba çocuğun kısa sürede kilo vermesi için sağlıklı olmayan yöntemlere de başvurabilir. Çocuk aç kalabilir, büyümesi sekteye uğrayabilir. Bu tip bir koşullama çocuğun üzerinde psikolojik baskı yaratacaktır. Bu da ileriki yıllarda yeme bozuklukları, daha çok şişmanlık olarak geriye dönebilir. Bir tıp doktoru olarak böyle parayla-altınla ödüllendirmeyi doğru bulmuyorum.

D vitamini eksikliği ve Alzheimer

Yeni bir araştırmanın sonuçları açıklandı. D vitamin eksikliği Alzheimer ve bunamaya yol açabilir. Araştırmacılar deneklerin hem kanında D vitaminine bakmışlar, hem de yiyeceklerle ne kadar D vitamini aldıklarını incelemişler . Sonra anlama, kavrama, değerlendirme hızına bakmışlar.
Son araştırma yetersiz D vitamini alımında yaşlı kişilerde bunama riskinin ikiye katlandığını ortaya koydu. 1658 sağlıklı kişiyi 5,5 yıl izlediler. Bunlardan 171’nde bunama gelişti. 102’si Alzheimer oldu.
Araştırmacılardan David Llewellyn D vitamini ve bunama arasındaki ilişkinin umduklarından çok daha fazla çıktığını belirtiyor.
Bunamanın ana belirtileri kognitif fonksiyon ve hafızada düşüş. Alzheimer için bunamanın yeni bir şekli diyebiliriz aslında... Sadece ABD’de yaklaşık 5 milyon kişi Alzheimer’lı.
Araştırma D vitamini eksikliği olan kişilerde Alzheimer rsikinin yüzde 54 daha fazla olduğunu ortaya koydu. Bu şimdiye kadar bu alanda yapılan en büyük araştırma.

Bir başka araştırma da da farelerde D vitamini destekleri verildiğinde öğrenme ve hafıza da düşüşün azaldığı görüldü.


Hangi yiyeceklerden D vitamini alıyoruz?

◗ Yağlı balıklar ( somon , ton gibi),tam yağlı süt, peynir ve yumurta.
◗ Vejateryen veya veganlar yeterli D vitamini alamıyor, bu yüzden destek almalarında fayda var.
◗ D vitamini yağda eriyen bir vitamin. Vücutta emilebilmesi için yağ da gerekiyor. Bu yüzden hiç yağ yememek doğru ve sağlıklı değil. Yağsız veya az yağlı yiyeckler bu yüzden D vitamini için iyi kaynaklar değil.

Güneş ışığı mutlaka teninize değmeli

Güneş ışığı tenimizde D vitamini sentezini sağlıyor. Ancak ofislerde camın arkasından aldığınız güneşle D vitamini sentezleyeceğinizi sanmayın! Güneş ışığının tenle direkt teması gerekiyor. En az 15-20 dakika.

Onlar Neden bizden uzun yaşıyorlar?

Yazı İngiltere’de geçiriyorum. En çok dikkatimi çeken sokaklarda el ele yürüyen yaşlılar. 80 yaşın üzerinde pek çok yaşlı çifti el-ele görebiliyorsunuz. Yaşamın içindeler hala... Biz ülkemizde bu olanağı ne yazık ki çoğunlukla sağlayamıyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2013 ortalama yaşam beklentisi listesine baktım. İlginizi çekeceğini düşünüyorum.

İlk 10 sıra ve ortalama yaşam

1- Monako- 87.2 yıl
2- Japonya- 84.6
3- Andorra- 84.2
4- Singapur- 84
5- Hong Kong- 83.8
6- San Marino- 83.5
7- İzlanda- 83.3
8- İtalya- 83.1
9- İsveç- 83
10- Avustralya- 83
■ Bir Türk’ün ortalama yaşam süresi 74.4 yıl.
■ İngilizlerin ortalaması 81 yıl. Erkekleri 79.5 yıl, kadınları 82.5 yıl yaşıyor. Bizim ortalama yaşam süremiz 74. 4 yıl. Erkeklerimiz 72.4, Kadınlarımız 76.4 yıl yaşıyorlar. Ülkelerin ekonomik seviyesi arttıkça ortalama ömür de uzuyor. Listede 150'nci sıradan sonrası hep Afrika...Son sırada 47.5 yıl ile Sierra Leone var. Ne üzücü değil mi? Gelmişsiz 2104’e; insanlar hala 1500’li yıllarda pek çok hastalığın çaresinin olmadığı dönemlerdeki gibi erken ölüyorlar.

İngilizler ne yiyor ne içiyor?

■ Hiç sağlıklı yemiyorlar. Bir kere çok içki içiyorlar. Öyle bizim gibi bol yeşillik de yemiyorlar. Meyve-sebze her şey bol marketlerinde, alım güçleri de yüksek. Ama zeytinyağı mutfaklarına son yıllarda girdi... Daha çok tereyağı, krema, şarküteri, et seviyorlar. Ülke genelde güneşsiz ve serin; öyle bizdeki gibi bol zeytinyağlı-balık hafif kaçabiliyor bu kasvetli ortamda. Ancak bizde büyük şehirlerimizin hiçbirinde olmayan bir şey var; sonsuz huzur, sakinlik. Bazı yerlerde zaman durmuş gibi. Kaplumbağa gibi sakin yaşayabilirsiniz. Her yer yemyeşil, müthiş korumacılar, kolay çivi çakamazsınız. Hava tertemiz. Gözlemlerime göre bu tansiyonu düşük ortam onların daha uzun ömürlü olmasını sağlıyor.

12:00-15:00 arası 20 dakika güneşlenin

Eskilerin, "Güneş girmeyen eve doktor girer" sözü gerçekten de çok doğru. Araştırmalar bunu kanıtlıyor.

Son yılarda D vitaminin faydalarını gösteren araştırmalarda büyük bir artış oldu. Kemik erimesi dışında kalp hastalığı, damar sertliği, hipertansiyon, MS, guatr, depresyon, romatizmal, enfeksiyon, bağışıklık hastalıkları engelleyici ve tedaviye yardımcı olduğu bildiriliyor. İstanbul Florence Nightingale Hastanesinden Dr. Özgür Şamilgil'e göre; güneşlenmeyle doğal ürettiğimiz D vitamini ağızdan alınan takviyelerden farklı yapıda ve daha faydalı.

■ D vİtamİnİ eksİklİğİ varsa...

◗ Güneşlenme zamanı:
Güneş ışığındaki UVA cilt kanserine yol açarken UVB ise D vitamini üretimini sağlıyor cilt ve birçok kansere karşı koruyucu etkiye sahip. UVB daha kısa dalga boyuna sahip olduğundan ancak güneşin dik geldiği saatlerde etkili olabiliyor camdan geçemiyor, öğlen 12:00-15:00 arası güneşlenmek gerekiyor. Bu saatlerin öncesi ve sonrası güneşlenmek tersine D vitamini üretiminde azalmaya neden oluyor.

◗ Güneşlenme süresi:
Yazın cildi kızartmadan pembeleşecek kadar 10-20 dakika haftada 3-5 gün güneşlenmek yeterli oluyor. Süre uzadığında üretilen D vitamini yeterli düzeye gelmişse üretim duruyor ve hatta oluşan fazla vitamin bozuşmaya başlıyor. Dolayısıyla eksilmemesi için düzenli aralıklara kısa süreli güneşlenmeyi sürdürmek gerekiyor.

◗ Güneşlenme şekli:
Sanıldığı gibi ellerin ve yüzün açık olması yeterli değil vücudun en az yüzde 40’ının güneş görmesi üstelik güneş yağı sürülmemesi gerekiyor. Güneş yağları çoğunlukla esas faydalı olan UVB’yi engelliyor.

✒Haftanın sözü

‘Bellek , hepimizin yanında taşıdığı bir hatıra defteridir.’

Oscar Wilde İrlandalı yazar (1854-1900)

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.